Arap Coğrafyasında Geçen Hafta | Yemen’de halk protestoları neye işaret ediyor?
Yemen’in Aden kentinde halk kötüleşen yaşam şartları nedeniyle Meaşık Sarayı’nı bastı. Esad ve Putin Moskova'da, Sisi ve Bennett Kahire'de görüştü. Lübnan'a ise İran petrolü getirildi.
Fotoğraf: AA & Kolaj: Evrensel
Arap dünyasının en fakir ülkesi Yemen’in Aden kentinde halk kötüleşen yaşam şartları nedeniyle Meaşık Sarayı’nı bastı. Meaşık Sarayı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyinin denetiminde olan bölgenin yönetim yeri. Baskın sırasında Yemen Başbakanı Muin Abdulmalik ile birçok yetkili Saray’daydı. Protestocular, çalışanlara maaşlarının gecikme olmadan ödenmesi, ekonomik problemlerin çözülmesi ve halka güven sağlaması talebinde bulundu.
Yemen’de 2014 yılında, aylar süren “ulusal uzlaşı hükümeti” kurma çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmış ve ülkenin kuzeyinde on binlerce milis gücü olan Husi Ensarrallah Hareketi ayaklanarak başkent Sana başta olmak üzere birçok bölgede denetim kurmuştu. Buna karşılık ülkenin güneyi, birçok hareketin etkin olduğu bir alana dönüşmüştü. Bunlardan biri BAE destekli Güney Geçiş Konseyi (GGK). Konsey, “Yemen’de hükümetin, görevlerini yerine getirmemek konusunda ısrarcı davranmasının ardından güneylilerin onurlu bir hayat” gerekçesiyle 2020’nin nisan ayında özerklik ilan etti. 2012 şubat ayında yapılan seçimler sonucu kurulan ve BM tarafından tanınan Abdurabbu Mansur el Hadi hükümetinin ülkede ciddi bir gücü bulunmuyor.
YENİ HÜKÜMETİN DURUMU
Yemen’de, yönetim ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen ayrılıkçı (GGK) arasında imzalanan Riyad Anlaşması çerçevesinde 2020’nin aralık ayında yeni hükümet kurulmuştu. Başbakan Muin Abdulmelik başkanlığında 24 bakandan oluşan hükümette GGK ve mevcut hükümet eşit bakanlığa sahip.
Al Araby al Cedid gazetesi manşetten verdiği Zekeriya Kemali ve Esad Süleyman imzalı haber analizde, GGK’nin başlangıçta halk hareketini desteklediğini ancak protestoların Meaşık Sarayı’na ulaşmasıyla çok sert önlemlere başvurduğunu yazdı. Bu önlemlerin arasında olağanüstü hal ilan etmek, ev baskınları ve gerçek mermi kullanmak da mevcut.
‘AĞITLAR ÇOK AMA YALANLAR BİR’
Al Kuds al Arabi’den Suphi Hadidi’nin yukarıdaki başlıkla kaleme aldığı makalede ise, ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’deki büyükelçilerinin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya gelerek, eziyet altındaki bu ülkede kötüleşen ekonomik ve insani koşullar hakkında “endişelerini” ifade etmeleri “trajedinin bayağılığının bariz bir tezahürü” olarak nitelendirildi. Hadidi, yaşam koşullarının ve kamu hizmetlerin bozulması ve riyalin dolar karşısında değerinin çok düşmesiyle genişleyen halk protestoları çemberine karşı GGK Başkanı Aidarous al Zubaidi’nin olağanüstü hal ilan etmek için acele ettiğini belirtti.
Al Arab gazetesinden Hayrullah Hayrullah ise İran’ın Yemen’de kurmaya karar verdiği emirliğin başkentine dönüşen Sana’nın ele geçirilmesinin yedinci yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Sürecin bu noktaya gelmesinden ise hükümeti sorumlu tuttu. Hayrullah, “Geçici cumhurbaşkanının şubat 2012’de cumhurbaşkanlığını üstlenmesinden bu yana yaptığı tek şey, Cumhuriyet Muhafızları da dahil olmak üzere Yemen ordusunu dağıtmak ve bizzat kendisi de yaptırımlara maruz kalan Ali Abdullah Salih ve oğlu Ahmed’e zarar verecek her şeyi yapmaktı” dedi.
SURİYE VE MISIR’DA DİPLOMATİK ATAKLAR
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Moskova ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in Mısır’ı ziyareti geçtiğimiz haftanın diğer gelişmeleriydi. El Halic gazetesinden Miftah Şuayb, Putin ile Esad arasında gerçekleşen buluşmanın bölgesel gelişmeler ışığında iki ülke arasında yeni bir koordinasyon ihtiyacı nedeniyle ortaya çıktığını vurguladı. Al Kuds al Arabi gazetesi ise Abdulfettah Sisi ile Naftali Bennett’in arasındaki ilk görüşmenin, ilişkilerde dikkate değer bir gelişmenin işareti olduğu yorumuna yer verdi.
Geçen haftanın ilginç gelişmelerinden biri de İran’dan yakıt taşıyan tankerlerin enerji krizi yaşayan Lübnan’a ulaşması. Konuyu değerlendiren Gazeteci Abdulbari Atwan, “Bizim gibi milyonlar da İran dizeli yüklü tanker filosunu izledi. Suriye sınırını geçerek, yükünün büyük bir kısmını devlet hastaneleri, huzurevleri ve yetimhanelere ücretsiz dağıtmak üzere Lübnan Hizbullah’ına bağlı bir şirketin depolarına boşaltılacağı Bekaa bölgesine ulaştı. Artakalan yakıt, özel hastanelere ve fırınlara, mezhep veya etnik ayrım gözetilmeksizin maliyet fiyatının altında düşük fiyatlarla satılacak” dedi. Atwan, yakıt yokluğu nedeniyle kamu ve özel elektrik jeneratörlerinin durmasıyla halkın 6 aydır karanlıkta yaşadığına, birkaç litre yakıt için istasyonların önünde saatlerce beklediğine dikkat çekti.
GÜNEY GEÇİŞ KONSEYİ ADEN’DEKİ SOKAK
PROTESTOLARI SINAVINDA ÇÖKTÜ
Zekeriya KEMALİ
Esad SÜLEYMAN
al Araby al Cedid
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen Yemen’deki Güney Geçiş Konseyi, geçtiğimiz hafta ülkenin doğusundaki Hadramut ilinde son zamanlarda gerçekleşen halk protestolarına “mutlak desteğini” açıkladı. Yemen Riyali’nin çöküşünü ve kötüleşen yaşam koşullarını kınadı. Kitlelerle bir çarpışma durumunda korkunç sonuçlar olabileceği konusunda uyardı.
Ancak halk ayaklanmasının rüzgarları Aden’deki kalesine estiğinde Güney Geçiş Konseyi geçen çarşamba akşamından başlayarak “olağanüstü hal” ilan ederek baskıcı önlemlerini sonlandırmadan önce canlı mermilerle müdahale etti ve eylemcilerin evlerine baskınlar düzenlemek de dahil olmak üzere aşırı güç kullandı.
Geçtiğimiz perşembe günü yerel kaynaklar al Araby al Cedid’e, olağanüstü hal ilan edildikten bir gün sonra şehrin sokaklarında göreceli bir sakinliğin hüküm sürdüğünü doğruladılar. BAE destekli güçlerin yoğun devriyeleri, tüm sokaklarda, özellikle de geçtiğimiz çarşamba günü kanlı çatışmalara sahne olan Krater bölgesinde görüldü.
Hadramut’a gelince; yerel yetkililer halk protestolarında bir göstericinin öldürülmesinin ertesi gününden başlayarak kısmi sokağa çıkma yasağı uygulamaya yöneldiler. Yerel bir kaynak Hadramut yetkilileri tarafından alınan kararın Güney Geçiş Konseyinin verdiği kararın aksine akşam altıdan sabah altıya kadar sokağa çıkma yasağı getirdiğini ifade ettiler.
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik’in mart ayı ortasında Meaşık Başkanlık Sarayı’nı basan ayrılıkçı unsurların bir sonucu olarak Aden’den zorla ayrılmasından bu yana, GGK, kendisini gerçek bir çıkmazda buldu. Kamu hizmetlerinde ve ulusal para biriminde benzeri görülmemiş bir çöküşe neden oldu. Ancak hükümete 5 bakanlıkla katılan Konsey, kötüleşen durumdan hükümeti sorumlu tuttu ve tek taraflı tedbirler almaktan defalarca imtina etti.
Sadece yüzlerce vatandaşın katıldığı üç günlük sınırlı gösterilerin ardından GGK, ilk gerçek sınavına sokakla yüzleşerek düştü. Güney Yemen’i yönetmeye hevesli topluluk, işler gitgide kontrolden çıktığı için 1990’da olduğu gibi bölgenin ayrılmasını istiyor. Bu nedenle, Aden protestolarının üçüncü gününde yani geçtiğimiz çarşamba günü, Ayrılıkçı Lider Aidarus al Zubaidi iki çelişkili konuşmayla yeniden göründü. İlkinde Güney’in sokağında pazarladığı devrimci sloganlarını kullandı. İkincisinde, bir cumhurbaşkanı kişiliğine bürünerek olağanüstü hal ve seferberlik ilan etti. Göstericilerle saatlerce flört ettikten sonra sokakta yaşananın “Halkın canlılığının ve savaş ve terör tacirleri tarafından uygulanan tüm açlık yöntemlerine karşı direnişinin” kanıtı olduğunu ifade etti. Lakin el Zubaidi, bir savaş bildirisi sunmak için televizyon konuşması yapmak üzere tekrar ortaya çıktığında, bu canlılığın “Terörist güçlerin Güney’i hedef alan komplosunun bir parçası olduğunu” söyledi. Husi milislerinden daha az tehlikeli olmadığı gerekçesiyle güvenlik güçlerini; “Güvenliği istikrarsızlaştırmaya ve karışıklık ve huzursuzluk yaratmaya cüret eden herkese demir yumrukla vurmaya” çağırdı.
Aden’deki yerel kaynaklar al Araby al Cedid’e Aden’deki gösterilerin tamamen spontane olduğunu, vatandaşların yaşam koşullarının gıda fiyatlarındaki fahiş artışa ek olarak elektriğin günde 14 saatten fazla kesintiye uğramasından sonra çok kötüleştiğini doğruladılar.
PUTİN VE ESAD ZİRVESİ
Miftah ŞUAYB
al Halic
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Moskova’ya habersiz yaptığı ziyaret ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme piknik amaçlı değildi. Daha ziyade bölgesel gelişmeler ışığında iki ülke arasında yeni bir koordinasyon ihtiyacı nedeniyle ortaya çıktı. Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesinden başlayarak, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki barış görüşmelerini yeniden canlandırma girişimlerine ve ondan önce Suriye hükümetinin yabancı güçler tarafından kontrol edilenler veya silahlı milislerin son kalıntıları da dahil olmak üzere tüm toprakları üzerindeki kontrolünü tamamlamak için çalıştığı bir süreçte bu ziyaret geldi.
Bu çıkarımı destekleyen şey, Suriye Devlet Başkanının 2011 yılında ülkesine iç savaş dayatıldığından beri yurt dışı ziyaretlerinin bir elin parmakları kadar olmasıdır. Tahran’a yapılan bir ziyaret dışında çoğu Rusya’yaydı. Putin ile daha önceki görüşmelerine gelince; ister toprakların devlet otoritesine iade edilmesi olsun, ister birçok kazanım elde edilmiş olan ulusal uzlaşma girişimleri olsun askeri ve siyasi gelişmeler bu oturumların manşetindeydi. Yukarıda dikkat çekilen noktalara dayanarak yeni zirvenin sonuçları ve özellikle ülkenin kuzeybatısındaki İdlib’in durumuyla ilgili olanları yakında sahada belli olacak. Bölge, Suriyeliler ve yabancı uyrukluları içeren silahlı gruplar tarafından iskan edilmektedir. Aynı durum, kuzeydoğudaki Haseke’deki için de geçerlidir. Amerikan kuvvetleri bölgede konuşlandırıldıkça, rolleri ve hedefleri hakkında bir dizi soru ortaya çıkmaktadır. Kürt Halk Savunma Güçlerini (YPG) silahlandırmayı ve eğitmeyi başardıktan, özellikle de terör örgütü IŞİD’in yenilgisine katkıda bulunduktan sonra…
Bu durum bazıları Ankara, bazıları ise Şam ve Moskova ile ilgili Washington için çeşitli sorunlar yarattı.
Suriye bugün, başından beri Suriye ulusal devletini yok etmeyi, kaynaklarını yağmalamayı ve parçalamayı amaçlayan sözde “Arap Baharı” bağlamında askeri ve siyasi karmaşıklıkların onu ele geçirdiği yıllar öncesiyle aynı değil.
Esad’ın Moskova ziyareti, Suriye krizinde Rus askeri varlığının 6 yıl sonrasında ve hükümet güçlerinin Dara al Balad bölgesini yeniden ele geçirmesinden günler sonra gerçekleşti. otoritesini siyasi bir gerçeklik yapan cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından geldi. Bu tür zirvelerin sonuçları, art arda ortaya çıktığı için, kesinlikle Şam’ın bölgedeki rolünü yeniden kazanması yolunda olacaktır. Bu belirtilerden ilki, Suriye toprakları üzerinden Lübnan’a gaz ve elektrik ulaştırmak amacıyla resmi bir Lübnan heyetinin Şam’ı ziyareti ile başladı. Bu ziyaret, beklenen yağmurun ilk damlasıydı. Bunu, bölgede istikrarın yeniden sağlanması ve bedeli herkes için, özellikle Suriye için çok yüksek olan parçalanma ve bölünme durumuna son verilmesi amacıyla, masaların üstünde ve altında yer alan diğer adımlar ve müzakereler izleyecektir.
SİSİ-BENNETT BULUŞMASI: TANIŞMA VE TESELLİ ÖDÜLLERİ!
al Kuds al Arabi
Başyazı
(Mısır’da) Abdulfettah Sisi’nin cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden ve (İsrail’de) Naftali Bennett’in başbakan olmasından sonra ikili arasında yapılan ilk görüşme, ilişkilerde dikkate değer bir gelişmeye işaret etti. Bu, Eski İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 2011 devriminin patlak vermesinden günler önce Mısır’a yaptığı ziyaretten sonra ilk resmi ziyaret. Toplantı 18 Ağustos’ta Mısır’ın resmi daveti üzerine ortaya çıktı. Ancak İstihbarat Şefi Abbas Kamel tarafından iletilen davet, söz verildiği gibi Kahire’de değil, Şarm el Şeyh’te gerçekleşti. Bu da ona daha az resmi bir his veriyor. Netanyahu ile İsrail bayrağının çekilmediği eski görüşmenin aksine, Bennett İsrailli yetkilinin övündüğü bir “teselli ödülü” aldı. Kahire’de değil, sahilde olsa bile Mısır cumhurbaşkanlığı sarayına dikilen Davut Yıldızı bayrağını diktiğini söyledi.
Büyük ihtimalle Bennett’in Kahire’de karşılanmamasının “şifresi” Mahmud Abbas’tı. ABD Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğu politikalarının yarattığı yeni atmosferin harekete geçirdiği Mısır ve Ürdün liderlikleri; Filistinliler ile İsrailliler arasındaki siyasi çözüm çizgisinin ruhunu yeniden canlandırma yolunda yürümeye başladılar.
Bu yönde atılan ilk anlamlı adım Naftali Bennett’in Mahmud Abbas ile görüşmesi oldu. Bu değişim İsrail-Filistin çatışmasının dinamiklerini değiştirebilir ve işgal altındaki Filistin topraklarında Mescid-i Aksa ve İbrahimi Camii’ndeki yerleşim yerleri, Gazze’ye yönelik baskıyı durdurarak ve İsrail ablukasını hafifleterek, yüksek siyasi gerilim hattının titreşimlerini azaltabilir.