Murat Kuseyri'nin ardından | "Sesi duyulmayanların sesi ve habercisiydi"
Feyyaz Kerimo, kaybettiğimiz İsveç muhabirimiz Murat Kuseyri’yi yazdı: Vicdanı, Kürt anaların yüreğindeydi. Gözyaşları, Berkin Elvan’ın kara gözlerindeydi. Fabrikada greve giden işçilerin gözcüsüydü.
Fotoğraf: Feyyaz Kerimo
Feyyaz KERİMO
Stockholm
Murat ile tanışıklığımızın üzerinden nerdeyse 40 yıl geçti. İkimiz de farklı iki sol hareketten geliyorduk. 12 Eylül faşist cuntası sonrası yollarımız Stockholm’de, iki siyasal ilticacı olarak kesişti.
İlk 10 yılımızda, 12 Eylül cuntası üzerinde baskı oluşturulması için birlikte çalışmalar yaptık. Farklı siyasal hareketlerin ortak iş birliği platformu olarak 80’lerde “Eylem Birliği Platformu” oluşturduk. 12 Eylül cuntasına karşı İsveç’te kamuoyu oluşturmak için onlarca miting, yürüyüş, bildiri, konferans, panel vb faaliyetlerini beraberce örgütledik. Ülkede vahşice uygulanan işkence ve idamlara karşı İsveç sokakları, parlamentosu ve basın yayın organları bizlerin ortak yürüttüğümüz faaliyetlerle dolup taştı.
Uluslararası Af Örgütü, Kızıl Haç ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlarla çok canlı ilişkiler kurduk ve ülkede olan bitenleri anlattık. Ayrıca Stockholm’de, Türkiye solunun her renginin içinde yer aldığı Dayanışma Derneği’nde bu faaliyetlerin müşterek platformu olarak aktif mücadele içinde olduk. Dolayısıyla, cunta üzerinde baskı oluşturulması için hiç durmadık.
Murat, o dönemde bu faaliyetlerin içinde durmadan koşturan fedakar arkadaşlardan biriydi. Mütevazi, kalender, alçakgönüllü olduğu kadar düşüncelerinde de bir o kadar tutarlı ve kararlı olan değerli bir devrimci arkadaşımızdı. Yurtdışına çıkıp da her şeyi geride bırakan (unutan) ve köşesine çekilip özel hayatını kuranlardan biri, hiçbir zaman olmadı.
90’ların sonuna doğru İsveçli siyasal partilerle, sendikacı, gazeteci ve aydınlarla olan ilişkilerini geliştirmeye başlamıştı. 2000’li yıllarda, uzun bir süre Dayanışma Derneğinin başkanlığını yürüttü. Ülkede Kürt halkına yönelik baskıların yoğunlaşması üzerine, İsveç’te haberler yapmaya başlamıştı. Öte yandan Evrensel Gazetesi kurulduğundan bu yana ve son yıllarda da ANF için fedakarca ve gönüllü olarak habercilik yapmaya koyuldu.
Murat, gazeteciliği “gazetecilik” olsun diye hiçbir zaman yapmıyordu. O’nun derdi Meksika’da Zapatistaların, Amerika’da Amerikan Yerlilerinin, İsveç’te Samerlerin, Türkiye’de Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Alevilerin; kısacası bu yerküredeki ezilenlerin, ötekileştirilenlerin sesi olmaktı. Seslerini duyurmaktı! Dünyanın neresinde acı ve kan varsa, bizim Murat, hem o kanı dökenlerin takipçisiydi hem de kanı dökülenlerin sesi ve habercisiydi. Bu nedenle de 1915 Soykırımında katledilen Ermeni Agop amcanın, Süryani İşmuni teyzenin, Pontoslu genç kız Eleni’nin göz yaşlarını bugüne taşıyıp gerçeklerin ortaya çıkması için her zaman haber yaptı.
Ülkede Kürtlere yönelik baskılar yoğunlaşınca aklı ve kalemi Cizre’de, Nusaybin’de, Sur’daydı. Vicdanı, Kürt anaların yüreğindeydi. Gezi sürecinde dikkati, direnen gençliğin yükselen isyanında ve sokağa taşan öfkesindeydi. Gözyaşları, Berkin Elvan’ın kara gözlerindeydi. Fabrikada greve giden sendikasız işçilerin gözcüsüydü.
Kısacası Murat dürüst, kararlı, gösterişsiz, yalın ve tevazu sahibi bir arkadaşımızdı. Gerçek bir enternasyonalistti. Vakitsizce ve sessizce gitmeyi seçti. Alçakgönüllü bir yürüyüş gibi…