05 Ekim 2021 07:57

Pandora Belgeleri: Buzdağının görünen kısmı

14 finans kurumundan sızan bilgiler vergilendirilmemiş servetin boyutunu yeniden gösterdi. Sızdırma ve yayınlardaki sorun kapitalist sistemden bağımsız ele alınarak yapılanların kişilere indirgenmesi.

Vladimir Putin (solda)/Pixabay, İlham Aliyev (ortada)/DHA, Abdullah el-Hüseyin (sağda) Wikipedia | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Dünya Pandora Belgelerini konuşuyor. Almanya’da da pey der pey Süddeutsche Zeitung, NDR ve WDR tarafından yayımlanmaya başlanan belgelerde ilk dikkat çekici olan 35’ten fazla eski ve mevcut başbakan ya da devlet başkanın, sahip olduğu serveti başında bulunduğu ülkeden göstermelik “posta kutusu firmaları” (offshore hesapları) üzerinden “vergi cennetleri”ne kaçırması.

Aslında bakarsanız, isimler farklı olsa da ortada Panama Belgelerinden bu yana çok büyük bir fark yok. O zaman da birçok zengin şahsiyetin ve devlet yöneticisinin servetlerini ikameti ettikleri ülkelerde ödeyecekleri vergiden kaçırmak için değişik yollarla yurtdışına kaçırdığı ortaya çıkmıştı. Panama Belgelerinde dikkat çeken isimlerin başında İngiltere eski Başbakanı David Cameron geliyordu. Şimdi de bir diğer İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in isimi öne çıkıyor. Yine Çekya Başbakanı Andrej Babis’in 2009’da 15 milyon avro karşılığında Fransa’da aldığı malikane de dilden dile dolaşıyor.

Türkiye’den ise şimdilik Rönasans Holdingin vergi cennetine 210 milyon dolar aktardığı ortaya çıktı. Almanya’da henüz bir şirketin ya da şahsiyetin ismi geçmiyor. Ancak Alman Maliye Bakanlığının bu yaz 2 milyon avro vererek satın aldığı dosyasında, Dubai’de emlak satın alanların ayrıntılı listesinin olduğu ifade ediliyor. 1 milyon firma ve kişinin isminin geçtiği ifade edilen ayrıntılı listede, Almanya’da vergi ödemekle mükellef 4 bin kişinin isminin bulunduğu ileri sürülüyor.

Zenginlerin servetini offshore (deniz aşırı) hesaplar üzerinden yöneten 14 finans şirketinden sızan toplam 11,9 milyon belge, bugüne kadar ortaya çıkan benzer skandalların en büyüğü olma özelliği taşıyor. Belgeleri tasnif eden ve kamuoyuna aktaran Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Ağı (ICIJ) tarafından verilen bilgiye göre belgelerin toplam hacmi 2,9 terabayt. 27 bin offshore firmasının söz konusu olduğu ifade ediliyor.

TEKELLERİN DE BAŞVURDUĞU BİR YÖNTEM

Pandora Belgelerinde bugüne kadar asıl olarak siyasetçilerin, tanınmış sanatçıların, futbolcuların, oligarkların ismi basında yer aldı. Ancak haksız yere elde ettikleri servetleri “vergi cennetleri”ne kaçıranlar sadece kişiler değil. Sayısız şirket de hiç ya da çok az vergi ödemek için aynı yol ve yöntemlere başvuruyor. Örneğin merkezi Münih’te bulunan Alman ekonomi enstitüsü “ifo” tarafından 2020 için yapılan tahmine göre, Alman şirketleri toplam 5,7 milyar avroyu vergi dairelerinden kaçırmak için offshore hesapları üzerinden yurtdışında çıkardı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OEDC) ise vergi cennetlerinde park edilen paranın 11,3 trilyon dolar olduğunu tahmin ediyor. Tax Justice Network adlı kuruluş ise “vergi cennetleri”nde kaçırılan servetin toplamda 32 trilyon dolar olduğunu tahmin ediyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, rakamlar baş döndürücü ve devletlerin çoğu da buna göz yumuyor. Adı offshore hesapları üzerinden “vergi cenneti” ülkelere ve adalara servet kaçırmaya karışanların çoğunun, “ortada yasadışı bir durum yok” demesi boşuna değil. Pandora Belgelerini tasnif eden ICIJ de her fırsatta yapılanın “yasa dışı” olmadığına işaret ediyor. Yapılanlar, yasal boşluklardan yararlanan zenginlerin ikamet ettikleri ülkelerde servetin vergiden kaçırılmasını sağlayan hilelerden ibaret gösteriliyor.

VATANDAŞIN YAKASINDAKİ DEVLETLER VERGİ KAÇIRANLARA SESSİZ

Sıradan bir emekçi ya da esnaf küçük bir vergi ödemediği durumda başına gelmedik iş bırakmayan vergi daireleri, bu türden büyük kaçırmalara karşı ise genellikle sessiz. Zira, kapitalist sistem, bu türden zenginlerin servetini vergiden kaçırması için bin bir olanak sunuyor. Bu nedenle yaptıkları vergi kaçırma girişimi ortaya çıkanlarını, “her şey yasal çerçevede yapıldı” diyebiliyor.

Dünya genelinde her açıdan adaletsizlik büyürken, haksız yere elde ettikleri serveti ödedikleri düşük vergilerden de kaçıran aç gözlü burjuvalar, aynı zamanda ne denli iki yüzlü olduklarını da gösteriyorlar. Özellikle de eski başbakanlar ve diğer siyasetçiler. Örneğin Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, kendisinden önceki cumhurbaşkanını offshore hesaplar nedeniyle eleştirirken kendisi de aynı yola başvurmuş durumda.

KARA PARANIN YENİ VATANI: DUBAİ

Pandora Belgeleri, dünya kara para aklama merkezlerinde Panama Belgelerinden bu yana bir kayma olduğunu gösteriyor. Daha önce Panama, Malta, Luxemburg, Virjin Adaları... gibi ülke ve ada ülkeleri bu konuda merkez üs olma özelliği taşırken, şimdi Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Dubai’nin önemli bir merkez haline geldiği görülüyor.

Alman Kriminal Dairesi Başkan Yardımcısı Martina Link, Süddeutsche Zeitung’a yaptığı açıklamada, Dubai’nin uzun bir süredir kara para aklama merkezi haline geldiğini bildiklerini ifade ediyor. Dünyanın birçok ülkesinden eroin, altın, insan kaçakçılarının yeni merkezi haline gelen Dubai, aynı zamanda asalak milyoner ve milyarderler için de cazibe bir merkez. Denilebilir ki; BAE dünya “gangsterlerin yeni cenneti”. Suç örgütü lideri Sedat Peker’in de burada olduğunu hatırlayalım.

BAE, dünyanın dört bir yanından gelen kara parayı, haksız serveti şimdi servete dönüştürerek, bölgede rakiplerine fark atmanın peşinde. Petrol kaynaklarında azalmanın etkisiyle şimdi kara para cenneti olmak için savaş baronlarına, uyuşturucu kaçakçılarında, oligarklara, asalaklara kapılarını sonuna kadar açmış durumda.

KAPİTALİZM SÜREKLİ AHLAKSIZLIĞI BESLİYOR

Sadece zenginlerin servetini yöneten 14 finans kurumundan sızan bilgiler bile dünya genelinde vergilendirilmemiş servetin boyutunun ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Üstelik ortaya çıkanlar sadece buzdağının görünen kısmından ibaret. Görünmeyen kısmında daha çok para var ve bunun asıl olarak şirketlere ait olduğu tahmin ediliyor. Örneğin, Süddeutsche Zeitung bugün Pandora Belgelerinde bir devlet şirketi olan Frankfurt Havaalanı işletmecisi Fraport’un Güney Kıbrıs’taki offshore hesapları üzerinden ABD ve AB’nin ambargo listesinde olan Rus bankaları ve şirketleriyle girdiği ilişkiyi yazdı.

Bütün bunlara rağmen skandalın tekelleri ilgilendiren boyutunun çok fazla açığa çıkması beklenmiyor. Zira, sızdırılan bilgilerin tasnif edilmesi için çalışan ICIJ aynı zamanda mali spekülatör George Soros tarafından finanse edilen bir kurum. Sızdırma ve ona bağlı olarak yapılan yayınlarda sorun genel olarak kapitalist sistemden bağımsız ele alınarak, yapılanlar sorumsuz davranan kişilere indirgeniyor. Halbuki, kapitalist sistem devam ettikçe, yer, zaman ve şahıslar değişse de “vergi cennetlerine” servet kaçırma hep devam edecek. Çünkü sermaye sahiplerinin çıkarlarını korumak için var olan sistem bunun için kapıları hep açık tutuyor. Bu nedenle yüksek servet sahiplerinin yaptıklarının kapitalist sisteme ve devletlere güveni zedelediği ifade edilerek, bunun önüne geçilmesi gerektiği yüksek sesle dile getiriliyor.

Başka bir değişle, haksız yere servet elde etme “ahlaki” görülürken, bunun offshore hesapları üzerinden vergiden kaçırılması “ahlaksız” bulunmuyor. Ne var ki, milyonlarca ve milyarlarca serveti elinde tutan sermaye sahiplerinin “ahlaksızlığı” bunu elde etmek için başvurduğu baskı, sömürü, rüşvet, yolsuzlukla başlıyor. Zira kapitalist sistem bu ahlaksızlığı sürekli besliyor.

ÖNCEKİ HABER

Mültecilerin taşındığı otomobil, başka bir otomobille çarpıştı; 1 ölü, 13 yaralı

SONRAKİ HABER

Alpay Antmen, Ayşe Ilıcak'ın vergi cennetine aktardığı milyonları Meclis gündemine taşıdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa