Fas'ın Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl kaybetti?
Müslüman Kardeşler (İhvan) çizgisine bir darbe de Fas'tan: Adalet ve Kalkınma Partisi seçim hezimetine uğradı. 125 vekili olan yıllardır iktidarda bulunan parti bu kez sadece 13 vekil çıkarabildi.
Fotoğraf: Jalal Morchidi/AA
Dünya ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra İslami bir hareket olan Taliban’ın beklenmedik bir hızla ülkenin hemen hemen tamamını ele geçirmesini konuşurken, Fas’ta, hükümette çoğunluğa sahip İhvancı Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim hezimeti şaşkınlık yarattı.
2016 seçimlerinde 125 milletvekili çıkaran ve hükümetin büyük ortağı olan Adalet ve Kalkınma Partisi 13 sandalye ile seçimi sekizinci sırada tamamladı. Parti 2011 yılından bu yana hükümette çoğunluğa sahipti.
Önce Fas’ın yönetim biçimiyle ilgili kısa bir not düşelim; Fas parlamenter monarşiyle yönetiliyor. Kral VI. Muhammed’in iktidar olduğu ülkede parlamentonun görevi, kralın atadığı bakanların aldığı kararları uygulamak! Yüzde 50.18 ile son yılların en çok katılımın gerçekleştiği seçimde Tarım Eski Bakanı Aziz Ahnuş liderliğindeki Milli Bağımsızlar Birliği 102 sandalyeyle seçimlerin galibi olurken, Asalet ve Çağdaşlık Partisi 86, İstiklal Partisi 81, Sosyalist Birlik 35, Halk Hareketi 29, İlerleme ve Sosyalizm ise 21 milletvekili çıkarabildi.
İSLAMCILARIN FAS SİYASETİNDE SONU
Seçimle ilgili yapılan değerlendirmelerin ortak noktası Adalet ve Kalkınma Partisi açısından sonucun “büyük bir hezimet” olarak değerlendirilmesi. Partinin güç kaybetmesi bekleniyordu. Ancak al Araby al Cedid gazetesinden Beşir el Bekir’in de dikkat çektiği gibi ortaya çıkan netice İslamcıların sadece iktidar çemberinden değil; aynı zamanda siyasi hayattan da dışlanması anlamına geliyor. Çünkü 13 sandalye almaları, onlara bir meclis grubu (20 milletvekili gerekiyor) kurma hakkı bile vermeyecek. Benzer şekilde al Kuds al Arabi gazetesinden Bilal al Talidi, Fas seçim sonuçlarının İslamcılar açısından “Bir seçim mağlubiyetinden daha büyük” olduğunu ifade etti. Aldıkları 12 sandalye ile hükümet olmadan önceki durumlarına geri döndüklerini vurguladı.
SİYASAL İSLAM PROJESİNİN SONU
Londra’da yayımlanan al Arab gazetesi, “Birden fazla Arap ülkesinde İslamcıların hakimiyetine gönülden bağlı olan ve uygulamalarında Allah’ı hesaba katacakları ümidiyle heyecanlanan seçmen, tamamen farklı bir gerçeklikle karşılaştı. Bu insanların ne fikirleri ne de alternatifleri vardı ve insanlara hizmet etmek ve onların koşullarını iyileştirmek son kaygılarıydı. Yaptıkları tek şey kutuplaşma ve alacakları tahsil etmekti. Bu nedenle, Faslı seçmen onları cezalandırdı” yorumu yaptı.
Yenilginin, Mısır’da İhvan’ın 2013’te iktidardan düşürülmesi kadar önemli olduğuna değinen gazete manşetten verdiği analizde sonuçları “Arap Baharından sonra ortaya çıkan Siyasal İslam dalgasının sonu” olarak değerlendirdi. Aynı gazeteden Faruk Yusuf, seçim hezimetiyle Faslıların Arap Baharında açılan İhvan parantezini kapattıklarını yazdı.
Rai al Youm gazetesi partinin aldığı ağır tokadın nedenini “İşgalci devletle normalleşme ve Adalet ve Kalkınma Partisinin hükümet başkanı ve genel başkanı sıfatıyla Osmani’nin “İbrahim Mutabakatı”nı imzalaması; partinin sabitelerine, ulusal kimliğine ve derin siyasi mirasına karşı bir darbeydi” sözleriyle açıkladı.
FAS: SEÇİM MAĞLUBİYETİNDEN DAHA BÜYÜK
Bilal al TALİDİ
al Kuds al Arabi
Bu gerilemenin ilk sembolik işareti, İslamcıların on yıllık hükümet tecrübelerinin ardından başlangıç noktalarına, yani 1997 yılda girdikleri ilk yasama seçimlerinde elde ettikleri 12 sandalyeye geri dönmeleridir. Seçim sonuçlarında gözlemlenen ilk sonuç partinin bir veya ikinci sıraya değil, aksine son sıraya (sekizinci sıra) düşmesi.
İkinci gösterge, ağırlık merkezi kentsel alan olan ve yasal oylama sisteminin kabulünden bu yana hiçbir partiyle rekabet etmeyen partinin, şehirlerin çoğundan elinin boş kalması. Başkent Marakeş’i kaybetmesi gibi.
Üçüncü nokta, bazı bakanlar da dahil olmak üzere aday gösterilen liderler ağır bir yenilgiye uğradılar. genel sekreteri Rabat kentini çevreleyen bölgedeki; Çalışma Bakanı Bay Amakraz, Tiznit kentindeki koltuğunu kaybetti. Genel Sekreter Yardımcısı Slimane Lamrani, Temara’da bir sandalye bile alamadı.
Diğer bir gösterge ise, partinin 2016 seçimlerinde önemli atılımlar yaptığı çevrelerden; güney çöl bölgeleri ve bazı orta ve küçük şehirler (Settat, Berrechid, El Jadida, Sidi Bennour, Safi, Essauira, Beni Mellal…. dahil) tamamen silinmesidir.
FAS SEÇİMLERİ: SARAY İLE İSLAMCILAR ARASINDA
BİR ARADA YAŞAMANIN SONU
Beşir el BEKİR
al Araby al Cedid
Fas’ta yapılan genel seçimlerde, 395 milletvekilinden oluşan parlamentoda 112 sandalye kaybederek ilk sıradan sekizinci sıraya düşmesi sadece Adalet ve Kalkınma Partisini şaşırtmıyor. İki dönemdir seçimleri kazanan İslami partinin kaybedilmesi için ortam hazır olsa da en karamsarlar bile böyle bir yenilgiyi hesap edemedi. Yenilginin o kadar şiddetli olması, İslamcıların sadece iktidar çemberinden değil; aynı zamanda siyasi hayattan da dışlanması anlamına geliyor. Çünkü 13 sandalye almaları, onlara bir parlamenter blok (20 milletvekili gerekiyor) kurma hakkı bile vermeyecek.
Adalet ve Kalkınma Partisinin yenilgisine, Milli Bağımsızlar Birliğinin başka bir sürprizi eşlik etti. Faslıların Kraliyet sarayının sınırlarında yaşadığı için “rejimin partisi” olarak adlandırdıkları bu parti, statüsünün son yirmi yılda düştüğü bir dönemde 102 sandalye kazanarak öne çıktı. Çünkü o, merhum Kral II. Hasan’ın damadı Ahmed Osman tarafından 1977’de kurulduğundan beri kraliyet sarayının sınırları içinde yaşıyor. Şu anda, “Adalet ve Kalkınma”yı yıkma sloganıyla seçimler için kampanya yürüten İş Adamı Aziz Ahnuş tarafından yönetiliyor. Seçmenlerin geçen çarşamba günü sandık başına gitmesinden 2 gün önce, İngiliz gazetesi Times dikkat çekici bir manşet ile çıktı: “Aziz Ahnuş: Fas’ta İslamcıları Yıkmayı Amaçlayan Kralın Adamı”.
1999 yazında tahta çıkan Kral VI. Muhammed’in saltanatı sırasında beşincisi olan seçimler, üç nedenden dolayı önemli bir kilometre taşıdır. Birincisi İslami Hareketi temsil eden partinin kaybetmesi. Ülkedeki ilk siyasi güç olan Fas Sosyalist Birlik Partisinin neler yaşadığını hatırlatan bir kayıp. Tarihi Lideri Abdurrahman el-Yusifi, II. Hasan’ın 1998’de kendisine teklif ettiği “dönüş evresinin” liderliğini kabul etti. Bu parti 2002 seçimlerinde birinci oldu. Daha sonra dengesi bozulmaya başladı ve Fas çevrelerinde “Sosyalist Birlik”in muhalefeti terk edip yönetim imtihanına girme kararı aldığı konusunda fikir birliği oluştu. Bu durum partiye büyük darbeler vurdu ve birçok bölünme yaşamasına neden oldu. Halktaki kredisi düştü ve 2007 seçimlerine yansıdı.
İkinci neden ise “Bağımsızlar Birliğinin” birinci sıraya yükselmesi. “Saray Partisi” olarak nitelendirilen bu partiden sonra, son on yılda çeşitli bölünmelere maruz kaldığı için adeta marjinal hale geldi. Bu, Ahnuş’un bir sonraki dönemde “Üzerine oynanan at” olarak resmi çevrelerden aldığı büyük destekle açıklanabilir. Görünüşe göre saray; Faslıların yirmi yıl boyunca sosyalistlerin, merkezin ve İslamcıların egemenliğini yaşadıktan sonra, herhangi bir partizan siyasi yapıdan uzak durmasını istiyor.
Üçüncü neden ise, yüzde 50’yi aşan katılım oranı. Bu oran, önceki iki döneme kıyasla önemli bir ilerlemedir. 2011 seçimlerinde katılım yüzde 37 oldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi 107 sandalye kazanarak, çoğunluğu oluşturmasa da mecliste temsil payının en büyük sahibi oldu. Bu ilerleme, yeni anayasaya uygun olarak Eski Lideri Abdelilah Benkirane’yi başbakan adayı yaptı. 2016 seçimlerinde katılım oranı yüzde 42.5 iken, 125 sandalye ya da yüzde 32 ile “Adalet ve Kalkınma” yine başı çekti ve vekil sayısını 18 arttırdı. Gözlemciler bunun, Benkirane’nin bir ayağı otoritede, diğeri muhalefette olan bir manevra olan yönetim oyununu yönetmedeki başarısından kaynaklandığını açıkladı. 2017 yılında ikinci hükümeti kurmaya çalışırken karşılaştığı “tıkanma”nın nedeni budur. O zamanki çözüm, bugün partinin seçimlerdeki başarısızlığından sorumlu tuttukları Saadeddin el Osmani’yi görevlendirmekti. Bunu, korona salgınının patlak vermesi sırasında hükümetin alt tabakaları olumsuz etkileyen ekonomik performansı da dahil olmak üzere çeşitli nedenlere bağlıyorlar. Osmanlı hükümetinin tıbbi ve endüstriyel nedenlerle esrar kullanımını onayladığını ve geçen aralık ayında İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini desteklediğini kaydedenler var.
Sonuç olarak, önceki iki turda “Adalet ve Kalkınma”yı birinci sıraya getiren seçmenlerin büyük bir kısmı etrafından koptu. Faslı parti tahminlerine göre, önceki iki seçimde kendisine oy veren eğitimli gençleri, “İsrail’le normalleşme” sorunu nedeniyle kaybetti.
FAS’TA ADALET VE KALKINMA’NIN YENİLGİSİ;
BÖLGEDE MÜSLÜMAN KARDEŞLER GERÇEĞİNİN İFADESİ
al Arab
İslami Adalet ve Kalkınma Partisinin Fas’ta aldığı acı yenilgi, bölgede ve dünyada siyasal İslam projesine karşı istisnai bir darbe oldu. Bu darbenin ağırlığı Müslüman Kardeşler’in 30 Haziran 2013 ayaklanmasından sonra Mısır’ı yönetmeyi bırakmasından daha az değildir.
Fas’ta İslamcıların yenilgiye uğramasına neden olan yerel sebepler ne olursa olsun; iki dönem iktidarda olan partiyi son seçimde partiler listesinin en altında yapan ve 2016 seçimlerinde elde ettiğinin onda birini ancak alabildiği yenilginin boyutu büyüktür. Bu sonuç; “Arap Baharı” sonrası dönemde hüküm süren siyasi İslam dalgasının “Başarısız olduğunu ve sloganlardan ve dini söylemden başka bir şeye sahip olmadığını gösteriyor.
Siyasal İslam’la ilgilenen analistler ve uzmanlar Adalet ve Kalkınma Partisinin yenilgisinin; ne iktidar partisini muhaliflerinden hedef alan kampanyalardan ne de zayıf siyasi performansından kaynaklanmadığını, aksine siyasi performansın zayıflığından kaynaklandığını söylediler. “Çözüm İslam’dır” gibi büyük sloganlar taşıyan İslami projenin yenilgisi olduğunu ifade ettiler. Ama İslami Hareket; yeryüzüne indirildiğinde İslamcılığı kaybolmuş ve ahlaki boyutunu kaybetmiş, yerini pragmatizm ve oportünizm almıştır. İslami partinin devlet ve kurumlarını yani her şeyi kontrol etmesini sağlayan yetki sahibi olma fikrinin egemenliğine girmiştir. Siyasi gündemlerine hizmet etmek için dini kullanmanın yalnızca bu sonuca yol açacağı belliydi.
Birden fazla Arap ülkesinde İslamcıların hakimiyetine gönülden bağlı olan ve uygulamalarında Allah’ı hesaba katacakları ümidiyle heyecanlanan seçmen, tamamen farklı bir gerçeklikle karşılaştı. Bu insanların ne fikirleri ne de alternatifleri vardı ve insanlara hizmet etmek ve onların koşullarını iyileştirmek son kaygılarıydı. Yaptıkları tek şey kutuplaşma ve alacakları tahsil etmekti. Bu nedenle, Faslı seçmen onları cezalandırdı.
Tunuslu bir İslam araştırmacısı olan Sami Brahim, bir tweetinde Fas İslamcılarının aldığı sonuçlarla ilgili şu yorumu yaptı: Bu hareketlerin sonu, “Programlar, vizyonlar ve algılar üretme düzeyindeki başarısızlıkları, diğer tüm siyasi bileşenleri de içeren bir başarısızlık. Ancak onların başarısızlıkları iki yönden ayrışıyor; birincisi, hükümet sisteminde ileri düzey görevler üstlendiği için. İkincisi, yolsuzluk lobileriyle oynayarak ve onlara ayak uydurarak siyasi başarısızlığa ahlaki bir düşüş kattıkları için.
Fas seçimlerinin sonuçlarının önemi; bir yandan İslamcı yönetimin son kalelerine son vermelerinde ve diğer yandan demokratik İslam partileri olarak bilinen Fas Adalet ve Kalkınma Partisi ve Tunus’taki Ennahda Hareketi gibi partilerin batıyı dini partiler olmadıklarını ikna etmede başarısız olduklarını göstermede yatmaktadır.
FASLILAR İHVAN BAHARINDA PARANTEZİ KAPATIRKEN
Faruk YUSUF
al Arab
Çeşitli isimlerle Müslüman Kardeşler örgütleri, Taliban hareketinin elde ettiği şaibeli ve muğlak zaferi bir umut vesilesi olarak gördüler. İhvan gürültüsünün kaynağı olan arkasında el Mahzenin devasa finansal kasaların durması nedeniyle umut ne kadar büyük olursa olsun, ihvan’ın kafesinden çıkan Mısır’ın kaybıyla telafi edilemez. Mısır’ın kaybedilmesiyle İhvan hem tarihini hem de coğrafyasını kaybetmiştir.
Onlar için Mısır, onsuz her başarının eksik kaldığı ve hatta çökmeye meyilli olduğu bir üs. Tarihleri orada başladı ve Hüsnü Mübarek rejimini deviren halk hareketinin meyvelerini topladıkları gün, Arap dünyasını işgal sürecinin doğru yerden başladığına inandılar ve haklıydılar.
Mısır, Arap dünyasının kalbidir. Kim o kalbi kontrol ederse dışarıda genişleme arayışındaysa başarabilir. Arap Baharı, İhvan Mısır’ı yönetirken en parlak dönemini yaşıyordu. Bu nedenle, İhvan’ı destekleyen, onları finanse eden ve hücrelerine sponsor olan güçler, iktidarın sadece bir zaman meselesi olduğunu düşündüler. Bu durum, İhvan’ın geleneksel ihtiyatlarını kaybetmelerine ve onlara göre ahlaki yozlaşmanın kaynağı olan kişisel özgürlükleri sınırlandırmaya, ulusal kavramları yeniden gözden geçirmeye, toplumu boyun eğdirmeye ve yeniden eğitme konusundaki gerçek programlarını duyurmak için maskelerini çıkarmasına neden oldu.
İngiliz sömürgeciliğinin Batı’nın öncüsü ABD’ye bıraktığı mirasın temeli “Bu bölgenin halkları ancak dini inançlarla yönetilebilir” fikriydi. Bugün, Fas Adalet ve Kalkınma Partisi, halkın iktidar partisine karşı uyguladığı bir derece aşağılamayı da içerecek şekilde, parlamento seçimlerindeki yenilgi, Mısır’ın açtığı parantez Fas tarafından kapatılmıştır. Yaşananlar; İhvan’ın yenilgisi, eski bir Batı projesi için bir yenilgi olduğu anlamına gelmiyor mu?
İHVAN KARŞITI MAĞRİB UYANIŞI
al Halic
Başyazı
Fas’ta seçimlerinde İhvan geleneğinden gelen “Adalet ve Kalkınma Partisi”, on yıl boyunca siyaset sahnesine liderlik ettikten sonra sekizinci sıraya geriledi. Tunus, Libya ve Mısır’daki yıkıcı İhvan tecrübelerinde olduğu gibi, seçimdeki hasadı da tüm standartlara göre “Utanç verici” idi. Bu deneyimler tarihe geçti ve yolsuzluk skandalları, terörizme destek ve ulusal bağımsızlığın baltalanmasıyla sona erdi.
Bu belirleyici ankette halkın farkındalığın gerisinde kalan analistlerin ve bazı medya kuruluşlarının tahminlerini Faslı seçmen şaşırttı. Faslılar, daha önce görülmemiş bir oranda yüzde 50’den fazla bir oranla sandıklara milyonlar akıttığında, sonuçlar çoktan neticelenmişti aslında. Seçmen katılımı ne kadar yükselirse, İslamcılar da o kadar çok kaybetmekte. Bu, bölgedeki tüm seçim deneyimlerinde açıkça görüldü. İşte Fas halkı, sonuçları tüm taraflarca kabul edilen tarihi bir oylamada bunu teyit ederek, sadece Fas Krallığında değil; aynı zamanda halkların hayallerden ve boş vaatlerden başka bir şey kazanmadığı on yıldır süren İhvan projesinden bıkmış bölgede de yeni bir aşamayı başlattı. Adalet ve Kalkınma Partisi son seçim kampanyasında net seçenekler ve programlar sunmadı. Aksine, aynı tanıdık sloganları tekrarlamaya devam etti. Daha önce 125 sandalye ile liderlik ettiği parlamentoda sadece 12 sandalye alarak cezalandırıldı.
İnsanlara yeryüzünde cennet vaadinde bulunan İslamcılar, onları cehenneme attılar. Bölge halkları bir bütün olarak ideolojik kirlilikten, rastgele söylemlerden, çatışmalardan ve çekişmelerden uzak, gerçekliklerini daha iyi bir yarın için geliştiren politikalar ve kişilerin siyaset sahnesinde olması için can atıyor.
İBRAHİM MUTABAKATI’NA TOKAT
Rai al Youm
Başyazı
Afgan Talibanı’nın temsil ettiği siyasal İslam; büyük bir zafer elde eder ve dünyanın en büyük gücü olan ABD’yi büyük bir yenilgiye uğratırken, Arap bölgesinde Fas Krallığında iktidardaki son siyasi İslam partisi, son parlamento seçimlerinde büyük ve aşağılayıcı bir yenilgi aldı. Onu sadece iktidardan uzaklaştırmakla kalmadı, aynı zamanda onu aldığı 12 sandalyeyle siyasi partiler haritasının en altındaki sekizinci sıraya taşıdı.
Bu başyazıda bu yenilginin arkasındaki yerel ve örgütsel nedenleri tartışmayacağız, onu Faslı analistlere bırakacağız. Sadece ana başlıklara odaklanacağız. Bunların en önemlisi Sadeddin el Osmani tarafından temsil edilen partinin ve liderliğinin Fas derin devletinin şefi tarafından akıllıca normalleşme tuzağına çekilmesidir. Böylece halk desteğini yok etmek, İslami sabitlerinden saptırmak ve geniş halk tabanına ve ezilmiş çoğunluğa verdiği tüm vaatlerden geri adım atmak mümkün oldu.
İşgalci devletle normalleşme ve Adalet ve Kalkınma Partisinin hükümet başkanı ve başkanı sıfatıyla Osmaninin “Abraham Mutabakat’ını” imzalaması; partinin sabitelerine, ulusal kimliğine ve derin siyasi mirasına karşı bir darbeydi. Partinin tabanında yer alan ezilmiş halktan, onun eşitlik ve sosyal adalete ve haysiyetle elde edilen bir geçim kaynağına yönelik haklı taleplerinden vazgeçmesi yüzden; ceza sarsıcı geldi ve tokat güçlü ve acı vericiydi.
İslami Taliban hareketi, ABD’ye ve onun Afgan topraklarını işgaline karşı siperde durduğu için kazandı. Adalet ve Kalkınma Partisi ise çoğu Arap (Sünni) siyasal İslam partisi gibi Amerikan siperinde kaldı. Tabanını, halk desteğini ve ulusal kimliğini kaybetti ve unutulmaya yüz tuttu.