Muhalefetin vaatleri gençlere mi? Sermayeye mi?
Anlaşılan o ki CHP iki sene sonra iktidara gelse bir beş sene de enkazı toparlamak için beklememizi isteyecek bizden.
Kaynak: Matt Ridley/Unsplash
Hacettepe Üniversitesinden bir öğrenci
Ankara
Yüz yüze eğitime geçilmesiyle eğitimdeki eşitsiz ve yetersiz tablo daha görünür oldu. Pandemi dahil olmak üzere uzun süredir eğitimdeki bu tabloya dair sesler yükselse de iktidarın buraya tek bir somut hamlesi olmadı. Gelinen tablo bir noktada ne yapılmalı sorusunu da beraberinde getiriyor. Ancak öyle ki bugün bu soruyu tartışırken çözümün önüne ket vuranları da tartışmak gerekiyor. Kaldı ki bugün “ne yapılmamalı?” sorusunun yanıtının büyük bir kısmını muhalefet cevaplıyor: Beklemek. Hem zaman olarak beklemek hem de bir kurtarıcıyı beklemek.
Muhalefet tarafında uzun süredir 2023 seçimlerinin konuşulduğu “artık son çıkış” gibi akıllarda yer etmeye çalışan bir söylem var. Her şeyin iyi olabilmesi için iki sene bekleme mecburiyetinin yanında muhalefetin diğer vaatleri de gerçeklikten uzak bir noktada duruyor. Muhalefet partilerinin ve özellikle CHP'nin “gençliğin dilinden anlıyoruz” söylemi üzerinden giriştiği ikna çabalarını boşa çıkaran bir tablo mevcut. Gençliğin talepleri genç, dinamik, anlayışlı bir liderin çok daha ötesinde, çok daha yakıcı ve gerçek.
Söylemlerine bakıldığında muhalefet partilerinin bugün sorunları ortaya koymada başarısız olduğunu söyleyemeyiz. Gençliğin işsizlik kaygısının arttığı, yoksulluğun yakıcı bir boyuta ulaştığını sıkça dile getiriyorlar. Ancak çözümler söz konusu olduğunda muhalefet bir o kadar gerçeklikten uzaklaşıyor. Öyle ki yakın zamanda Kılıçdaroğlu’nun yaptığı “Gençlere 6 vaat” videosunda yer alan vaatler ana muhalefet partisinin bu taleplere ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Gençlere oyun konsolu ve araba alımlarda ÖTV indirimi vaadi bugün yurt çıkmadığı için üniversiteye gidemeyen, okurken çalışmak zorunda kalan, mezun olup iş bulamayan gençler için trajikomik bir noktada. Elbette yalnızca ihtiyaçların aciliyeti üzerinden bir öncelik sıralaması yapmak değil kastımız ancak ekonomik kaygıların geldiği bu noktada bu meselelere sessiz kalınması bir yerlerden tanıdık geliyor.
Vaatlerden dikkat çeken bir diğeri ise faizsiz geri ödemeli KYK kredileri. CHP’nin bir dönem peşine düştüğü 128 milyar doları hatırlarız. Halk yararına kullanılabilecekken ortadan kaybolan 128 milyar doların nerede olduğuna dair haklı bir sorguydu. Yeterli zenginlik var ancak “kötü insanların” elinde diyerek “iyi niyetlerini” ortaya koyan CHP’nin vaadi ise yine her öğrenciye yeterli ve geri ödemesiz burs değil iyi niyetli bir faizsiz geri ödemeli KYK kredisi oluyor.
CHP’nin eğitimde reform olarak tariflediği 5 maddede geçen bütün organize sanayi bölgelerinde “Teknoloji Liseleri” kurulacağı maddesini hatırlarız. Meslek liselerinde “meslek eğitimi” olarak geçen ama asıl olarak meslek liseli gençleri ucuz iş gücü olarak kullanan; kalifiye iş gücü garantisi vererek sermayenin sömürüye hazır işçilerini hazırlamayı amaçlayan bir sistem hali hazırda mevcut. Böylesine bir iş gücü pazarını daha da sağlamlaştırmayı hedef olarak önümüze koyan CHP aslında AKP’nin buradaki politikasından farklı bir şey yapmıyor hatta bunu daha da ileri taşımayı hedefliyor.
ÇÖZÜMÜN ARAYIŞI MUHALEFET PROGRAMININ NERESİNDE?
Vaatlerin, söylemlerin üzerinden tek tek gitmeye belki gerek yok ancak hem bu vaatler hem de muhalefetin bugüne kadar ki söylemleri iki temel meseleyi ortaya koyuyor. İlk olarak her ne kadar kendi propagandalarını buradan ilerletseler de bugün yaşanılan ekonomik kaygılar ve gençliğin temel sorunları bizi yönetenlerin iyi veya kötü niyetleriyle çözülebilecek düzeyde değil. Her mevcut iktidar yerini koruyabilmek için eşitsiz bir düzene yani kapitalizme hizmet eder pozisyonda olmak mecburiyetinde. Bu hizmeti nasıl ve ne düzeyde sağlayacağı değişiklik gösterebilir.
CHP de bugün gençlerin işsizlik sorununu gelecek kaygılarını bilmediğinden, göremediğinden kaynaklı vaatlerini sığ tutmuyor. Muhalefet vaatlerini bugün sadece gençlere değil iktidara geldiğinde iş birliği içerisinde olacağı sermaye güçlerine de sunuyor.
KYK kredisini kaldıracağız, herkese yeterli burs sağlayacağız diyemiyor; çünkü bulunduğu taraf hala şirketlerin borçlarını silerek sömürü düzeninin devamlılığını sağlamayı gerektiriyor.
Herkese iş sağlayacağız, geçim derdini ortadan kaldıracağız diyemiyor; çünkü bulunduğu taraf ucuz iş gücü üzerinden kar arttırmayı hedefliyor, eşitsizliği büyütüyor.
İkinci olarak; bugün ortaya koyduğumuz her talep beraberinde bir mücadeleyi şart koşuyor. Yakın zamanda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Gence adeta kul olduğunu unutturan bir etkileşim var" sözlerini hatırlarız. Bugünkü iktidar, değişimin önüne geçmeye çalışarak gençliği “kul” olmayı yol gösteriyor. Muhalefet ise bunu bugün belki daha yumuşak bir dille “sabırlı olun” çağrısı yapıyor. İkisi başka noktalardan değişimi gençliğin elinden alıyor. Ancak bizim ne kul olacak sabrımız ne iki sene bekleyecek vaktimiz var. Kaldı ki iki sene sonrasında vaat edilenler taleplerimizin çok gerisinde. Bizim kazanımlarımızla şekillenmeyen, gençliğin doğrudan söz söyleme- karar verme yetkisinin olmadığı bir yönetim gençlerin sorunlarından kopuk olmaya mahkumdur da.
Bugün bir alternatif olarak kendisini var etmeye çalışan muhalefet aslında var olan sistemin bir başka yüzü. Yaptırımları da söylemleri de kendisine bu sistemin iyi niyetli temsilcisi olma vizyonundan öte bir rol biçmiyor. Ancak kar odaklı ve sömürüye dayanan bu sistemde iyi niyet işe yaramayacaktır. Kapitalist sömürüyü devam ettirmek amaçlı devletin sosyal ve ekonomik olanaklarını buraya göre biçimlendirecek bir iktidar adayıyla karşı karşıyayız. Bu noktasıyla bizim bugün hemen her talebimizin kapitalist sömürü düzeniyle ters düşen bir noktada olduğunu unutmamak gerekir. Muhalefet bugün küçük yaptırımlarla -ki bunlar da bir mücadelenin sonucudur ve değerlidir- var olan ekonomik ve sosyal sorunları ancak çok küçük boyutta ve çok küçük bir kesimi etkileyecek düzeyde çözebilir. Yani alternatif olarak kendisini tanımlasa da CHP ve diğer burjuva muhalefet partileri bir alternatif değil kapitalist sistemin ufak yamaları.
Ancak bugün biz gençlerin bir alternatife ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Daha doğrusu biz gençler bugün bir alternatif yaratmak zorundayız. Bugün yaşadığımız sorunların bir alternatifi varsa o da sömürünün olmadığı eşit ve sınıfsız bir toplum olacaktır. Bu alternatifi gerçekleştirirken elbette var edeceğimiz her kazanımın peşinde olmayı bırakmayacağız. Doğrudan bir parçası olduğumuz her alanda bu alanların karar mekanizmalarında yer almayı hedefleyecek mücadeleyi büyütmek, geleceğimiz için var olan eşitsiz düzenin tam karşısında bulunarak buradan birlikte bir mücadeleyi genişletmek gerekiyor.
Son olarak Kılıçdaroğlu’nun videoda sıkça bahsettiği bir “enkaz” var. “Bir enkazı devralacağız. O yüzden çok işimiz var gençler. Sizinle ilgilenemediysek bu sebepten” diyor Kılıçdaroğlu. Anlaşılan o ki CHP iki sene sonra iktidara gelse bir beş sene de enkazı toparlamak için beklememizi isteyecek bizden. Evet bir enkaz var ve gittikçe derinleşen, her geçen gün haklarımızdan çalan bir enkaz. Ancak bu enkazı yaratanlara ve bekleme telkinlerinde bulunanlara karşı yarına bırakmadığımız birlikte bir mücadele şart. Çünkü bugün taleplerimiz ne vergi indirimleriyle sınırlı ne de faizsiz geri ödemelerle.