20 Eylül 2021 10:48

Dr. Erkan Özcengiz: Hıfzısıhha çalışsa dünyaya aşı gönderiyorduk

Geçmişte Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinde aşı serum üretim ve araştırma bölümünün sorumlusu Dr. Erkan Özcengiz ve ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Özcengiz ile konuştuk.

Dr Erkan Özcengiz ve Prof Dr Gülay Özcengiz | Fotoğraf: Selen Akçakoca/Evrensel

Paylaş

Selen AKÇAKOCA
Ankara

Pandemiye karşı hükümetlerin iki yıldır ortaya koyduğu mücadele pratiği sağlık alanını piyasa koşullarına terk eden neoliberal uygulamaların sonucunu gözler önüne serdi. Aşının üretimi ve dağıtımındaki problemler dünya genelinde patent konusunu, Türkiye’de aşı üretim merkezi konumundaki Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin tasfiyesini daha çok tartışmaya açtı.

Geçmişte Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinde aşı serum üretim ve araştırma bölümünün sorumlusu Dr. Erkan Özcengiz ve ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Özcengiz ile Türkiye’nin çalışmalarını yürüttüğü aşılardaki son durumu ve aşılamada yaşanan problemleri konuştuk. Dr. Erkan Özcengiz, "Refik Saydam’da çalışmaya devam etseydik şu anda koronavirüs aşısı dahil olmak üzere pek çok aşıyı ülkemize yetecek şekilde üretiyor olurduk" dedi.

Bize üzerinde çalıştığınız aşılardan kısaca bahsedebilir misiniz?
Koronavirüs aşısı üzerine çalışmak için geçtiğimiz temmuz ayında karar aldık. SARS-CoV-2 virüsünün önemli birkaç antijenini saflaştırdık ve üç önemli antijen ile iki adet formülasyon geliştirdik. Bu formülasyonlardan birinin hücresel bağışıklık yanıtını tetiklemesi sebebiyle özellikle yaşlı grup için önemli olduğunu düşünüyoruz. Aşılarda doğal bağışıklık yanıtını tetikleyen ve hücresel bağışıklık yanıtını geliştiren ve kalıcılaştıran maddelerin bulunması önemlidir. Biz de böyle bir aşı için çalışıyoruz.

Türkiye’de aşı üretimi neden bu kadar geç başladı?
Sinovac zaten bir aşı üreticisi ve dünyanın en büyük tesislerine sahip. Bu nedenle SARS-CoV-2 inaktif virüsünü aşı üretebilmek için hızlıca adapte edebildiler. Diğer aşıyı üretenler de yıllarca kanser aşısı üzerine çalışıyor. Herkes alanıyla kesişen tarzda aşı üretmeye koyuldu. mRNA aşılarının en azından pilot tesisleri hazırdı. Pfizer gibi ortaklarının yardımıyla kısa sürede daha büyük tesisler kurabildiler. Türkiye’de üretime kapatılan Hıfzıssıhha gibi bir tesisimiz çalışmalarına devam etmiş olsaydı; biz de en azından Sinovac gibi üretime erkenden başlamış olurduk.

Hıfzıssıhha’da üretilen aşılardan bahsedebilir misiniz?
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinde aşı serum üretim ve araştırma bölümünün sorumluluğunu üstlendim. 1990’lı yıllarda, o zamana kadar yapılmamış yenilenme hareketlerini başlattık. Çok büyük bir aşı kampüsü projesi yaptık. 2000’e geldiğimizde proje hazır vaziyetteydi. O yıllarda “Devlet aşı üretimi yapmasın” denilerek proje gerçekleştirilemedi.

O yıllarda Türkiye klasik aşıları kullanıyordu. Özellikle çocuk aşılarında difteri, tetanoz, boğmaca, kızamık, polio (çocuk felci) vardı. O zamanlar aşıda yaklaşık 15 milyon dolar civarı ithalat yapılıyordu. Kendi geliştirdiğimiz yöntemle tetanos aşısını Türkiye’de ilk kez biz üretmiştik. Ama “Üretim yapmayacağız” dendiğinde haliyle bu devam edemedi.

1996 senesine kadar doğan çocuklarda bizim ürettiğimiz aşılar kullanıldı. Tabii o aşılar eski tekniklerle üretiliyordu. Bunu geliştirmek için projeler yaptım, araştırma laboratuvarı kurdum. Bizim geliştirdiğimiz metotla ürettiğimiz aşıyı kendi varyantlarımız için FDA’ya (Birleşik Devletler Gıda ve İlaç Dairesi) gönderdik, orada baktırdık. En üst seviyede güç bulundu. Bunların hepsi literatürde var. Özetle; eğer hazır tesisiniz yoksa salgın hastalık gibi durumlarla karşılaştığınız zaman aşı üretimini büyük skalada yapmanız düşük bir ihtimal. Buna hazırlıklı olmak için de pek çok aşı üreten tesisiniz olmalı.

TÜRKİYE YAKLAŞIK 200 MİLYON DOLAR HARCIYOR

Türkiye aşı ithalatında ne durumda?
2008’de aşı ithalatı işine girdiler. İthal edilenlerden en pahalı olanı hücresiz boğmaca aşısı. Aşının bir tanesini 17 avroya alıyoruz. Senede sadece bu aşı için 135-140 milyon avro ödeniyor. Bu yaklaşık 200 milyon dolar demek. Karşılaştırabilmeniz için söylüyorum, Ankapark’a ayrılan bütçe 850 milyon dolardı. Koronavirüs aşısı acil tabii ki ama çocuk aşılarıyla ilgili tesisleşmenin de devlet tarafından teşvik edilmesi gerekir.

Refik Saydam’da çalışmaya devam etseydik rekombinant da, koronavirüs aşısı da dahil olmak üzere pek çok aşıyı ülkemize yetecek şekilde üretiyor olurduk. Kovid aşıları şu ana kadar çoktan çıkmış olurdu, yurt dışında ihtiyacı olan ülkelere ulaştırabilirdik.

"AŞIYI TEŞVİK ETMEK DEVLETİN GÖREVİ"

Türkiye’de çok ciddi vaka artışı yaşanıyor. Siz vaka tablosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vakalardaki iniş ve çıkışlar toplumsal hayatın belli bir optimum seviyede tutulamamasından dolayı oluyor. Ekonomik nedenlerle birtakım tesislerin üretime devam etmesi politikası gibi... Ek olarak açık alanlar da dahil olmak üzere maske kullanmak gibi önlemler konusunda katı kuralların uygulanması da oldukça önemli. “Normalleşme” kelimesi çok yanlış. Bu insanlarda bir tehlike kalmadığı algısını yaratıyor. Diğer yandan toplumu aşılanma konusunda teşvik etmek ve önlemler konusunda bilinçlendirmek gerekiyor. Bunu organize etmek devletin görevi.

ÖNCEKİ HABER

Meslek odaları, ODTÜ yolu ihalesini protesto etti

SONRAKİ HABER

76. BM Genel Kurulu başlıyor: BM küresel ısınmayı durdurabilecek mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa