22 Eylül 2021 01:00

Boş sabunluklar, yapılmayan temizlikler

“500 TL aldılar bizden, kayıt parası dediler. Kâğıdı bir verdiler ‘bağış’ yazıyor. Paraya ne oldu bilmiyoruz. Koskoca okulda iki tane top var.”

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kaan BİÇİCİ

Avcılar/İstanbul

 

Bir buçuk senelik aranın ardından zaman zaman açılma “girişimleri” olmuş okullar tamamen açıldı. Niteliksiz ve öğrenciler açısından verimsiz geçen bu dönem sonrası açılan okullarda hala süren salgına karşı önlemlerin alınıp alınmadığı esas tartışılan konulardanken açılış sonrası okullardan gelen görüntüler, haberler, mektuplar durumun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Boş sabunluklar, yapılmayan temizlikler, kontenjanı artırılmış sınıflarda üçerli oturan öğrenciler… Esenyurt’ta yaşayan üçü farklı liseye giden biri de açıktan lise eğitimine devam eden liseli arkadaşlarla hem geçen dönemi hem de bu dönemle birlikte de eğitimin sistemini tartıştık.

“SINIFTA KALAN ÇOK ÖĞRENCİ OLDU”

Avcılar sahilinde çerezleriyle, içecekleriyle oturmuş sohbet ederken rasgeliyorum arkadaşlara. Oluşturdukları yarım çemberin karşısına oturup başlıyoruz sohbetimize. Geçen uzaktan eğitim dedikten sonra arkadaşların suratları ekşiyor direkt zaten. İlk olarak yarım çemberin sol başındaki arkadaş Kerem başlıyor söze. Halil Akkanat Çok Programlı Anadolu Lisesi’nde okuyan Kerem “Uzaktan eğitimde hiçbir ders anlaşılmıyordu. Direkt sınavlara geçtik. Zaten eğitim görmemiştik ki… Bu yüzden sınıfta kalan çok öğrenci oldu.”

Sol baştan başlayan sohbet Behzat’ın söz almasıyla devam ediyor. Esenyurt Anadolu Lisesi’nde okuyan Behzat uzaktan eğitimin çok kötü olduğunu söyleyerek başlıyor sözlerine. “Uzaktan eğitim de kötüydü ara sıra açtıkları yüz yüze eğitimde kötüydü. Okulların başlaması iyi oldu.”

ALKOP Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesinde okuyan Halil de arkadaşları gibi berbat bir dönem geçirdiğinden bahsediyor, “Derslere bir süre sonra katılmadım, girsem de anlamıyordum. Sınavlara da dün girdik. Sınıfta kaldım mı, geçtim mi bilmiyorum.” Geçen sene özel bir lisede olan bu sene açıktan lise eğitimine devam eden Mahmut da pek farklı yorumda bulunmuyor: “Ben de birkaç kere girdim derslere. Dinliyordum ama odaklanamıyordum istediğim halde.”

YİNE SORUNLAR YİNE BİZ

Bu döneme ilişkin konuşmaya başladığımızda da ekşiyen suratlar ekşimeye devam ediyor. Kerem söze başlıyor: “Çok önlem bir alınmadı, haberlerde öyle diyor ama yalan. Dezenfektan kutuları var ama çoğu boş. Olanın içinde de dezenfektan yok sanırım, ele döküyorsun su gibi elini ıslatıyor sadece kurumuyor da.” Behzat da pek önlem alınmadığından bahsettikten sonra okulda alınan temizlik parasından bahsediyor. “Dezenfektan için bizden para istiyorlar. Yeni gelen öğrencilerden de alınmış parası.” Halil de okul içerisinde maskelerini takmayan arkadaşlarından bahsederken verilen maskelerin ve dezenfektanların da çok kötü olduğunu yineliyor. Mahmut ise açıktan okumasına rağmen çevresindeki arkadaşlarından duyduğu ve gördüğü kadarıyla hiçbir önlemin alınmadığını söylüyor ve ekliyor “Gerekli önlemleri aldıklarını söylüyorlar ama ortada önlem falan yok.”

NİTELİKSİZ EĞİTİMİN PARÇASI OLAN ÖĞRETMENLER

Yeni dönemdeki sorunlardan bahsedince genel olarak eğitim sistemi nasıl diye açılıyor sohbet. Herkes eğitimin sisteminin kötülüğünde hem fikir ama problemin kaynaklarından birinin de öğretmenler olduğunun üzerinde duruyorlar. Kerem öğrenci kayırmalarından bahsediyor: “Bazı öğrenciler istediği kadar çabalasa bile öğretmen tarafından takdir edilmezken bazıları ne yaparsa yapan öğretmenin göz bebeği. Bu eğitim sürecinin tamamına yansıdığı gibi sınavlarda daha net gözüküyor. Eğitim sistemindeki problem hocalarla alakalı.” Behzat da hocalarla ilgili problem olduğunu söylüyor ama başka bir yere dikkat çekiyor: “Özellerde durum böyle değil. Devlet okullarında öğrenci sayısı çok fazla öğretmen de ilgilenemiyor özel okullarda öğrenciler-öğretmenler arkadaş gibiler.”

Halil de okuduğu lisede dersleri geçmek hocalara yakın durmak gerektiğini söylüyor. Mahmut ise okuduğu liseden ayrılma sebebinin okul yönetimi olduğunu söylerken hocalarla problem yaşadığını aktarıyor, “Hocalara sormama rağmen yardımcı olmadılar bana. Ama görüyorum ki sınıfımdaki başka arkadaşlara yardımcı olabiliyorlar.”

TORPİL OLMADAN HİÇBİR ŞEY OLMUYOR

Peki o zaman tüm öğretmenler mi değişmeli, değiştiklerinde tüm sorunlar düzelecek mi diye sorduğumda da kafalar iki yana doğru sallanıyor. Kerem öğretmenlerin liyakate dayalı seçilmediğinden bahsediyor, “Kendi destekçilerini dolduruyorlar. Eğitim adına hiçbir şey bilmeyen insanlar yönetim kademelerinde oluyor okulda. Girdiği derse dair hiçbir şey bilmeyen hocalar var. Türkiye’de zaten genel olarak adalet olmadığı gibi eğitimde de yok.”

Behzat da “torpil” meselesinden yakınıyor. “Eğer meslek sahibi olmak istiyorsanız Türkiye’de torpilli olmanız lazım. Şimdi okuyanlar da var mesela ama torpilin yoksa eğer gidip garson oluyorsun.” Halil de “Türkiye’de her şey torpil, torpil olmadan hiçbir yere gelemiyorsun” diyor. Mahmut ise arkadaşlarına katıldığından bahsedip hocaların kendilerini değiştirmesi gerektiğinden bahsediyor. “Zaten çalışkan olanın değil problem yaşayan öğrencilerin yanında olmalılar.”

SOSYALLEŞMEK Mİ? O DA NE?

Konu dallanıyor budaklanıyor kültür-sanat veya sportif faaliyetlere ne kadar vakit ayırabildiğimize geliyor. Kerem okulunda sportif aktivite olarak hiçbir şey için imkân sağlanmadığından bahsediyor. “Beden eğitimi dersi var da mesela, yetenekli birisiysen o yeteneğini gösterecek bir durum yok. Ülkede de futbol okulları çoğunlukla, ondan herkes futbola yöneliyor. Futbolda oynamak istesen okulda onun için de bir şey yok. İki tane top var, ne yapacağız? Sinemaya da nadiren gidiyoruz. Zaten tek yaptığımız aktivite o da.”

Behzat da okuduğu okulda hiçbir imkânın olmadığından bahsediyor. “Para verdik top almak için ama top falan yok ortada. Sadece derslere gidip geldiğimiz bir yer okul. Sinema için de bir ara kamyon gibi bir şey geliyordu okula, bir o var. Tiyatro da yok. Sinemalar da yeni açıldı ama öğrenci olduğumuz için ona da çok zor gidiyoruz.” Son olarak her şeye gelen zamlar gibi sinema biletlerinin pahalandığını söylüyor.

Halil ise kayıtta alınan paraların adete yok olduğundan bahsediyor. “500 TL aldılar bizden, kayıt parası dediler. Kâğıdı bir verdiler ‘bağış’ yazıyor. Paraya ne oldu bilmiyoruz. Koskoca okulda iki tane top var; biri basketbol, diğeri futbol.” Mahmut ise özelde okumuş bir genç olarak biraz farklı bir tablo çiziyor. “Bizde her şey vardı diyebilirim, yeterliydi yani bir şey yapmaya. İmkanları iyiydi özel okulun, devlet okullarına bakarsak öyle değil. Adaletli değil hiç.”

ÖNCEKİ HABER

“Okullara dönüşümüz kötü başladı”

SONRAKİ HABER

Açılsa bir dert açılmazsa ayrı dert olan eğitim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa