Şimdi sıra adım atmakta
Kampın son günü hep birlikte değerlendirmemizi yaparken ortaya çıkan resim; geldiğimizden daha gelişkin talepler için mücadele etmenin değerini daha iyi kavrayan bir grubun resmiydi.

Kaynak: Freepik
Andaç Aydın ARIDURU
Eskişehir
Bu sene gerçekleştirdiğimiz kamplarla arkadaşlarımızla buluşma, tartışma, birlikte bir yaşamı örgütleme fırsatını yakaladık. Eskişehir'de örgütlediğimiz kamp bizlere kısa zamanda kazanılmış birçok tecrübe bıraktı.
Bu yaklaşık iki aylık bir süre içinde kampa katılmak isteyen arkadaşlarımızla yoğun bir çağrı ve tartışma sürecinin başlaması anlamına geliyordu. Kamp için görüştüğümüz arkadaşların büyük çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan, şehirde kalmak için halihazırda Eskişehir'de çalışmak zorunda olan veya bu süreç içinde işsiz kalmış kişilerdi. Kampın bir sonucu olarak tartışmaların bizlere gösterdiği gençlerin ülke gündemindeki meselelere ve kendisini içinde bulduğu gelecek kaygısına dair iktidardan aldığı cevaptan tatmin değil. Tartışmalar yine gösteriyor ki gençlik cevaplardan tatmin olmadığı gibi onlarla yetinmiyor da.
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE TEK KURTULUŞ YOLU
Birlikte yürüttüğümüz tartışmalarda ve sabahları birlikte yaptığımız gazete okumaları sonrasında gördüğümüz şey hem gündem açısından hem de ülkenin ekonomi-politik ikliminden kaynaklanan bir buhran durumu. Tartışmalarımızı şekillendiren ana eksenin "Bireysel bir kurtuluş mümkün mü?", "Yurtdışına çıkmak hepimizin adına mümkün mü?" başlıkları olduğunu söyleyebiliriz. Burada arkadaşlarımızın eğilimlerinden ortaya çıkan bir sonuç ise örgütlü mücadelenin diğer seçeneklere karşı en azından biz bu tartışmaları yürütene kadar bir seçenek olmayışıydı. Fakat özellikle kendi aramızda gerçekleştirdiğimiz "Bireysel kurtuluş mümkün mü?” başlıklı söyleşimizden ve kampımızın son gününde yürüttüğümüz panel sonrasında meselenin maddi verileriyle tartışmamız, özgürlük ve örgütlülük konularının derinleştirilmesi bizi bu başlık özelinde geliştirdi ve örgütlü mücadelenin hepimiz adına tek kurtuluşun yolu olduğunu gösteren bir konuma getirdi.
Kampımızın ikinci gününde EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile mülteci sorunu ve göç üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşi birbirinden farklı birçok görüşün tartışıldığı bir söyleşiydi. Özellikle zorunlu göçün ve bir ülkede mülteci olmanın kendisiyle birlikte getirdikleri üzerine Ercüment Akdeniz'in söyledikleri, kamp katılımcıları açısından perspektiflerini genişletici ve bizleri en insani değerler üzerinden empati yapmaya iten bir yerde durdu. Burada tartışmanın başında ülkenin sırtına binmiş, güvenliğimizi tehdit eden bir gruptan bahsederken kendimizi bu ülkeye gelmek zorunda kalmış, ucuz emek gücü olmuş, bizlerle aynı bantlarda çalışan, ırkçılığa maruz kalan bir insan topluluğuyla birlikte nasıl daha iyi bir hayatı istemeliyiz sorusuna cevap ararken bulduk. Bu yönüyle Türkiye'nin nasıl bir mülteci deposuna dönüştüğü ve buradaki ucuz emek gücünün kimlere fayda sağladığı konusunda netleşmek bizlere din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın birleşmenin, ortak ihtiyaçlar ve talepler etrafında örgütlenmenin önemini gösterdi.
BİRLİKTE EĞLENDİK, TARTIŞTIK
Üçüncü günde Türkiye'nin ve dünyanın ekonomi-politiğini Evrensel Gazetesi Ekonomi Editörü Bülent Falakoğlu ile incelediğimiz ve son dönemlerdeki yeni politikaları ve eğilimleriyle kapitalizmi tartıştığımız söyleşimizle devam ettik. Burada arkadaşlarımızın kafalarındaki sorulardan ortaya çıkan başlıklar sermayenin işçinin hakkını koruyacak şekilde evirilip evirilemeyeceği ve ülkemizdeki yoksullaşmanın sebeplerinin incelenmesiydi.
Birlikte geçirdiğimiz dört günün ardından hepimizin bir yerlerde aradığı cevapları kamp boyunca tartıştığımız emek-sermaye çelişkisiyle ispatlayan Marksizm tartışmalarımızda bulduk. Burada hem söyleşinin uzunluğu ve yoğunluğu hem de hemen hemen herkesin, kampa geldiğinde çok da birbiri gibi düşünmeyen gençlik grubunun, ortak talepleri etrafında birleşip bir çözümü örgütlemenin ilk adımını atması açısından bizler için çok kıymetliydi. Özellikle büyük çoğunluğun etkinlikten sonraki tartışmalarımızda örgütlü bir mücadelenin yöntemlerini tartışması ve bir gereklilikten doğan örgütlü mücadele etme zorunluluğunun hepimiz tarafından kavranmaya başladığını gösteriyor diyebilirim.
Sonuç olarak kamp boyunca birlikte eğlendik, tartıştık ve geliştik. Kampın son günü hep birlikte değerlendirmemizi yaparken ortaya çıkan resim; geldiğimizden daha gelişkin talepler için mücadele etmenin değerini daha iyi kavrayan bir grubun resmiydi.
Evrensel'i Takip Et