23 Eylül 2021 09:31
Son Güncellenme Tarihi: 23 Eylül 2021 16:05

Geçici heyetle görülen Kobanê Davası 18 Ekim'e ertelendi

Siyasetçiler, somut deliller olmadan yargılandıklarını, kaçma şüphesi yokken tutuklu kaldıklarını belirtti, "Legal bir partide siyaset yapmak suç mu", "Başka bir dünyayı savunmak suç mu?" diye sordu.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları sonrası 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 20’si tutuklu 108 isim hakkında açılan davanın 4’üncü duruşması 3’ncü gününde görüldü. Duruşma mahkeme heyeti başkanının Kovid-19 pozitif olması nedeniyle geçici heyet ile görüldü. Yargılanan iyasetçilerin dinlendiği oturum sonunda geçici heyet duruşmayı 18 Ekim'e erteledi.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülen dava dosyasında sanık olarak yer alan 108 kişi, 29 ayrı suçlamayla toplam 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.

DEMİRTAŞ KATILMADI

Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler salonda hazır bulunurken, HDP önceki dönem eş genel başkanı Selahattin Demirtaş duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.

HDP önceki dönem eş genel başkanı Figen Yüksekdağ ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önceki dönem eş başkanı Gültan Kışanak ve Gülser Yıldırım Kandıra Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya bağlandı.

Eski MYK üyesi Zeki Çelik Edremit’ten, Berfin Özgü Özköse ve Zeynep Ölbeci Bakırköy Kapalı Cezaevinden, eski MYK üyesi Gülfer Akkaya 7. Sulh Ceza Hakimliği’nden, eski milletvekili Emine Beyza Üstün de Datça Asliye Ceza Mahkemesi salonundan SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan siyasetçiler duruşma salonuna getirildi.

AVUKATLAR MAZERETTE BULUNDU

Tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, önceki dönem milletvekilleri İbrahim Binici, Altan Tan ve HDP MYK üyesi Can Memiş duruşmadan vareste tutulduğu için katılmazken, tutuksuz yargılanan yerine kayyum atanan Kars Belediyesi eş başkanı Ayhan Bilgen ve avukatlar Kenan Maçoğlu ve Maviş Aydın duruşma salonunda hazır bulundu. Geriye kalan dava avukatları başkanın temaslı olması nedeniyle “Bu koşullarda dava yapılamayacağını” belirterek, davaya sağlık mazeret dilekçesi gönderdi. 

MAHKEME BAŞKANI POZİTİF

Davaya bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi başkanının Kovid-19 temaslı olmasından kaynaklı 21 Eylül’de duruşma erken bitirilmişti. Bugün yeniden görülmeye başlanacak duruşma öncesi mahkeme başkanının testinin de pozitif olduğu öğrenildi.

Duruşma, salona geçici heyetin gelmesiyle başladı. Kimlik tespiti ardından duruşmaya başlandı. Avukatlar duruşma başlamadan söz almak istedi.

Avukat Erhan Ürküt, müvekkili Ali Ürküt’ün savunma yapacağını ancak mahkeme başkanın pozitif çıkması nedeniyle salonda da birçok kişinin temaslı hale geldiği için savunma yapamayacağını kaydetti. Ürküt, “Müvekkillerin cezaevinde bulunması ve sağlık koşulları göz önüne alındığında duruşmanın yapılmaması gerekir. En azından temas süresinin Sağlık Bakanlığının Kovid genelgesinde yer alan süre esas alınarak, duruşmanın mahkemenin belirleyeceği bir tarihe ertelenmesini istiyoruz” dedi.

Salonda bulunan tutuklu siyasetçiler savunma yapmak istemediklerini belirtti. SEGBİS ile bağlanan tutuklular da savunma yapmak istemediklerini kaydetti. 

TUTUKLULUK DEVAMI

Geçici heyet tarafından söz verilen iddia makamı tutukluluk dosyasının mevcut durumu, sanıkların kaçma ihtimalleri esas alınarak, tutukluluk devamını istedi.

Duruşma salonuna temsili olarak geldiklerini belirten Avukat Maviş Aydın, “Duruşmanın devam etmemesini istiyoruz. AİHM Büyük Daire kararı, müvekkillerin bir kısmının tahliye olması, bazılarının sağlık problemleri yaşıyor olması, suç vasfının değişme ihtimali çok yüksek. Delta varyantı karantina süresinin uzun olması… HDP kapatma davasında birtakım müvekkillerin savunma süresi nazara alınması, 60 günlük bir süre olmasından kaynaklı duruşma gününün 7-8 Kasım’dan sonraya ertelenmesini talep ediyoruz” diye belirtti. 

Söz alan avukat Kenan Maçoğlu da “Savunmaların alınıp alınmamasının Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) açısında tutukluluk halinde bir önemi yok. Savunması alınsa da alınmasa da tüm arkadaşlarımızın tahliye edilmesi gerekiyor. Bu kumpas bir soruşturma buna dair çok ayrıntılı belge ve beyanları sunacağız. MYK üyeleri sıranın kendilerine geleceğini bilmelerine rağmen kaçma girişiminde bulunmadılar. Tüm bunun göz önüne alınarak, tahliye edilmelerini talep ediyoruz” diye konuştu.

GÜR: AİHM KARARINI UYGULAYIN

Tutukluk durumu hakkında siyasetçiler söz aldı.

Kovid-19 temasından kaynaklı sağlıklı bir duruşma yapılmasının mümkün olmadığını dile getiren Nazmi Gür, şöyle konuştu: “AİHM kararı Bakanlar Komitesi’nde görüşüldü. Türkiye’ye 30 Eylül’e kadar bu davaya ilişkin süre tanıdı. Bunu bir kez prosedür başlatmıştı. Azerbaycan Mamadov dosyasında benzer bir durum geldi. Türkiye yaptırımlarla karşı karşıya. Mahkemenizin de Türkiye’yi gelecekte ekonomik, siyasal yaptırımlara karşı korumak için Demirtaş AİHM kararını derhal uygulamanızı, derhal bir an önce yerine getirmenizi talep ediyorum. Hepimizin tahliye edilmesini bu dosyanın düşürülmesini talep ediyorum. Türkiye’yi gerçekten kışa doğru giderken bir bahar iklimine sokmak istiyorsanız mahkemeniz için küçük Türkiye için büyük bir adım olacak.” 

KUBİLAY: AİHM ÇAĞRIYI SUÇ SAYMADI

Günay Kubilay da 6-8 Ekim döneminde HDP MYK üyesi olduğunu belirterek, “Bu kocaman şişirilmiş dosyanın içerisinde benim ile ilgili delil olan çağrıcı olmamdır. Onun dışında başka delil yoktur. Demirtaş AİHM kararı bu çağrının şiddet içermediğini belirtmiştir. Kararın heyetiniz tarafından tanınmaması hukuki bir karar değil politik bir karardır” dedi. 

Yargıtay 16. Dairesi tarafından Iğdır’da benzer soruşturmaya dair bir siyasetçinin yaptığı çağrının bir şiddet olmadığına dair bir kararı olduğunu hatırlatan Kubilay, “Somut delil söz konusudur. Çağrının şiddet içermediği Anayasa’nın 26 maddesinde vardır. İfade özgürlüğünü ihlal edecek bir şey yoktur. Daha fazla Anayasa 90’ı ihlal etmek yerine bu çifte standarttı ortadan kaldırın. Hepimizin tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu.

ALTINÖRSAİHM SUÇSUZLUĞUMUZU TEYİT ETTİ

HDP MYK üyesi Alp Altınörs, bir yıldır tutuklu bulunduğunu hatırlattı. Altınörs, şöyle devam etti: “Başından beri bu dosya ölü doğmuştur.  Demirtaş AİHM kararı daha önce bu iddianameyi oluşturmadan HDP MYK tarafından atılan tweetin şiddet içermediğini ve tutukluluğa gerekçe yapılamayacağını tescil etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından bizlerin suçsuzluğu tescil edilmiştir. Buna rağmen siz bizi mahkum ediyorsunuz. Bizleri bir yıldır burada tutuyorsunuz. Bu politik bir tutumdur. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararında direkt mahkemenizin ismini zikretti. AİHM kararı uygulansın. Hukuken ölü doğan bir dava ve siyaseten de zamanını doldurmuş bir davadır. HDP’nin meşrutiyet tartışması düşüşe geçti. HDP’nin meşrutiyeti açısında bütün partilerden açıklama var.  Erdoğan’ın Diyarbakır’da açıklaması Kılıçdaroğlu’nun ‘Kürt sorununu HDP ile çözeriz’, İYİ Parti’nin HDP’nin meşruiyeti üzerine söylemi var. Bu tuhaf durumun sona erdirilmesi gerekiyor.”  Altınörs, Dışişleri Bakanlığından BM Güvenlik Konseyi’nin 2014 tarihli 2170 ve 2178 kararlarının talep edilmesini istedi.

ŞENGÜL: SOMUT DELİL OLMAMASINA RAĞMEN TUTUKLUYUZ

Söz alan siyasetçi İsmail Şengül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş kararını hatırlattı. Şengül, son çıkarılan 4’üncü yargı paketinde yer alan “katalog suçlardan” tutuklamaya dair “somut delil” düzenlemesi yapıldığını söyledi. Şengül, “Bizim de tutuklu olduğumuz ve katalog suçlar kapsamında sayılan maddede, somut delil istenmesi şartı getirilmişti. Ama biz hala somut delil olmamasına rağmen tutukluyuz. Olaylardan 6 yıl geçtikten sonra bizi tutukladılar. Ben o zamana kadar bile ifadeye çağrılmadım. Bana bir tebligat gelmemesine rağmen dokuz ay sonra tutuklanıyorum. Tutuk devam kararlarında kaçma şüphesi olması nereye denk geliyor. Onu anlamıyorum bunu da gerekçe olarak ortaya konulmaması gerekiyor” dedi.

ÇAKAN: TANIĞIN YALAN SÖYLEDİĞİ ORTADA

Tutuklu siyasetçilerden Nezir Çakan, daha önce savunmasını yaptığını ve bu süre zarfında dijital belgeleri de incelediğini söyledi. Çakan, kendisiyle ilgili dosyada tek somut delilin iki tanık beyanına dayandığını hatırlatarak, “Tanık Sami Baran, benim Kandil’de olduğumu beyan ediyor. Tanığın benim Kandil’de olduğunu söylediği saatte ben Türkiye’de o saatte bankamatikte para çekiyordum. Birçok işimi yaptım ve belgelerle mahkemenize sunmuştum. Mahkemenizce Cezaevi Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda tanık Baran ile cezaevinde kalıp kalmadığım soruldu. Verilen cevapta tanık olan kişi ile cezaevinde kalmadığım ortaya çıktı” diye belirtti.

PARMAKSIZ: DOSYA SİYASİ NEDENLERLE AÇILDI, ASLOLAN HUKUKTUR

Söz alan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız da dosyanın tamamen siyasi nedenlerle açıldığını belirtti. Parmaksız, “Siyaseten olan süreç artık başka bir yöne doğru evrilmektedir. Esas olan siyaset değil, hukuktur. Son süreçte yaşanan hukuki gelişmelerin esas alınmasını talep ediyorum” diye konuştu.

ÜRKÜT: RTÜK ÜYESİYİM, KAÇMA ŞÜPHEM YOK

HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, “Tutuk devamı kararınız da ileri sürülen gerekçeler doğru değildir. Mesela kaçma şüphesi el insaf heyetiniz buna inanıyor mu? Yoksa hazır olarak mı karar veriyor. Eş genel başkanlarımız tutuklandığında buradaydım. Bir yere kaçmadım. RTÜK üyesiyim. Kaçma şüphesi gerçek dışıdır” dedi.

YAĞCI: ÜLKEYİ TERK ETME DÜŞÜNCEM YOK

Savunmasını ayrıntılı bir şekilde verdiğini ifade eden tutuklu siyasetçilerden Ayşe Yağcı, dosyasında Kobanê olaylarında tek somut bir kanıt bulunmadığını kaydetti. Yağcı, “Bir gizli tanık var bir de 25 saniyelik bir görüntü var. Tanığın söylemleri hiçbiri doğru değildir. Dördüncü keredir aynı dosyadan yargılanıyorum. Cezamı bitirmişim, adli sicil kaydım silinmiş ama 18 yıl aradan sonra dosyayı önüme koyuyorsunuz. Bu niyete dayalı bir durumdur, hukukla alakası yoktur. Kaçma şüphesi ifadesinin kaldırılmasını talep ediyorum. Kaçsaydım, kaçardım. Bu ülkede yaşıyorum, ülkeyi terk etme düşüncem yok” ifadelerinde bulundu.   

ODUNCU: LEGAL BİR PARTİDE SİYASET YAPMAK SUÇ MU?

Daha önce savunmasını verdiğini belirten tutuklu siyasetçilerden Pervin Oduncu da, “Biz legal demokratik bir siyasette MYK üyeliği yapmışız. Bunun dışında bir suçumuz yok. Legal, demokratik siyaset bir partinin toplantısına katılmak suç mudur? AKP, CHP, MHP bunlar MYK toplantısı almıyorlar mı? Onların nasıl oluyor. Ama başından beri bu davanın siyasi bir dava olduğunu söylüyoruz. HDP’nin bu ülkenin temel partisi olduğu konusunda temel ortaklık sağlanmıştır.  Bir yıldır içerdeyiz, hiçbir delil olmadan, bireysel bir suç olmadan toplu bir ihlal ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

TUNCEL: BEKLENTİM YOK HEYETİNİZİ REDDETTİM

DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, mahkeme heyetinden bir beklentisinin olmadığını ve reddettiğini belirterek,  “Tekçi, ırkçı, bir zihniyete karşı kadın özgürlükçü, demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz. Bu suç mu? Beğenmiyorum bu anayasayı değiştirmek istiyorum” dedi.

“Gerçekten eğer yasalar uygulanırsa bizim burada olmamız, davanın olmaması lazım” diyen Tuncel beyanlarına şöyle devam etti: “Hukuki değil, siyasi davadır. Biz siyasi rehineleriz. Hukuki falan değil. Cumhur ittifakının direktifi doğrultusunda uygulama yaparsınız. Az önce AİHM kararını bilmiyorum dediniz. Görmüyorsunuz, duymuyorsunuz nasıl kararı uygulayacaksınız. Kürt siyasetçilerin, Kürtlerin dostlarının yargılanmasının olmaması gerekir. Düşünce ifade özgürlüğü AKP, MHP’ye yok. Kürtlere, HDP’ye gelince yok. Kürt sorunu bu salondadır. HDP’nin kapatma davası, HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, bir de Kürt sorunu var mı yok mu tartışması yapılıyor. Bu Kürt sorunu var mı yok mu tartışmasıyla aynıdır. AKP, Kürt sorununu mahkeme salonlarına taşıdı.”

Kürt halkının hak ve özgürlük sorunu ve kendi kaderini tayin etme sorunu olduğuna dikkati çeken Tuncel, şöyle devam etti: “Yasalar, TCK, CMK’si askıya alınmış. Dikkate alınırsa bizi tahliye etmek zorunda. 6-8 Ekim’de yaşanan yaşam hakkının elinden alındığı iktidar sorumlu tutulması gerekirken, muhalefet yargılanıyor. Kürtleri yurttaşlıktan çıkarmış oluyorsunuz. Diğer yurttaşlar için HDP’liler, Kürt siyasetçilere yok. Ben düşünce ifade ettiğimde TMK’de yargılanıyorum. Cumhur İttifakı anayasa tartışması yapıyor. Darbe anayasası diyor. Kürtleri yok sayıldı. AKP, Kürtler olmadan Cumhur ittifakıyla yeniden tekçi, milliyetçi, anayasa yağmaya çalışıyor. Sorunları çözemez. Yeni sorunlar ortaya çıkar. Genelleme içerisinde herkesin hak ve özgürlükler var. Her şey oluyoruz, Kürt olamıyoruz. Başbakan oluyorsun, milletvekili oluyorsun. Kürt olamıyorsun. Neden arkadaşlarımız buradalar. Somut bir delil var mı? Yasayı bile uygulamayan bir şeyden bahsediyoruz.

Siyasi iktidarın söylemine göre buradaki yargılama yapılıyor. Siyasi iktidar ne diyorsa biz ona göre yargılanıyoruz. Sizin mahkemenizden bir beklentim yok. Sizin heyetinizi reddettim. Dedim ki, bu süreçte Kürt siyasetçilerin yargılandığı dosyayı kabul etmemeniz gerekir. Dosyayı kabul ettiğiniz halde bir de bir siyasi partiye bizi sorgulatıyorsunuz. Meclisteydik, herkes tartışıyordu, yasalar çıkarıyorduk. Çözüm süreci gibi bir süreç yaşandı. Kobanê şimdi yaşanmadı.  2014 yılında yaşandı o dönemde de AKP’nin o dönem politikalarını eleştirdik. Türkiye çıkıp, ‘IŞİD’e karşı mücadele eden biziz’ dedi. Aslında gerçekler olmadığını biliyoruz. Karşı çıktığımız için şimdi intikamını alıyor. Bütün dünyanın lanet ettiği bir örgüte karşı ses çıkarmışız diye bizi yargılıyor. İddianamede IŞİD’e tek bir laf yok. Tek bir paragraf geçiyor. Eleştiren bir yaklaşım bile yok. Neyin ne olduğunu biliyoruz. Neden burada olduğumuzu da biliyoruz.  Kürtler olarak, yıllardır İstiklal Mahkemelerinde, Ağır Ceza Mahkemelerinde olmak zorunda kaldık. Hep onurlu halkımızı savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Bir halkın hakkını savunmak suç değildir. Asıl suç bir halkın hakkını vermemektedir. Yıllardır Ortadoğu'da bir halka hakkını vermediler. Bu sorun devam ettikçe biz de savunmaya devam edeceğiz."

"BAŞKA BİR DÜNYA, BAŞKA BİR TÜRKİYE İSTEMEK SUÇ MU?"

Kişisel olarak sizden talebim yok. Ama bir yıldır tutuklu olan arkadaşlarımız özgürlüğünden yoksun bıraktılar. Arkadaşlarımızın tahliyesini talep ediyorum. Sizin varsa adil bir yaklaşımınız ve iradeniz varsa arkadaşlarımızın derhal özgürlüğünü sağlayın. Diğeri de Kürt meselesini biz burada konuşarak çözemeyiz. Bu sorun Meclis’te konuşulmaya başlandı. Şimdi bu konu tartışılmaya başlandı. Gelip bu salona baksınlar var mı yok mu? AİHM kararına rağmen buradayız. AİHM kararı olmasa da biz suçlu muyuz? Hayır, arkadaşım değiliz. Biz haklıyız, biz Türkiye’deki mevcut yönetimi beğenmiyoruz, beğenmeyeceğiz. Tekçi, ırkçı, bir zihniyete karşı kadın özgürlükçü, demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz. Bu suç mu? Beğenmiyorum bu anayasayı. Değiştirmek istiyorum. Bunun için siyasete girdim. Bu ülkede kadınların katledilmesini, çocukların istismar edilmesini istemiyorum. Bu ülkede halkların kendi kaderini tayin etmesini istiyorum. Eğer bunlar suçsa bu suça devam edeceğim. Bu durum mahkemeler aracılığıyla bizi yurttaşlıktan çıkarmaya çalışıyorlar. Her yerde kendimizi savunuruz, başımız dik. Eksiklerimiz varsa özeleştirimizi veriyoruz. Biz halktan geliyoruz. Başka bir dünya, Türkiye istiyoruz. Suç mu? Bizi nasıl düşüncelerimizden yargılarsınız. Böyle bir yargılama olabilir mi? Gelinen süreçte bizim omuzlarımıza yükleniyor. Bu ülkede yaşanan çatışmanın savaşın sorumlusu bu siyasi iktidardır.”

Tutuklu siyasetçi Sibel Akdeniz ise heyet hakkında reddi hakim talebinde bulunduklarını hatırlatarak, “Mahkeme başkanın tutumu ile ilgili eleştirilerimiz vardı. Bugün Kürtlerin varlığı ve yokluğu tartışılıyor. Bu şartlar altında nasıl savunma verebiliriz. Savunmamı sonra vereceğim” dedi.   

Kocaeli’nde bulunan tutuklu siyasetçilerden Yüksekdağ, Kışanak ve Akkaya ise herhangi bir savunma vermeyeceklerini belirtti. 

TUTUKLULUKLARA DEVAM KARARI

Mahkeme verilen aranın ardından ara kararlarını açıkladı. Geçici mahkeme başkanı, tüm mazeretlerin kabulüne, Emine Beyza Üstün ve Zeki Çelik’in veraset taleplerinin kabulüne, Zelik Çelik ve Gülfer Akkaya’nın adli kontrol talebinin kaldırılması talebinin reddine, Dışişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak, 2171 ve 2178 Birleşmiş Milletler kararlarının cevabının istenmesine, Ayşe Yağcı için Cihan Erdal’ın MYK’de olup olmadığına ilişkin Ankara Emniyet Müdürlüğünden HTS kaydının istenmesine, Emniyet Genel Müdürlüğünden 6-8 Ekim’de yaşamını yitirenlerin listesinin istenmesine karar verdi. Mahkeme heyeti, tutuklu 20 siyasetçinin suç vasfında değişim olmadığı ve mevcut durumun devam ettiğini gerekçe göstererek, tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmayı 18 Ekim tarihine erteledi. Dava duruşması iki hafta şeklinde devam edecek. (Ankara/MA)

ÖNCEKİ HABER

Manavgat'ta çıkan orman yangını kontrol altına alındı

SONRAKİ HABER

Gözaltında cinsel saldırıyla öldürülen A.K. hakkında 29 yıl sonra hak ihlali kararı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa