Büyük Menderes’teki kuraklığın nedenleri
Günümüzde B. Menderes üzerindeki su krizine yol açan temel faktör, su yolunda bir havza planına bağlı kalmaksızın, bölgesel-yerel idarelerin inisiyatifiyle yapılan su tutma yöntemleridir.
Işıklı Gölü’nün 2014 yılındaki su seviyesinde balık tutmak göl balıkçıları için suda bale yapmak gibiydi. | Fotoğraf: Yaşar Tok ve Dr. Öğretim Üyesi Gürçay Kıvanç Akyıldız
Yaşar TOK
Gazeteci-Yazar
Kimi zaman ekolojik kriz, bazen çevre krizi, genellikle iklim krizi olarak adlandırılan ve onlarca yıldan beri geliyorum diyen ‘doğal’ felaketler zinciri, geçtiğimiz olağan dışı sıcak yaz günlerinin alametifarikası oldu. Doğal sözcüğünü tek tırnak içine alıyorum, yaşanan felaketlerin doğallığı epey kuşku götürür. Hatta ‘felaket’ sözcüğü de bu anlamda tek tırnak içinde ifade edilmeyi hak ediyor. Felaket mi; yoksa yerine göre doğa, yerine göre doğal yaşam, yerine göre beşeriyetin küresel katliamı mı?
Modern yaşamın orta yerinde herhangi bir olgunun etken parametreleri üzerine kesinlik arz eden iddialar ileri sürmek hayli cesaret istiyor. Aynısı B. Menderes için de geçerli. Nehrin izlediği yol boyunca her merhaledeki etkenler birbirinden ayrılıyor, kurutucu ve kirletici unsurlar bölgesel yaşam ve üretim formalarına uygun olarak değişkenlik gösteriyor. Sözünü ettiğimiz değişkenler, özellikle B. Menderes söz konusu olduğunda daha fazla geçerli.
Buna karşın nehrin baştan sona geçtiği coğrafyalar üzerinde kirlenmesine yol açan parametreleri sınıflayarak belirlemek mümkün. Bu sınıflamanın başlıcaları; Endüstriyel atıklar, tarım kimyasalları, kentsel yerleşim atık suları ve doğal faktörlerin yol açtığı kirlenme olarak dört başlık altında özetlenebilir. Bu başlıkların her birinin alt başlıklar içerdiği unutulmamalı. Endüstriyel atık dediğimiz zaman bu sadece tek bir bölgenin değil, farklı bölgelerde sürdürülen sanayi faaliyetlerinin atık su değişkenleri olabilir. Veya doğal faktörler, bölgenin jeolojik yapısına, iklimine ve bitki örtüsüne göre farklılık içerebilir. Bu belirlemeyi yaptıktan sonra, B. Menderes Nehri için kuraklık ve kirlilik parametrelerini ve kaynaklarını nasıl saptayabiliriz, bakalım.
1-BARAJLAR
Günümüzde B. Menderes üzerindeki su krizine yol açan temel faktör, su yolunda bir havza planına bağlı kalmaksızın, bölgesel-yerel idarelerin inisiyatifiyle yapılan su tutma yöntemleridir. Bunların başında son yirmi-otuz yılda ‘keşfedilen’ göletler gelirken, diğer unsur 1960’lı yıllarla birlikte devasa ölçeklerde inşa edilen barajlardır. Kimisi su yolu üzerinde olması hesabıyla çok fazla eleştiri hak etmese de, artık günümüzdeki iklimsel değişimin yarattığı susuzluk kaosunda, büyük baraj inşa etmenin uzun vadeli sakıncalar içerdiğini kabul etmek abartı sayılmamalıdır.
Barajlar demişken devam edelim, B. Menderes Havzası üzerindeki baraj sayısı az değil. Kısaca HES adıyla bildiğimiz hidroelektrik santrali sınıfından gölet irisi barajlar dışında, Dandalaz Çayı üzerindeki Karacasu Barajı, Akçay üzerinde Bozdoğan’da kurulu Kemer Barajı ve Çine Çayı üzerindeki Adnan Menderes Barajı, saymaya değer büyüklükte elektrik üretimi ve sulama amaçlı diğer barajlar. Bir de bunlara eklenebilecek, sadece yukarı havza ovalarının sulamasına hizmet eden Çivril Işıklı Gölü var.
Işıklı Gölü sulama amaçlı, nehir üzerindeki en eski göl. Aslında doğal oluşum. Dinar kaynaklarıyla birlikte Akdağ’dan kaynaklanan Gökgöl en önemli rezervleri. Bir de Kufi Çayı var ki, artık yaz aylarında tamamen kuruyan çay, kış aylarında yağmur ve kar sularını göle taşıyor. 1950’li yıllarda DSİ taşkınları önlemek amaçlı setlerle Işıklı Gölü’nü yapay baraja dönüştürmüş. Çivril ve Baklan Ovalarının sulamasını yapıyor. Son yıllarda su miktarı ihtiyacı karşılamıyor. Bunda vahşi sulamanın payı çok fazla! 2021 yılında henüz yaz başında yaptığımız gezimizde suların metrelerce çekildiğini saptamıştık. Şimdiki durumu tasavvur dahi edemiyorum.
Adıgüzel Barajı
Barajlara gelince; en hacimlisi Adıgüzel Barajı. Rezervuar yüzeyi 2.597 ha, maksimum hacmi 1076.100 hektometreküp (HM3). Ama ne yazık ki son on yıldan beri hiçbir zaman bu doluluk oranına ulaşmadı. Bu yazıyı kaleme aldığımız 16 Eylül tarihinde EPİAŞ-EXIST Şeffaflık Platformu Barajlar aktif doluluk oranları listesine dahi girmiyordu. Zaten 25 Haziran tarihli verilerde de doluluk oranına yer verilmemişti. Bu şu demek oluyor, Adıgüzel Barajında bu yaz neredeyse hiç su olmadı, şu anda da hiç su yok! Baraj suyundaki organizmaların durumundan geçtim, elektrik üretim basıncından da! İklimsel etkileri ile flora ve faunaya etki derecesini ölçmenin de anlamı yok. Henüz yaz başı sayılacak bir tarihte, 2 Haziran’da yaptığımız gezide aldığımız fotoğraf, alg patlamasına uğramış barajdaki suyun durumunun vahametini gözler önüne yeterince seriyordu.
Cindere Barajı
Cindere ise Adıgüzel Barajının işlevini yerine getirerek Buldan, Pamukkale ve Sarayköy Ovalarının sulama sistemini oluşturan çok önemli bir noktada yer alıyor. Giderek derinleşen, iki yanı dik açıyla yükselen dar bir vadide kurulu. Çevresinde tarım arazisi yok denecek kadar az. Cindere Barajında 25 Haziran tarihinde su baraj kapakları seviyesindeydi ve yüzde 95.2 oranıyla neredeyse tam doluluk arz ediyordu. Son EXIST verilerine göre oradaki su seviyesi de 16 Eylül itibariyle yüzde 28.3 aktif doluluk oranına düşmüş durumda. Barajın sulama alanını Denizli Pamukkale ve Sarayköy Ovası’yla sınırlarsak, mevsimin sonbahara evrilmesiyle, durum sulamadan yararlanan tarım kesimi için bir ölçüde kurtarılabilir görünüyor.
Karacasu, Kemer, A. Menderes Barajları
Bu durumun nehir ve besleyici su yolları üzerindeki diğer barajlarda, tıpkı Adıgüzel gibi vahim seyrettiğini belirtelim. 25 Haziran/16 Eylül kıyaslaması için verilere baktığımızda, EPİAŞ Cindere Barajı dışında hiçbir baraja yer vermiyor. Anlaşılan oralarda da su seviyesi sıfır noktasına (baraj su bırakma kapaklarının altına) inmiş durumda.
Kendi gözlemimize gelince, 3 Haziran tarihinde yaptığımız aşağı havza gezisinde Dandalaz ve Akçay yataklarına Karacasu ve Kemer Barajlarından can suyu salındığını görmüştük. Ölçümlerde suyun doğala yakın temiz olduğunu belirlemiştik. Ancak Çine Çayı’ndaki durum vahimdi. Muhtemelen Adnan Menderes Barajı’ndan su salınmadığı için o günlerde nehir yatağında can suyu bile yoktu.
2-SU KAYNAKLARI GÖLETLER VE HES’LER
HES’ler
Adıgüzel Barajının hemen devamında inşa edilen ve Adıgüzel-2 adıyla bilinen baraj aslında bildiğimiz HES. İki büyük baraj arasında, dik eğimli ve tarıma elverişsiz, iki yanı ormanlık coğrafi alana inşa edildi. Aşağısındaki Cindere Barajının üstünde ve bitişiğinde kurulu. Sadece elektrik üretmek amaçlı![1] Tarımsal sulama işlevi yok. Topoğrafyanın engebeli oluşu kolayca ulaşımı engellediğinden, beşeri açıdan yararından da söz edilemez.
Bunun dışında Bekilli ilçesi önlerindeki uzun kanyon boyunca en az 3 HES bulunduğunu not etmiş olalım. Söz konusu güzergahın ölçüsünü de verelim, yaklaşık 10 km. İlk HES 20 yıldan beri LİMAK tarafından işletilen santral. Geçen yılbaşında EÜAŞ tarafından işletme süresi dolduğu için geri devralınmıştı. Yakın zamanda çıkan haberlerde, santralin işletme modeliyle yeniden ihaleye çıkarılacağı bilgisi verildi. Bu ihale işlemine talipli çıkar mı bilinmez. Çünkü santrale su sağlayan kaynak, 25 km gerisindeki Çal Kısık Kanyonu çıkışındaki sulama kolektörü. Sulama kanalıyla taşınıyor. Suyun tarım sulamasına bile yetmediği düşünülürse, kolektörün az miktardaki suyunun 20 yıldır faal olan bir santrali işletmeye nasıl yeteceğini en azından merak ediyor insan.
Aynı bölgede yer alan diğer santraller ise yaklaşık 3-4 km arayla inşa edildi. Hatta birsinin suyu nehir yatağından alıp tünellerle aktardığı bilgisini ekleyelim ve şu bilgiyi de ihmal etmeyelim, Bekilli içme suyu kaynağı olan ve kanyonların bittiği noktada yer alan iki HES arasındaki Karapınar suyunun da HES için kullanıldığını belirtmek şaşırtıcı olmamalı.
Bunlar yukarı havzada, nehrin akış istikametine doğru zemin meylinin arttığı bölgedeki HES’ler. Aşağı havzadakileri tespit etmek o kadar zor ki! DSİ verilerine göre sadece Denizli ve Aydın coğrafyalarındaki barajların sayısı 29. Bunların içinde gölet irisi barajlar da mevcut. Göletlerin sayısı ise 19. işletmede olanların listesi bu. Bir de inşa halinde olanlar var, şimdilik 22 tane. Bunların çoğu sulama amaçlı ancak içlerinde hatırı sayılır ölçüde HES mevcut.
Göletler
Gölet meselesine değinmişken, belki de son 20-30 yılın en önemli tahribatına yol açan uygulama, her dere başına, her kaynak üzerine bir gölet kondurmak hevesi. Daha önce yazdık, yeniden vurgulamakta yarar var; B. Menderes’in en önemli besleyici kaynaklarından sayılan Kufi Çayı’nın kuruması ve adeta tarih sahnesinden çekilmesi, ölçüsüz endüstriyel-kentsel kirliliğin yanı sıra DSİ’nin gölet politikalarının sonucudur. Hadi biraz uzatalım, 1960’larda başlayan planlı ekonomi dönemleriyle birlikte su yönetim sisteminin başındaki DSİ’nin başlattığı politikalar, günümüzde yaşanan yerel kuraklıkların asıl müsebbibidir. ‘Barajlar Kralı’ bir başbakan tarafından parça parça neredeyse 30 yıl yönetilen bir ülkedeyiz. İşte o dönem toplumun siyasi tercihlerine etki etmek amaçlı başlatılan bu bir tür ‘Her yere gösterişli büyüklükte, devasa barajlar kurma’ anlayışı, gerçek sonuçlarını şimdi şimdi net biçimde vermeye başladı. Doğanın kendi sirkülasyonuna ve akış mecralarına yapılan müdahalelerin nelere mal olduğunu ancak görebiliyoruz. Bu konuda en tipik ve yakın örneğimiz, Kufi Çayı’nın kurumasına yol açan göletler. Kufi, Sandıklı’nın sırtını yasladığı dağlardan ve önündeki Akdağ derelerinden gelen tüm kaynakların tek bir yatakta birleşmesiyle B. Menderes’e ulaşıyordu. Ne ki, 2 binli yıllar boyunca söz konusu derelerin tümü üzerine göletler yapıldı. Benim saptayabildiğim, Akdağ kaynakları üzerine yapılanlar hariç tam 12 tane. Hepsi de tarımsal sulama amaçlı. İnsan sormadan edemiyor, bu göletler yokken söz konusu tarım toprakları sulanmıyor muydu? Doğa kendi döngüsünü nasıl sağlıyordu peki? Yanıtın açıklayıcı olacağından kuşkuluyum.
[1] Burada barajların elektrik üretme kapasite ve hacimlerine yer vermiyoruz, sorunumuz verimlilik değil, konumuzu ilgilendirmiyor. Konuya ilgi gösterenler için “EPİAŞ-EXIST Şeffaflık Platformu Barajlar” resmi internet sayfasını referans verebiliriz.