Kalacak yer yiyecek yemek yok, sömürü ve yoksulluk var
Artan özel okul, yurt, kira ve yemekhane ücretlerine bakınca, bizi zor bir eğitim döneminin beklediğini az çok görebiliyoruz.
Fotoğraf: Pixabay
Berat Can DEMİR
İstanbul Aydın Üniversitesi
2021 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’na 13 milyar lira bütçe ayrıldı. Fakat geçtiğimiz temmuz ayında, kendilerine ayrılan bütçenin yaklaşık yüzde 96-97’sini personel giderlerine, kalan kısmını da hizmet giderlerine harcadıklarını, yurt içi ve yurt dışında görevlerini tam olarak yerine getiremediklerini, köy ve mezra gibi insan sayısının az olduğu yerlerde de din görevlileri olması gerektiğini, ezan sesi duymanın, Kur’an okunmasının, namaz kılınmasının insanların temel ihtiyaçları olduğunu belirterek, ek ödeme talep ettiler.
BÜTÇELER ARASINDAKİ FARK HER ŞEYİ GÖSTERİYOR
Pandemi dönemi beraberinde başlanılan online eğitim süreci boyunca, eğitim hakkına erişemeyen, uzaktan eğitime uzak kalan 1,5 milyon öğrenci vardı. Bilgisayar veya tablet almaya güçleri olmadığı için derslerini takip edemeyen, evlerinde internet çekmiyor diye kilometrelerce yürüyüp tepelerde derslerine katılan öğrenciler varken, 3-4 kardeş tek cihazla eğitime katılmaya çalışırken Diyanet’in 13 milyar bütçenin üstüne ek bütçe istemesi, pandemi döneminde iliklerimize kadar hissettiğimiz sorunları, bir kez daha gözler önüne seriyor. Türkiye’de ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde okuyan öğrenci sayısı 26 milyon civarında. Eğitime ayrılan bütçe ise 2021 yılında 211 milyar 993 milyon 156 bin lira olarak belirlendi. Bu da demek oluyor ki bu yıl her öğrenciye ortalama 8 bin TL bütçe ayrıldı. Fakat pandemi dönemiyle birlikte bu bütçenin öğrencilere ayrılmadığını net bir şekilde görebildik. Okullar kapalıyken, eğitim evlerden devam ediyorken, milyonlarca öğrenci teknolojik alet, araç-gereç ve internete erişemiyorken, bu meblağdaki bütçenin biz öğrencilere ve eğitime ayrılmadığı apaçık ortada.
Eğitim döneminin yüz yüze açılmasıyla birlikte, okullarımıza döneceğimiz için sevinmemiz gerekiyordu. Fakat yüz yüze eğitimin getirdiği sorunlar, suratımıza tokat gibi çarpıyor. Artan özel okul, yurt, kira ve yemekhane ücretlerine bakınca, bizi zor bir eğitim döneminin beklediğini az çok görebiliyoruz.
YENİ DÖNEM YENİ ZAMLAR VE BİZ
Bir sene içerisinde, İstanbul Aydın Üniversitesinde öğrenim ücretlerine ortalama yüzde 20 zam geldi. Çoğu vakıf üniversitesine gelen zamlar da hemen hemen aynı civardadır. Bir asgari ücretli öğrenci, maaşını hiç harcamadan okula verirse, cebinde bir şey kalmamakla beraber, ağır bir borcun altına giriyor. Tabii asgari ücretle çalışan bir öğrenci olmak bile günümüz koşullarında erişilmesi zor bir “statü” haline geldi. Pandemi dönemi boyunca online eğitimde de bir eğitim kurumu değil de bir şirketmişçesine bizleri sömürmeye devam eden üniversitemiz, yüz yüze geçilen eğitim döneminde de kendi çıkarlarını es geçmeyip okul ücretlerine zam getirmeyi ihmal etmiyor. Bunca aldıkları paraya rağmen, okulumuzun yemekhane fiyatlarının dışarıdaki restoranları aratmamasıyla birlikte, her geçen sene daha da zam gelmeye devam ediyor. Öğrenciler olarak kampüsün yemekhanesi yerine, dışarda yemek yiyebilecekleri yerleri tercih ediyoruz. Fakat, bu miktarda verilen KYK kredisi veya bursu ile her gün dışarıda yemek yeme gibi bir imkânımız yok. Çoğumuz için dışarıda yemek yiyebilmek lüks bir hale gelmiş durumda. Okulumuzun çevresinde yediğimiz yemeklerin kalitesini de hesaba katarsak, her konuda olduğu gibi yemek konusunda da maddi olarak iyi durumda değiliz.
Ekonomik krizin gitgide derinleşmesiyle beraber artan kira fiyatları, okulun açılmasıyla beraber artmaya devam etti. Okulun açılmasını fırsat bilen ev ve yurt sahipleri, bir insanın gerçekten yaşayabileceğine inanamayacağımız, pislik içinde olan, daire bile denemeyecek kadar küçük yerleri fahiş fiyatlara kiraya veriyorlar. Yaşanılabilir en alt düzeydeki evlerin kirası 2 bin TL civarlarında. Metrobüse veya metroya yakın olması fiyatı daha da arttırıyor. YÖK’ün ve rektörlüklerin yaptığı geç açıklamalardan dolayı mağdur olan öğrenciler, aniden okullarının bulunduğu şehirlere gidip yerleşmek zorunda kalıyor ve bunu fırsat bilen ev sahipleri de okulların tekrar kapanması ihtimaline karşı bir yıllık kira sözleşmesi, 2-3 kira gibi meblağlarda depozito alarak, kendilerini garantiye almaya çalışıyor. Yurtlar ise zaten dudak uçuklatan fiyatlarda. KYK yurtlarının çıkması artık öğrencilerin gözünde imkânsız hale gelmişken, özel yurt fiyatları ise ev kiralarından daha yükseklerde. En az iki kişilik yurt odalarının 2-3 bin TL gibi fiyatlarda olmasının tek avantajı kampüse yakın olması.
MÜCADELEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK
Vakıf üniversitesi öğrencileri olarak her sene artan ve artamaya devam eden, daha fazla para kazanabilmek için açılan okul kontenjanları nedeniyle, devlet dairelerine atanmak bu kadar zor hale gelmişken, özel sektörlerde de asgari ücretle yıllarca sürünüyoruz ve çoğu zaman tecrübe bahaneleriyle işe alınmıyoruz. Bu durumlarla birlikte her mezun olan genç, işsizler ordusuna katılıyor. Bu yaşadığımız sorunları bir vakıf üniversitesi öğrencisi de, bir devlet üniversitesi öğrencisi de görüyor ve zorlukların üstesinden tek başına gelmeye çalışıyor. Parasız, bilimsel, nitelikli, laik ve demokratik bir eğitim için, öğrencilerin yaşadığı sorunları rahatça dile getirip, seslerini duyurabilmesi için, biz öğrencilerin yan yana gelip mücadele etmekten başka çaremiz yok.