09 Eylül 2021 04:46

Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası

Ölüm merdiveni Avusturya’nın kuzeyinde yer alan Mathausen kasabasındaki granit taş ocağını kasabaya bağlayan 186 basamağa verilen isim.

Mathausen toplama kampındaki ölüm merdiveni | Fotoğraf: Bundesarchiv, Bild 192-269 / CC-BY-SA 3.0

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Ferhan Şensoy 30 Ağustos 2021 gecesi ardında onlarca kitap, oyun, televizyon dizisi, film ve ödül bırakarak bu dünyadan göçtü. İmzasını attığı eserlerinde kendi dilini oluşturmayı başarmış ve bu dille de yolunun kesiştiği herkesin yaşamında küçük ya da büyük iz bırakabilmiş bir insandı.

Ferhan Şensoy benim yaşamıma belki de en çok Pardon filmi ile çentik atmıştır. Pardon filmi aslında Ferhan Şensoy’un gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı ve sahnelediği Çok Tuhaf Soruşturma adlı oyundan sinemaya uyarlanmıştır.

Filmin esas oğlanı İbrahim Şatıroğlu’dur (Ferhan Şensoy). Yıllar sonra askere giden İbrahim dağıtım için İstanbul'a gelir ve geceyi arkadaşı Muzaffer'de (Rasim Öztekin) geçirmeyi planlar. Fakat otobüs garajında nedensiz yere polisten kaçmaya başlayan İbrahim, arkadaşı Muzaffer'in evinde yakalanır ve birlikte göz altına alınırlar. Neden gözaltına alındıklarını bilmeyen 2 arkadaş tehdit ve kötü muamele ile işlemedikleri suçları üstlenirler. Üstlerine atılan suçlar için kolluk güçlerinin bir üçüncü isme ihtiyaç duymaları nedeniyle Taksim’de büfe işleten arkadaşları Aydın'ı da (Ali Çatalbaş) sürece dahil ederler.  Aydın'ın da işkenceyle asılsız suçlamaları kabul etmesi ile üç kafadarın Türk yargısı ile imtihanı başlar. 

Filmin iz bırakan karakterlerinden biri de İbrahim’in takıntılı aşkı Asuman’dır (Şahnaz Çakıralp). Aslında Asuman İbrahim’i usta birliği için Siirt’e gitmeden önce bir mıknatıs gibi İstanbul’a çeken ve olay örgüsünün görünmez düğümünü oluşturan kadındır. İbrahim’in “Ben kahvede herkese Asuman benimki demişim artık. Ağızdan çıkmış bir laf var artık” cümlesi ile çaresizliğini dile getirdiği, takıntı ile taciz sarkacında yaşadıklarını aşk sandığı Asuman.

Filmde Asuman beşikte kertildiği astsubayla evlenir ve üç kafadar nedensiz yere 6 yıl 3 ay hapis yatar. Cezaevinden çıkarken müdürün “Pardon” demesinin alıp alacakları tek tazminat olacağını öğrenen İbrahim filmin kilit cümlesini söyler; “Adalet dediğiniz o kadar da adil bir şey değilmiş demek ki...”     

Evet bu ülkede adalet o kadar da adil bir şey değil. Kimine kırmızı halı serili uçaklarla yurtdışı, kimine de parmaklıklar arkasında görüş için 1680 km. Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016 tarihinde "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alınıp, ardından da tutuklanarak karısına, çocuklarına, anasına, babasına 1680 km uzaktaki Edirne F Tipi Cezaevi'ne götürüldü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş'ın ifade, özgürlük ve güvenlik, serbest seçim haklarının ihlal edildiğine hükmetmesine ve derhal serbest bırakılmasına karar vermesine karşın Demirtaş’ın tutukluluğu halen sürmektedir.

Cezaevine girdiğinden beri öykü, şiir ve resimle ilgilenen Demirtaş'ın ilk öykü kitabı Seher 2017 yılında yayımlanmıştır. Bu kitapta Demirtaş’ın da bir Asuman’ı vardır. İşte Ah Asuman’ın öyküsü Ümit Kıvanç tarafından kısa film olarak çekilmiş ve 1 Eylül 2021 günü izleyiciyle buluşmuştur. İyi ki de çekilmiştir. Otobüs şoförü Fahri (Settar Tanrıöğen) ve hukuk fakültesini yeni bitirmiş Ahmet’in (Halil Babür) bir kamyon arkası resmine konu olan Asuman’ın etrafında dönen yol hikayesidir. Bu filmdeki kilit soruyu Fahri sorar, “İnsan hayal kurarken niye gözlerini kapatır bilir misin?”  diye, cevabını da yine Fahri’den öğreniriz. “Hayallerini başkası görmesin diye...”

Ara ara gözlerini kapatarak Nazi subaylarının hayallerini görmesini engellemeye çalışan kaburgaları tek tek sayılacak kadar zayıflamış bir tutsak erkek merdivenleri tırmanmaya çalışıyor. Sırtına kendinden ağır bir granit parçasını taş ocağından yüklenmiş dizleri titreyerek ölüm merdiveninden düşmeden sağ kalmaya çalışıyor. Ölüm merdiveni Avusturya’nın kuzeyinde yer alan Mathausen kasabasındaki granit taş ocağını kasabaya bağlayan 186 basamağa verilen isim. Mathausen Toplama Kampındaki Yahudiler ve partizanlar her gün defalarca sırtlarındaki ağır taş kütleleriyle bu merdiveni düşmeden çıkmak zorunda. Tökezleyip düşerlerse ağızlarına sokulacak soğuk bir çelik parçası ile sadece kendi yaşamlarının sona ermeyeceğinin, sırtlarından aşağı doğru yuvarlanacak ağır granit parçası ile birçok merdivendaşlarının da ölümüne neden olacaklarının bilincindeler.

Bir deri bir kemik kalmış adam hayallerinin titreyen bacaklarına derman olmayacağını hissettiğinde son takatiyle bir başka tutsaktan yardım ister. Yardım ki ölüm merdivenlerinde lanetlenmeyle eş anlamlıdır. Yardım için uzatılan el Nazi subayı tarafından kırılmaya yazgılıdır. Buna rağmen bir başka tutsağın eli sırtındaki granite uzanır ve yükü sırtlanır. Ardından gelen merdivendaşlarının yaşamını kurtaran bir deri bir kemik adam ağzına giren soğuk çelik ile oracıkta yaşamından olur.

Yardım elini uzatan tutsak artık lanetlenmiştir. Yeniden taş ocağına yükünü sırtlanmak için indiğinde Nazi subayı ceza olarak her zaman taşıdığı yükten iki kat daha ağır bir granit parçasını sırtlanmasını ister. Adam subayın gösterdiği taş parçasını sırtlanmaz ve adeta meydan okuyarak subayın gösterdiğinden daha ağır bir taşı sırtlanarak merdivenleri tırmanmaya başlar. İşte bu cesur adamın adı Antonis’tir.

Bu hikâyeyi bize dizeleri ile aktaran kişi Mathausen Toplama Kampından sağ kurtulmayı başarabilmiş Yunanlı oyun yazarı ve şair Yakovos Kambanellis’tir. Kambanellis’in toplama kampına dair yazdığı Şarkıların Şarkısı, Antonis, Kaçak ve Savaş Bittiğinde adlı şiirleri bestelenerek Nazi Soykırımı üzerine yapılmış en iyi müzik olarak kabul edilen Mathausen Baladı haline gelir.

İşte bu baladın besteleri 2 Eylül 2021 günü kaybettiğimiz Yunanlı “dev” müzisyen Mikis Theodorakis’e aittir. Her ne kadar Theodorakis denilince ilk aklımıza Kazancakis’in romanından uyarlanan Zorba filminin müzikleri gelse de Antonis’te Costa Gavras’ın Z filminde kendine unutulmayacak bir yer bulmuştur.

Anne tarafından Çeşme’li, baba tarafından Sakız’lı olan Theodorakis sadece coğrafi olarak Ege Denizinin iki yakasını bir araya getirmez. Müziği ile de Ege Denizinin iki yakasını bir arada tutar. Theodorakis’in Antonis bestesi, Nazım Hikmet’in Veda şiirine hüzünlü bir yuva olur ve Grup Yorum’un Hoşçakalın Dostlarım şarkısında ete kemiğe bürünür.

Yazıyı Nazım Hikmet’in Veda şiirinden dizelerle sonlandıralım;

“Yine görüşürüz            dostlarım benim                        yine görüşürüz...Beraber güneşe güler,

            beraber dövüşürüz...” 
 

Meraklısında not: O Antonis şarkısını Maria Farantouri yorumu ile buradan ve Hoşçakalın Dostlarım şarkısını da Grup Yorum’dan buradan dinleyebilirsiniz.  

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI