Ercüment Akdeniz: İhtiyaç olan sistemin restorasyonu değil, halkın egemenliği
Sultangazi'de konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, "Tek adam rejimini hep beraber göndereceğiz ama sistemin restorasyonu değil ihtiyacımız. Halk egemenliğini ortaya koymamız lazım" dedi.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi (EMEP) Sultangazi İlçe Örgütü tarafından aralarında sendika, siyasi parti ve yöre derneklerinin de bulunduğu 60'a yakın kurumun temsilcisinin katılımıyla etkinlik düzenlendi.
Düzenlenen kahvaltıda konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, "Tek adam rejimini hep beraber göndereceğiz. Ama buna alternatif üçüncü seçeneği yaratmak zorundayız. Sistemin restorasyonu değil ihtiyacımız! Bu sistem; 'Bu parti gidecek, şu parti gelecek' şeklinde biraz makyajlanıp devam edecekse hayır, bunu kabul edemeyiz. Ekonomide halkçı, işçi sınıfının çıkarlarını gözeten; bağımsız, demokratik gerçekten laik, Kürt sorununda eşit haklara dayalı bir iktidarı inşa edecek bir halk seçeneğini ve halk egemenliğini ortaya koymamız lazım" dedi.
"12 EYLÜL'DE ÖRGÜTSÜZ TOPLUM YARATILMAK İSTENDİ"
12 Eylül askeri darbesinin yıl dönümü olduğunu belirten Ercüment Akdeniz, sermaye temsilcisinin "Şimdi gülme sırası bizde" sözlerini hatırlattı.
Darbeciler tarafından 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’i anan Akdeniz, “Cezaevlerinde, işkencelerde direnen devrimcilerin, halk önderlerinin, işçi önderlerinin mücadelesiyle bugünlere geldik. Bu da bugün yenilmediğimizin fotoğrafıdır” dedi. 12 Eylül ile örgütsüz toplum yaratılmak istendiğine dikkat çeken Akdeniz, verilen mücadele ile bunun bertaraf edildiğini söyledi.
12 Eylül sonrasında '90’lı yıllarda yaşanan gözaltında kayıplara değinen Akdeniz, Kenan Bilgin’in de Ankara'da gözaltında kaybedildiğini hatırlatarak "Gözaltında kayıplara karşı mücadele veren Cumartesi Annelerinin mücadelesini yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.
"128 MİLYAR DOLAR NEREDE?"
Bir yanda saraylarda yaşamların sürdüğü diğer yanda ise sefalet içinde yaşayan milyonlarca insan olduğunu söyleyen Akdeniz, Sultangazi ve Gaziosmanpaşa ilçelerinde işçilerin, emekçilerin yoksulluk içindeki yaşadıklarını belirtti.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Ekonomide şahlanma" ve "Uçuşa geçiyoruz" söylemlerini hatırlatan Akdeniz, bu söylemlerin ardından peş peşe gelen zamlara dikkat çekti. "Şahlanmanın" işçi ve emekçilere yansımasının zam ve sefalet olduğunu söyledi.
“Patronların kasası büyüyor, küçülen halkın emeği" diyen Akdeniz, "Bir daha soruyoruz: 128 milyar dolar nerede? Ne yaptınız? Bunun hesabı hâlâ yok. Sizin ödemekle yükümlü olduğunuz 160 milyar dolar borç var. Onu niye söylemiyorsunuz? Rezervleri böyle heba ettiler" ifadelerini kullandı.
Akdeniz, dolarizasyon ile dışa bağımlılığın arttığını belirtti.
İktidarın sermayeyi önceleyen kemer sıkma politikalarına karşı yerelde örgütlü mücadele verilmesi gerektiğini vurgulayan Akdeniz, işten atmaların yasaklanması ve zamların durdurulmasına karşı yerellerde mücadele hattı örülmesi için çaba harcadıklarını ekledi.
"AŞI KARŞITI MİTİNG, BİLİME KARŞI YAPILDI"
İstanbul’da düzenlenen aşı karşıtı mitinge de değinen Akdeniz, "Bu demokratik protesto hakkı değildir. Bu bilime düşman, halk sağlığına düşman, bütün gerici odakların AKP rejimi tarafından desteklenmesidir, prim verilmesidir” dedi.
Mitingde bilimin ve bilim insanlarının hedefe konulduğunu söyleyen Akdeniz, "TBB ve SES başta olmak üzere gelin kurumlarımızla halkı aydınlatma çalışmaları yapalım. Halkı gerici propagandan kurtaralım” çağrısında bulundu.
Akdeniz, “Bilime inanın, gelin aşı olun” çağrısını yaptı.
EMEP Genel Başkanı ayrıca okulların yüz yüze eğitime hazırlanması için gerekli tedbirlerin alınmamasını da eleştirdi. Bunun için Eğitim Sen, öğretmen, veli ve demokratik kurumlarla birlikte çocukların eğitim ve sağlık hakkını savunan bir mücadele platformunun gerekliliğine işaret etti.
"ÇETELER, MAFYALAR, DEMİR ÇELİK VE ÇİMENTO SEKTÖRÜ YANGINLARDA EL OVUŞTURUYOR"
Ülkede geçtiğimiz aylarda yaşanan yangın ve sel felaketlerine de değinen Ercüment Akdeniz, "Nerede bir yangın varsa orada maden ocağı, taş ocağı, plazalar var, turizm otelleri var. Yangınlardan önce zaten yağmalamışlar. Yeşil tepeleri çorak tepeler haline getirmişler. Bu çeteci, bu mafyacı gruplar, bu yangınlarda el ovuşturuyorlar. Demir çelik, çimento sektörü el ovuşturuyor. Bunlara geçit vermememiz lazım. Gelin el ele verelim, halk denetimi yapalım. Bu yanan yerlere tek bir çivi çakılmasın. Bunun garantisi siz olacaksınız. Siz denetlemezseniz, yanan yerlerde maden ocağı kurulacak, yeni oteller yükselecek” dedi.
"KANAL İSTANBUL YAĞMA PROJESİDİR"
Kanal İstanbul projesinin doğanın yağmalanması anlamına geldiğini vurgulayan Akdeniz, İstanbul'un deprem sorununa işaret ederek "Deprem için toplanan vergiler nerede? Hani toplanma alanları, hani yeşil alanlar" diye sordu.
"İNSANLAR KİRALIK EV BULAMIYOR"
İstanbul’da artan kira fiyatlarına da değinen Akdeniz, “İnsanlar kiralık ev bulamıyor. Bu işin müsebbibi Afganlar, göçmenler değil, yoksullaşma. Rantiyeciler bunu bir fırsata çeviriyor” dedi.
Akdeniz, konut sorununun çözülmesi ve deprem hazırlıklarının tamamlanması için de halkın örgütlü olması gerektiğini söyledi.
"İKTİDAR YAYILMACI POLİTİKALARDAN VAZGEÇMİYOR"
Türkiye’ye Afganistan’da NATO’nun jandarması olma görevi verildiğini söyleyen Ercüment Akdeniz, değişen güç dengeleri sonucunda askerlerin Türkiye'ye dönmesini iyi bir gelişme olarak gördüklerini belirtti.
İktidarın Suriye’den Libya’ya kadar yayılmacı, yeni Osmanlıcı politikalarından vazgeçmediğine dikkat çekerek, “Şimdi de Afganistan’da Türkiye’yi savaş bataklığına sokmak istiyorlar" dedi.
"TALİBANLAŞTIRMAYA GEÇİT VERMEYECEĞİZ"
Taliban'ın gerici bir rejim olduğunu ve Afganistan halkını temsil etmediğini vurgulayan Akdeniz, "Taliban’la değerlerimiz ortak derseniz, Türkiye’yi de Talibanlaştırmaya başlarsınız” dedi.
Yeni yargı yılı açılışında Diyanet İşleri Başkanı'nın dua etmesi üzerine başlayan tartışmalara işaret eden Akdeniz, “Bu neyin fotoğrafıdır? Eller açılmış bir biçimde siyasal İslam’ın görüntüsü. Bu ülkenin ne kadar Talibanlaştırılmak istendiğinin fotoğrafıdır. Biz buna geçit vermeyeceğiz” dedi.
Afganistan’ın 40 yıldır işgal altında olduğunu söyleyen Akdeniz, “Emperyalizme karşı uluslararası mücadeleyi düşünmeliyiz. Afganistan sadece Taliban’dan ibaret değildir. Demokratik mücadeleler, emperyalizme, Taliban zulmüne karşı bugüne kadar gelmiştir. İşte kadınların verdiği mücadeleyi görüyorsunuz. Oradaki demokratik mücadeleyi güçlendirmek adına dayanışmayı güçlendirmeye çağırıyorum” diye konuştu.
MİRAÇ MİROĞLU…
Şırnak'ta 7 yaşındaki Miraç Miroğlu’nun panzerin altında kalarak yaşamını yitirdiğini anımsatan Akdeniz, “Bu kaçıncı panzer, bu kaçıncı çocuk, bu kaçıncı Kürt çocuğu” diye sordu.
İktidara seslenen Akdeniz, “Siz Kürt sorununu böyle mi çözeceksiniz? Çocuklar okulda olması gerekirken panzerin altında mı olacak? Bu fotoğraf, Kürt sorununda iktidarın geldiği yeri göstermesi bakımından ibretliktir” dedi.
Adalet arayışının "adalet çığlığı" ve “adalet isyanı” olarak yansıdığını söyleyen Akdeniz, adli yıl açılışı fotoğrafını bir kez daha hatırlatıp Ali Erbaş'a "Sen Diyanet İşleri Başkanı mısın, Diyanet İşleri Bakanı mısın? Diyanet İşleri Partisi Genel Başkanı mısın. Her konuda söz söylüyorsun. Allah ile kul arasına girmeyin diyenleri hedefe koyuyorsun. Dini siyasete, ticarete alet etmeyin diyenleri hedefe koyuyorsun" diye seslendi.
Akdeniz devamında "Bu şeyhülislam görüntüsüdür. İktidar güç kaybettikçe, en gerici orta çağ karanlığını göreve çağırıyor. Rejimi böyle ayakta tutacağını söylüyor. Gerçek laiklik için, gerçek demokrasi için bizim de bu sürece dahil olmamız ve buna izin vermemiz gerekiyor” diye ekledi.
SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN MÜCADELE
Seçim tartışmalarına da değinen Ercüment Akdeniz, “Açık olan şu; OHAL Yasası uzatıldı. İktidarda kalmak için her yola başvuracaklar. Hatırlayın 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında neler oldu? 2 milyona yakın geçersiz oyu geçerli saydılar. İstanbul seçimlerini de kabul etmediler” dedi.
İktidarın buna devam edebileceğini vurgulayan Akdeniz, “Aman provokasyona gelmeyeyim”, “İktidar bizi sokağa çekmeye çalışıyor” söylemlerinin halk hareketlerini, halkın örgütlenmesini geri çekeceği uyarısında bulundu. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını belirten Akdeniz, “Biz işyerinde, sokakta, fabrikalarda, grevlerle, mücadele ile halkın örgütlü gücünü ne kadar gösterirsek seçim o kadar güven altında demektir. Ne kadar geriye çekilirsek, o kadar oyun oynanır. Halkın iradesi orada yok sayılacaktır" dedi.
KAYYUM REJİMİ
HDP’li belediyelere atanan kayyumla halkın iradesini yok sayıldığına vurgu yapan Akdeniz “Belediyeler kayyum rejimlerine teslim edildi. CHP’li belediyeleri de kayyum tehdidi altında. İtiraz etmezsek bu rejim devam edecek. Seçilmişlerin üzerinde sürekli cezaevi baskısı, sürekli atanmış kayyumlar tehdidi devam edecek” diye konuştu.
Seçim barajının indirilmesine de değinen Akdeniz, “Amaç bellidir; HDP’nin oy oranını düşürmektir, Demokrasi güçlerinin oylarını küçültmektir. MHP’nin barajın altında kalmasını engellemektir. Taktik budur. Darbelere karşıyım diyorsun. Baraj sistemi 12 Eylül darbesiyle geldi. 20 yıldır iktidardasın, niye değiştirmedin? Bu bir değiştirme değildir bize göre. Kullanmadır, oynamadır. 12 Eylül Anayasası geçersiz olmalıdır. Baraj sıfırlanmalıdır" dedi.
"BİZİ AKP'NİN İÇİNDEN ÇIKMA ALİ BABACAN MI, AHMET DAVUTOĞLU MU YÖNETECEK"
İktidarın Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Yasası’nda oynama yapmak istediğini belirten Akdeniz, parti olarak seçime girme yeterliliğine sahip olduklarını hatırlatarak, “Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan tek adam rejimini hep birlikte göndermek. Halk egemenliği ve halk seçeneği için elimizden geleni yapacağız. Tek adam rejimi gittiğinde yerine ne gelecek? Sadece tek adam rejimi gitsin diyen bir siyasi çizgi olamaz. Gelen gideni aratır olmaz. Bize yeni bir Kemal Derviş Programı mı gelecek? Bizi ekonomide AKP’nin içinde çıkma Ali Babacan mı yönetecek? Dış politikada Ahmet Davutoğlu çizgisi mi yönetecek” diye sordu.
HALK EGEMENLİĞİ SEÇENEĞİ
İttifaklara ilişkin de konuşan Akdeniz, 9. kongreden itibaren açık bir çağrı yaptıklarını hatırlatarak CHP’nin ittifaklar konusundaki tutumunu eleştirip şunları söyledi:
“Tek adam rejimine karşı devrimci, demokratik bir halk seçeneği diyoruz. Ama maalesef ana muhalefet partisi; DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ile verdiği fotoğrafları Emek Partisiyle, Sol Partiyle, TKP ve HDP ile, ilerici partilerle vermekten, yan yana gelmekte imtina ediyor. Böyle bir yaklaşımla güçlü bir halk iktidarı seçeneği oluşturamayız.
Tekrar söylüyorum: Tek adam rejimini hep beraber göndereceğiz. Buna karşı formülümüz var. Ama buna alternatif olarak halk iktidarı seçeneği olan üçüncü seçeneği yaratmak zorundayız. Sistemin restorasyonu değil ihtiyacımız! Bu sistem; 'Bu parti gidecek, şu parti gelecek' şeklinde biraz makyajlanıp devam edecekse hayır, bunu kabul edemeyiz. Ekonomide halkçı, işçi sınıfının çıkarlarını gözeten; bağımsız, demokratik, gerçekten laik, Kürt sorununda eşit haklara dayalı bir iktidarı inşa edecek bir halk seçeneği ve halk egemenliğini ortaya koymamız lazım.”
Parti olarak tavırlarının net olduğunu belirten Akdeniz, tabanda, yerellerde güçlü bir halk örgütlülüğünün ortaya çıkmasıyla bunun oluşabileceğini ifade etti. (İstanbul EVRENSEL)