19 Eylül 2021 00:30

"Aşı karşıtlığı ve aşı tereddüdü toplum sağlığını tehdit etmektedir"

Aşı karşıtları toplum sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle bunu sadece bir aşı olmama özgürlüğü olarak ele almamak gerekir.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dr. Ali İhsan ÖKTEN
TTB 2. Başkanı

Aşı karşıtlığı ve aşı tereddüdü, hem gerekçeleri hem benzerlikleri birbirinden farklılıklar barındırmakla birlikte pandemi sürecinde bu iki kavram biraz da iç içe geçmiştir. Aslında her grubun kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Çünkü her iki grubun da kendi içlerinde düşünce ve uygulamalarında farklılıkları mevcuttur.

Aşı karşıtlarının temel özellikleri bilime karşıt olmaları, dini gerekçelerle aşıyı reddetmeleri, biat kültüründen gelmeleri, konuyu anlamamaları, cehalet ve komplo teorilerine inanmaları olarak açıklanabilir. Aşı tereddütlerinin ise eğitim düzeyi daha yüksek kişiler arasında yaygın olduğu söylenebilir. Bu kesimde komplo teorilerine inanma belki de en fazla tereddüt yaratan bir durumdur. Biraz daha bekleyip sonuçları görme, bir kısmında bilime karşıtlık, dini gerekçelerle reddetme ve biat kültüründen gelme yine aşı tereddütüne neden olan durumlardır.

Tıp bilimi geleneksel tıptan, modern tıbba geçiş süreci ile birlikte tıbbi teknoloji çok gelişmiş, böylece birçok ilaç ve tanı yöntemi gelişmiş, birçok hastalığa çare bulmuş, tedavi ve ameliyat süreleri kısalırken birçok yeni hastalık ortaya çıkmıştır. Günümüze postmodern tıp çağı diyebiliriz. Bu dönemde tıp tamamen teknolojik veya endüstriyel tıbba dönüşmüştür. Teknolojinin getirdiği bu durum tıp, halk sağlığı veya koruyucu sağlıktan çıkarak daha çok özelleşmiş tıbba veya paralı tıbba dönüşmüştür. Bu durum aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığında sıkça ifade edilen komplo teorilerinin de ortaya atılmasına zemin oluşturmuştur. Tıp ve endüstri ilişkisi, Türk Tabipleri Birliği olarak savunduğumuz herkese eşit ve erişilebilir sağlık hizmetlerinin kamusal kaynaklarla sağlanması zorunluluğunun ötesinde, bilimsel araştırmaların da bağımsızlığının sağlanması için kamusal kaynakların ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

TIP VE ENDÜSTRİ İLİŞKİSİNİN YOL AÇTIĞI KUŞKU DA GİDERİLMELİDİR

Aşı ve diğer önlemlere karşı olan söylemler bilimsel kanıtlar yerine bilimsel değeri olmayan kişisel görüş ve gözlemlere dayansa da tıp ve endüstri ilişkisinin yol açtığı kuşku da giderilmelidir. Bu ancak bilimsel çalışmaların bağımsız bilim insanlarca denetlenmesi, bilim ortamında paylaşılması ve sonuçların toplumla paylaşılması ile olabilir. Bilgi kirliliğinin önlenmesi için bilimsel bilginin dayanakları ile birlikte topluma ulaştırılmasına ihtiyaç vardır.

Aşı tereddüdü ya da karşıtlığında ve bunun giderilmesinde rol oynayan toplumsal etkenler aşılanmanın yaygınlaştırılabilmesi için dikkate alınmalıdır. Destekleyici bir kişisel değerler sistemi, örneğin kişinin yakınlarının aşılanmayı desteklemesi aşı olma olasılığını artırırken, hastalığa yakalanma olasılığı aşı karşıtı tutumdan uzaklaşmasına ve COVID-19 ile ilgili kaygı ve bilgilenme talebine yol açabilir. Kaygıların giderilmesini sağlayacak somut bilgilerin paylaşılması ve deneyim paylaşımları aşılanma talebinde önem taşımaktadır.

Tarihte ayrımcılığa uğrayan toplumların devlet ve bilim ve bilim insanlarına güvensizliğinin de aşıya karşı tutumun bu kapsamda ele alınması gerektiği bildirilmektedir. Bu kapsamda ayrımcılığı ortadan kaldıracak mekanizmaların kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye’de aşılanma oranlarının düşük olduğu bölgelere bakıldığında benzer bir güvensizliğin düşünülmesi gereği ve özellikle ana dilde sağlık hizmetinin önemi de ortaya çıkmaktadır.

Aşı karşıtları ve tereddüt yaşayanlarda yanlış bilgilenmenin önemli sayıda insanı etkilediği, bu kişilerin bu yanlış bilgilere sosyal medya aracılığı ile ulaştığı bilinmektedir. Aşılanma konusunda ana akım medya veya geleneksel medya araçlarının önemi tartışmasızdır.

SAĞLIK BAKANLIĞI AŞILAMA KONUSUNDA DA SORUMLULUKLARINI YETERLİ VE DOĞRU YAPMAMIŞTIR

Pandeminin başından itibaren yanlış yürütülen politikalar, salgın değil algı yönetimi, şeffaf olmama, sağlık otoritelerinin tutarsız açıklamaları nedeniyle hem pandemi yönetilememiş, hem de güven duygusunun yitirilmesi sonucunda aşılanmaya karşı tereddütler ve aşı karşıtlarının cesaretini arttırmıştır. Sağlık Bakanlığı ve iktidarın aşı tereddütlerini ortadan kaldıracak herhangi bir söylemi, politikası ve istekliliği de ne yazık ki görülmemektedir.

Sağlık Bakanlığı aşılama konusunda da üzerine düşen sorumlulukları yeterli ve doğru yapmamıştır. Aşılama oranlarının bölgeler arasında eşitsizliğinin giderilmesi; aşı tedarikinde, lojistiğinde ve uygulanmasında yaşanan sıkıntıların ortadan kaldırılması; tüm dezavantajlı grupların hızla aşılanması hayatidir.

Aşı eşitsizliğini ortadan kaldırarak aşılamanın hızla yaygınlaştırılması insanları bu salgından koruyacak ve yeni endişe verici varyantların ortaya çıkmasını engelleyecek en önemli araçtır. Türkiye’de ve dünyada da vakaların, ölümlerin artışının kaygı verici olduğu ve aşılama çalışmalarının hızlanarak artırılmasının yaşamsal önem taşıdığı resmi verilerde dahi görülmektedir. Aşılama başladıktan sonra aşı yan etkilerinden aşıların etkililiği konusunda önümüzü görmemizi sağlayacak veriler, hastalığa yakalanan aşılı ve aşısızların oranı, hastalığın seyri hakkında şeffaf bilgi toplumdaki aşı tereddüdünü aşabilir; aşı karşıtlarının bilgileri çarpıtmasını engelleyebilirdi.

Aşı karşıtları toplum sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle bunu sadece bir aşı olmama özgürlüğü olarak ele almamak gerekir. Aşı olmayanlara bir takım kısıtlayıcı tedbirlerin getirilmesi veya aşı zorunluluğu küresel bir salgında tüm insanlık ve toplum sağlığı için bir gerekliliktir.

ÖNCEKİ HABER

Vicdani retçi Zana Aksu’ya hapis cezası

SONRAKİ HABER

Adana'da zam talebi karşılanmayan sayacılar iş bırakıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa