04 Ekim 2021 00:33

Tunus’a kadın başbakan: Kadınları mı darbeyi mi güçlendirecek?

Tunus tarihinde hükümetin başına ilk kez kadın bir başbakanın atanması ve Erdoğan’ın Putin’le Soçi’de buluşması Arap coğrafyasında basının geçen hafta öne çıkardığı konularının başındaydı.

Necla Buden Ramazan | Fotoğraf: Tunus Cumhurbaşkanlığı/AA

Paylaş

Üniversite mezunu, seyyar satıcılık yapan genç Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla 11 yıl önce patlak veren halk hareketlerinin öncüsü Tunus, Mevcut Cumhurbaşkanı Kays Said’in ülkenin bağımsızlık günü olan 25 Temmuz’da parlamentoyu askıya alması, başbakanı ve hükümeti ise görevden aldığını duyurmasıyla Arap dünyasında tartışmaların merkezine oturmuştu.  Kays Said’in iki ay aradan sonra yeni bir kararnameyle başbakan ataması ve Arap dünyasının ilk kadın başbakanının göreve başlaması gözleri yine Tunus’a çevirdi.

Başbakan atamadan önce, 22 Eylül’de, anayasanın çoğu maddesini askıya aldığını, yasama ve yürütme yetkilerini tek başına üstlendiğini, anayasaya uygunluk denetleme organını kaldırdığını ve sistemde değişiklik içeren taslaklar hazırladığını duyurdu. Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi bu adımı “Darbenin tamamlanması” olarak niteledi. Merkez, al Araby al Cedid gazetesinde yer alan değerlendirmede “Beklenen bu önlemler sürpriz değildi. Ancak gerçeği inkar etmeyi ve hayal dünyasında yaşamayı tercih edenlerin gözündeki perdeyi belki kaldırabilir. Alınan bu kararlar, 25 Temmuz 2021’de parlamentonun askıya alınması ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla başlayan Cumhurbaşkanının anayasaya karşı darbe sürecindeki ikinci önemli aşamayı temsil ediyor” denildi.

SAİD’DEN BİR TAŞLA İKİ KUŞ

Tam da bu tartışmalar yaşanırken Kays Said yayımladığı bir kararnameyle yeni hükümeti kurmak için Dünya Bankası Uzmanı, Profesör Necla Buden Ramazan’ı başbakan olarak görevlendirdi. Bir kadının başbakan olarak atanarak hükümeti kurmakla görevlendirilmesi Tunus tarihinde bir ilkti.

Suudi Arabistan basınında önemli bir yeri olan al Arab gazetesinde yer alan ve Kays’ı destekleyen haber analizde, Said’in kadın başbakan atamasıyla muhalifleri şaşırttığını ve birçok  kadın örgütünün ve bağımsız şahsiyetin bu kararı desteklediği belirtildi. Haberde “Tunuslu gözlemcilere göre Kays Said, bu atamayla bir taşla iki kuş vurdu. Daha önceki hükümetlerin kadınlara değerli kazanımlar sağlayamaması ışığında Nahda Hareketini ve Lideri Raşid Gannuşi’yi kışkırttı. İslamcıların eşitlik meselesindeki kafa karışıklığını açığa çıkardı” denildi.

Al Kuds al Arabi gazetesi ise konuyu ele aldığı başyazısında “Kadın başbakan; kadınları mı yoksa cumhurbaşkanını mı güçlendiriyor?​” sorusunu sordu. Makalede Necla Buden’in seçimle değil Cumhurbaşkanının kararnamesiyle atandığına dikkat çekildi. İslam dünyasında başbakan olan Pakistan’da Benazir Butto, Bagladeş’te Halide Ziya gibi isimler ile Necla Buden arasında büyük bir fark olduğuna vurgu yapıldı. Başyazıda, “Bu kadın politikacılar ile Tunus hükümetinin atanan başbakanı arasında bir karşılaştırma yapmak anlamlı görünüyor. Çünkü adı geçen kadınlar diktatörlük rejimlerine karşı mücadele ettiler. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile gelmediler ve onları ‘istisnai önlemleri’ haklı çıkarmak için ‘atamak’ mümkün değildi” denildi.

‘ERDOĞAN İDLİB İÇİN ZAMAN KAZANMAYA ÇALIŞIYOR’

Arap ^dünyasında Türkiye uzmanı olarak bilinen Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin, Erdoğan’ın ABD’de gerçekleşen BM zirvesinden eli zayıflayarak Putin’le görüşmeye gittiği belirtti. Aynı konuyu işlediği başka bir makalesinde de Erdoğan’ın 2023’te gerçekleştirilecek seçimlere kadar İdlib konusunda zaman kazanmaya çalıştığına dikkat çekti.

Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın geçtiğimiz eylül ayında Moskova’ya yaptığı ziyarette en belirgin mesaj, yabancı güçlerin Suriye’yi terk etmesine yönelik olanıydı. Rai al Youm Gazetesi Sahibi ve Yazarı Abdulbari Atwan, Erdoğan’ın Rusya ziyareti öncesi (el Kaide bağlantılı) Heyet Tahrir el Şam örgütü başta olmak üzere silahlı gruplara yönelik yapılan operasyonlara dikkat çekti ve manevra yapma ve zaman kazanma aşamasının bittiğine vurgu yaptı.

Benzer bir şekilde BAE’de yayınlanan el Halic gazetesi de bir haftadan fazla bir süredir Rus savaş uçaklarının Afrin’in Brad bölgesindeki “Hamza Tümeni” de dahil olmak üzere Ankara’ya bağlı militanların mevzilerini sürekli bombalayarak Rusya’nın  tutumunu belirlediğini dile getirdi.


TUNUS’A KADIN BAŞBAKAN

Al Kuds al Arabi

Tunus cumhurbaşkanının geçtiğimiz 25 Temmuz’daki eylemlerinin; hükümet, parlamento ve yargının rollerini askıya almasının ardından ülkeyi büyük sıkıntıya soktu. Bu prosedürlerin üzerinden iki aydan fazla bir süre geçtikten sonra, Anayasa’nın 80. maddesi olan “Ülkeyi tehdit eden yakın tehlike” bendinin eksik yorumu ile kullanılan bir bahane haline geldiği-Said’in hareketini destekleyenlerin çoğu da dahil olmak üzere- birçokları için netleşti. Said, Tunus’ta yeniden bir diktatörlük rejimi kurdu. Said’in Necla Buden Ramazan’ı başbakan olarak ataması, Cumhurbaşkanının mutlak güçleri kendi elinde toplama arzusundan bir tür geri çekilme olarak görülebilir. Ülkenin İlk Kadın Başbakanı Buden’in atanmasının “istisnai tedbirler” çerçevesinde yayımlanan kararnameyle geldiği göz önünde bulundurulursa, kartları yeniden karıştıran bir taktik olarak da düşünülebilir.

Necla Buden Ramazan’ın atanması, 117 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin bir sonucuydu. Tunus’ta ilk kez bir kadının başbakanlık görevini üstlenilmesi tarihi ve “istisnai” bir konu ise, o zaman mutlak yetkileri biriktirmekle meşgul olan Cumhurbaşkanının kararıyla gelmesi, toplumun demokratikleşmesinin ve kadınların güçlendirilmesinin ve diğer ülkelerde olduğu gibi kadınların liderlik yeteneklerinden yararlanmaya yönelik toplumsal eğiliminin bir sonucu olmaktan daha ziyade, olguyu bir hediyeye dönüştürüyor.

İslam dünyası, 1988’de Pakistan’da göreve başlayan ve 1993’te yeniden seçilmeyi başaran Benazir Butto, Bangladeş’te 1991’de iktidara gelen ve demokratik bir hükümette bu göreve gelen ikinci Müslüman kadın olan Halide Ziya Rahman gibi birçok kadının başbakanlığına tanık oldu.

Bu kadın politikacılar ile Tunus hükümetinin atanan başkanı arasında bir karşılaştırma yapmak anlamlı görünüyor. Çünkü adı geçen kadınlar diktatörlük rejimlerine karşı mücadele ettiler. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile gelmediler ve onları “istisnai önlemleri” haklı çıkarmak için “atamak” mümkün değildi.

Said’in şimdiye kadar yaptığı her şey, ne yazık ki nüfuzunu güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu özelliklere sahip bir cumhurbaşkanının, erkek ya da kadın olsun, bir başbakanın anayasal görevlerini yerine getirmesine izin vermesini asla beklemiyoruz. Anayasa, Cumhurbaşkanının istisnai tedbirlerinden sonra sadece yazılı bir metin haline geldi ve kötüye kullanıldı.


KAYS SAİD’İN MUHALİFLERİNİ ŞAŞIRTAN MESAJI

Al Arab

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said geçen çarşamba günü, iktidara gelmesinden 2 aydan fazla bir süre sonra, başbakanı görevden alıp parlamentoyu askıya alarak yeni bir hükümet kurmak için siyaset sahnesinde siyasi olmayan ve tanınmayan bir kadını görevlendirerek siyasi muhaliflerinin kafasını karıştırdı.

Tunus siyasi çevreleri; Kays Said’in hükümete başkanlık etmekle görevlendireceği ismin biyografisini şüphe uyandırmayı amaçlayan bir suçlama listesi hazırlamak için hazırda bekleyen muhalifler başta olmak üzere herkes için sürpriz olduğunu ifade ettiler.

Bu çevreler, bir üniversite profesörü ve Dünya Bankası uzmanı olan Necla Buden’in atanmasının Başkan Said’in İslamcıların egemen olduğu önceki hükümetlerde kadın hakları ve kazanımları konusunda büyük endişelerin hakim olduğu kadınlar arasında onu destekleyecek yeni bir izleyici kitlesi kazandıracağını belirttiler. Bu atamaya yönelik ilk tepkiler, kadın meseleleriyle ilgilenen örgütlerin ve bağımsız kadın kişiliklerinin bu kararı destekledikleri yönünde. Ayrıca Tunuslu bir kadını hükümet başkanlığına atayarak yeni bir Arap liderliği elde eden Tunuslu kadınlar için yeni bir kazanç olarak değerlendirdiler.

Tunus Kadın Sendikası Başkanı Radiya Jerbi, hükümetin başına bir kadının atanmasının iyi bir haber olduğunu söyledi. Tunus’un kadın ve erkek eşitliğine olan bağlılığına yönelik eğilimini teyit ediyor ve kadınlara karar verme pozisyonlarındaki varlıkları aracılığıyla gerçekten hak ettikleri statüyü vermeyi yansıtıyor. Jerbi, al Arab’a yaptığı açıklamada, bu kararın Tunuslu kadınların karar alma pozisyonlarına ulaşmalarını sağlama yönündeki taleplerine yanıt olarak geldiğini ekledi. “Bu atama, kadınları kamu işlerinden dışlamamak ve tüm haklarını savunmak için örgütlerin ve kadınların çabalarının bir sonucudur. Ülke tarihinde ilk kez, hak ve özgürlükler alanında bir öncü olan 63 yaşındaki Necla Buden, yürütme organının başına getirildi” dedi.

Tunuslu gözlemcilere göre Kays Said, bu atamayla bir taşla iki kuş vurdu. Daha önceki hükümetlerin kadınlara değerli kazanımlar sağlayamaması ışığında Nahda Hareketini ve Lideri Raşid Gannuşi’yi kışkırttı.  İslamcıların kadın erkek eşitlik meselesindeki kafa karışıklığını açığa çıkardı. Geçmişte kendisine saldıran liberal ve sol parti gruplarına da meydan okuyarak onlardan daha modern ve ilerici olduğunu gösterdi.

Gözlemciler, Kays Said’in iç vilayetlerden bir kadın atayarak Tunusluların devletin en yüksek pozisyonlarına başkentten ve sahilden yapılmasına alışkın atama denklemini kırmayı başardığını belirtiyorlar.


PUTİN-ERDOĞAN ZİRVESİ: ORTAYA ÇIKAN SIRLAR

Muhammed NUREDDİN
al Ahbar

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında beklenen zirve önceki gün “Sanki hiç gerçekleşmemiş gibi” Soçi’de yapıldı. Çünkü olağan zirvelerde olması gereken ortak bir açıklama ya da ortak basın toplantısı yapılmadı. Yaklaşık iki saat 45 dakika süren zirveyi bazıları (Hürriyet Yazarı Sedat Ergin) en zorlu zirvelerden biri olarak değerlendirdi. Sırlarının iki başkan arasında tutulması için her iki tarafın da delegasyonu bulunmuyordu.

Gizli anlaşmalardan çok uzak olan zirve, ilan edilen kısmında iki adamın pozisyonlarını koruyarak  önümüzdeki günlerde olacak gelişmeler beklenerek  çıkmazlar olduğu gibi devam etti.

Zirve öncesinde New York’a giden Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap etti ve Madison Square Bulvarı’nda yeni kitabını tanıttı. ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeyi umarken, bazı haberlere göre iki NATO müttefiki arasındaki uzaklaşmanın bir işareti olarak ikinci taraf görüşmeyi reddetti. George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump ile ilişkilerin aksine Biden ile ilişkilerin iyi başlamadığını kabul eden Erdoğan, Putin ile zirveye eli boş bir Amerikan pozisyonuyla gitti. Bu durum, Rusya Devlet Başkanının önündeki pozisyonunu zayıflattı.

Türkiye Cumhurbaşkanı 2016’da kendisine yönelik başarısız askeri darbe girişiminden ve Rusya’yla ilişkileri derinleştirmesinden bu yana “Her iki tarafa da oynama” ve bölgesel ve uluslararası çelişkileri istismar etme politikası izliyor. Kırım’ın Rusya’ya ilhakını tanımama, Ukrayna ile ekonomik ilişkileri güçlendirme ve hatta Rusya’yı kızdıran gelişmiş TB-2 SİHA’larını satma vurgusu yaparak Moskova’ya yönelik bir dizi provokatif adımın ardından Putin’le zirveye gitti. Ayrıca Türkiye; Rusya’nın düşman Atlantik Paktına kapalı bir deniz olarak gördüğü Karadeniz’deki Ukrayna kıyıları önünde geniş kapsamlı bir NATO manevrasının önemli bir parçasını oluşturdu.

Öte yandan Türk basını, görüşmelerin en önemli maddelerinden birinin Rusya’dan Türkiye’nin gaz alımına yönelik yeni bir anlaşmanın imzalanması için çalışıldığına vurgu yaptı. Geçmiş yıllarda 45 milyar metreküp olan bu rakam şu an 60 metreküp civarında. Metrekare fiyatı askıda kaldığından, bu şüphesiz Rusya’yı ve dev gaz şirketi “Gazprom”u mutlu edecektir. Erdoğan piyasadan daha ucuza almayı umuyor.

İdlib vilayetindeki durum, Şam’ın konumunu ve İdlib’i militanlardan geri alma konusundaki dizginsiz ve haklı arzusunu küçümsemek Türk ordusunun buradan çekilmesi meseleleri önemli bir yer işgal etti. Yani Erdoğan’ın Suriye’deki durumu genel olarak Türk-Rus ilişkilerine bağlayarak, onu bölgesel siyaset pazarına sokma girişimi gibi görünen görüşmelerde önemli bir yer tuttu.

Ancak aynı zamanda, Rusya’nın PKK mensuplarını Münbiç ve Tel Rıfat’tan çekmesi için baskı yapması ve Moskova’nın oradaki durumu denetlemesi gibi söz konusu anlaşmada yer almayan konularda pazarlık yapmak istiyor. Rus tarafı da Türk kapılarını Ruslara açtığı için cumhurbaşkanlığı savaşını kazanmasına yardım etmeye, Türk dostunu yok etmemeye ve Atlantik bağlarını zayıflatmaya devam etmeye kararlı. Sonuç olarak Erdoğan, İdlib’de aşırı zaruri haller dışında taviz vermeyecektir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Akbelen ormanını savunan İkizköylüler, ilk nöbet alanlarına şenlikle döndü

SONRAKİ HABER

"Öğretmenler Günü'nde en önemli talebimiz yok edilen itibarımız"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa