22 Eylül 2021 23:43

Kırmızı

Kırmızı sadece mağaraların duvarlarını ya da ressamların tuvallerini değil anlam dünyamızı da boyamıştır. Kırmızı kimi zaman doğurganlığın, kimi zaman savaşın rengidir.

Fotoğraf: Altamira Bizonu Rameessos/Wikimedia Commons

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Sanat biraz da insanın kırmızı ile tanışıklığına bağlıdır. Atalarımız kırmızının en eski formlarından biri olan aşı boyasını kilden elde etmiştir. Taş devrinin sonlarına doğru elde ettikleri aşı boyası ile vücutlarını boyamaya başlamış, ardından da barındıkları mağaraların duvarlarını renklendirmiştir. Böylece dünyanın en eski sanat eserleri oluşmaya başlamıştır. Bu sanatsal üretimlerden belki de en çarpıcısı İspanya’daki Altamira mağarasının duvarlarına daha dün çizilmiş gibi duran kıpkırmızı bizon resimleridir.

Bir kez kırmızının albenisine kapılan insan doğada karşısına çıkan kırmızı tonlarına sahip olma arzusu ile arayışa başlar. Doğada gördüğünü yine doğada bulur. Arslan ağzında, aspirde, doğu çınarında ve kökboyada (Rubia tinctorum) kırmızının tonlarını yakalar. Kökboyadan elde edilen kırmızı Edirne ya da Türk Kırmızısı olarak anılır ve yüzyıllardır bu topraklarda dokunan halı ve kilimlere rengini veren kadim bir kırmızıdır.

Kırmızı kelimesinin farklı dillerdeki karşılığına baktığımızda aynı kökten geldiğini görürüz. Örneğin Sanskritçe Kirmidja, Fransızca’da Cramoisi, Almanca’da Karmesinrot, İngilizce’de Crimson, İspanyolca’da Carmesi ve İtalyanca’da Chermisi dilimize kırmızı olarak çevrilebilmektedir. İşte birçok dili adıyla boyayan bu kelime Arapça’dan köken almaktadır.

Kırmızı kelimesi Arapça’da kırmız ya da kermes olarak adlandırılan ve kırmız meşesi üzerinde yaşayan kabuklu bir bit cinsinden elde edilen boyar maddeden köken almaktadır. Kırmız böceğinin boya üretiminde kullanımı Sümerlilere kadar gitmektedir. Mısırlıların ve Perslerin de kırmızdan boya elde ettiği bilinmektedir. Orta Çağın en pahalı ve ressamlar tarafından en çok tercih edilen renklerinden olan kırmız kırmızısı saltanatını William Henry Perkins tarafından 1856 yılında sentetik boyalar icat edilene kadar sürdürmüştür.

Kırmızı sadece mağaraların duvarlarını ya da ressamların tuvallerini değil anlam dünyamızı da boyamıştır. Kırmızı kimi zaman doğurganlığın, kimi zaman savaşın rengidir. Kâh aristokrasi kırmızıyı alır baş tacı eder kâh ruhban sınıfının kanına bir kadehte karışır.

Kırmızı bazen bir dostunuzun soyadında çıkar karşınıza sıcacık. Bazen de Chagall’ın tuvalinden kopup koşturarak gelir bir Cemal Süreya’nın dizesinde soluklanmaya, kösnül. Kimi zaman herkesin işleneceğini bildiği bir cinayetin öyküsünden haftanın ilk günü sızar, apansız. Kimi zaman da çok cömerttir ve hep beş kuruş fazla eder değerinden.

Kırmızı insandır, gerisi lafügüzaf…

Meraklısına not: Resim sanatında kırmızı rengin kullanımına dair ayrıntılı bilgi için Aysun Çömen’in 2010 yılında yayımlanan yüksek lisans tezine buradan ulaşabilirsiniz.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI