22 Eylül 2021 00:38

Fakültede, üniversitede, ülkede demokrasi 

Dekan atamasıyla bir kez daha gördük. ODTÜ yönetimi, okulun tüm iradesini “tek elinde” toplamaktadır. Bu durum ülkenin genelindeki “tek adam rejimi”nin antidemokratik uygulamalarından bağımsız değil.

Fotoğraf: ODTÜ logosu

Paylaş

ODTÜ'den bir öğrenci

ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF)’ne yapılan akademisyenlerin eğilim yoklaması sonucunda oyların %88’ini almış olan bir akademisyen varken başka bir akademisyenin dekan olarak atanması öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı.  

NE OLMUŞTU? 

ODTÜ İİBF dekanının emekli olacağının açıklanmasından sonra fakültedeki öğretim üyeleri bir eğilim yoklaması gerçekleştirmişti. Çevrimiçi olarak gerçekleştirilen eğilim yoklamasının sonuçlarına göre oylamaya katılan tek bir aday kullanılan 73 oyun 64’ünü aldı. Buna rağmen eğilim yoklamasına katılmayan bir adayın dekan olarak atandığı duyuruldu.  

Aslında bu tip uygulamalar biz öğrencilerin yeni karşılaştığı durumlar değil. Eğilim yoklamasında ikinci olmasına rağmen ODTÜ rektörlüğüne atanan Verşan Kök, hiçbir bileşenin katılımı olmadan üniversite dışından Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu ve Naci İnci, ODTÜ bileşenlerinin fikri dahi sorulmadan Melih Gökçek döneminde yapılmak istenen ve bugün Mansur Yavaş yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ODTÜ’ye yapmak istediği yol ve daha nicesiyle irademizin hiçe sayıldığı, demokratik ve özerk üniversiteye saldırıların olağanca arttığı bu süreci hep birlikte yaşadık. Bu sebeple bu atamayı da özerk ve demokratik üniversiteye ve fakültemize yapılan bir saldırı olarak değerlendirmeliyiz.  

ÖĞRENCİLER FORUMLARDA BULUŞUP TAŞTIRIYOR 

İİBF öğrencileri bu atamanın karşısında forumlarda, bölümlerde oluşturulan tartışma gruplarında ve öğrenci topluluklarında bir araya gelerek bu konuyu ve neler yapabileceklerini tartıştılar. Her şeyden önce bu meselenin atanan ve atanmayan kişilerle alakalı olmadığı, atanmış rektör nasıl üniversitede iktidarın eli olarak hareket ediyorsa atanmış dekanın da fakültede rektörlüğün eli olarak hareket ettiği tartışmaların odağındaydı. Ancak bugün açısından bu eğilimin tüm fakülte öğrencilerinde karşılaşılan bir eğilim olmadığını da vurgulamak gerek. Öğrenciler daha çok atanan ve atanmayan hocalar üzerinden meseleyi tartışırken forumda bir araya gelen öğrenciler olayın tüm yönlerini gösterebilmek açısından çeşitli materyaller hazırlamayı planlıyor.  

ODTÜ YÖNETİMİ OKULUN TÜM İRADESİNİ TEK ELİNDE TOPLUYOR 

Alınan kararların muhataplarının fikrinin dahi sorulmadığı bir karar süreci sonucunda alınan kararların öğrencilerin çıkarlarına veya taleplerine uymayacağını bugün karşı karşıya olduğumuz dekan atamasıyla bir kez daha gördük. ODTÜ yönetimi, okulun tüm iradesini “tek elinde” toplamaktadır. Elbette bu durum ülkenin genelindeki “tek adam tek parti rejimi”nin antidemokratik ve baskıcı uygulamalarından bağımsız değil. Atanmış rektörün üniversitemizde öğrenci topluluklarını kapatması, şenliği iptal etmeye çalışması, topluluk etkinliklerini kısıtlaması, öğrencilerin bir araya gelebildiği her alanı bir saldırı altında tutmasıyla mevcut iktidarın fikrini ve uygulamalarını üniversiteye taşıdı. Bu sadece ODTÜ’de değil diğer üniversitelerde de CİTÖK’lerin engellenmesi, üniversiteye Millet Bahçesi yapılması gibi uygulamalarla yaşandı. Bu sebeple saldırılar bu kadar artarken ve her yerde karşımıza çıkarken, aynı zamanda demokratik ve özerk bir üniversite mücadelesini verirken “ülkemizde demokrasi” talebini de ön plana çıkarmamız gerekiyor. En nihayetinde demokratik bir üniversitenin yolu demokratik bir ülkeden geçiyor. O yüzden karşımızdaki dekan ataması sürecine ülkede yaşanan tüm antidemokratik uygulamalarla birlikte değerlendirmek ve karşı çıkışımızın bu noktadan olması önem taşıyor. 

REKTÖRLÜK YALNIZCA İKTİDAR İRADESİNİ TANIYOR 

Geçtiğimiz günlerde ODTÜ rektörlüğü tarafından yapılan açıklama ise tüm bu bahsettiklerimizi ortaya koyuyor. Akademisyenler ve öğrenciler tarafından tepkiyle karşılanan karara ilişkin rektörlük, 1994 yılından beri ODTÜ’nün geleneği olan dekanlık eğilim yoklamasının resmi olarak hiçbir anlamı ve yaptırımı olmadığını söylüyor. Rektörlüğün yaptığı açıklama bir kez daha gösteriyor ki rektörlük iktidarın iradesi dışında hiçbir iradeyi tanımıyor. Bu noktada bizlerin tüm fakülte bileşenleriyle birlikte bir irade ortaya koyması ve bu iradenin arkasında durması gerekiyor. Bulunduğumuz her alanda, bölüm gruplarında, topluluklarımızda, tartışma gruplarımızda bu konuyu, bu konuya neden tepkili olduğumuzu anlatmamız ve mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor.  

ÖNCEKİ HABER

Bir tek adamın günlük reçetesi: Din ve Diyanet işleri  

SONRAKİ HABER

EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Kürt sorunu vardır, çözümü tüm halkın sorumluluğudur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa