Bir Olay: Yeni eğitim dönemi başlıyor Bir Kavram: Eğitim hakkı
Eğitim görebilmenin başta egemen sınıflar olmak üzere ayrıcalıklı sosyal tabakaların değil bütün bir halkın hakkı haline gelmesi işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleleriyle mümkün olmuştur.
Fotoğraf: Redd/Unsplash
Bir Olay: Yeni eğitim dönemi başlıyor
Türkiye kapitalizminin gelişme dinamiklerine ve egemen sınıflarla onların iktidarı olan tek adam iktidarının çıkarlarına göre şekillenen eğitim politikaları, her düzeyde öğrenci gençliğin eğitim hakkını baltalıyor. “Dindar ve kindar bir nesil” ve sermayeye ucuz iş gücü yetiştirme temel amacı taşıyan eğitim sistemi; gençliğin sosyal, kültürel, akademik ihtiyaç ve isteklerini karşılamaktan hayli uzak halde. Öte yandan alınan eğitimin niteliksizliği, yüksek işsizlik ve yoksullukla birleştiğinde diplomaların da kıymetini kalmadığı bir geleceksizlik tablosu yaratıyor. Eğitim sistemindeki bütün sorunların pandemi sürecinde atılan adımlarla derinleştiğini de gördük. Milyonlarca öğrenci yeterli imkanlara sahip olmadığı için eğitime erişemezken, erişebilenler de çevrim içi eğitimin verimsizliğinden şikayetçiydi. İktidar bu süreçte ne çevrim içi eğitimin sorunlarını çözmek üzere adımlar attı, ne de bir an önce yüz yüze eğitime geçilmesi için gerekli önlemleri aldı. Sonuçta adeta eğitim hakkının ortadan kaldırıldığı uzun bir aranın ardından yeni eğitim-öğretim dönemi, yüz yüze başlıyor.
YENİ DÖNEM KAYGILARLA BAŞLIYOR
Milli Eğitim Bakanı Özer basın açıklamasında her türlü önlemin alındığını iddia etse de öğrenciler durumun böyle olmadığını görüyor ve biliyor. Sınıf mevcutlarının ve okul kapasitelerinin pandemi koşulları gözetilerek düzenlenmesi ve buna uygun olarak yeni öğretmen atamalarının gerçekleştirilmesi gerekirken bu yapılmadı. MEB’in okullara ayırdığı bütçe salgın önlemlerinin gerektirdiği harcamaları yapmaya yetmediğinden, velilerden kayıt için çok yüksek oranlarda “bağış” istenmeye devam ediliyor. Okulların gerekli hijyen önlemlerini alamadığı koşullarda, bütün öğrenciler kendilerinin ve ailelerinin sağlığı için endişeyle başlıyor bu döneme. Üstelik çevrim içi eğitim döneminin yarattığı boşluk için telafi eğitimleri de yönetenlerin gündeminde değil. Bütün bu endişeler; niteliksiz, sınava ve rekabete dayalı, parası olana bütün imkanların sunulduğu eşitsiz bir eğitimin kaygılarıyla birleşiyor.
Bir Kavram: Eğitim hakkı
Eğitim hakkı, temel insan haklarında biri olarak evrensel ölçekte kabul görmektedir. Mücadeleyle kazanılmış olan bu hak, birçok ülkede yasalarla güvene altına alınmıştır. Dil, din, ırk, cinsiyet fark etmeksizin her insanın eğitim-öğretim sürecinin parçası olabilmesini ifade eden eğitim hakkı bu noktada devletin olumlu katkısını zorunlu kılmaktadır.
EĞİTİM HAKKI MÜCADELEYLE KAZANILMIŞTIR
Eğitim görebilmenin başta egemen sınıflar olmak üzere ayrıcalıklı sosyal tabakaların değil bütün bir halkın hakkı haline gelmesi işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleleriyle mümkün olmuştur. Emekçi halk için büyük bir kazanım, insanlık için büyük bir tarihsel ilerleme olsa da bu hak da biçimselliğiyle karakterize olan burjuva hukukunun sınırlılıklarına tabidir. Kapitalizmde yasalarla “güvence” altında olan bütün hak ve özgürlükler gibi, bütün yurttaşların eşit ve özgürce bu haklarını kullanabilmelerinin sosyoekonomik koşullarının yaratılması kanunların konusu olmamakta ya da çok sınırlı biçimde olmaktadır. Bu yüzden eğitimin niteliği, parasız ve her yurttaş için erişilebilir olması gibi temel hususlar da sınıflar mücadelesinin seyrine göre şekillenmiştir. Kapitalist devletlerde eğitime eşit erişimin gerçek hayatta sınırları her daim işçi, emekçi ve öğrencilerin mücadelesiyle genişletilmiştir.
PARASIZ EĞİTİM NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Kanun kağıtlarına yazılan hak ve özgürlüklerin çoğu zaman toplumun geniş kesimleri için gerçekleştirilemiyor oluşunun en genel sebebi, toplumun sınıflara bölünmüş olmasıdır. Bu noktada, eğitimin her yurttaş için eşit bir hak olarak var olabilmesinin ilk koşulu onun parasız olmasıdır. Bu durum çeşitli düzeylerde geçerli olmakla birlikte, propaganda edildiği gibi tamamen ücretsiz ve bütün yurttaşların eşit olarak aldıkları bir eğitim söz konusu değildir. Nitekim parasız eğitim sadece okula girmek için para ödememek demek değil, eğitim alıyor olmanın gerektirdiği harcamaların gerektiğinde devlet tarafından karşılanmasıdır.
Bu noktada eğitim öğretimin parçası olabilmek için karşılanması gereken temel gereklilikler olan test kitapları, kırtasiye ürünleri, kitap ve dergiler gibi ders araç gereçlerinin; üniversite öğrencilerinin başta barınma, beslenme ve ulaşım olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanabiliyor olması gerekir. Bu noktada ihtiyacı olan her öğrenciye eğitimini devam ettirebileceği miktarda burs sağlanmadığı, ihtiyacı olan bütün öğrenciler için yurt imkânı sağlanmadığı koşullarda parasız bir eğitimin varlığından bahsetmek görüldüğü gibi mümkün değildir.
Bütün bunların yanında, en azından okullara para vermeden girilebildiği iddiası da gerçek değildir. 1970’lerden itibaren neoliberal politikaları uygulayan tekelci sermayenin kamusal eğitime karşı bugün hala süren saldırıları, bu durumu da değiştirmiştir. Türkiye’de de özel üniversitelerin sayısı bugün 78’i bulmuştur. Lise ve ilköğretim aşamasında da özel okulların sayısı giderek artmakta, bu okullar kamusal eğitime yeterli bütçeyi ayırmayan devletin her türlü teşvikiyle kurulmaktadır.
EĞİTİM HAKKI BİLİMSEL VE NİTELİKLİ BİR EĞİTİM ALABİLME HAKKIDIR
Emekçilerin eğitim hakkının gasp edilmesinin ikinci yanı ise eğitimin bilimselliğine ve niteliğine yönelik saldırılardır. Nitekim eğitim müfredatının içeriğini ve eğitim modelini belirleyen de sınıflar mücadelesi, insanlığın ileri birikimini ve geleceğini temsil eden işçi sınıfıyla burjuva gericiliğin mücadelesidir. Bugün egemen sınıflar ve onların siyasal iktidarları eğitimi yeniden düzenlemekte, eğitimin laik ve bilimsel yönünü törpülemekteler. Eğitimin karakterini dinci-milliyetçi gericilik, bilinemezci, idealist felsefe vermektedir. Bu noktada her yurttaşın insanlığın en ileri birikimiyle buluşabilmesini, kendini çok yönlü geliştirebilmesini ifade eden eğitim hakkı, bilimsel ve nitelikli bir eğitimin parası olanlar için değil bütün yurttaşlar için erişilebilir olmasını gerektirir.
DEMOKRATİK EĞİTİMİN ÖNEMİ
Öğrenci gençliğin eğitim hakkı için mücadelesinin içeriğini belirleyen temel taleplerden biri de demokratik eğitimdir. Nitekim eğitimin en temel bileşeni olan öğrencilerin söz sahibi olmaları, karar alma süreçlerine özne olarak katılmaları parasız ve bilimsel eğitim mücadelesinde belirleyicidir. Kendi okulunda yaşadığı sorunları çözmek için bir araya gelmekten başlayarak ülke genelinde eğitim politikalarının belirlenmesi süreçlerine katılıma kadar, eğitimin her düzeyde içeriğinin ve biçiminin belirlenmesinde öğrencilerin aktif katılımını ifade eden demokratik eğitim, öğrenci gençliğin eğitim hakkı mücadelesinde hem bir talep hem de bir mücadele alanıdır. Nitekim bugün, lise ve üniversitelerde fiili olarak temsilcilikler, kol ve kulüpler gibi mekanizmaları kurup buralarda bir araya gelebildiği ölçüde öğrenciler, parasız, bilimsel ve bütünüyle demokratik bir eğitim mücadelelerini bir adım ileriye taşıyabilmektedirler.