28 Eylül 2021 15:00

Erdoğan-Putin zirvesi | Kırk katır mı kırk satır mı tehdidi arasında bir zirve!

Erdoğan Putin görüşmesi öncesi İdlib’de tansiyon zirvede. Soçi’deki görüşmesinin ne anlama geldiğini Siyaset Bilimciler İlhan Uzgel ve Fatih Yaşlı anlattı.

Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Erdi TÜTMEZ
İstanbul

ABD’den Biden ile görüşemeden dönen Erdoğan Soçi’de Putin’le buluştu. İdlib’de ise tansiyon zirvede. Rusya, Türkiye’ye Esad’la masaya oturması ve İdlib’den cihatçı grupları çıkarması için baskı yapıyor.

BM Genel Kurulu toplantıları için gittiği New York’tan ABD Başkanı Joe Biden’la ikili bir görüşme gerçekleştiremeden dönen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le Soçi’de bir araya geldi.

Erdoğan New York dönüşü ABD’yle ilişkilerin iyi gitmediğini “Gidişat pek hayra alamet değil” sözleriyle ifade etmişken, Erdoğan’ın Putin’le Suriye konusunda uzlaşıp uzlaşamayacağı da İdlib’de yaşananlar dolayısıyla belirsiz. Rusya, Ankara’ya Esad’la masaya oturması ve İdlib’den cihatçı grupları çıkarması için baskı yapıyor. Bunun yanı sıra Suriye ve Rusya’nın son dönemde İdlib’deki operasyonlarını artırması bölgede tansiyonu iyice arttırdı. Bölgede 10 Eylül’de 4 Türkiye askeri yaşamını yitirirken Rusya hava güçlerinin eylül ayından bu yana bölgeye 200’den fazla saldırıda bulundu. İşte Erdoğan böyle bir dönemde Putin’le görüşecekken Erdoğan’ın ABD ziyaretinden sonra Soçi’deki görüşmesinin ne anlama geldiğini Siyaset Bilimciler İlhan Uzgel ve Fatih Yaşlı’yla konuştuk.

“İDLİB TOLERE EDİLEMEZ DURUMDA”

Erdoğan yönetiminin bir süredir ABD ve Rusya’yı dengelemeye çalıştığını söylüyor Uzgel ve Kırım açıklamasının ABD’ye yakınlaşmak için yapılmış bir jest olduğunu ifade ediyor: “Bunun da karşılığı olmayınca bu kez Erdoğan, ABD’ye yönelik eleştirilere geçti. Muhtemelen Putin Kırım rahatsızlığını dile getirir ve İdlib karşılığında Kırım’ı gündeme getirmemesini talep edebilir. Ama İdlib’de durum Rusya ve Suriye için tolere edilemez bir noktaya doğru gidiyor. Yani, Kırım tek başına İdlib’deki sorunun ertelenmesine yetmeyebilir.”

“RUSYA’YA DAHA YAKINLAŞMA İMKANI YOK”

Erdoğan ABD ziyareti sonrası “Şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Sayın Biden ile iyi başladık diyemem. Putin’den daha farklı yaklaşımlar bekliyorum” açıklamasını da şu şekilde yorumluyor Uzgel: “Erdoğan Putin’den çok ABD’ye mesaj vermeye çalıştı. Benim alternatifim var demek istiyor. Normalde, diplomasi tekniği açısından sakıncalı bir ifade. ABD’den istediğimizi alamadık derken, Rusya’ya ihtiyaç duyulduğu imasını içeriyor. Bu Rusya’nın elini güçlendiren bir durum. Rusya’dan silah alımını vs. de ima ediyor olabilir ama bunun çıkmaz bir sokak olduğu ve daha çok Türkiye’ye zarar verdiği ortada.” Rusya’nın her türlü anlaşmazlığı fırsata çevirmeye hazır olduğunu söylüyor Uzgel ve şu ifadeleri kullanıyor: “Ama AKP hükümetinin Rusya’ya daha fazla yakınlaşma imkanı şu anki ekonomik ve siyasal koşullarda yok. Yeni S-400 alımı ya da savaş uçağı alımı kolay değil, yeni sorunları beraberinde getirir. Doların yükselişinin yarattığı maliyetler önümüzdeki aydan itibaren daha doğrudan görülecek. Bu koşullar altında Türkiye’nin Rusya’ya daha fazla yanaşması ihtimali düşük. Yaptığı şey, ABD’ye seçeneği olduğunu göstermek ama bunun sınırları var ve o sınırlara ulaşıldı.”

“PUTİN DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE MASADA”

Fatih Yaşlı ise bir süredir Rusya’nın özellikle İdlib’in güneyini yeniden yoğun bir şekilde bombalamaya başlamış durumda olduğunu ve bu yoğunluğun yeni bir operasyonun habercisi olarak değerlendirildiğini söylüyor. Rus siyasetçilerin Türkiye’nin anlaşmada verilen sözleri yerine getirmediğini daha sık bir şekilde tekrarladığını ifade ediyor Yaşlı “Yapılacak operasyonda TSK destekli cihatçı güçlerin biraz daha kuzeye doğru sürülmesi, M-4 Karayolu’nun kontrol altına alınması ve Suriye’nin İdlib’deki hakimiyet alanını genişleterek özellikle Lazkiye’nin kuzeyinin ve Halep’in batısının daha da güvenlikli kılınması buradaki temel hedefler gibi görünüyor. İktidar izlediği yeni-Osmanlıcı dış politikadan ve Esad’ı devirme hedefinden her şeye rağmen vazgeçmemiş durumda ve bu operasyonu engellemeye, ötelemeye çalışıyor. Soçi’deki görüşmenin ana meselesinin de zaten bu olacağı anlaşılabiliyor.”

“Dışişlerinden yapılan Kırım’daki Duma seçim sonuçlarının tanınmadığı yönündeki açıklama da Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşmada Kırım’ın ilhakını tanımayacaklarını bir kez daha tekrarlaması da iktidarın Kırım meselesini ABD’yle yakınlaşmak ve diplomasi masasında Rusya’ya karşı kullanmak için işlevsel gördüğünü gösteriyor” diyor Yaşlı ve “Ancak BM toplantısı için gidilen ABD’de Biden yönetimi ile herhangi bir uzlaşı görüntüsünün çıkmaması Kırım kozunu büyük ölçüde boşa düşürmüş durumda. Zaten Erdoğan da bu yüzden ABD gezisi dönüşünde bir kez daha ‘dostum Putin’ demek zorunda kaldı. Yapılacak görüşmede ise Putin’in masaya Erdoğan’la kıyaslanmayacak kadar güçlü bir şekilde oturacağını söylemek mümkün” ifadelerini kullanıyor.      

“RUSYA TUTUMUNDA DEĞİŞİKLİĞE GİTMEYECEKTİR”

Erdoğan’ın ABD gezisi sonrası “Şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Sayın Biden ile iyi başladık diyemem. Putin’den daha farklı yaklaşımlar bekliyorum” açıklamasını da yorumluyor Yaşlı ve “Rusya, yeni ABD yönetimi ile uzlaşmayı başaramayan iktidarı daha çok kendi yörüngesine çekmek isteyecektir şüphesiz. Çünkü örneğin bir NATO üyesi ülkeye NATO konseptine aykırı bir şekilde S-400 satabilmiş olmak Rus dış politikası açısından hiç de küçümsenecek bir başarı değildir. Dolayısıyla bu ilişkilerin daha da derinleştirilmesi Rusya’nın temel hedeflerinden biri olarak karşımızda duruyor. Putin yönetimi Erdoğan’ın ABD ve Avrupa’yla ilişkilerindeki gerilim arttıkça ve iktidar Batı kulübünden dışlanmaya devam ettikçe yüzünü döneceği yerin Moskova olduğunu biliyor. Ama bildiği bir şey daha var, bunun bütünüyle bir çaresizlikten kaynaklandığı ve pragmatist nitelikli olduğu. Dolayısıyla Rusya, Erdoğan iktidarını güvenilir bir müttefik olmaktan ziyade, yönetilmesi gereken kırılgan ve gerilimli bir ilişkinin karşı tarafı olarak görüyor. Erdoğan’ın beklediği ‘farklı yaklaşımlar’ın bu nedenle sınırları var ve bu sınırların aşılamayacağı, Rusya’nın tutumunda köklü bir değişime gitmeyeceği çok açık. Belki İdlib operasyonu bir süre daha ertelenebilir ya da daha az kapsamlı bir operasyon yapılabilir, ikinci parti S-400 satışında bir anlaşmaya gidilebilir vs. ama daha ötesi pek mümkün görünmüyor. Hele Esad’a karşı birlikte hareket etme gibi çağrıların hiçbir karşılığı bulunmuyor” diyor.

“İKİ CAMİ ARASINDA Bİ’NAMAZ OLMAK!”

Türkiye’nin ABD ile Rusya arasında giden dış politikasını bağımlılık tartışmaları açısından yorumlayan Yaşlı şunları söylüyor: “İzlenen dış politikadan ‘dengecilik’ ya da ‘Neoabdülhamidçilik’ gibi kavramlarla bahsedilse de ben durumu en iyi ‘İki cami arasında bi’namaz olmak’ sözünün açıkladığını düşünüyorum. İktidar yeni-Osmanlıcı emperyal fantezilerinin her seferinde hakikatin duvarına çarptığını görmezden geliyor ve ‘şark kurnazlığı’ ile aynı anda hem ABD’yi hem Rusya’yı idare edebileceğini düşünmekten bir türlü vazgeçmiyor. Oysa karşısındaki emperyal güçler bunu çok net bir şekilde görüyor ve oyunu da buna göre kurguluyorlar. Bu nedenle de bugün tüm o ‘antiemperyalizm’ ya da ‘güçlü Türkiye’ iddialarına rağmen, yirmi yıl öncesine nazaran emperyalizme çok daha bağımlı, emperyalizmin müdahalelerine çok daha açık bir Türkiye ile karşı karşıyayız maalesef.”

ÖNCEKİ HABER

Ceren Özdemir'in katiline, polisleri yaralamasıyla ilgili 15 yıl 9 ay hapis cezası

SONRAKİ HABER

Polis yurt eyleminde gözaltına aldığı öğrencilere: "Hangi parti ve sendikaya üyesiniz?" diye sordu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa