25 Eylül 2021 00:30

Sinan Araman ve Hasan Ateş: 1416 İhtilali toplumsal hafızada yerini almalı

Sinan Araman ve Hasan Ateş ile 1416 İhtilali’ni, Şeyh Bedreddin’i ve Börklüce Mustafa’yı konuştuk.

Sinan Araman solda ve Hasan Ateş | Fotoğraflar: Kişisel arşiv | Kolaj: Evrensel

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Editörlüğünü Sinan Araman, Hasan Ateş ve Erdem Çevik’in yaptığı ve Kor Kitap tarafından yayımlanan “Bedreddin ve Börklüce-Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İhtilali” kitabı okurla buluştu. Faik Bulut, Sibel Özbudun, Konstantin A. Jukov, Sinan Araman, Erdoğan Aydın, Saygın Salgırlı, Erdem Çevik, Hasan Ateş, Aydın Çubukçu ve Mehmet Işıktaş makaleleriyle kitaba katkı sundu.

Sinan Araman ve Hasan Ateş’le 1416 İhtilali’ni, Şeyh Bedreddin’i ve Börklüce Mustafa’yı konuştuk. Editörler “Bu toprakların öznelinde Babailer, Bedreddin, Kalenderiler, Celaliler vb. toplumsal hareketler ezilenlerin tarihi ve sınıf mücadelesi açısından çok önemlidir. Dünden bugüne önemli bir miras olarak toplumsal hafızada yerini almalıdır” diyor.

Sizi bu çalışmaya iten nedenler nelerdi? Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Derleme hakkında bilgi verir misiniz?
1416 yeterince işlenmemiş ve hâlâ aydınlatılması gereken boşluklarla doluydu.  Naçizane bu boşluğu doldurmak amacıyla toplumsal sorunlara kafa yoran üç arkadaş olarak 2016 Karaburun Bilim Kongresine bildiriler sunarak yola koyulduk. Sonrasında bu konuda yazılmış önemli makaleleri güncel araştırmalarla birleştirmek ve de bunları tarihsel/sınıfsal bir perspektiften sunabileceğimiz bir eser oluşturmaya karar verdik. Tabii ki bu bir son nokta değil aksine yeni çalışmalara temel oluşturması düşüncesiyle böylesi bir çalışmayı derledik.

Kitabın ismi “Bedreddin ve Börklüce - Osmanlı’da Sınıf Mücadeleleri ve 1416 İhtilali”… “İsyan” yerine “ihtilal” demeyi neden tercih ettiniz
Editörler olarak özellikle isyan mı, ihtilal mi desek diye çokça düşündük. Ortada 1416’dan yıllar önce Karaburun başta olmak üzere İzmir, Aydın, Manisa gibi Batı Anadolu’da toprağın, malın, mülkün ortaklaştırılarak ‘komün bir yaşam tarzının’ hayata geçirildiği ve gittikçe yaygınlaşan toplumsal bir dönüşüm söz konusuydu. Hareket; egemenlerin Ortodoks İslam’ına karşı Batıni, sufi İslam yorumlarını benimseyen Türkmen köylü ve göçerler, aynı şekilde heterodoks Hristiyan ve Yahudi inançlarına sahip yerleşik köylüler arasında gittikçe taraftar buluyor ve yaygınlaşıyordu.  Şeyh Bedreddin Hareketi nezdinde köylüyü sömüren merkezi nitelikteki bir feodal devlet örgütlenmesine karşı, bütün inançlardan hakların eşitlik temelinde bir arada yaşayabildiği başka bir toplumsal yaşam örgütlenmiş ve bu örgütlenme büyük bir özveri ile savunulmuştu. Bir bakıma egemen sınıflara ve onun temsilciliğine soyunan Osmanlı’ya karşı ortada bir ihtilal vardı. O yüzden hem isyan hem ayaklanma hem de dönemin koşulları içinde önemli ölçülerde pratiğe geçirilen sömürünün olmadığı başka bir yaşam tarzı söz konusu olduğu için 1416 İhtilali demeyi tercih ettik.

Şeyh Bedreddin’in fikirsel altyapısını oluşturan kaynakları nasıl açıklarsınız?
Şeyh Bedreddin 1402 Ankara savaşında Timur’a yenilen Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasında taht kavgasının sürdüğü Fetret devri olarak anılan dönemde Edirne’yi yönetimi altına alan Musa Çelebi’nin kazaskerliğini yapan en üst düzeylerden bir devlet yöneticisidir. Soylu ailenin çocuğu olarak Edirne, Bursa, Konya, Şam, Kudüs, Tebriz gibi dönemin en önemli İslam medreselerinde eğitim görmüştür. Ayaklanma öncesi dönemde yazdığı eserler ölümünden sonra bile İslam fıkhının en önemli eserleri olarak okutulmuştur. Bedreddin İslamın Sünni Ortodoks yorumunu, Bursa’da İbni Arabi’nin öğrencisinden aldığı dersler ve Kahire’de dönemin en önemli İslam sufisti ve Memlüklü Devletinin Kazaskeri Hüseyin Ahlati’den aldığı derslerin etkisiyle bırakmıştır. Ahlati onu halifesi ilan etmesine karşın, şeyhinin ölümünden sonra Şam üzerinden Anadolu’ya dönerek ortakçılık ve bütün halkların kardeşliği, inançların eşitliği temelinde kendi öğretisini yaymaya başlamıştır. Moğol yağması, şehzadeler arasında süren taht kavgası/iç savaş, sefalet ve yoğun sömürü ortamı ile özetlenen Osmanlı’nın toplumsal koşulları karşısında dönemin en önemli alimi olan Bedreddin, bilgi birikimini, ilmini ve vicdanını  yoksul ve emekçi sınıflardan yana tavır alma yönünde kullanmıştır. İnsanları yaratılıştan eşit haklara sahip görmesi Bedreddin’in toplumsal/siyasal fikirlerine temel oluştururken, İbni Arabi ve Hüseyin Ahlati’nin din öğretileri Bedreddin’in Varidat’ta Vahdet-i Mevcud olarak geliştirdiği felsefeye temel olmuştur...

“1416 İhtilali”nde Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in önemi nedir?
Börklüce Mustafa’dan başlarsam; Börklüce sömürülen ve ezilen halkın, toplulukların tarihsel önderi. Börklüce şahsında yoksul köylülük, balıkçılar, göçerler, Müslüman ve gayrimüslüm ahali ile muhtemelen köleler egemenlerine, efendilerine isyan ediyor. Aynı şey Torlak Kemal için de geçerli. Torlaklar yoksul göçerler. “Bir lokma, bir hırka” şiarıyla yaşayan derviş insanlardır. Sosyal, siyasal sistemin mal, mülk, statü ve sembollerine karşıdırlar. Egemen iktidara ve ilişkilerine karşı oluşları onları hareketle yan yana getirmiştir.

Klasik ve çağdaş Osmanlı tarihçiliğine “1416 İhtilali” ve Şeyh Bedreddin nasıl yansımıştır?
Bedreddin’e dair en önemli metin torunu Hafız Halil tarafından yazılan Menakıbname’dir. Bu metin Bedreddin’in masumluğunu, Osmanlı Sarayına karşı kanıtlamaya çalışan bir eserdir. Osmanlı tarihçiliğinin ortak vurgusu Bedreddin’in kendisini nebi, sultan, saltanat iddiası ile ayaklandığıdır. Bedreddin’e dair Osmanlı tarihçiliğinin özel bir öfkesi olduğu kesin. Bunun da iki nedeni var. Birincisi Fıkıh alimi olarak isyanın kabul edilemez olması. İkincisi Selçuklu soyundan ve Osmanlı gazisinin oğlu olarak egemen sınıftan gelip oynadığı rol. Yani ‘sınıfına ihaneti’. Bu iki neden kabul edilemez gerekçeler Osmanlı uleması ve vakanüvisi için.

Çağdaş tarihçilik de isyanın siyasal, sosyal ve ekonomik süreçlerine vurgu, anlama süreci var. Fakat bütünsel olarak Osmanlı toplumsal sınıfsal ilişkilerinin analizi, eleştirisi maalesef yok. Böyle olduğu için de isyan bir arızi durum olarak analizle sınırlı kalıyor. Oysa sorun Osmanlı mülkiyet ilişkilerinde, işleyişinde saklı. Bu da Marksist bütünsel bir Osmanlı tarihi analizi yapmamızı gerektiren yeni metin ihtiyacını da dile getiriyor.

Kapitalist bir sistemin egemen olduğu bir dönemde Şeyh Bedreddin Hareketini nasıl okumak gerekir… Bu direniş bugüne dair neler söylüyor? Şeyh Bedreddin’in düşünsel ve eylemsel mirasını nasıl yorumlarsınız?
Her renkten, her dinden, her ulustan ezilen ve sömürülen hakların sınıfsal ayrışmaya ve emek sömürüsüne dayalı köleci, feodal ve kapitalist üretim tarzlarına karşı eşitlik, özgürlük ve adalet talebi uygarlık tarihinin her aşamasında var olmuş ve güncelliğini korumuştur. Bu talepler Fransız ve Sovyet devrimlerinde olduğu gibi isyan, ayaklanma ve devrimlerin bayrağına dönüşmüştür. Kapitalist üretim tarzı altında insanlığın ekolojik ve toplumsal yıkımlar; ekonomik, sosyal, siyasal krizler; barbarlık ve sömürü ile karşı karşıya olduğu için bu talepler önemini korumaktadır. Bu toprakların öznelinde Babailer, Bedreddin, Kalenderiler, Celaliler vb. toplumsal hareketler ezilenlerin tarihi ve sınıf mücadelesi açısından çok önemlidir. Dünden bugüne önemli bir miras olarak toplumsal hafızada yerini almalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Fabrikalarda ek zam talebi büyüyor

SONRAKİ HABER

Trans kadınlara saldırı (Esat-Eryaman) davası yine ertelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa