Ahmet Boyacıoğlu: Antalya, Türkiye sinemasının belleği ve arşivi
Antalya Altın Portakal Film Festivali Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu ile Altın Portakal’ın önemini, Türkiye sinemasının bugününü konuştuk.
Ahmet Boyacıoğlu | Fotoğraf: AA
İsmail AFACAN
Altın Portakal, Türkiye’nin en köklü festivallerinden… 1964’ten beri ülke sinemasının nabzını tutan Altın Portakal sinemamıza can suyu ve moral olmaya devam ediyor. Pandemi günlerinde ve orman yangınlarının ertesinde Altın Portakal 58. kez sinemaseverlerle buluşuyor. “Gelecek umutla yeşerecek” diyerek…
Festival Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu ile Altın Portakal’ın önemini, Türkiye sinemasının bugününü konuştuk. Altın Portakal’ın “Türkiye sinemasının belleği ve arşivi” olduğunu söyleyen Boyacıoğlu “Yeni bir sinema kanununa ihtiyacımız var. Kimse unutmamalı ki sinema bir ülkenin yüzüdür.” diyor.
Festivallerin Türkiye sineması açısından önemini nasıl açıklarsınız?
Festivaller elbette ki sinemamız için büyük önem taşıyor. Ülkemizde film üretimi açısından çok yüksek sayıların söz konusu olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu filmlerin hepsinin izleyiciye ulaşması zaten mümkün değil. Vizyona girmek oldukça zor, bağımsız sinemaların sürekli azaldığı, ayakta kalmakta zorlandığı bir dönemdeyiz. Zincir sinemalar da kendilerine kâr getirecek, seyircisi bol yapımları tercih ediyor genellikle. Bu noktada festivaller önemli bir rol oynuyor, kısıtlı bir sürede, sayılı sinemada yer bulacak bir filmi izleyicilerle buluşturuyor, film sonrası yönetmenlerin izleyicilerle bir araya gelebilmelerini, filmlerini anlatabilmelerini sağlıyor. Bir de ödüller var tabii. Bu ödüller sinemacıların bir sonraki filmlerine umut oluyor her şeyden önce. Bizim geçen yıl başlattığımız ‘Festivalde gösterilecek filmler için ilk gösterim koşulu’nun nedenlerinden biri de bu. Her festivalde farklı filmler izleyiciyle buluşsun ve daha fazla sayıda filmin festivallerde gösterim şansı olsun istedik.
"58 YILLIK BİR GEÇMİŞTEN SÖZ EDİYORUZ"
Altın Portakal’ın Türkiye sineması açısından önemi nedir?
Altın Portakal, Türkiye’nin en köklü festivallerinden biri. Yıllar içinde çok önemli sinemacıları ağırlamış, kortejinden, açılış törenine, film gösterimlerinden ödüllerine kadar her zaman üzerinde konuşulmuş ve ilgi görmüş bir etkinlik. Dile kolay, 58 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz, Antalya bir anlamda Türkiye sinemasının belleği ve arşivi gibi de düşünülebilir. Ülkemizde yarım asırdan uzun bir süre kesintisiz olarak bir etkinliği sürdürmek pek kolay değil aslında. Ama Altın Portakal her daim varlığını sürdürmüş ve eminim ki sürdürmeye devam edecek. Uluslararası alanda da bilinen bir festival olması da ayrıca hem ülkemiz, hem de sinemamız adına çok önemli.
Geçen yıl çok zor koşullarda festival düzenlendi. Pandeminin yanı sıra Büyükşehir Belediye Başkanı da yoğun bakımdaydı. Zor koşullarda riski de göze alarak düzenlenen festival tüm çevreler tarafından olumlu karşılandı. Sinema sektörünün nefes almasını ve moral depolamasını sağladı. Geçen yılki festivali nasıl değerlendirirsiniz?
2020 bizim için çok zor bir yıldı. Pandemi koşullarında festival yapmak farklı bir deneyim oldu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek hastanede tedavi görüyordu ve bir kulağımız hep oradaydı. Heyecanla güzel haberleri bekledik. Bir yandan da filmleri izleyiciyle buluşturmanın, festival yapmanın mutluluğunu yaşadık. Geleneksel salonlarımızdan çıkıp açık hava sinemaları oluşturduk ve yıldızların altında bir festival gerçekleştirdik. Tüm konuklarımız Antalya’dan sağlıkla ve keyifle ayrıldı. Sanıyorum herkesin özlemini giderdik geçen yıl. Festival bittiğinde de başkanımızın sağlığına kavuştuğu haberi geldi.
"PANDEMİYE RAĞMEN SİNEMA DOLU GÜNLER AMAÇLIYORUZ"
Bu yıl sinemaseverleri nasıl bir festival bekliyor? Festivale dair biraz bilgi verir misiniz?
Festival yine pandemi koşulları gözetilerek yapılacak. Aslında başlangıçta bu yıl Atatürk Kültür Merkezindeki salonlarda film gösterimlerimizi yapabiliriz diye düşünmüştük, ancak vakalardaki artış bizi yine açık hava sinemalarında gösterim yapmaya zorladı. Ulusal ve Uluslararası Yarışmalarımızda bu yıl da merakla beklenen, heyecan uyandıran filmler yer alıyor. Bu filmler Türkiye’de ilk kez Antalya’da izleyiciyle buluşacak. Yarışmalarımız dışında Altın Portakal Sinema Okulumuz devam ediyor. 2019 yılında öğrencileri Antalya’da ağırlamıştık. Ancak bu yıl da geçen yıl olduğu gibi çevrim içi gerçekleşecek dersler. Türkiye’nin 46 farklı kentinden başvuru aldık. Öğrenciler her sabah canlı olarak gerçekleşecek çevrim içi ders ve atölyelere katılacaklar. Sosyal medya kanallarımızda yayımlanacak söyleşilerimiz olacak. Çevrim içi gerçekleşecek Antalya Film Forum beş farklı kategoride proje aşamasındaki filmlere ve sinemacılara destek olmayı sürdürecek. Yarışmalar dışında Dünyanın Sineması bölümümüzde yılın merakla beklenen filmlerini göstermeyi planlıyoruz. Özet olarak, pandemiye rağmen festival ruhunun yaşanacağı, sinema dolu günler amaçlıyoruz.
"YENİ BİR SİNEMA KANUNUNA İHTİYACIMIZ VAR"
Genç kuşak yönetmenlerin filmlerine baktığınızda, sinemamızın geleceği açısından değişim ya da bir dönüşüm gözlemliyor musunuz?
Her yıl çektikleri ilk filmlerle beni çok şaşırtan 1-2 genç yönetmen ortaya çıkıyor. Ancak bunun yeterli olduğunu sanmıyorum. Son yıllarda 5-6 ülkeden yapımcıların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri, büyük bütçeli filmler dünya festivallerinde dolaşıyor, sinemalarda gösterime giriyor ve televizyonlarda gösteriliyor. Ülkemizde böyle filmler yapabilen yönetmen sayısı çok az. En iyi örnek de Nuri Bilge Ceylan. Daha büyük bütçeli filmler yapmalıyız. Ne yazık ki ‘küçük filmler’in yüzüne kimse bakmıyor. Genç yönetmenlerimiz de son zamanlarda kendi iç dünyalarını, ailelerini ve doğup büyüdükleri kasabaları konu alan hikayeler yazıyorlar. Bunun nedeni bütçelerin kısıtlı olması. ‘Kendi köyümde çekerim, annemi, babamı oynatırım. Küçük bir ekip kurarım, otel, yemek masrafı olmaz’ düşüncesi ile bir yere gidilmiyor. Sonuçta bir Hollywood filminin görkemli bir sahnesinde harcanan para ile bir uzun metrajlı film yapılıyor ülkemizde. Bu konuda önlemler almak lazım.
Sizce Türkiye sinemasının en büyük sorunu nedir?
Sinemamızda son dönemde çok ciddi bir finans sorunu olduğunu düşünüyorum. Sinema sektörü dünyanın neredeyse her ülkesinde devlet tarafından desteklenir ve bu aslında bir kültür politikasıdır. Bilet gelirlerinden alınan verginin film yapımına aktarılmasının bir çözüm olmadığı ortada. Yeni bir sinema kanununa ihtiyacımız var. Kimse unutmamalı ki sinema bir ülkenin yüzüdür.
"ALTIN PORTAKAL HATIRA ORMANI OLUŞTURACAĞIZ"
Festival afişinde “Gelecek umutla yeşerecek” sloganı yer alıyor. Gelecek, umut ve sinema bağlamında sinemaseverlere neler söylemek istersiniz?
Festival afişimizde bu yıl yaşanan orman yangınlarının yarattığı yıkımdan sonra doğanın yeniden yeşereceğine olan inancı, sanatın iyileştirici gücünü ve umudu vurgulamak istedik. Biliyorsunuz Antalya, yangının etkilerini en fazla yaşayan illerden biriydi. Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’in önerisiyle “Gelecek umutla yeşerecek” sloganını içeren afişimiz hazırlandı. Umut var olduğu sürece her şey düzelir. Yanan alanlarımızın da tekrar yeşereceğine inanıyoruz. Festival sırasında konuklarımızla birlikte ilk fidanları dikerek Altın Portakal Hatıra Ormanı’nı oluşturacağız. Festival gibi köklü bir orman olmasını hayal ediyoruz. Sinemacılar için zaten umut olmadan yaşamak mümkün değil. Her yeni filme başlarken hayal ediyorlar, çalışıyorlar ve seyirciye ulaşacak olmanın verdiği umutla üretiyorlar.