04 Ekim 2021 06:03

Sayıştay raporu

TBMM’den çıkan sağlık bakanlığı bütçesi ile sağlık bakanlığı döner sermaye bütçesi arasında 11 milyar liradan fazla fark mevcut olup, bu fark mevzuatlara uygun olmayan kalemlerde harcanmakta.

Fotoğraf: Google Street View

Fatih Sürenkök
Fatih Sürenkök

Yıllardır AKP hükümet yetkileri ya da siyasi temsilcilerinin başarısız oldukları her konuda ‘iç ve dış mihrakları’ suçlamalarına alışmıştık. Ancak uzun zamandan beri, devletin içinden bir kurum AKP icraatlarındaki yolsuzlukları bir bir ortaya koyuyor ve söylediklerimizi onaylıyor. İşte, bu kurum Sayıştay. Geçen yıl, Sayıştay raporlarının kamuoyuna sunulması engellense de bu yıl AKP yolsuzluğunun resmi belgeleri yayımlandı. Özellikle Karayollarındaki usulsüzlükler ve yolsuzlukların haddi hesabı yok. AKP hükümetlerinin kamu kaynaklarını nasıl yandaşa ve kendilerine akıttıklarını söylesek, anlatsak da bu kadarına hiç tanık olmadık. Karayollarının, bir ihalede 8 liralık izolasyon borusunu, 2 bin 239 liraya aldığını, bu raporlardan görüyoruz.

2017’den bu yana, şehir hastanelerinde gerek binaların yapımında gerekse işletilmesi sırasındaki yolsuzlukları Sayıştay raporlarından gördük. Bu yıl yayımlanan raporlarda, şehir hastanelerinin bir kısmında önemli usulsüzlükler yine var. Örneğin, yasa gereği; inşaat bitmeden ve hastane kullanıma açılmadan kira ödemesi yapılmaması gerekmesine rağmen, bazı şirketlere ön ödemeler yapıldığını öğreniyoruz. Yine bir şehir hastanesinde, henüz yer tahsisi yapılmadan şirketin işe başladığı ve para alımını bu tarihe göre aldığı başka bir örnek. Başka bir şehir hastanesinde, görüntüleme ünitelerinin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan lisans almadan çalıştığı görülmekte. Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel incelemesinde, bakanlığa bağlı diğer hastaneler ve bakanlık döner sermayesine ait verilerde de ciddi farklar dikkati çekiyor. Örneğin TBMM’den çıkan sağlık bakanlığı bütçesi ile sağlık bakanlığı döner sermaye bütçesi arasında 11 milyar liradan fazla fark mevcut olup, bu fark mevzuatlara uygun olmayan kalemlerde harcanmakta. Türk Tabipler Birliği bu konuda sanırım yakında daha detaylı bir açıklama yapacaktır.

Geçtiğimiz Perşembe günü, İzmir Tabip Odası’nın organize ettiği, “Yurttaşlık ve Aşı olma Sorumluluğu” başlıklı panel vardı. Konuşmacılar sayın Prof. Dr. Feride Aksu Tanık ve Prof. Dr. Nilgün Toker idi. Bu konuda izleyicilerin kafasındaki sorular, önemli ölçüde yanıt buldu. Sevgili Nilgün hocanın şu tespiti önemliydi: “Kamusal alandan faydalanacak yurttaşın, diğer yurttaşların sağlıklı yaşam hakkına saygı duyması gerekir. Kişi eğer toplumla birlikte yaşıyorsa aşı olmak zorundadır. Zor başkadır, toplumdaki sorumluluklarımız nedeniyle zorunluluk farklıdır. Bu zorunluluk için çaba göstermeyen yöneticiler de en az onlar kadar sorumludur ve suç işlemektedirler.”

Haftalar öncesi buradan yazdığım aşı konusunda da sayın Nilgün hoca ile aynı şeyleri düşünüyor olmak mutlu etti beni. Buradan bir kez daha, başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Tunç Soyer olmak üzere, Sayın Vali ve sağlık müdürüne seslenmek istiyorum. Göreviniz; İzmir’deki aşılanma oranını yükseltmek, gerekirse aşı olmayanların kamusal alanlardan faydalanmalarını önlemek. Popülizm ile kenti belki yönetebilirsiniz ama salgının yönetilemediğini Sağlık Bakanının beceriksizliği ile gördük.

Artık seçim yılı olmasa bile seçim havasına girmiş ülkemizde; kimsenin ne kamunun parasını ne de vatandaşın canını yok saymasına tahammülümüz kalmadı. Artık her günü seçim günü gibi görmek, AKP siyasetinin tüm pisliklerini deşifre edip, halka anlatmak, yine sol muhalefetin de halktan yana doğru politikalarla ve programlarla halka umut olmasını sağlamak zorundayız. Sağlıkla kalın.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI