Çevreye ve doğaya yönelik ağır zararlar ekokırım suçu sayılacak
Avukat Özlem Altıparmak, Türkiye’de ekokırım kavramına denk gelen çevre sorununa yol açan faaliyetlere yönelik sorularımızı yanıtladı.
Özlem Altıparmak | Fotoğraf: Kişisel arşiv
Özer AKDEMİR
İzmir
Tüm dünyanın iklim krizinin etkilerini her geçen gün artarak hissettiği günümüzde iklim krizini tetikleyen çevresel faktörlerin hukuki sonuçlarına dair önemli bir çalışma Türkçe'ye çevrildi. Son yıllarda sıkça duyduğumuz “ekokırım” kavramı Pasifik ada ülkeleri tarafından Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) 2019 yılında gerçekleştirdiği Taraf Devletler Kurulunda tartışıldı. Haziran 2021’de Stop Ecocide Foundation’ın (Ekokırımı Durdurun Vakfı) girişimiyle uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından ekokırım suçunun tanımı ile ilgili hazırlanan metinde ekokırım suçu şu şekilde tanımlandı; “Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasa dışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur.”
Çevre Hukukçuları Ağından beş hukukçu Stop Ecocide Foundation tarafından hazırlanan metni Türkçe'ye çevirdi. Çeviriyi gerçekleştiren hukukçulardan Av. Özlem Altıparmak, Türkiye’de ekokırım kavramına denk gelen çevre sorununa yol açan faaliyetlere yönelik sorularımızı yanıtladı.
MÜSİLAJ EKOKIRIM MIDIR?
Türkiye’de ekokırım olarak tanımlanabilecek enerji-maden-inşaat vs. faaliyetleri olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunlara örnek verebilir misiniz?
Türkiye’de çevre ve doğaya verilen zarar ve bunun cezasızlık boyutunu hepimiz biliyor ve deneyimliyoruz. Tek tek maden, inşaat veya faaliyet bazında söylemek mümkün olmaz çünkü suçun ağırlığı, geniş çapta olup olmadığı gibi detayları her olay için ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Ancak örneğin Marmara Denizi’nde müsilaj ile birlikte yaşanan durum bir ekokırım mıdır, diye tartışılabilir. Derin deşarj, atık su, kimyasal ve plastik kirlenmesi, kentsel mekan yaratımı, deniz kum ekosisteminin tahribi gibi adeta kol kola girmiş nedenlere bağlı olarak gelişen büyük ölçekli ve uzun zamana yayılmış bir çevresel tahribat var. Bilinmesine, bilim insanları tarafından uyarılmasına rağmen önlem alınmayarak, umursamadan ve keyfi olarak zarar verildiğini görüyoruz. Yaşanan tahribat çok ağır ve geri dönülemez sonuçlara sebep oluyor. Müsilajın Marmara’yı aşıp Ege Denizi’ne ve hatta sınırları aşıp Yunanistan adalarına kadar ulaşmış olması bu zararın geniş çaplı olduğunu bize gösteriyor. Uzmanların önerdiği tanım ve açıklamalara bakarak her olay için bu kıstaslar karşılanıyor mu diye bakıp sonuca varmak mümkün olabilir.
‘EKOKIRIM HENÜZ UCM’DE BİR SUÇ OLARAK KABUL EDİLMEDİ’
UCM’ye taraf olmasa da Türkiye ile ilgili böylesi bir suçlama yapılıp dava açılabilir mi? Kimler (kurum ya da kişi) nereye başvurabiliyor?
Henüz bu suç UCM’de kabul edilmiş değil. Sadece tanımı konusunda bağımsız uzman görüşü sunuldu. Ayrıca belirtmek isterim ki UCM’de devletler değil kişiler yargılanır. Kişi ve yer bakımından da mahkemenin yargı yetkisi sınırlıdır. Kural olarak UCM’ye taraf ülke toprağında veya UCM’ye taraf ülke vatandaşları tarafından işlenen suçlar UCM’de yargılanabilir. Ekokırım suçunun veya suç neticesinde ortaya çıkan zararın UCM’ye taraf bir ülkenin egemenlik alanında gerçekleşmesi halinde elbette yargılama yetkisi devreye girebilir. UCM’ye suçun mağduru olan herkes başvuruda bulunabiliyor. Ancak şu aşamada ekokırım UCM’de bir suç olarak kabul edilmediği için ekokırım suçuyla ilgili başvuru yapmak bir anlam ifade etmeyecektir.
‘EKO KIRIMIN İÇ HUKUKTA DA BİR SUÇ OLARAK TANINMASI İÇİN ÇABA HARCANMALI’
Türkiye’de AİHM kararlarının uygulanmadığı bir hukuk sistemi varken UCM kararlarına uyması beklenebilir mi?
AİHM’den farklı olarak UCM bir ceza mahkemesidir ve bireyleri yargılar. Ekokırım suçu henüz kabul edilmemesine rağmen ekokırım konusundaki tartışma ve önerinin akabinde Şili, Belçika gibi devletlerde bunun iç hukuklarında suç haline getirilmesi konusunda çeşitli girişimler oldu. Ekokırımın her ülkenin kendi iç hukukunda bir suç olarak tanınması için çaba harcamanın önemli olduğunu düşünüyorum. İklim krizinin etkilerini gittikçe artan şekilde yaşıyoruz. Çevre ve doğa koruma alanında çalışan kişi ve kurumların da ekokırımın iç hukukta suç olarak düzenlenmesi konusunda benzer bir çaba içine girmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.
‘DÜNYADA HİÇBİR DEVLET SOYKIRIMLA ANILMAK İSTEMEZ, EKOKIRIM DA BÖYLE OLACAK!’
Yapılan yargılamalarda herhangi bir ülkenin ekokırım suçu işlediği sonucu çıkarsa ne gibi yaptırımlar olabilir, ya da bir yaptırımı var mı bu durumun?
Türkiye kendi ceza kanununda bu suçu tanımlarsa bu suçun faillerine yönelik cezai bir müeyyide elbette koyacaktır. Ekokırım suçu henüz tartışma halinde bir suç. Roma statüsüne dahil edilirse, statü kapsamındaki benzer suçlar için öngörülen cezalar dikkate alınarak belirleme yapılacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak, ekokırım davaları ve sonuçları ile ilgili süreçlerin iklim krizine karşı verilen mücadelelere ne gibi bir etkisi olabilir?
Ekokırımın bir suç olarak uluslararası alanda tartışılıyor olması çok önemli. Eğer kabul edilirse çevreye ve doğaya verilen zarar, yeni ve çok vahim bir suç tipi olarak tanınmış olacak. Bunu şöyle açıklayabiliriz. İnsan öldürmek suç, birden fazla insan öldürmek daha ağır bir suç ama soykırım diye ayrı bir suç da var. UCM soykırım suçunu yargılamaya yetkili ve bizim ceza kanunumuzda da bu bir suç olarak düzenlendi. Dünyada hiçbir devlet “soykırım” ile yan yana anılmak istemiyor. Çünkü bu ağır ve utanç verici bir suç herkes için. Ekokırım da böyle olacak. Bu konuda dava açılması, soruşturma yapılması ve sadece suç haline getirilmesi konusunda yürütülen tartışmalar bile bu nedenle çok önemli.