Asırlardır çağdaş İTÜ’de hayaller vs gerçekler
İTÜ’ye hangi hayallerle geldik, hangi gerçekler bizleri bekliyor?
Fotoğraf: Google Streetview
Berzan SÖNMEZ
İTÜ
Uzun ve yorucu bir pandemi arasından sonra kampüslerimize kavuşuyoruz. Yaklaşık iki yıl sonra 250. yılını devirecek olan İTÜ, binlerce bilim insanı, mühendis, mimar ve devletin üst kademelerinde yer almış bürokratı bünyesinde yetiştirdi. Bu prestijli tablonun getirdiği beklentiler, bu üniversiteyi kazanmış olmanın ve bu üniversiteye bir kez daha kavuşacak olmanın yaşattığı heyecanın asıl kaynağı olsa gerek. Öğrencilerin heyecanına ve beklentilerine karşılık ‘’İTÜ asırlardır çağdaş’’ sloganını uzun zamandır kendine bir motto olarak kullanan üniversitemiz yeni döneme başlarken çağdaşlık profilini birlikte araştıralım. Şimdi birlikte gözlerimizi kapatalım ve ‘’çağdaş bir İTÜ’’ nün bizlerce nasıl olabileceğini birlikte düşünelim.
HAYALİMİZDEKİ İTÜ
Bir İTÜ düşünelim ki şehir dışından, şehrin uzak bölgelerinden gelen ve ailesiyle kalma imkanı bulunmayan öğrenciler için şartsız ve ücretsiz yurt imkanı sağlayan çağdaş bir İTÜ olsun. Yurtlarında öğrencilerine üç öğün yemek ve yeterli temizlik hizmeti sunan, kişi başına düşen alanın insani yaşam koşullarına elverişli bir ortam sunduğu, öğrencilerin barınma sorununun çözülmüş olduğu bir İTÜ olsun. Bütün kampüslerinde, porsiyon, kalite ve kalori hesabıyla sağlıklı bir insanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte üç öğün yemek hizmeti veren çağdaş yemekhanelere sahip bir İTÜ olsun. Üniversite bileşenlerinin fikirlerini özgürce ifade ettikleri, üniversite bileşenlerinde karşılık bulan taleplerin karşılandığı, adil, eşitlikçi ve demokratik işleyişi olan, çağdaş bir üniversite ortamına sahip bir İTÜ olsun. Üniversitede bulunan bütün fakülte, bölüm ve sınıflara yeterli derslik sağlayan, hoca başına düşen öğrenci sayısını dersin verimini düşürmeyecek şekilde belirleyen, ders içerik ve araçlarını eksiksiz sağlayan ve kontenjan sorunlarının önünü kesen çağdaş bir İTÜ olsun. Kadınların ve LGBTİ’lerin kendini özgürce var edebildikleri, taciz önleme komisyonlarının içerisinde her bileşenden temsilci bulunduran ve kampüsün bütün alanlarında erkek ve kadın üniversiteliler arasında bir fark gözetilmeksizin bütün cinsel yönelimler için özgürlükçü bir işleyişin olduğu çağdaş bir İTÜ olsun. Üniversite içerisinde bulunan kulüplerin düzenlemek istedikleri etkinliklere engel olmayan, kulüplerin işleyiş ve iç dinamiklerine müdahale etmeyen bir İTÜ olsun. Kampüslerde ucuz ve ulaşılabilir sosyal mekanların sayı ve niteliklerini artıran, öğrencilerin ihtiyaç ve taleplerine göre bu mekanları çeşitlendiren, başarının yanında bedensel, düşünsel ve kültürel gelişimin de önünü açan çağdaş imkanlar sunan bir İTÜ olsun. Her şeyden önemlisi üniversitenin asıl bileşenleri olan öğrencilerin söz sahibi olduğu, temsil edilebildiği, demokratik ve şeffaf yönetime sahip bir İTÜ olsun. Herhalde bizlere nasıl bir İTÜ hayal ettiğimizi sorsalar eksiği veya fazlasıyla böyle bir tablo çıkar karşımıza. Şimdi ise gözlerimizi hep birlikte açalım ve bugün karşımızda gördüğümüz İTÜ’ye bakalım.
PEKİ YA GERÇEK İTÜ?
İTÜ yıllardır yurt başvurusunda bulunan öğrencilerin istatistik ve verilerini elinde bulunduruyor olmasına rağmen, öğrenci sayısının ancak %10-11’i kadarı yurtlarda barınabilir durumda. Yıllardır yurt talep eden öğrencilerin sesini duymazlıktan geliyor. Mevcut yurtlara son iki yılda %30 zam yapan İTÜ yönetimi, öğrencisi üzerinden kar güden bir devlet üniversitesi olma yolunda her geçen yıl bir tezatı büyütüyor. İTÜ’de geçtiğimiz yıl binlerce öğrenciyi barındırabilecek yurtlar inşa edebilecek, ucuz ve nitelikli yemek servisine ve daha birçok ihtiyaca yetecek paraya batmakta olan bir Doğa Koleji satın alındı ve bu kurum İTÜ adıyla özel bir markaymış gibi allanıp pullanıp Türkiye’nin dört bir yanında pazarlanıyor. İTÜ bünyesindeki herkesi ilgilendiren ekonomi yönetimi kapalı kapılar ardında akıl sır erdirilemez anlaşmalar yapılarak yürütülüyor.
İTÜ, yemekhanelerinde bu yıl uzun yıllar sonra kahvaltı servisi yapılacağını bütün sosyal medya hesaplarından gururla paylaştı. Öğrencilerin kahvaltı çıkacağına yönelik olumlu düşünceleri ise kahvaltı fiyatının bu ekonomik koşularda 6.5 TL olarak belirlenmesi fiyat tartışmalarını başlattı. Bir öğrencinin eleştirisine İTÜ Rektörü kendi Twitter hesabından; ‘’maliyeti altında verdiğimizi söylesem ne dersin‘’ şeklinde yanıt verdi. Bu yanıt İTÜ’de halen öğrencilerin temel haklarına ücretsiz ve erişilebilir haklar olarak değil de bir maliyet hesabı ile kar edilmeye çalışılır bir şekilde yaklaşıldığını gösterdi. Düşük kalite ve küçük porsiyonlarla bize satılan yemeklerin, ucuz ve nitelikli olma talebini dillendirmek hakkımız değil anlaşılan.
Okulun bünyesinde ders veren akademisyenler her dönem farklı skandallarla gündeme gelse de İTÜ, “soruşturma açıldı” balını ağzımıza çalıyor ve olayı soğumaya bırakıyor. Cinsiyetçilik, ırkçılık, taciz gibi konularda İTÜ’de suçu ve nefreti dillendiren hocalar hangi gerekçelerle alındığı belli olmayan kararlarla okul bünyesinde tutulmaya ve derslere girmeye devam ediyor. Bu gibi olayların öğrenciler tarafından takip edilebileceği tacizi önleme ve izleme komisyonları okul tarafından aktif bir şekilde çalıştırılmıyor.
Hazırlık eğitimini tartışmalı bir şekilde Maçka Kampüsü’nden Maslak Kampüsü’ne taşıyan İTÜ yönetimi, kampüs içerisindeki yoğunluğu artırmasına rağmen bununla nasıl baş edileceğine ve boşaltılan Maçka YDY binasının nasıl kullanılacağına dair tatmin edici açıklamalar yapmadı. Mimarlık fakültesinde, özellikle proje derslerinde hoca başına düşen öğrenci sayısı bu dersin verimini düşürecek düzeye gelmiş olmasına rağmen ne kontenjan artırımına bir tepki veriliyor ne de akademisyen sayısında bir değişikliğe gidiliyor. Dersliklerde kullanılan araçların, laboratuvarların yetersizliği, öğrencilerin memnuniyetsizliği bilinse de bir değişikliğe gidilmiyor.
BİRLİKTE OLURSAK HAYALLER GERÇEĞE DÖNÜŞEBİLİR
Tüm bu tablo hayal ettiğimiz İTÜ için yeni dönemde neler yapabiliriz sorusunu belki dünden daha acil olarak karşımıza çıkarırken tüm sıra arkadaşlarımızı bu sorunun cevabını üretebilecek tek koşula, yan yana gelişlerimizi sürekli ve sistemli kılacak birliktelikleri kurmaya çağırıyoruz.