evrensel.net
PAYLAŞ

Ruhi Su kimdir?

DETAYLAR
Ruhi Su | Fotoğraf: AA
AŞAĞI KAYDIR

Halk müziği sanatçısı, besteci ve şair Ruhi Su kimdir? Eserleri nelerdir?

Tam adı Mehmet Ruhi Su olan halk müziği sanatçısı, besteci ve şair, 1912 yılında Van'da doğdu. Babasını Birinci Dünya Savaşı sırasında, annesini de bundan kısa süre sonra kaybetti. Kendi anlatımıyla “Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi”.

Van’dan Adana’ya getirildiğinde çok küçüktü ve çocuğu olmayan, fakir bir ailenin yanına verildi. Onları amcası ve yengesi diye bildi ve öyle seslendi.

6 yaşına geldiğinde, Adana, İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edildi. Adanalılar Toros dağlarına göç etti. Yanına verildiği "amcası ve yengesi" de bu göçte yer aldı.

10 yaşında "yengesinden" gördüğü şiddet sonrası o zamanki adı "Dar-ül Eytam" olan öksüzler yurduna verildi. Burada kendi deyimiyle “oyun denen bir şeyin olduğunu öğrendi".

10 yaşından itibaren yatılı okudu. Müzik öğretmeni Mehmet Tahir'in yurda aldırdığı keman ile dördüncü sınıfta klasik müziğe ilk adımını attı.

MÜZİK OKULU ISRARI

1925’te Ankara’da kurulan Müzik Öğretmen Okulu'na girmeye hak kazandı ancak okul müdürünün tavsiyesiyle kendisi gibi sınavı kazanan arkadaşı için hakkından feragat etti. Bir yıl sonraki sınavı da kazandı ancak bu kez de “Okulu bitiren tüm çocuklar askeri okullara girecek” talimatı üzerine İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne gitmek zorunda kaldı.

Askeri okuldaki eğitimi sırasında okul komutanı tarafından kemanı kırıldı. Müzik Öğretmen Okulu’na girmenin yollarını ararken Ahmet Muhtar Bey'in daveti üzerine bir arkadaşının kimliğiyle okuldan kaçıp Ankara’ya gitti. Kaçak geldiğini öğrenen Ahmet Muhtar Bey, Mehmet Ruhi'yi Askeri Liseler Müdürlüğü’ne gönderdi. Ağlayarak olanları anlatan Mehmet Ruhi, “Okuluna dön ve oradan bir dilekçe ile başvur” yanıtını aldı.

Okula döndükten sonra sağlık kontrolü sırasında bir kulak doktoruna durumunu anlatıp kendisini çürüğe çıkarması için yalvardı. “İltihabı yüzünden mektebe devam edemez” raporuyla birlikte Müzik Öğretmen Okulu’na dilekçe yazdı ancak “Yerimiz yok, alamayız” yanıtı aldı.

Çürüğe çıktığı için askeri okul ile ilişiği kesilen Mehmet Ruhi, Adana Öksüzler Yurdu’na geri gönderildi. Adana Lisesi’ne başladı, daha Öğretmen Okulu’na geçti. İlk klasik batı müziği parçalarını Adana Öğretmen Okulu’nun keman öğretmeni Avusturyalı Ervix'ten öğrendi.

Adana Öğretmen Okulu’ndayken aşık olduğu ebe-hemşire Münire Sevim ile evlendi. Eşi Ankara Numune Hastanesi’ne tayinini istedi. Kendisi de Ankara Müzik Öğretmen Okulu sınavına girdi. Arkadaşından aldığı ödünç keman ile Vivaldi'nin eserlerini çalışıp sınavı geçti. İlk yılı başarıyla tamamlayıp yatılı okumaya hak kazandı.

O yıl, tek hece olduğu ve kolay söylendiği için “Su” soyadını aldı ve adı Mehmet Ruhi Su oldu.

OPERA YAŞAMI

Ankara Müzik Öğretmen Okulu’ndan Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’na seçildi. Bir yandan orkestrada çalarken bir yandan da müzik öğretmeni olarak İkinci Ortaokul ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde çalıştı.

Konservatuarın Opera Bölümü öğrenciliğini sürdürürken bir öğretmeninin sesi ile keman arasında seçim yapmasını istemesi üzerine kemanı bırakmak zorunda kaldı.

1934 yılında eşi Münire Sevim ile bir oğulları oldu. Adını Güngör koydular. Oğlu Güngör 6 yaşındayken, Mehmet Ruhi, Münire Sevim Hanım'dan ayrıldı.

1936’da Devlet Konservatuarı’nda opera sanatçısı oldu. 1945 yılında Opera Kanunu çıkınca öğretmenliği bırakmak zorunda kaldı. 1952 yılına kadar Bastien Bastienne, Madam Butterfly, La Boheme, Satılmış Nişanlı, Fidelio, Maskeli Balo, Yarasa, Figaro’nun Düğünü, Rigoletto, Aşk İksiri gibi birçok operada rol aldı.

“Konsolos” operasının provasındayken gözaltına alınıp tutuklandı. Bu tutululuk, opera yaşamının sonu oldu. Ancak türküden hiç vazgeçmedi.

RADYO PROGRAMI, "ALEVİ TÜRKÜLERİ SÖYLÜYOR, KOMÜNİZM PROPAGANDASI YAPIYOR" DENİLEREK SUSTURULDU

Konservatuarda türkülerini dinleyen hocası Markovich'in zamanın Radyo Müdürü Vedat Nedim Tör’e kendisinden bahsetmesi üzerine 15 günde bir pazar günleri “Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” anonslu radyo programına başladı. Bu program, 1942-1945 yılları arasında devam etti.

Ali İzzet’ten “Bir Allah’ı Tanıyalım/Ayrı Gayrı Bu Din Nedir”, Pir Sultan Abdal’dan “Gelin Canlar Bir Olalım”, Muhyi’den “Zahit Bizi Tan Eyleme” gibi nefesler söyleyen Ruhi Su, “Alevi türküleri söylüyor, komünizm propagandası yapıyor” diye susturuldu. Mesut Cemil, Ruhi Su’nun radyodaki işine son verdi.

SIDIKA UMUT İLE EVLİLİĞİ VE TUTUKLULUKLARI

1946’da Ankara’da yedek subaylığını yaparken Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde bir koro oluşturdu. Sonradan eşi olacak Sıdıka Umut ile burada tanıştı. Sıdıka Umut, Bursa Hapishanesi’nde ziyaret ettiği Nâzım Hikmet'in önerisiyle felsefe okumak için okula girmişti.

Ruhi Su ile dünya görüşleri arasındaki yakınlık ve türkülere duydukları ortak sevgiyle dost oldular. 1950 yılında da hem aşık, hem dost… İlişkileri gelişirken geniş kapsamlı TKP tevkifatı başladı. Ruhi Su’nun korosu kapatıldı.

11 Kasım 1952’de Sıdıka Umut, okulu bitirmesine iki dersi kala evinden alınarak Sansaryan Han’a götürüldü. Aynı gün, Ruhi Su’nun Kaledibi’ndeki evine de polis gitti ancak Ruhi Su kapıyı açmadı. Biraz zaman geçtikten sonra Sıdıka’nın götürüldüğünü öğrendi. Eşyalarını almak için gittiği opera binasının çıkışında motosikletli polisler tarafından gözaltına alındı. Önce Sansaryan Han'a, daha sonra Harbiye Cezaevi'ne götürüldü.

Ruhi Su da, Sıdıka Su da birbirlerinin Sansaryan Han’da olduklarını ancak 5 ay sonra öğrenebildi. Sansaryan Han’da 5 ayı aşkın süre kalan Ruhi Su, ağır işkenceler gördü, tabutluğa konuldu. Bir gün içine konulduğu tabutluğun önünde, hastalığı sebebiyle doktor ile konuşan Sıdıka Umut’un sesini duydu. Bu durumu, Sıdıka Umut'a ancak Harbiye Cezaevi’ne getirildiklerinde anlatabildi.

Cezaevinde görüşmelerini resmi izne bağlamak için nişanlanmaya karar verdiler. Dostlarının cezaevine getirdiği yüzük ile nişanlandılar.

Harbiye Cezaevi’nde 3,5 yıl kaldılar ve her hafta 10 dakika görüşüp her gün mektuplaşıp haberleştiler. Bağlaması içeri alınmayan Ruhi Su, bu sürede Sıdıka Umut’a arkadaşının paspastan yaptığı sazı çalıp türküler ve uzun havalarla seslendi. Bağlamasını getirmesine ancak 2 yıl sonra izin çıktı.

Ruhi Su, hapishanede arkadaşları arasından bir koro kurup onlarla çalıştı. Aynı zamanda Sıdıka Umut için boncuktan çantalar, tahtadan kutular yaptı. Sıdıka Umut da ona nakışlar işleyip kazaklar ördü. Harbiye Cezaevi’nde evlendiler. Nikah şahitliklerini Behice Boran ve eşi Nevzat Hatko üstlendi. Behice Boran, Sıdıka’nın fakültede öğretmeni ve aynı zamanda cezaevinden ranza arkadaşıydı.

Harbiye Cezaevi'nde kurulan mahkemede yargılandı, açlık grevleri yaptı. Ruhi Su ve Sıdıka Umut bu mahkemece beşer yıla mahkum edildi. Ruhi Su, Adana Erkekler Cezaevi’ne, Sıdıka Umut ise Sultanahmet Cezaevi’ne gönderildi.

Birçok türküyü cezaevinde besteledi. Bunlardan biri de Ankara’dan İstanbul’a Sansaryan Han’a getirilişini anlattığı “Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde” türküsüdür. Yine cezaevinde düşünmeye başladığı  Nazım Hikmet’ten Kuvay-ı Milliye Destanı’nın bestesini 1960’tan sonra tamamladı ve “Seferberlik Türküleri ve Kuvay-ı Milliye Destanı” plak olarak 1971’de çıktı. Adana Cezaevi’nde, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Almanya’da Çöpçülerimiz” şiirini ve A. Kadir’in “Bu günün Diliyle Mevlana”sından bazı şiirleri besteledi.

TAHLİYELERİ VE "ÖZGÜRLÜK" YILLARI

Ruhi Su ve Sıdıka Su, Haziran 1958’de tahliye oldu. Ruhi Su, sürgün yeri olan Çumra’ya gitti. Sıdıka Su ise mevcutlu olarak Ankara’ya, ailesinin yanına.

Ankara’ya nakil olmak isteyen Ruhi Su, dönemin Emniyet Genel Müdürü Kemal Aygün'ün muhalefetine karşın dönmeyi başardı. Dostu Celal Cündoğdu'nun sağladığı Etimesgut’taki işçi lojmanında yaşamaya başladılar. Her sabah ve her akşam iki kilometre yürüyüp jandarmaya imza verdiler.

1959 yılında oğulları Ilgın doğdu.

Opera'ya kabul edilmeyen Ruhi Su, arkadaşlarının nakliye şirketinde eşya taşıyarak yaşımını sürdürdü. Emniyet nezaretinin son günlerinde “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası” filmini çekecek Atıf Yılmaz'dan filmin müziklerini yapması için Adana'ya gelmesi teklifini aldı. Çığşar Yaylası'na giden Ruhi Su, film için korduğu koro ile burada türküler söyledi. Filmin ardından Taksim Gazinosu’nda sahneye çıkmak üzere İstanbul’a gitti, 2 Mart 1960’ta da ailesini yanına aldı. Bu tarihten itibaren türkülerini gazinolarda söylemeye başladı.

Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği halk oyunları şenliğine gelen ekiplerin müziklerini banda alıp, notaya aktarmak üzere 5 yıllık bir arşivleme sürecine girdi.

O sıralarda “Bitmeyen Yol” filminde “Serdari halimiz böyle n’olacak/Kısa çöp, uzundan hakkın alacak" türküsünü söyledi. Dünya gazetesinden Bedii Faik, “Kulaklara Kurşun Gibi Akan Ses”, “İşadamlarımız uyuyor mu?” diye sorarak Ruhi Su aleyhinde kampanya başlattı. Kazım Taşkent, Ruhi Su’yu çağırıp evinde çalışmasını istedi ve bunun üzerine Ruhi Su, her şeyi bırakıp gitti.

Beş yıl boyunca onca emek vererek derlediği ve notaya aktardığı halk oyunları, Yapı Kredi Bankası tarafından Sadi Yaver Ataman adıyla kitap olarak çıkarıldı.

Sami Yaver, Ruhi Su’ya “Bu senin emeğin. Ama böyle istediler” dedi ve bu sözleri mahkemede de tekrarladı. Ruhi Su, açtığı davayı kazandı. İkinci baskının Ruhi Su adıyla çıkmasına karar verildi ancak Yapı Kredi ikinci baskıyı yapmadı. Kitap, Ruhi Su’nun ölümünden sonra, Ruhi Su imzasıyla, Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla çıktı.

DOSTLAR KOROSU

Koro konusunda tecrübeli olan Ruhi Su, 1974 yılında, Dostlar Tiyatrosu oyuncularından bir koro kurdu. Bu birliktelikten çok mutlu olan Genco Erkal ve arkadaşları, yeni bir koro kurmasını önerdi.

1976’nın sonunda El Kapıları, 1977’de Sabahın Sahibi Var, 1978’de Semahlar uzunçalarında Dostlar Korosu, Ruhi Su’ya eşlik etti. Zorluklara rağmen çok sayıda konser verdiler.

12 Eylül darbesinin baskıcı yönetimi altında çalışmalarına ara vermek zorunda kaldılar. Bu suskunluk, Ruhi Su’nun yaşamını yitirdiği 1985 yılına kadar sürdü.

Dostlar Korosu, 1986’da önce Ruhi Su’yu anma gecelerine katılmak üzere bir araya geldi. Daha sonra çalışmalarını sürdürdü. Koro, 1987’de “Ruhi Su Dostlar Korosu” adını aldı. Yüzlerce konser verip çok sayıda sanatçı ile birlikte sahne aldı. Yüzün üzerinde korist ve çok sayıda müzik insanı yetiştirdi.

YURT DIŞI TEDAVİSİNİN ENGELLENİŞİ VE ÖLÜMÜ

Prostat kanserine yakalanan Ruhi Su, tedavi için pasaport başvurusu yaptı ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Alman sanatçılar, Ruhi Su'ya pasaportunun verilmesi için Kültür Bakanlığına yazdı. Türkiye ve diğer ülkelerin aydınları ve sanatçıları da bu utanç verici direnişi kırmak için seferber oldu.

Ruhi Su’nun “tedavi” amaçlı olarak ve “yalnız bir defaya mahsus olmak üzere” yurtdışına çıkmasına izin verildi. Ama artık çok geçti.

20 Eylül 1985 Cuma günü Cerrahpaşa Onkoloji Kliniğinde yaşamını yitirdi. 22 Eylül 1985 Pazar günü Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.

Ruhi Su’nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül Dönemi’nin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.

ALBÜMLERİ

Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su (ölümü-18 Ekim 2006) ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'da.

  • (1971) Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı
  • (1972) Yunus Emre
  • (1972) Karacaoğlan
  • (1973) Pir Sultan Abdal
  • (1974) Şiirler - Türküler
  • (1975) Köroğlu
  • (1976) El Kapıları (Sümeyra Çakır ve Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
  • (1977) Sabahın Sahibi Var (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
  • (1978) Semahlar (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
  • (1980) Çocuklar, Göçler, Balıklar
  • (1981) Zeybekler
  • (1986) Pir Sultan'dan Levni'ye
  • (1986) Ezgili Yürek
  • (1986) Ekin İdim Oldum Harman
  • (1987) Kadıköy Tiyatrosu Konseri
  • (1988) Beydağı'nın Başı
  • (1988) Dadaloğlu ve Çevresi
  • (1989) Huma Kuşu ve Taşlamalar
  • (1990) Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler"
  • (1991) Dostlar Tiyatrosu Konseri (Sümeyra Çakır ile birlikte)
  • (1992) Ankara'nın Taşına Bak
  • (1993) Uyur İken Uyardılar
  • (1994) Barabar
  • (1995) Aman Of
  • (2002) Seçmeler ve Hapishane Türküleri
  • (2003) Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat

(KÜLTÜR SERVİSİ)

Hayatı, ruhisu.org.tr'deki biyografisinden özetlenmiştir.

 

İLGİLİ HABERLER
DİĞER HABERLER