05 Ekim 2021 21:11

Barınma sorunu ve üniversitelilerin acil talepler mücadelesi

Uzun süredir gençlik mücadelesinin içinde yer bulan salt protestocu, geniş kesimlere dayanan yöntemleri tercih etmek yerine daha dar bir hatta mücadeleyi sıkıştıran anlayışlar da alan buluyor.

Kaynak: JR Korpa/ Unsplash

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ

Ankara

 

Yeni eğitim öğretim dönemi hem liseler hem de üniversiteler için birçok problem ile açıldı. Yüz yüze eğitimin pandemi koşullarında getirdiği yeni sorunlar bir yana bu dönem öğrenciler için temel hakların da gasp edildiği sorunların daha da derinleştiği ve hatta yeni sorunların ortaya çıktığı bir dönem olarak başladı. Bu yazı kaleme alındığında eğitme başlayan üniversitelerde derslik yetersizliği, yemekhane sıraları, servis (ring) ücret ve sıraları ve tabi ki barınma sorunu öğrencilerin gündeminde idi. Önümüzdeki haftalarda peyderpey açılacak üniversitelerin de gündeminde bu sorunlar olmaya devam edeceğe benziyor. Bu durum çeşitli konularda öğrencilerin acil taleplerini doğuracak. Daha önceki sayılarımızdaki mektup ve yazılarda bu acil talepler adına mücadelenin üniversiteler açısından son derece önemli olduğunu ifade etmiştik. Ülkedeki kentlerin tamamında öğrencilerin başat sorunu olarak öne çıkan barınma sorunu da bu önemi kanıtlar nitelikte derinleşti. On binlerce öğrencinin KYK yurtları ya da üniversitelerin yurtlarına yaptığı başvuru karşılıksız kaldı. Ev kiraları özellikle kentlerdeki öğrenci bölgelerinde ciddi sıçrama yaptı. Birçok öğrenci daha üniversiteyi okuyacağı kente geldiğinde barınacağı yeri bulamadı. Barınmaya dair yaşanan bu kriz birçok üniversitelinin tek adam yönetimine olan tepkisini derinleştirdi.

TEK ADAM YÖNETİMİ ÇÖZÜMSÜZ VE İNKÂRCI, BURJUVA MUHALEFETİ ONU AŞAMAZ DURUMDA

Erdoğan yönetimi, işçi ve emekçilerin genç kuşakları açısından uzun süredir halkın acil sorun ve taleplerinden uzak bir görüntü veriyordu. Barınma sorunu bu görüntüyü gençlik ve onların aileleri olan işçi, emekçiler için de iyice berraklaştırdı. Tek adam yönetimi, gençlerin taleplerini yerine getirme, onlara çözüm önerileri sunmak adına hiçbir adım atmadı. Aksine hak arayan gençleri toplumun dışındaki unsurlarmış gibi göstermeye çalıştı, hak mücadelesinin güçlenmemesi adına olabilecek en yumuşak karından saldırdı. Yerel yönetimlerindeki mevzilerinden başlayan, ilgili kurumlardaki sözcülerine kadar yayılan geniş bir ağ ile barınma sorunun olmadığı bir Türkiye portresi çizmeye çalıştı. Pandemi süresince eğitim koşullarının iyileşmesi adına en ufak adımı atmayan politikalarını gizlemeyi hedefledi. Buradaki çabalarının tümü gençlik kesimlerini ikna etmekten oldukça uzak. Erdoğan yönetimi bu cephede de diğer alanlarda olduğu gibi gençliğin taleplerini karşılayamamış, bu durumu yönetilebilir bir pozisyonda tutamamıştır. Terazinin diğer kefesindeki burjuva muhalefet güçleri için de daha ileri bir durumda söz etmek güç. Bu kanadın en güçlü temsilcisi Kılıçdaroğlu ve partisi CHP gençliğin acil taleplerini daha çok Erdoğan yönetiminin beceriksizliğinden kaynaklı sorunlara indirgemekten, bu talepleri iktidara geldikten bir süre sonra çözecekleri gibi gerçeklikten uzak vaatler vermekten öteye gidemedi. Burjuva muhalefeti, gençlerin barınma gibi çok temel bir hakkı elde edemediği durumda dahi gençliğin taleplerini “oyun konsoluna” indirgeyen bir program ortaya koyuyor. Elbette bu gibi alanlardaki ihtiyaç ve talepleri küçümsemek doğru olmaz. Ancak öğrenci gençliğin yaşadığı sorunların sistemi hedef gösterdiği her talep ve hak mücadelesinden kaçınan bir burjuva muhalefeti karşımızda duruyor. Buna işaret etmek gerekir. Öte yandan, barınma gibi temel hakların sağlanması adına zaman istemek iktidar hedefinde olan burjuva muhalefeti için adet haline geldi. Yüz binlerce öğrencinin sokakta kalma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde elindeki birkaç yerel yönetiminin ancak sınırlı imkânlarını seferber eden, bu sorunları çözmek adına zaman isteyen bir program gençlerin en acil sorunlarından başlayarak bu dönemde derinleşmiş taleplerini karşılayacak bir program imajı vermiyor. Sonuç olarak tek adam yönetimi ortaya çıkmış acil bir sorun olan barınma meselesinde sorunu ve kaynağını inkâr ederek çözümü öğrenciye yıkan (dolayısıyla sorumsuz) bir tutum alırken burjuva muhalefeti bu tutumu eleştirerek aşan bir program ortaya koyamıyor.

ÖĞRENCİ GENÇLİĞİN ANA GÖVDESİ BİREYSEL ÇÖZÜMLERE İTİLİYOR!

Aslında bu tablo, Türkiye siyasetindeki parçalı durumun gençlik kesimleri için hayati derecede önemli bir soruna yansıması. Peki, bu durum karşısında gençlik kesimleri ne yapıyor, ne gibi tepkiler veriyor? Yazının başında Türkiye gençliğinin hemen hemen her meselede olduğu gibi barınma sorununda da Erdoğan yönetimini sorumlu ilan ettiği ve eleştirdiğini ifade etmiştik. Çözümler konusunda ise ana ağırlığın daha Erdoğan yönetiminin burjuva muhalefet tarafından alt edilmesini beklediğini ve bu zamana kadar bireysel çözümler denemeyi tercih ettiğini söyleyebiliriz. Özel yurtlara yerleşmek, görece daha uzak yerlerde daha düşük kira ödeyerek yaşamak, üç kişilik evlere dört kişi yerleşmek gibi. Öğrencilerin bu çözümleri güle oynaya uyguladığını, canı gönülden tercih ettiğini söylemek elbette yanlış olur. Ancak pandemi nedeniyle uzun süredir yüz yüze eğitimin olmaması, mevcut güç ilişkileri öğrencileri bu noktaya iter durumda. Her ne kadar bu eğilim ana ağırlığı oluştursa da hak arayış mücadelesinde olan, mücadelenin kazanılması adına onu büyütmeyi çabalayan bir kesimin olduğunu da söyleyebiliriz. Geniş kesimlerin, sorunun muhatabı öğrencilerin karar mekanizmasında olduğu bir hareket örgütlemeye çalışan, bunun adına teşhir, aydınlatma faaliyetlerini sürdüren, öğrencilerin ezici çoğunluğunu bahsi geçen acil sorunların çözülmesi adına mücadeleye çağıran,day bunun koşullarını örgütleyen bu kesimin önümüzdeki dönem üniversite mücadelesinin ihtiyaçlarına cevap veren bir platformu örgütlediği görülüyor. Belki bu kadar geniş olmasa da görece daha popüler bir hareket olarak karşımıza çıkan Barınamıyoruz Hareketi, Yurtsuzlar Hareketi gibi kent meydan veya parklarında çadır nöbeti ile mevcut durumu protesto eden gençlik gruplarından da söz etmek gerekiyor. Aslında sorunların çözümüne dair parçalı gelişen bu tepkiler barınma sorunu başta olmak üzere acil taleplerin nasıl karşılanacağına dolayısıyla nasıl mücadele edileceğine dair alt tartışmaları gündeme getiriyor. Gençlik mücadelesinin neye ihtiyacının olduğu meselesi bu tartışmayı önemli ölçüde noktalar.

DAR ALANA SIKIŞMIŞ SALT İRADECİ ANLAYIŞLARIN GENÇLİK MÜCADELESİNE BİR YARARI YOK

Tek adam yönetiminin politikalarını eleştiren ama ferdi çözümlere başvuran ve burjuva muhalefetinin programlarından çare bekleyen bir yöntemin gençlik mücadelesinin ihtiyacı olmadığı aşikâr. Dergimizde daha önce birkaç başlıkta bu duruma dair tartışmalar yürütmüştük. Öte yandan uzun süredir gençlik mücadelesinin içinde yer bulan salt protestocu, geniş kesimlerin mücadelesine dayanan yöntemleri tercih etmek yerine daha dar bir hatta mücadeleyi sıkıştıran anlayışlar da alan buluyor. Bu durumu Boğaziçi Rektörlüğüne atanan Melih Bulu’ya yönelik protestolar sırasında da birçok üniversitede son derece sınırlı sayıda öğrenci ile kurulan ve geniş bir kesimi temsil ettiğini iddia eden “dayanışmalar”da görmüştük. Barınma sorunu kapsamında ortaya çıkan Barınamıyoruz, Yurtsuzlar gibi hareketlerde de bu anlayışlar ile karşılanıyoruz. Elbette bu gibi çabalar içinde bulunan öğrencilerin, grupların bilinçli bir biçimde mücadeleyi dar bir alana sıkıştırmak niyetiyle hareket ettiğin ifade etmek haksızlık olur. Ancak sürdürülen ve ısrar edilen yöntem birkaç temel sorun yaratıyor. İlk olarak, mücadeleyi eşitsizliğin, sorunların kaynağı sorumlulardan talep eden bir mücadele çizgiye çekilmediği koşulda, genişleyen ve taleplerini kazanan bir mücadele yerine kendi dar çevresi etrafından doğruları söyleyen bir salt protestocu zemine dönüşür. Bugün karşımıza çıkan hareketler bu sorunları doğurmaya meyillidir. Mesela kentlerdeki merkez parklarda çadır kuran grupların talepleri haklıdır. Onlara yönelik saldırı aslında bu talepleri hedef alır. Ancak buralardaki mücadele çizgisi çadırın yanından geçen genci dahi bu işe katmaktan imtina eder durumdadır. Dolayısıyla Erdoğan yönetimi saldırıları karşısında, güçsüz konumda, sadece kolluk kuvvetleri ve bürokrasi karşısında tek başına atına binmiş “Don Kişot”lara dönmekten öteye gidemezler. Maalesef bu zeminin yükseköğrenim gençliğinin taleplerini kazanması adına bir yararı yoktur. İkincisi, sorunun, doğrudan muhataplarından bağımsız olarak, geniş kesimleri hem eyleme hem eylemin karar mekanizmalarına dâhil eden bir mücadele platformu yerine, dar alanlarda salt iradeci eylemlere ya da nöbetlere dağıtılması gençlik kesimleri içinde mücadeleye olan güveni sarsmaktan başka bir şeye hizmet etmiyor. Bugün karşılaştığımız anlayışların bir kısmı bu yöntemin ötesinde bir şey önermiyorlar. Boğaziçi örneğine bakalım. Mücadelenin gidişatına dair kararları öğrenciler ile almak, fakültelerde, sınıflarda tartıştırmak ya da oralara taşımak yerine kent meydanlarında daha dar bir çevre ile merkezi eylem biçimi ortaya koymak tercih ediliyor. Bunun dışında gençlik kesimleri en geniş biçimde bu yakıcı talep etrafında örgütlemeyi tercih edenlere ise hareketin merkezileşmesinin önüne geçmek ile eleştiriyorlar. Ne yazık ki kent merkezilerinde buluşmak, hareketin merkezileşmesi anlamına gelmiyor. Öğrencilerin ana ağrılını kapsamayan herhangi bir eylem biçiminin bu koşullarda merkezileşmesi çok mümkün görünmüyor. Dolayısıyla bu kudreti, kıymeti kendinden menkul anlayışların bu bağlamda da gençlik mücadelesinin ihtiyaçlarını kapsamadığını ortadır.

EN SOMUT ADIM TALEPLERİMİZ İÇİN GENİŞ, BİRLEŞİK MÜCADELE!

Her koşul ve durumda “biz irade koyalım, herkes arkamızdan gelir”, “en doğruyu biz söylediğimiz için en kapsayıcı biziz genişlemeye gerek yok” diyen bu anlayışların bu eleştirilere karşı “e öyleyse siz somut olarak ne diyorsunuz?​” oluyor. Bu sorunun cevabı aynı zamanda gençlik mücadelesinin ihtiyaçlarını tarif etmesi adına önemli. Barınma sorunu kapsamında tartıştığımız hemen hemen bütün ihtiyaçlar önümüzdeki iki-üç ay içinde üniversite gençliğinin ortaya çıkan her acil talebi adına ihtiyaç olarak ortaya çıkacak gibi görünüyor. Dolayısıyla barınma sorunu üzerindeki taleplerin kazanılması için gerekenler önümüzdeki dönemin mücadelesinin rotası olacak gözüküyor. Bu kapsamda ücretsiz barınma ve yurt hakkının kazanılması adına yerel birliklere dayanan, sorumlulardan talep eden bir mücadele ortaya koymak bunun adına sınıflarda, kampüslerde sıra arkadaşlarını ikna eden bir çalışma yürütmek atılabilecek en somut adımlardandır. Üniversite gençliğinin acil ihtiyaçları ve önümüzdeki dönemin koşulları düşünülünce talepler etrafında sınıflara dayanan birlikler kazanımları arttıracak ve öğrencilerin birlikte kazanma deneyimlerini ilerletecektir. Daha önce ODTÜ, YTÜ, Boğaziçi gibi örneklerde kararları ve işletimleri yerellere dayanan eylem ve hak mücadelelerinin kazanımlarını hep beraber izledik. Bu açıdan kararların ve aksiyonların fakültelere, bölümlere dayanması, hareketin dar bir çevre ile değil geniş kesimleri içine alarak büyümesi ve merkezileşmesi esas ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. İleri gençlik kesimlerinin görevi bugün sıra arkadaşlarını, yurt arkadaşlarını, muhatap oldukları ortak sorunlardaki arkadaşlarını bu taleplerin kazanımı adına mücadele etmeye ikna etmek, onların da başka çevreleri ikna etmesini sağlamak olarak karşımıza çıkıyor. Bunun dışındaki mücadele yöntemleri ile polemikler, tartışmalar ilk olmadı, son da olmayacak. Ancak mevziiyi buraya kurmaktan da kaçınmak gerekir. Bu sorun pratik olarak aşılmak durumundadır, dergi yazıları üzerinden yaptığımız tartışmaları bu pratik adımları hızlandırmak adına değerlendirmek daha doğru olur.

ÖNCEKİ HABER

Hakikat: Şeyh Bedreddin filminin galası yapıldı

SONRAKİ HABER

TOBB’da öğrencinin sadece adı ‘burslu’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa