22 Eylül 2021 08:36

Biz neden yorulduk?

Tıp öğrencileri arasında artan yurtdışı hayali ve hekimlerin yükselen istifa sayılarının sebepleri 7 başlıkta özetlenebilirken çözümler için fakültelerimizde tartışmaları sürdürmeliyiz.

Kaynak: Hush Nadio/Unsplash

Paylaş

Beril KADIKÖYLÜ

Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi

 

Pandemi tüm dünyayı ve düşüncelerimizi etkilerken sağlık çalışanlarını da meslekten uzaklaşma düşüncesine yaklaştırdı. 1 Temmuz’da ortadan kaldırılan istifa, izin yasakları doktorları harekete geçirdi ve onca yıl süren uzun çalışmaları ve fedakarlıkları bir anda önemsiz hale getirdi. Tabii ki tek etken pandeminin getirdiği ağır çalışma yükleri değildi ama bardağı taşıran son damla oldu bu.

Biz tıp fakültesi öğrencileri ise olanlara medyadan seyirci olduk ve çoğumuz endişelendik gördüklerimizden. Uzun süren yoğun çalışma şartlarının, alanı dışındaki doktorların COVID-19 polikliniklerinde görevlendirilmesinin, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin meslekte tatminsizliğe ve bıkkınlığa yol açışını gözlemledik. Tahmin edersiniz ki üniversiteyi kazanmak için verilen emek ve yoğun tempoda çalışma gerektiren fakülte hayatının ardından bu kadar değersiz hissetmek, hem sözel hem fiziksel şiddete layık görülmek kimsenin kaldırabileceği bir şey değil.

Bu gözlemler sonucunda çıkış yolu arayan tıp öğrencileri en mantıklı çözümü yurt dışında buluyor. Gerek araştırma imkanları gerek doktora verilen değer yurt dışını cazip kılıyor. Tıp öğrencileri arasında oldukça artan yurtdışı hayali ve hekimlerin son dönemdeki yükselen istifa sayılarının sebeplerine dair tartışmaları 7 başlıkta yansıtmak istedim. Bu sorunların çözümü için fakültelerimizde koşulların iyileştirilmesine dair tartışmaları sürdürmeliyiz.

MAAŞ PROBLEMİ

“Doktorlar çok maaş alıyor” cümlesini duymuşsunuzdur. Ancak perde arkasında durum bu şekilde değil. Öncelikle yapılan çalışmaları ve biçilen değeri düşünmemiz lazım. Ayda 10-11 defa 24 saat süren nöbetler, ülkenin en ücra köşelerinde mecburi hizmet, bir gün içinde 100-200 hastaya tek bir hekimin düşmesi, hastaların ve hasta yakınlarının hakaretleri hesaba katılırsa doktorların emeğinin aldıkları değerden ne kadar fazla olduğunu açıkça görebiliriz.

Özellikle ülkemizi ABD, İngiltere, Almanya ile karşılaştırdığımızda ülkemizdeki maaşların pek de fazla olmadığını anlıyoruz. Örneğin ABD'de bir uzman doktor yıllık ortalama 400 bin dolar maaş alırken ülkemizde bu durum 150 bin civarında.

DÜŞÜNME SADECE EZBERLE

Gelişim çağında kendini geliştirme üzerine eğitimin eksikliğinden kaynaklanan birçok problem bireyin meslek hayatını dahi etkileyebiliyor. Tabii yıllarca ezbercilikle ve sınav odaklı eğitimle yetiştirilen öğrencilerin de tıp fakültesine girince bir anda araştırma odaklı bir bakış açısına sahip olmasını beklemek pek mümkün değil.

Tıp fakültesinde ardı sıra gelen sınavlar ve TUS hazırlıklarını düşününce hala ezberci eğitimin etkilerini hissedebiliyoruz. Derste “Bu konu TUS'ta çıkar” diyen hocalar ve odağımızı sadece TUS yapmaya çalışan dershaneleri düşünmek bile stres olmamız için yeterli oluyor.

MOBBING

Asistanların sekreter gibi çalıştırılmaları, sözel ve fiziksel şiddete maruz kalmaları üzeri kapatılmaya çalışılsa da konuşuldukça gün yüzüne çıkıyor. Eğitim hevesiyle gelip depresyon ilaçlarıyla uzman olan hatta dayanamayıp hayatına son veren asistanları gördükçe yüreğimiz sızlıyor.

TEKNOLOJİK VE MADDİ YETERSİZLİKLER

Ülkemizde disiplinler arası çalışma yeni yeni gündeme gelse de hala çok gerideyiz ve bunun zararlarını sağlık sisteminde görebiliyoruz. Laboratuvarlarda simülasyon odaklı çalışmaların yapılması, geleneksel bakış açısından sıyrılmak ve teknolojik gelişmeleri hayatımızla bütünleştirmek hepimize ilaç gibi gelecektir ancak maddi kaynakların bu çalışmalara harcanmaması ülkenin sağlık alanında gelişimini yavaşlatıyor.

REKABET ORTAMI

Son gelen sağlıkta puanlama/prim sistemi ile daha fazla para kazanmak için birbirlerinin hastalarını çalmaya çalışan doktorlar kulağa biraz garip gelse de gerek devlet gerek özel hastanelerde karşılaşılabilecek bir durum.

HASTA BAŞINA AYRILAN SÜRENİN KISITLILIĞI

Türkiye'deki devlet hastanelerinde görev yapan doktor başına yaklaşık bin 288 kişi düşerken, şiddet vakalarının en sık görüldüğü acil servislerde görev yapan Acil Tıp Uzmanı başına ise 54 bin 126 hasta düşüyor. Bu orantısız sayılar yetmezmiş gibi, 1 Kasım 2019'da Kocaeli İl Sağlık Müdürlüğü kamu hastanelerindeki doktorların bir günde 72 hastaya randevu verecek şekilde düzenleme yapılmasını söylemişti. Randevusuz hastaları da düşünürsek bu sayı 100-120 hastayı bulacaktır. Bu da hasta başına düşen süreyi 5-6 dakikaya düşürecektir.

Kocaeli Tabip Odası Başkanı Dr. Zeki Hamşioğlu'nun da dediği gibi süre kısaldıkça tıbbi hatalar oluşmaya başlayabilir. Hastalar kendilerini ifade edemeyeceği için güvensizlik gelişebilir, doktor doktor gezmelerine yol açar. Bu da sıkıntıyı büyütür.

ŞİDDET KORKUSU

Sağlık Bakanlığı verilerine göre 14 Mayıs 2012-01 Nisan 2018 tarihleri arasında kayıtlara geçen şiddet vakası sayısı 68 bin 375 ve bu vakaların yüzde 30'u fiziksel şiddetten oluşuyor. Bu içerikteki haberlerle dünyanın her yerinde karşılaşabiliriz ve sağlıkta şiddeti önleyecek gereklilikler sağlanmadıkça karşılaşmaya da devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Tek mesele ‘Kınaya nasıl gidilir’ değil

SONRAKİ HABER

Eğitim hakkı için mücadelede sorunlar ve talepler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa