14 Eylül 2021 10:15

OECD: Maddi geliri düşük ailelerin çocuklarının sosyal ve duygusal becerileri daha düşük

Doç. Dr. Mine Göl Güven, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Akademik Öğrenmenin Ötesi: Sosyal ve Duygusal Beceriler” raporunu değerlendirdi.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Mine GÖL GÜVEN*

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Akademik Öğrenmenin Ötesi: Sosyal ve Duygusal Beceriler” araştırmasının ön bulguları 7 Eylül 2021 Salı günü çevrimiçi bir toplantıyla sunuldu. Rapor yayımlandı. Türkiye’den İstanbul ilinden toplanan veriler de Türkçe raporla kamuoyuyla paylaşıldı. 15 ve 10 yaş çocukların, ebeveyn ve öğretmenlerin katıldığı bu araştırmanın verileri 10 şehirde (9 ülke) toplandı. Bu ülkeler: Türkiye-İstanbul, Kolombiya’dan iki şehir, Güney Kore, Finlandiya, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Kanada, Portekiz ve Çin Halk Cumhuriyeti. Veriler Kasım ve Aralık 2019 yılına yani pandemi öncesine ait. 

Sosyal ve duygusal beceriler (SDB), Beş Büyük Faktör Kişilik Kuramına uygun olarak tanımlanan 5 beceriden oluşmakta: Açık fikirlilik, iş birliği, başkalarıyla etkileşimde olma, duygu düzenleme, görev performansı. OECD modelinde bu becerilere ek olarak bileşik becerilere de yer verilmiştir. Bu 5 becerinin 17 alt becerileri modelde yer almaktadır. Biliyorsunuz, OECD’nin PİSA’da okuduğunu anlama, fen ve matematik okuryazarlığı gibi akademik alanları ölçtüğü ve ülkeler arası karşılaştırmalar yaptığı çalışmalar ağırlıktaydı. Sonrasında, SDB’nin, akademik öğrenmeyi desteklediği yönündeki bulguların artması ile birlikte öğrenci esenliği ve işbirlikçi problem çözme gibi araştırma raporlarına da yer verildi. Son olarak, bu raporla OECD’i, karakter eğitimi, 21 yüzyıl becerileri, sosyal ve duygusal öğrenme ve benzeri isimlerle akademik olmayan (non-academic) veya hafif beceriler (soft skills) olarak isimlendirilen, edinilmesi kolay hatta bazen de kendiliğinden edinilen SDB’ye resmi olarak el attı diyebiliriz. Meraklarını anlıyorum. İddialı PİSA raporlarının bulgularını anlamlandırmak gerekiyor. Acaba yüksek/düşük akademik başarının nedeni SDB’deki yetkinlik düzeyine dayandırılabilir mi? Cevap evet gibi görünüyor. 

15 YAŞ ÇOCUKLARIN BECERİLERİ 10 YAŞLARA GÖRE DAHA DÜŞÜK

Önce tüm ülkelerdeki çocuk ve gençlerin genel durumuna bakalım. Öncelikle SDB’leri yüksek olan çocukların yüksek öğretime devam olasılıklarının arttığı (bunun tersi de aynı derecede doğru) bulgusu paylaşılıyor. Okuma, matematik ve sanat derslerindeki başarı ile SDB, sosyo-ekonomik düzey, cinsiyet, bilişsel yetenekler eşitlendiğinde dahi güçlü bir şekilde bağlantılı. Akademik performans (çoğunlukla ders notları) ile sebat, güven ve merak pozitif ilişkili; strese dayanıklılık, yaratıcılık ve sosyallik arasında negatif ilişki bulunmuş. İlişki bulunamayanlar: öz kontrol, iyimserlik, duygu düzenleme, empati, işbirliği, tolerans ve enerji. 10 ve 15 yaş kıyaslandığında, 15 yaş çocuklarının becerileri 10 yaşlara göre daha düşük. Bunu ebeveynler ve öğretmenler de bu şekilde değerlendiriyor. Bu bulgu, ergenlik dönemindeki çocukların kendilerine yönelik eleştirel bakış açılarının daha fazla olmasına bağlanıyor. Yaşlar arası bu farkta, kız çocukları oğlan çocuklarına kıyasla bu düşüşü daha sert hissediyor. Yaşla birlikte kız çocuklarının aleyhine olan bu düşüş, en çok yaratıcılık ve merakta. Ailelerin sosyo-ekonomik durumlarında ise düşük gelirli ailelerin çocuklarının SDB’leri daha düşük. 

ZORBALIK SOSYAL, DUYGUSAL BECERİLERİ DÜŞÜRÜYOR 

Raporda, okul aidiyeti, öğrenci-öğretmen ilişkileri, psikolojik esenlik, zorbalık ve sınav kaygısı gibi olgulara da yer verilmiş. Çocukların 1/5’i okulla ilgili olumsuz duygulara sahip. Okulda kendilerini rahat ve güvende hisseden çocukların SDB’leri yüksek. 10 yaş çocukları daha fazla zorbalıkla karşılaşırken, zorbalığın SDB puanlarını düşürdüğü görülüyor. Oğlan çocukları zorbalığa daha fazla maruz kaldıklarını ifade etmekte. Öğretmen-öğrenci ilişkileri ile SDB arasında olumlu ilişki var. Düşük gelirli ailelerin çocukları bu ilişkiyi yüksek gelirli ailelerin çocuklarına kıyasla daha olumsuz nitelendirmiş. Psikolojik esenliğe gelince, 15 yaşa kıyasla 10 yaş hayatından memnun. Yaşamdan memnuniyet kız çocukları için daha düşük. Psikolojik esenlik iyimserlik ve enerji ile pozitif ilişkili. Sınav kaygısı yaşla birlikte artmakta, kız çocukları oğlan çocuklarına göre daha kaygılı. Sınav kaygısı esenlik için negatif bir unsur. Sınav kaygısı en fazla strese dayanıklılıkla ters ilişkili. Bu kaygı, yarışmacı okullar ve ebeveynlerin yüksek beklentileri ile pozitif ilişkili. 

ÇOCUKLAR ASGARİDE EŞİTLENMİŞ

Türkiye için bulgular bize ne söylüyor? En çarpıcı bulgu Türkiye’deki 15 yaş çocukların 1/5’inin yaşamlarından memnun olmamaları. Hemen hemen yarısı “memnun değilim” veya “orta derecede memnunum” demiş (diğer seçenekler: memnunum ve çok memnunum). 10 şehir içinde en düşük ortalamaya sahip olan da bizim çocuklar. Sınav kaygısı arttıkça psikolojik esenliğin azaldığından bahsetmiştim. Bu ilişkinin en güçlü hissedildiği ülke genci bizim gençlerimiz. Esenlik ve sınav kaygısıyla ilişkili olan sırasıyla iyimserlik ve strese dayanıklılıktı hatırlarsanız. Türkiye iyimserlikte ve strese dayanıklılıkta en düşük ikinci ülke. Okullar arası SDB farklarının açıldığı iki ülkeden biri de Türkiye. Bunun olası bir açıklaması yerleşim ayrımcılığı (zengin ve fakir mahalleler) olarak verilmiş. Bunların tersine zorbalıkta Türkiye en düşük yüzdeye sahip üç ülke arasında. Diğer bir pozitif bulgu ise, yukarıda bahsettiğim öğrenci-öğretmen ilişkisinin sosyo-ekonomik durumdan etkilenmemesi. Bu eşitsizliği en az seviyede yaratan iki ülkeden biriyiz. En sevindirici bulgu ise düşük gelirle yüksek gelir arasındaki SDB farkının en az olduğu ülke olmamız, hatta düşük gelire sahip ailelerden gelen çocukların iş birliğine daha çok açık olması. Genel veride yer alan “düşük gelirli ailelerin çocuklarının SDB’leri daha düşük” bilgisi, Türkiye verisi için yüksek gelirli ailelerin çocuklarının SDB’leri için de geçerli ise arada farkın olmaması sürpriz olmaz. Yani iki kesim için de SDB düşük olduğu için fark az. Asgaride eşitlemişiz çocukları.

YAPILMASI GEREKENLER

Bu raporda, SDB’nin akademik başarıyla ilişkisi net bir şekilde çizilmekte. Ayrıca SDB’nin yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey, ve diğer okul ve psikolojik unsurlar ve faktörlerle de bağlantısı açıkça ortaya konulmakta. Bu iki bulguyu temiz bir şekilde bir kenarda tutalım. Bu bilgiler ışığında…

İlk olarak, sosyal/toplumsal hizmet yatırımı araştırmaları bize, erken yaşın ve aile bağlamının ne kadar önemli olduğunu defalarca söyledi. Bu araştırmada erken yaşa dair bir veri yok. Fakat SDB için de erken yaş+aile sihirli formülünü akılda tutalım. Şunu eklemek gerekir; bu yapı çok sağlam kurulmuş olsa dahi ergenlik döneminin, çocukların tek başına başa çıkabilecekleri bir dönem olmadığını biliyoruz. Fiziksel, psikolojik, ilişkisel boyut değişiklikleri için SDB güvenli bir liman olacaktır. Üçüncü nokta kız çocukları. Ne oluyor da bütün yük onların omzuna binmiş görünüyor, bunu çözmemiz lazım. SDB’de, esenlikte, yaşam tatmininde oğlan çocuklarına göre kendilerini daha düşük değerlendirmişler. Bu onların meslek seçimlerini de etkileyen olumsuz bir yapı sunuyor. Bu algoritmanın öğeleri ne ise ortaya çıkmalı ve kız çocuklarını önceliklendiren eğitim hizmetleri onlara sunulmalı. 

YARATICILIK İÇİN SANAT, MERAK İÇİN BİLİM

Dördüncüsü, sınıfsal ve ekonomik eşitsizliği eğitim kanalıyla çözmemiz gerekirken, akademik performanstaki bu negatif ilişkinin SDB çerçevesinde de var olduğunu görüyoruz. Bu veri İstanbul’da toplandığı için net bir şey söylemek zor, Türkiye genelinde toplansaydı bölgesel eşitsizlikler de ortaya çıkabilirdi. Öğretmen-öğrenci arasındaki olumlu ilişkinin merak, başarı motivasyonu ve iyimserlik üzerinde etkisi var. Bunun yanı sıra yaşamdan memnuniyet, esenlik gibi insan hayatının geneline yayılan duygularla da ilişkisi açık. Bana sorarsanız, madem yaratıcılık ve merak tüm SDB içerisinde başat gidiyor, ben yaratıcılık için sanatı, merak için bilimi öneririm. Raporda spor da eklenmiş, neden olmasın? Son olarak, çocuk ve gençlerin seslerine ne kadar az kulak verdiğimizi, kendilerine ve topluma katkıları yönünde onları ne kadar az desteklediğimizi bilelim. Demokratik bir toplum olma amacımız, çocuk ve gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri ortamların ve fikirlerini eyleme geçirme fırsatlarının onlara sunulması ile gerçekleşecektir. Son söz: Çocuklar ve gençler için okulların hele ki pandemi ile birlikte iyice zayıflayan sosyal yaşantılar ve ilişkilere yönelik çalışmalarına ağırlık vermeleri, gerekliliğin ötesinde bir zorunluluk. 

 * Doç. Dr. Mine Göl Güven
Boğaziçi Üniversitesi Temel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi

Kaynakça:
1- OECD rapor: https://www.oecd.org/education/ceri/social-emotional-skills-study/beyond-academic-learning-92a11084-en.htm
2- Türkçe rapor: https://www.meb.gov.tr/ilk-kez-gerceklestirilen-oecd-sosyal-ve-duygusal-beceriler-arastirmasinin-sonuclari-aciklandi/haber/24004/tr

ÖNCEKİ HABER

Öğrenciler KYK'nin yurtta kalmadıkları günlerin ücretini istemesine tepkili

SONRAKİ HABER

İşçilerle buluşan Erdoğan'ın sözlerini Cumhurbaşkanlığı verileri yalanladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa