"Tartışılması gereken kat artışı değil, devletin sorumluluğu ve deprem vergisi"
İzmirli depremzedelerin sorunları üzerine konuştuğumuz Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman, “Tartışılması gereken konu kat artışı değil, devletin sorumluluğu ve deprem vergisidir” dedi.
Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
30 Ekim İzmir depreminin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen depremzedelerin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmedi. Depremzedelerin talepleri arasındaki emsal artışı, sıfır faizli kredi sorununu, proje ve rezerv alanlarını Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman ile konuştuk.
Depremde yıkılan binaların 30-35 yıllık olduğunu hatırlatan Kahraman, “O dönem yapılan binalardan inşaat sektörünün baş aktörleri olmak üzere herkes sorumlu ve suçlu. Ama asıl sorumlu buna göz yumanlar ve yönetmeliklerdir” dedi.
"BİNALARIN YIKILMA SEBEBİ DÜŞÜK KALİTE BETON VE DENETİMSİZLİK"
Gölcük depremine kadar alanın tek bir zemin olarak düşünüldüğünü söyleyen Kahraman, “Şimdi günümüzde her zeminde mutlaka birkaç tane sondaj yapıyoruz. Ortalama bir sondaj 30 metre olmak zorunda. Bu sondajlara göre zemin sınıfına karar veriyoruz” dedi.
Depremde yıkılan binaların beton kalitesinin düşüklüğünün ve denetlenmemesinin önemli sorun olduğunu belirten Kahraman, “Statik projelerde bir kısım hatalar olduğu söyleniyor. Denetleme mekanizmalarındaki hatalar ve denetimsizlik dile getiriliyor. Doğrudur, denetlenmesi gerekirdi” dedi.
"DENETİMDEKİ HATALAR DEVAM EDİYOR"
Fenni mesul tarafından yapılan yapı denetimleri, 2001 yılından sonra yapı denetim kuruluşlarına devredildi. Değişen denetleme mekanizmasını değerlendiren Kahraman, “Günümüzde de birebir aynı hatalar benzer müteahhitler tarafından devam ettiriliyor. Günümüzün kanayan yarası şantiye şefliği. Her şantiyeyi denetleyen bir şantiye şefi olması gerekir. Fakat hiçbir şantiye şefinin böyle hakimiyeti olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
Çok cüzi ücretlerle, şantiye görmeden şantiye şefliği yapanlar olduğunun belirten Kahraman, “Birçok yeni mezun genç mimar arkadaşımız iş bulamadıkları için garsonluk yapıyor. Şantiye şefliği teklif edildiğinde ne olduğunu bilmeden bile bu işe başlayıp, katlanan arkadaşlarımız var. Burada sormak gerekiyor, o şantiye şefliğini kabul eden genç mimar mı yoksa sistem mi sorumlu?” dedi.
‘EMSAL ARTIŞ SADECE KAT ARTIŞI DEĞİLDİR”
Depremin ardından en çok tartışma yaratan konulardan biri olan emsal artışa ilişkin konuşan Kahraman, emsal artışa bir kişinin onay vermesinin kolay bir iş olmadığını ve artışın sadece yapılacak inşaatın kat artışı demek olmadığını söyledi.
Emsal artışın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Kahraman, “Emsal artış, altyapının artırılması, trafiğin rahatlatılması bununla birlikte sosyal donatının, yeşil alanın yapılmasıdır. Bunu yapabiliyorsa merkezi hükümet veya yerel yönetim, ‘Buradaki emsal artışa uygun olarak yeşil alanı ve sosyal donatıyı sağlayacağım bunun dışında bu bölgeyi kamulaştırıyorum. Benim altyapıda 1/100 bin planla 25 bin planla gelen yoğunluğa göre oluşturulmuş kanalizasyon çaplarını yeni yoğunluğa göre büyüteceğim. Trafikle ilgili kararlarımı gözden geçireceğim’ diye biliyorsa buna zaten kimse itiraz etmez. Bunlar olmadan emsal artışı tartışılamaz. O yüzden ne dediğimize dikkat etmemiz gerekir” diye konuştu.
Kahraman sözlerine şöyle devam etti; “Emsal artış bir planlama işi bununla ilgili planlamacıların çalışması gerekir. Bunun hepsi 1/100 bin’deki nüfus yoğunluğundan başlayarak alınan kararlardır. Ama bu kararların hele hele planların birbirine uyumluluğu ilkesine aykırı bir şekilde yükseltilmesi gerçekçi bir çözüm değil. Neden bahsediyoruz trafik yoğunluğundan, neden bahsediyoruz okul yapılacak yer olmamasından, neden bahsediyoruz yeşil alanın az olmasından.”
"YIKILDIĞI KADAR KAT VERİLSİN"
Deprem bölgesinde dile getirilen yıkılan binaların yıkıldığı kat kadar verilmesi talebine itiraz etmediklerini dile getiren Kahraman, rezerv alanlarımdaki binaların neden zemin +5 kat olarak yapıldığının bilimsel bir açıklaması olmadığını söyledi.
Kahraman, “O binalar 7 kat 8 kat yapılabilirdi. Zemin +5 katın neden yapıldığını kimse bilmiyor. Bu sorunun yanıtı yok. Bunları tartışabilir, sorabiliriz. Var olan uyumlu yaklaşımlar kabul edilebilir. Büyükşehir Belediyesi, kat sıkıştırmalarla ilgili yöntem önerdi. Vatandaşlar zarar görmesin diye. Biz karşı dava açmadık. Ancak bunun bir yerde durması gerekir. O zaman müteahhide 7 kat değil 14 kat izin verelim müteahhit yarısını alsın. Bu gibi çözümler bilimsel çözümler değil” dedi.
"HANGİ KANUN UYGULANACAK?"
Afet sonrası uygulanması gereken 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’u hatırlatan Kahraman, deprem sonrası 7269 sayılı Kanun’a göre barınacak yer verilmesi gerektiğini, ancak hangisinin 7269 hangisinin 6306 sayılı Yasa’ya tabii olduğunun hâlâ bilinmediğini söyledi. Kahraman, “Neye göre nasıl tariflendi, niye ayrıldı, bu insanlar neye göre rezerv alanı oldu? Rezerv alanı olmayanın suçu neydi? Bunlar kesinlikle şeffaf değil, şeffaf olması da istenmiyor. Şehir Hastanesinin bulunduğu alanda yapılan rezerv alanındaki hak sahipleri neye göre veriliyor? Bunun listesini gördük mü? Kaç yapı yapılıyor? Kaç metre kare? Kim alacak? Bilmiyoruz. Bu bir hata” dedi.
"TOPLANAN 174 MİLYAR DEPREM VERGİSİ NE OLDU?"
Konunun kat artışına odaklanmasının doğru olmadığını söyleyen Kahraman, “Niye kat artışını konuşuyoruz da sosyal devletin depremde yıkılan binaları yapmasını konuşmuyoruz. Aslında tartışmamız gereken tam da bu nokta. ‘Ben bir vatandaşım. Ruhsatlı, oturma izinli bir daire aldım. Ama depremin bütün faturası, bütün sorumluluğu neden bana yıkılıyor’ diye sormalı. Sosyal devlet bu noktada devreye girip, ‘Ben bu durumlar için 174 milyar lira para topladım. Biz bu parayı sizin için topladık’ demeli öyle mi oluyor, maalesef öyle olmuyor” diye konuştu.
Hâlâ deprem vergisinin toplandığını hatırlatan Kahraman şunları söyledi; “Deprem vergisinde toplanan parayı buralara harcamayacaksak nereye harcayacağız? Neden biz şu anda deprem vergisi topluyoruz. Depremzede ‘Yapılacak dairesinin parasını ben nasıl karşılayacağım’ diye haklı olarak düşünüyor. ‘Cebimden daha az para çıksın’ diyor. Aslında depremzedenin cebinden hiç para çıkmamalı. Sosyal devlet 174 milyar lirayı nerede problem varsa orada harcamalı. Bu mağduriyetin giderilmesi deprem vergisi üzerinden yapılabilir. Fakat bunları maalesef tartışmıyoruz.”
"DEPREMDE YAŞANAN YARANIN GÖRÜNÜR KILINMASI GEREKİYOR"
Bugünkü süreci bir yaranın hâlâ kanamasına benzeten Kahraman, yaranın merhemle tedavi edilemeyeceğini çünkü atardamarın patladığını ve herkesin bu acıyla çığlık attığını söyledi.
Kahraman, “Biz hâlâ bu kanayan yaraya, yara bandıyla müdahale etmeye çalışıyoruz. Korkutmayalım diye ameliyattan bahsetmiyoruz. O yara ameliyat edilmediği sürece çok daha kötü bir yöne doğru ilerleyecek. Nedir yapılması gereken, bu depremde binalar neden yıkıldı, bilirkişi raporları elimizde, bunları bir ortaya koyalım. Bir sonraki depremde ne olacak. Bu depremde yaşanan yaranın görünür kılınması gerekiyor. Ticaretine, maliyetine bakalım, çünkü en korktuğumuz şey maliyet. Ama bunun tartışılması gerekli, bunlar tartışılmadığı sürece sanki çözülemez problemlermiş gibi geliyor” dedi.