13 Eylül 2021 04:55

Çifte standart

Tabip odalarının, sendikaların bırakın miting yapmasını 150-200 kişi ile basın açıklamalarını “pandemi tedbirleri” nedeniyle engelleyen zihniyet, bilime karşı duran bu insanlara izin verdi.

Fotoğraf: DHA

Fatih Sürenkök
Fatih Sürenkök

11 Eylül Cumartesi günü, biri İstanbul, diğeri Ankara’da, iki miting vardı. Bu mitingler, AKP’nin gerek sağlıkta gerekse demokratik hakların kullanımındaki çifte standardını göstermek açısından, çok kıymetli.

İstanbul’daki miting aşı karşıtlarının bir araya gelmesiydi. Özgür bir ülkede, her birey, tek başına ya da toplu olarak fikrini söyleyebilir. Biz sağlık çalışanları, meslek odaları ve sendikalar aşı konusunda o toplantıya katılanlarla tamamen zıt düşünceleri taşısak da onların düşüncelerini söylemeleri haklarına saygı duyarız. Ancak bu saygının bize de gösterilmesini isteriz. Yine özgür bir ülke ve sosyal bir devletin olduğu yerde insanların, “toplantı ve gösteri hakkını” eşit şekilde kullanmasını arzu ederiz. Tabip odalarının, sendikaların bırakın miting yapmasını 150-200 kişi ile basın açıklamalarını “pandemi tedbirleri” nedeniyle engelleyen zihniyet, bilime karşı duran bu insanlara izin verdi. Hem de nasıl?

Miting başvurusunun yapıldığı Maltepe kaymakamlığı, mitingin yapılmasına izin vermezken; İstanbul Valiliği büyük bir demokrasi(!) örneği vererek mitinge izin vermiştir. Eylül ayında yayımlanan pandemi tedbirlerine göre, açık alandaki sinema ve tiyatroya bile insanlar HES kontrolü ile alınırken, bu toplantıda doğaldır ki maske mesafe ve HES kontrolü yoktu. Buradan sağlık bakanına soralım: Ey Bakan, bu insanlar aşıyı reddetmekle, bakanlığın koyduğu pandemi tedbirlerine de uymama hakkına sahipler mi? 2020 Haziran’ın da Dokuz Eylül Tıp Fakültesi bahçesinde yaptığımız basın açıklamasını bahane göstererek, hakkımızda “pandemi tedbirlerine” uymadığımız için para cezası kesen kaymakam, acaba başka bir ülkenin mi kaymakamı idi? Elbette hepsi aynı gerici zihniyetin temsilcileri. Osmanlı tıbbını, destekleyici tıp adı altında, tıp fakültelerine ve devlet hastanelerine sokan AKP zihniyeti, salgın tüm dünyada olmasaydı, inanın pandemi sürecini bilim kurulu(!) ile değil de muskacı hocalarla götürürdü.

11 Eylül günü bir başka miting ise Ankara’da idi. Aile hekimlerinin, bakanlığın son dönemlerde üzerlerindeki çalışma koşulları ve özlük hakları ile ilgili tepkilerini gösterdikleri toplantı idi. Beklendiği gibi Ankara polisi, en az 3 doz aşı yaptırmış bu hekim arkadaşlarımızı aşı kartı kontrolü ve HES uygulaması ile alana aldı.

Hâlâ aşı yapılması konusunda, halka rica eden sağlık bakanı, pandemi ile baş etmenin yolunun bilimden geçtiğini ne zaman anlayacak? Mart 2020’den bu yana bilimin değil, siyasetin ve kapitalizmin gereğini yerine getiren sağlık bakanı 60 bine yakın yurttaşımızı yitirdiğimiz bu salgında, bu kış 4. piki nasıl yönetecek? Aşı olmayanlar, aşı olmamakla sadece kendilerini değil, tüm toplumu riske ediyor. Sağlık bakanı da bu savaşı iyi yönetemezken, bunun sonucunu sadece kendi çekmiyor, topluma çektiriyor. Kaybettiğimiz 60 bine yakın yurttaşımızın vebali kimin boynunda?

Ankara’daki Aile Hekimleri mitingi ile ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Aile hekimliği sistemini, sağlıkta dönüşüm sisteminin bir parçası olarak ülkeye monte eden AKP hükümeti, alandaki hekimlerin doğru sendikalarda örgütlenmemesi için Aile Hekimleri Federasyonunu kurdu. Şu andaki yönetim tamamen bakanlığın güdümünde olmasa da bu alanda TTB ve tabip odalarının etkisini kırmaya çaba gösteriyor. Yaptığı alan eyleminde bakanlığa karşı daha etkili olabilmek için sağlık alanının vazgeçilmez örgütü TTB’i karşısına değil, yanına hatta önüne almak zorunda. TTB ve SES yöneticileri de bu alanda ne yapacaklarına artık karar vermeliler. Yoksa, özellikle aile hekimliği alanında etkinliklerini ve etkilerini kaybedecekler. Dost acı söyler. Sağlıkla kalın.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI