Şimdi mücadele zamanı!
Emek Gençliği MYK üyesi Hazan İlik ile “Demokratik özerk üniversiteler için yarın değil şimdi yalnız değil hep beraber!” başlıklı mücadele platformunu ve üniversitelerin yeni dönemini konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Berfin Ezgi TATLI
Üniversiteler yeni bir döneme başlarken Emek Gençliği “Demokratik özerk üniversiteler için yarın değil şimdi yalnız değil hep beraber!” başlığında bir mücadele platformu ilan ettiğini duyurdu. Emek Gençliği MYK üyesi Hazan İLİK, mevcut gidişata, platformun içeriğine ve üniversite mücadelesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Platformda üniversitelerin mevcut durumuna ilişkin değerlendirmelerde tek adam yönetiminin müdahalelerini saldırı olarak değerlendiriyorsunuz. Bu değerlendirmeyi biraz açar mısınız? Nedir bu müdahalelere saldırı niteliğini kazandıran?
Tıpkı bir parça bütün ilişkisi gibi, üniversitelerde yaşanan durumu Türkiye’nin toplam politik gidişatının bir yansıması olarak açıklıyoruz. Bu noktada Türkiye nereye gidiyor diye soracak olsak, Erdoğan ve tek adam hükümetinin attığı her adımın sermaye temsilcisi bir siyasi iktidara yakışır biçimde işçi ve emekçilerin yaşamında yoksulluk, yıkım ve savaş gibi sonuçları beraberinde getirdiğini söylemek abartı olmaz. Erdoğan ve tek adam iktidarının dış politikada gerici, savaş kışkırtıcısı, paylaşımdan pay kapmayı temel alan adımları; yangın ve sel gibi her türlü felaketi daha da derinleştiren rant ve yağma politikaları; zamlar, çalışma koşullarının ağırlaşması gibi uygulamalarının ekonomik krizin ve salgının faturasının emekçilere kesildiği, kapitalistlerin karlarını arttırdığı ancak halkın yaşam koşullarının giderek kötüleştiği bir Türkiye inşa ettiğini görüyoruz. Bu maddi gerçekliğin devamlılığının ve mevcut sıkışmışlığın üstesinden gelebilmenin yolu da Erdoğan ve tek adam hükümeti açısından daha fazla baskı, kazanılmış hakların gasbı, gerici-faşist uygulamalarla biat eden bir toplum oluşturmaktan geçiyor. Üniversiteliler ise uzun bir süredir iktidarın kazanamadığı, “fikri iktidar olamama” başarısızlığının gerçekleştiği kesimlerden biri olmakla birlikte Erdoğan ve tek adam iktidarı için eldeki gerici-baskıcı güçlerin kullanım dozunun artması gereken kesimlerden de. Öğrencilerin tarikat-cemaat yurtlarına mahkûm edilmesi, her üniversiteye atanan rektörlerin birer tek adam gibi hareket etmesi, üniversitelilerin temsil mekanizmalarının işlevsizleştirilmesi hatta tamamıyla kaldırılması gibi birçok örnek verilebilir. Bu toplam tablonun üniversitelilere getirisinin anti demokratik normlarla işleyen, öğrencilerin söz hakkına sahip olmadığı, özgür düşüncenin, bilimsel tartışmaların yerini dinci-gerici saiklerle engellendiği bir üniversite olması sebebiyle iktidarın mevcut politikalarını saldırı olarak değerlendiriyor ve bu saldırıların önümüzdeki dönem daha da artacağını söylüyoruz.
Üniversite öğrencilerinin pandemi sonrası dönemde krizin etkileriyle birlikte karşı karşıya kaldıkları ve karşılaşacakları sorunlara ilişkin bir değerlendirme sunuyor bu metin. Boğaziçi Üniversitesi özelinde de öğrencilerin büyük çoğunluğunun arkasında biriktiği talepler olsa da temel bir araya gelme alanlarında sürecin örgütlenememesinin çeşitli sorunlar yarattığına ilişkin bir değerlendirmeniz de mevcut. Bu durumun hem yeni dönem açısından hem de Türkiye’deki diğer üniversite gençliği açısından gösterdikleri nasıl değerlendirebiliriz?
Saldırıların şiddetleneceğini söylerken bu saldırılara göğüs gerebilmek için üniversitelilerin dün olduğundan daha da fazla örgütlenmeye ihtiyacı olduğunu da söylüyoruz. Bugüne kadar çoğunlukla çeşitli acil talepler için bir araya gelip mücadele eden ama süreç sonuçlandıktan sonra hızla dağılan, yani bu birliktelikleri kalıcı hale getiremeyen bir üniversite hareketinden bahsedebiliriz. Fakat başta da söylediğim gibi, önümüzdeki süreç, daha örgütsüz ve dağınık biçimlerde, kesintili mücadeleler ile kazanım elde etmenin zorlaşacağı bir süreç olacak. Boğaziçi’nin mücadelesi için de benzer bir durum geçerli, tüm bileşenleriyle temel talepler etrafında bir arada durma ve vazgeçmeme başarısını böylesi bir kalıcı, kapsayıcı birliktelikten yoksun biçimde gösterebildi. Ama bundan sonrası için, yani örneğin atanmış değil seçilmiş bir rektör talebi için bölüm bölüm, sınıf sınıf kendi öğrenci örgütlerini kurma, asgari talepler etrafında bir irade birliği ortaya koymanın zorunluluğu açık. Bu her üniversite açısından geçerli bir durum, içinde bulunduğumuz koşullar değişmediği sürece bugün üniversitede yaşadığımız sorun ne ilk ne de son olacak, dolayısıyla yaşanabilecek her türlü soruna karşı geniş öğrenci kesimlerinin örgütleyicisi olduğu kalıcı mücadele birlikteliklerini oluşturmak zorundayız.
NASIL BİR MÜCADELE HATTI GEREKİYOR?
Emek Gençliği olarak bu platformda vurguladığınız başlıklardan biri de üniversite sermaye iş birliğinin üniversiteleri birer A.Ş. şirketlerine dönüştürdüğü. Bu ifadeden mücadelenin seyrine ilişkin nasıl bir sonuç çıkarılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Üniversiteler özgür, toplum yararına bilimin üretildiği yerler olmaktan oldukça uzak. Sermaye yararına üretilmeyecek bilginin özellikle üniversite yönetimlerince neredeyse hiçbir önemi olmadığı gibi üretilen bilginin de toplum yararına kullanılmasındansa piyasaya sunularak meta halini alması, Teknokentlerin devasa bütçeleri ve gelirlerinin söylenilenin aksine içinde bulunduğu üniversitenin gelişimi ve ilerleyişine katkı sağlamadığı, özellikle öğrencilerin çoğunlukla karşılıksız emeği olmak üzere üniversitenin imkanlarının daha fazla kar elde etmenin kaldıracı olarak kullanıldığı koşullarda üniversite öğrencileri bilim üretiminin parçası olmak bir yana, mezun olunca kendi işini yapabilecek olup olmamanın, işsiz kalıp kalmamanın kaygısıyla yüz yüze bırakılıyor. “Kendini geliştir, girişimci ol, inovasyon geliştir” türünden anlatılan gerçeklik ile hakikat arasında bir uçurum var ve bu uçurum üniversite sermaye iş birliği diye adlandırılan ortaklığın dolaysız bir sonucu. Bu ortaklık üniversiteleri piyasaya açmakla, üniversite bileşenlerini müşteri/çalışan addetmekle sınırlı kalmıyor, üniversitenin sosyal-kültürel ortamından, demokratik ve özerk yapısından gelen tüm tarihsel yapısını da yok ediyor. Tüm bu saydıklarımız çok yönlü bir mücadele hattının gerekliliğini gösterirken, itaat etmeyen, toplum yararına bilimi savunan, üniversite kaynaklarının üniversite bileşenlerinin yararına kullanılmasını talep eden bir mücadelenin de öneminin altını çiziyor.
Emek Gençliği yeni dönemde üniversite gençliğine mevcut sorunlarının içerisinden çıkmak için nasıl bir yol haritası öneriyor? Bu platformun ortaya koyduğu mücadele çağrısını nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Emek Gençliği öncelikle tüm üniversitelileri kendi talepleri için birer mücadele öznesi olmaya davet ediyor. Bu platformun yanı sıra, ilan ettiğimiz “9 Maddelik Acil Talepler”* etrafında tüm Türkiye gençliğini eğitim alanındaki kazanılmış haklarının gerçekleşen saldırıların karşısında korunması ve daha ileriden kazanımlara dönüşmesi için mücadele etmeye, kendi özgün koşullarına göre en yerel birliklerle eğitim hakkının gasbına karşı taleplerin arkasında birikerek güçlenmeye çağırıyoruz!
Her bir arkadaşımızı üniversite yaşamına katıldığımız en küçük birimlerden, sınıf ve bölümlerden başlayarak yaşanan en ufak bir soruna karşı da bir sorun ortaya çıkmaksızın mevcut koşulları daha iyi hale getirmek için de birlikte tartıştığımız, birlikte karar aldığımız, birlikte sonuç çıkardığımız mücadele araçlarını inşa etmeye, var olan yerlerde güçlendirmeye çağırıyoruz. Bu birliktelikleri güçlendirirken aynı zamanda bu mücadeleyi eşit ve özgür bir dünya kurma mücadelesiyle birleştirmek iddiasında olan Emek Gençliği’nin kapıları, akademik ve demokratik taleplerin yanı sıra üniversiteleri tek adam ve sermaye tahakkümünden kurtarmak arzusunda olan herkese açıktır. Başlığımızı hatırlatalım, yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber!
*9 Maddede Acil Talepler
1-Gerekli pandemi tedbirleri alınsın, ortaöğretim üniversite ve tüm dengi okullarda örgün ve yüz yüze eğitim koşulları sağlansın!
2-Kredi/burs ayrımı kaldırılsın! İhtiyacı olan her öğrenciye burs sağlansın!
3-KYK borçları silinsin!
4-Yurt olanakları sağlansın, barınma hakkı her öğrenciye tanınsın!
5-Bilimsel ve demokratik eğitim, özerk üniversite!
6-Rektörlük seçimlerinde atama usulü kaldırılsın, Demokratik seçimlerle üniversite yönetiminde öğrenciler söz sahibi olsun!
7-Eğitimdeki gerici ve dogmatik anlayış terk edilsin, bilimsel bir eğitim anlayışına göre müfredat içeriği belirlensin!
8- Nitelikli, parasız ve eşit bir eğitimin tüm olanakları sağlasın!
9- Üniversite yönetimleri cinsiyete dayalı eşitsizliğe ve şiddete karşı gerekli önleyici adımların ve tedbir mekanizmalarının işletilmesini garanti altına alsın! Genç kadınların temsil, tedbir ve dayanışma mekanizmaları kurmalarının önündeki engellemeler kaldırılsın!
https://www.evrensel.net/haber/443430/emek-gencligi-yeni-egitim-doneminde-9-maddelik-acil-talepler-listesi-acikladi