İTÜ öğrencilerinden Celal Şengör yorumu: Durumun normalleştirilmeye çalışılması vahim
İTÜ'lü öğrenciler, Celal Şengör’ün İTÜ’de akademisyenlik görevinin sona erdirilmesi ve akademide yaşanan taciz olaylarına karşı etkili bir tavır alınması üzerine taleplerini dile getiriyorlar.
Celal Şengör | Fotoğraf: TigerRiver/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
Metin Berk SÜER
İTÜ
İstanbul Teknik Üniversitesinde (İTÜ) Celal Şengör’ün bir öğrencisini taciz ettiğini anlattığı video üzerine İTÜ öğrencileri akademide eril dile ve tacize karşı; Celal Şengör’ün İTÜ’de akademisyenlik görevinin sona erdirilmesi ve akademide yaşanan taciz olaylarına karşı etkili bir tavır alınması üzerine taleplerini dile getiriyorlar.
İTÜ Rektörlüğü yazılı bir açıklama ile bu olaya dair soruşturma başlatıldığını belirtse de bu durum öğrencileri tatmin eden bir açıklama olmadı. Bizler de İTÜ öğrencileri ile son yaşanan taciz olayı, tacizciye atfedilen “asperger sendorumu” bahanesi ve akademi içerisindeki kadın-erkek yapısı üzerine bir İTÜ öğrencileriyle konuştuk.
Bir akademisyenin kadınların terbiye edilmesi gerektiği düşüncesiyle kadın öğrencisine uyguladığı tacizi övünerek anlatması ve bunu eril söylemlerle kadının babasından görmesi gereken fiziksel şiddet eksikliği ile savunarak meşrulaştırması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şehir ve Bölge Planlaması 3. sınıf öğrencisi Gizem başlıyor sözlerine: “Bir akademisyenden ziyade bir erkeğin kadının ahlak sistemi üzerinden fikir beyan etmesi doğru değil. Özel olarak akademiye baktığımızda, görevi öğrencileri özgür düşünce yapısına ulaştırıp topluma kazandırmak olan kişilerin, bireylerin aile içi ebeveyn terbiye sistemini eleştirip kendince bu duruma fiziksel şiddetle müdahale etmesi asla kabul edilebilecek bir durum değildir.”
İç Mimarlık 3. sınıf öğrencisi İnci: “Ülkemizde gözle görülür şekilde artan gericiliğin, kadın ve insan hakları ihlallerinin bu kadar rahat bir şekilde bir üniversitede tekrarlanması geldiğimiz noktanın ne kadar vahim olduğunu bize gösteriyor. Tacizin, tacizci tarafından bu kadar rahat ve gündelik şekilde anlatılabilmesi de üniversitelerdeki ve ülkedeki bu gibi taciz olaylarındaki denetimsizliği gözler önüne seriyor. Aynı zamanda bu olayda da aile terbiyesinin yine trajikomik bir yorumunu görüyoruz. Ataerkil toplum anlayışının yarattığı, mantık çerçevesinde değerlendirilmeden ezbere oluşturulan “kadını terbiye etme” algısının çoktan yok olmuş olması gerektiğini hele ki bir üniversitede karşılaşılan böyle bir söylemin asla cezasız kalmaması gerektiğini düşünüyorum.”
Şehir ve Bölge Planlaması 2. sınıf öğrencisi Cansu: “Olay ne fiziksel şiddetin kadın ya da erkek için terbiye aracı olarak görülmesi yönünden ne de tacizi olağanmış hatta övünülecek bir şeymiş gibi göstermesi yönünden kabul edilebilir değildir. Bu olayın bir akademisyen tarafından gerçekleştirilmiş olması, genç yaştaki insanlara bunu meşruymuşçasına aktarılması ve normalleştirilme çabaları durumu daha tehlikeli ve vahim hale getirmekte.Olay, kişinin taciz sayılacak davranışları olağan gördüğünü, bunu kanıksadığını ve bu kanıksama sebebiyle yapılan kabul edilemeyecek hareketin kendisince taciz olarak dahi görülmediğini ispatlar nitelikte. Ayrıca fiziksel şiddetin terbiye kisvesi altında bilinmesi, ‘gerekli ve eksikliği hissedilir’ olarak görülmesi yine temelde kişinin bilincini oluşturan etmenlerden. Yani bence kişi ‘Bu hareketi yapıyorum ancak bu yanlış.’ düşüncesine dahi sahip değil ki bu, kişinin ya da davranışın uyarılması, düzeltilmesi ya da olası bir cezayı anlamlandırması açısından durumu daha da zorlaştırmakta.”
Elektronik Haberleşme Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Heval: “Kadınların değil, asıl bu düşünce tarzına sahip insanların kendilerini geliştirip düzeltmesi gerektiğini, Celal Şengör’ün söyleminin terbiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum. O kadar söylenebilecek bir söz bulamıyorum ki bu düpedüz bir tacizdir başka açıklaması yok. Ayrıca başka bir yönden bakınca aileler bir anlamda çocuklarını okutmak için üniversiteye gönderirken akademisyenlerin vizyonuna ve iyiliğine de güvenmek isterler haklı olarak. Gözlerinden sakındıkları çocuklarını gönderiyorlar sonuçta ve Celal Şengör’ün anlaşılması güç olan ifadelerinden birisi de bu rezil hareketi öğrencinin babasından görmesi gerektiğini söylemesi. Bu kabul edilebilir bir şey değil.”
Yaşanan olaydan sonra bazı çevrelerin bu yapılanın taciz olmadığı veya Celal Şengör'ün “asperger sendromu” yüzünden bunu düşünmeden yaptığı gibi savunmalar konusunda neler düşünüyorsunuz?Gizem: “Asperger sendromu; kişinin dışardan gelen uyarılara karşı korkarak ani tepkiler verdiği bir durumdur, bu olayda ise kişi kendi isteyerek ve sakin şekilde olayı aktarmış durumda, bu yüzden gerçekleşen olayın nörolojik hiçbir sorunla alakası olmadan bilinçli yapıldığını düşünüyorum.”
Cansu: “Asperger sendromunun ayrıntıları ya da Celal Şengör’ün bunun arkasına sığınıp sığınmadığı hakkında detaylı ve kesin bilgilere sahip olmadığım için doğrudan bir yargılama yapamayacak olmakla birlikte Şengör’ün bu davranışından doğrudan etkilenen ya da anlatılan kişilerin fiziksel ve psikolojik açıdan zarar görebilme riskinin bu sebeplerle tabiileştirilemez olduğunu düşünüyorum.”
Heval: “Bir sendromun arkasına sığınıp kabul ettirmeye çalışılabilecek bir şey de değil. Bu savunma tamamen bir aklama çalışmasıdır. Öte yandan bu durum Celal Şengör’ün ilk cinsiyetçi ve iğrenç davranışı değildir en basitinden bugün YouTube’a girilip Celal Şengör yazınca en başta çıkacak olan videolar yine kendisinin cinsiyetçi söylemler içeren röportajları.”
İnci: “Tacize uğrayan kişinin ve sosyal grubun, tacizi işleyen kişi kadar düşünülmediği bir toplumda yaşayan bir kadın olarak tacizin nedenini merak etmiyor ve sonucunu sorguluyorum. Şayet tacize neden olan tek etkenin yaşanan bu sendrom olduğu senaryoda dahi; bu denli insanlara zarar veren bir engelin tedavi edilmeden zarar vermeye devam etmesine göz yumulmasını da en az bu olay kadar büyük bir suç olarak görüyorum. Bu yapılanın taciz olup olmadığını da tartışmaya açık bir konu olarak görmüyorum.”
Akademide kadın akademisyen ve öğrencilerin erkeklere oranla daha dezavantajlı bir konumda bulunduklarını düşünüyor musunuz, sizce bu dezavantajın nedeni ve akademik hayatta yarattığı ya da yaratacağı olumsuzluklar nedir?
İnci: “Üniversitede bir akademisyen tarafından gerçekleştirilen bir tacizin, tacizci tarafından bu kadar kolay dile getirilebiliyor oluşu akademide cinsel taciz ve ayrımcılığı önleme mekanizmalarının ne kadar yetersiz kaldığının kanıtıdır. Ayrımcılığı önleyen bu mekanizmaların yetersizliği hatta olmayışı da akademide kadın ve erkek bireylerin eşit hak ve özgürlüklere sahip olmamasının temel nedenidir. Bir devlet kurumunda var olan bu denetimsizliğin nedeninin, anayasal düzenlemeler ve bunların işleyişindeki aksaklık temelli değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Cinsiyetçiliğin ve ayrımcılığın bu kadar göz ardı edilmeye devam edilmesinin de bu tarz olaylara haksız bir cesaret nedeni yaratacağını öngörüyorum.”
Gizem: “Akademik hayat rekabet ortamına sahip olduğu için kadınların kendi alanlarında yükselmesi zorlaşıyor çünkü erkek egemen toplumlarda kadınlara ailenin sosyal sorumlulukları yüklenip ikisi arasında tercih yapılması bekleniyor. Yapılan araştırmalara göre yönetici pozisyonuna sahip kadın ve erkek bireylerin yönetim açısından fark bulunmasa da ünvan yükseldikçe kadın akademisyen sayısının azalması akademide cinsiyetçiliğin somut bir örneği, bu durum böyle devam ettikçe aile içi sosyal görevler kadının sorumluluğunda olduğu düşüncesini devam ettirir.”
Heval: “Şimdi bu insanın tüm bu hareketlerine ve sözlerine rağmen hala bulunduğu konumda olması gösteriyor ki ‘erkek’ler akademide de kadınlardan önde tutuluyor kocaman bir eşitsizlik burda da söz konusu. Tüm bunları bir kadın akademisyen yapsa bu eril düşünce tarzına sahip olan yönetim acaba hala görevinde olmasına müsaade eder miydi? Etmezdi çünkü kadın olduğu için Türkiyede hayata -10la başlamış. Diyecek kelime bulamıyorum gerçekten eğitimli bir insan bile böyle davranıyorsa bizler kime güveneceğiz ve nasıl güveneceğiz..!”
Cansu: “Kadın, ‘terbiye edilmesi gereken, şiddet ya da taciz uygulanabilir’ görüldüğü sürece akademide de hayatın herhangi bir yerinde de dezavantajlı olacaktır. Bu dezavantajlar sadece cinsiyet sebebiyle ikinci tercih olarak kabul edilmek ve ders aldığı akademisyen gibi hiç beklenmeyecek isimlere karşı dahi gelebilecek tacizlere karşı tetikte kalmak durumunda olmak gibi örneklendirilebilir.”