Kargo sektöründe kuralsızlığın, esnek çalışmanın yeni aracı: Esnaf kurye
Kendi hesabına çalışan olarak değerlendirilen esnaf kuryeler, hukuki statüleri gereği örgütlenme hak ve özgürlüklerine erişemiyor.
Fotoğraf: Unsplash
Deniz İPEK
Kargo taşımacılığında kendi hesabına çalışma aldatmacası: Esnaf kurye modeli başlığı ile saha çalışması yapan Pamukkale Üniversitesi Araştırma Görevlisi Erkan Kıdak tarafından bir araştırma kitabı TÜMTİS yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Kovid-19 salgını koşullarına rağmen sendika ve alanda yaptığı görüşmelerle araştırmasını tamamlayan Kıdak’ın çalışmasına biraz daha yakından bakmak istedik. Okuyucunun daha rahat okuması için yazarın izniyle araştırma sonuçları birinci şahıs diliyle aktarılacak.
SEKTÖRÜN KAPİTALİST SERMAYE BİRİKİMİNDEKİ TARİHSEL ROLÜ
Kargo taşımacılığı, sermaye birikimin sürdürülmesinde başat bir role sahip olan bir sektör. Teknolojik dönüşümden etkilenerek gelişen sektör, ticaret hacminin büyümesine doğrudan etkide bulunuyor. Taşımacılık sektörü, ticaret kapitalizminin erken evrelerinden bu yana sistem içerisinde başat bir öneme sahip. Ticaretle uğraşan Venediklilerin 1455 gibi erken bir tarihte, nakliye maliyetlerinin azaltılması yönünde amaçlarının bulunması, sektörün kapitalist sermaye birikimindeki oynadığı tarihsel rolü gösteriyor. Ticaret kapitalizminin erken döneminde, ticarette deniz yollarının diğer yollara üstünlüğü görülüyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte demir yolları ve kara yolu taşımacılığında, ardından da hava yolu taşımacılığında lojistik faaliyetlerinin yaygınlaştığı biliniyor. Sanayi kapitalizminin gelişmesine bağlı olarak kentleşme süreci hız kazanıyor. Kentleşmeyle birlikte de kara yolu taşımacılığı ön plana çıkıyor.
ESNAF KURYE MODELİNİN TÜM BOYUTLARI ELE ALINIYOR
Esnaf kurye modelinin ulaştığı boyutu, niteliğini ve uygulamada yaşanan sorunları ortaya koymak için yapılan çalışma, alan araştırmasına dayanıyor. Türkiye’de perakende ticaretin sigortası haline gelen taşımacılık sektöründe toplam istihdam içerisinde esnaf kurye olarak çalışanların sayısı 100 bini aşmış durumda. Kendi hesabına çalışan olarak değerlendirilen bu kişiler, hukuki statüleri gereği örgütlenme hak ve özgürlüklerine erişemiyor. Sendikal örgütlenmenin içinde yer alamamaları, çalışma yaşamının diğer tüm sorunlarını zincirleme olarak beraberinde getiriyor. Araştırmada Kıdak soru formu üzerinden yaptığı görüşmelerden elde edilen bulgular çerçevesinde; esnaf kuryelerin işe giriş süreçleri, hukuki statüleri, çalışma olgusuna bakış açıları, sınıfsal kompozisyonları ve yabancılaşma düzeyleri, çalışma koşulları, aylık gelirleri, sosyal güvenlik hakları, sağlık ve güvenlik önlemleri, birbirleriyle olan ilişkileri ve rekabet olgusu, örgütlenmeye bakışları, gelecek beklentileri ve kaygıları üzerinde duruyor.
ÇALIŞANLARIN ÜRETTİKLERİ DEĞERDEN ALDIKLARI PAY YÜZDE 10
Kargo iş kolundaki artı değer oranlarını araştıran Kıdak, iş kolundaki artı değer oranının ne denli yüksek olduğunu gözler önüne seriyor. TÜİK Sanayi ve Hizmet İstatistikleri (2019) çerçevesinde yazar tarafından oluşturulan verilere göre çalışan başına personel maliyeti yıllık ortalama 40 bin 204 TL iken çalışan başına ciro miktarı yıllık ortalama 390 bin 65 TL. Yapılan bu analiz, çalışan sayısı hesabında işveren ve kendi hesabına çalışanları ve ücretli çalışan işçileri kapsamakta. Çalışanların ürettikleri değerden aldıkları pay oranı yaklaşık 10’da 1 dolaylarında. Üstelik bu maliyetlerin içerisinde yalnızca ücret değil, aynı zamanda sosyal güvenlik primleri, gelir vergileri, sosyal yardımlar, ikramiye ve primler, yemek yardımları, servis yardımları, ayni ve nakdi tüm personel harcamaları yer alıyor. Sadece ücretli çalışan işçilerin baz alınarak işveren ve kendi hesabına çalışanları (esnaf kurye) çıkarıldığında ücretli çalışan başına personel maliyeti yıllık ortalama 58 bin 533 TL oluyor. Ulaştırma ve lojistikteki ocak 2021 yılı toplam ciro artışı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10.1. Nace Rev.2’deki 53 kodlu posta ve kurye hizmetlerinde, 2021 yılının ocak ayındaki ciro artışı bir önceki yılın ocak ayına göre yüzde 65.8 düzeyinde. 2020’nin aralık ayında ise bu oran yüzde 73.3 ile rekor bir artış oranı yakalanmış. Ciro endeksleri verilerinde, posta ve kurye hizmetlerindeki yıllık ciro artışı, hizmetler sektöründeki faaliyetlerin tamamının üzerinde.
İŞ KOLUNDA ÖRGÜTLENME DÜŞÜK
Türkiye’de taşımacılık iş kolundaki sendikal örgütlenmeye de rakamlarla bakıyor araştırma. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının (ÇSGB) 2021 yılı ocak ayı istatistiklerine göre taşımacılık iş kolunda çalışan işçi sayısı 811 bin 642. İş kolunda faaliyet gösteren sendika sayısı ise 12. Toplam sendikalı işçi sayısı 78 bin 154 olup iş kolundaki sendikalaşma oranı yüzde 9.62. Türkiye’nin genel sendikalaşma oranı ise yüzde 14.40. İş kolundaki sendikal yoğunlaşma oranı 0.22.
ESNAF KURYE ÇALIŞMA MODELİ
Kapitalizm taşımacılığa zaruri bir biçimde ihtiyaç duymakla birlikte, taşımacılık sektöründe çalışan emekçilerin artı emeğine el koyarak sermaye birikimini arttırmak ve sürekliliğini sağlamak adına yeni iş modellerine yöneliyor. Emek maliyetlerini ucuzlatma arayışlarının günümüzde geldiği noktada esnaf kurye modeli karşımıza çıkıyor. Gerek çok uluslu gerekse yerli şirketler, geleneksel işçi-işveren ilişkisi kalıplarının dışına çıkarak yeni bir model üzerinde yoğunlaşıyor. Kendi hesabına çalışmanın teşviki aracılığıyla işveren olmanın getireceği tüm yükümlülüklerden sıyrılmayı hedefliyor.
‘KENDİ İŞİNİN PATRONU OL’, ‘ARACINI AL GEL’
Araştırmacı Kıdak, kargo sektöründe faaliyet gösteren şirketler ve e-ticaret faaliyetlerini yerine getiren sanal platformların, taşımacılık maliyetlerini azaltmanın yolu olarak bu modeli geliştirdiğini aktarıyor. Ücretli çalışma düzenini ortadan kaldırarak emek maliyetlerini azaltmayı ve üretilen artı değere daha fazla el koymayı içeren bu modelin “esnaf kurye”, “girişimci kurye” gibi isimlerle anıldığı belirtiliyor. Şirketler, gerek istihdam ettikleri işçileri gerekse iş arayanları “Kendi işinin patronu ol”, “Aracını al gel” gibi sloganlarla bu modelde çalışmaya teşvik ediyor. Bu şekilde, işveren kimliğini üzerinden atarak, iş ve sosyal güvenlik hukukunun getireceği sorumluluklardan kurtulmanın yolu aranıyor.
İŞÇİLER GÜVENCESİZLİK KISKACINA TERK EDİLİYOR
Geleneksel kargo taşımacılığı sektöründe çalışan kuryeler ile şirketler arasında belirsiz süreli iş sözleşmeleri yaygın durumdaydı. Bu sözleşmelerle kuryeler göreli olarak bir güvenceye sahipti ve karşılaştıkları haksızlık ve hukuksuzluk karşısında yargıya başvurma hakkına sahip. Ücret, fazla çalışma ücreti, dinlenme, işveren tarafından korunma ve gözetilme, yıllık izin, zorla çalıştırma yasağı ve benzeri haklar işçinin İş Kanunu kapsamında sahip olduğu haklardan bazılarıydı. Diğer yandan işveren, işçinin sosyal güvenlik primini ödeyerek karşılaşacağı kısa ve uzun vadeli risklere karşı da güvence sağlamakla yükümlüydü. İşçi, işverenin yerine getirmediği veya eksik olarak yerine getirdiği yükümlükler karşısında hakkını savunmak için örgütlenme hak ve özgürlüklerine de sahipti. Esnaf kurye modeli aracılığıyla, şirketler işçilere ve devlete karşı yükümlülüklerini rahatlıkla ortadan kaldırabilirken, işçiler “Kendi işinin patronu olma” vaadiyle güvencesizlik kıskacına terk ediliyor. Şirketler hem bireysel iş sözleşmelerinden hem de işçilerin sınıfsal hak ve çıkarlarını savunan sendikaların taleplerinden kurtulmanın aracı olarak esnaf kurye modelini kullanıyor. Bu model; şirketlerin, sosyal güvenlik primi ve vergi yükümlülüklerini ortadan kaldırarak emek maliyetlerini ucuzlatıyor. Buna karşı kuryeleri ise, sendikasız çalışma ilişkileri ve güvencesizlik bekliyor. Kargo şirketleri, tüm bu yükümlülüklerden kurtulmada, kuryelerin kısa dönemde işçilere göre yüksek kazanç elde etmesini aldatıcı veri olarak kullanıyor. Kendi hesabına çalışan kargo emekçileri, şahıs şirketleri nedeniyle vergi ve prim mükellefi haline geliyor. Esnaf kuryelerin statüleri, sınıfsal algılarında bir yanılsamaya yol açıyor. Hukuki açıdan işçi statüsünden koparılmaya çalışılan esnaf kuryeler, sosyolojik olarak da kendilerini bağımsız çalışma kategorisinde değerlendiriyor. Oysa hukuki açıdan kendi hesabına çalışsalar da, yaptıkları işte şirketlere olan bağımlılığı, uymak zorunda oldukları kurallar ve sair nedenlerle taşeron işçi benzeri statüye sahip oluyorlar.
‘ALT İŞVEREN’ OLARAK DEĞERLENDİRMEK DE MÜMKÜN DEĞİL
Esnaf kuryeleri, iş hukuku açısından alt işveren olarak değerlendirmek de mümkün değil. Zira alt işveren olarak tanımlamanın koşulları, kanunda açık bir biçimde belirtilmiştir. Asıl işverenin işveren niteliğinde olması, alt işveren işçilerinin yardımcı işlerde veya uzmanlık gerektiren bir işte çalıştırılması, alt işverenin işinin asıl işverene bağımlı ve sürekli olması, alt işveren işçilerinin sadece asıl işveren işyerinde çalışması... Tüm bu koşulları sağlaması halinde kurulan sözleşme ilişkisi alt işverenlik olarak tanımlanmakta. Esnaf kurye modeliyle çalışıp görüşme yapılan kişilerden hiçbiri işveren olmadığı için alt işveren olarak değerlendirmek mümkün değil.
ALT İŞVEREN-ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ HİLELİ
Kanun maddesinde yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için gerekli unsurlar sayılırken “ve” ifadesinin kullanılması, tüm koşulların aynı anda taşınması gerektiğini açıkça gösteriyor. Madde hükmünden asli işler veya yardımcı işler dışında iş alan işverenin alt işveren olarak nitelendirilemeyeceği de açıkça anlaşılıyor. Alt işveren olarak tanımlanma koşulu işyerinin gerekleri ve teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme unsurlarıyla sınırlandırılmakta. Kargo taşımacılığı sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin asıl işleri; gönderiyi teslim alma, kontrol ve yükleme, dağıtım. İşverenlerin asıl işlerinden bir bölümünü alt işverene yaptırması, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmeye dayanmalıdır ve işçilerin sadece bu işyerlerinde çalıştırılması gerekiyor. Araştırma kapsamındaki görüşmecilerin tamamı sadece işverene ait işyerlerinde çalışmakta. Ancak asıl işlerin tamamının alt işverene devredilmesi gibi bir sonuç, kurulması muhtemel olan alt işveren-asıl işveren ilişkisinin muvazaalı (hileli) olduğu sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla esnaf kurye şirketlerinin işçi istihdam edilmesi durumunda kurulacak olan sözleşmenin niteliği konusunda bir belirsizlik söz konusudur. Böyle bir durumda, işçilerin asıl işveren işçisi olarak istihdam edilmeleri gerekmektedir. Nitekim kanuni olarak alt işverene verilmesi mümkün olmayan işlerde çalıştırılan işçilerin, en baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görmesi icap etmektedir (4857 s.İşK. md.2/7). Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de 2017/4555 sayılı kararında, bu hükmün kamu/özel veya farklı ayrımlara tabi tutularak yorumlanmasının eşitlik ilkesine aykırı olacağını vurgulamaktadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi başka bir kararında da asıl işveren-alt işveren ilişkisi aracılığıyla işçi temininin gizlenmesini muvazaalı işlem olarak tespit etmektedir. İlgili kararda açık bir biçimde alt işverenin belirli bir uzmanlığa, organizasyona ve hukuksal bağımsızlığa sahip olmasının gerektiği vurgulanıyor.