08 Ekim 2021 09:10

Kurtuluş Sokak Festivali’nin ardından

Kurtuluş Sokak Festivali deneyiminin gençlik kesimleri üzerindeki etkisin ve ardında bıraktığı etkinin nasıl bir hafızaya dönüşerek kendisini çeşitli biçimlere dönüştürebileceğini tartışmak gerekiyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Zehra ÖZÖCAL

MSGSÜ

Şişli’de gerçekleşen Kurtuluş Sokak Festivali deneyiminin gençlik kesimleri üzerindeki etkisini ve ardında bıraktığı etkinin nasıl bir hafızaya dönüşerek kendisini çeşitli biçimlere dönüştürebileceğini tartışmak gerekiyor.

Kurtuluş Sokak Festivali geçtiğimiz günlerde İstanbul’un Şişli semtinde geniş bir sokak boyu birçok atölye ve okuma grupları, dayanışma ağları, yayın organları, yerel esnaflar, bölgede okuyan/ yaşayan liseli ve üniversiteli gençler örgütlüyücülüğünde gerçekleşti. Dergimiz Genç Hayat’ın da yerini aldığı bu onlarca standın her biri kimi başkaca heyecanlar ve çağrılar barındırarak, tek bir bütünün parçaları olarak konumlanmaktan, hem bir başına hem tüm bu sokakta anlamını kazanmaktan başlayarak bir dolu deneyimi ve olanağı sahneledi.

HAYATIN AKIŞINA MÜDAHALENİN BİR BİÇİMİ OLARAK FESTİVAL

Festival, şenlik, kutlama… Yaratıldıkları koşullara karşı söylenebilecek bir dizi sözün, yapılabilecek örgütlü bir müdahalenin kendisine alan yaratmak için insanlığın kullandığı en geleneksel biçimlerden bazıları. Özgün dokular oluşturarak tüm bileşenlerini ve çağrısını bir ortaklıkta buluşturmak, festivalin tanımı gereği işin hep birlikte bir parçası olarak seçilmiş bir alanda var olmayı gerektiriyor. Ancak bu, bugün yan yana gelerek bir üretim faaliyetinin parçası olma; üniversite, lise, mahalle, meydan gibi bulunduğu alanların kendisini denetim ve karar verme mekanizmalarının bir parçası olarak örgütleme olanakları olabildiğine sınırlandırılmış bir konumda bulunan gençlik kesimleri için bir ölçüde şaşırtan ve yeni bir deneyimi ifade ediyor. Şişli’de gerçekleşen Kurtuluş Sokak Festivali’nde bu görece “yeni” deneyimin gençlik kesimleri üzerindeki etkisi ve atmosferini solumanın mümkün olduğu bir süreç yaşanmışken, ardında bıraktığı etkinin nasıl bir hafızaya dönüşerek kendisini çeşitli biçimlere dönüştürebileceğini tartışmak gerekiyor.

Festivalin içerdiği geleneksellik, insanın kendisini doğa karşısında anlamlandırma çabasından ve aşmakta zorlandığı koşulların değişmesi için talep eden konumundan başlayarak; belirli bir faaliyetin, kendisinde ifade bulan etkinliklerle kendisini ifade etmede ihtiyaç duyulan biçimlerle ortaya koymasının bir ürünü olarak kolektif hareketi ifade etmek bakımından değerlendirilebilir. Bugün ise bu geleneğin kendisini, taleplerinin arkasında birleşerek mücadele etmenin ve sahip olduğu örgütlü gücün, bir ağızdan söylenen talebi dile getirenlerin yalnızca sayısı bakımından değil ama aynı zamanda en geniş çıkarları temsil edenlerin gücünün bir ifadesi olarak örgütlenmesi olanağını doğurması bakımından değerlendirilebilir. Zira insan, toplumsal varlığının ilerleyiş yasaları gereği, organizasyonu ve üretim faaliyetini birlikte gerçekleştirirken, örgütlediği faaliyetin kendisinden de mevcut bilincindeki gelişimleri koşullaması bakımından değerlendirebilir. Mesela bir festivali örgütlemenin anlamı bugün bereket için tanrılara adak sunmak değil. Bu elbette Şişli halkı için makul de değil. Zira toplumsal olarak bir gerçekliği ifade etmeyen bir pratik olduğu aşikâr. Bugün bu uzak ve uç örneğin daha makul gibi görünen milli bayramlar, özel günlerde düzenlenen etkinlikler, geçit törenleri, zafer kutlamaları gibi toplumsal ihtiyaçlar ve nesnel çıkarlar bakımından en geniş halk kesimlerine “uzak” örnekleri ise devam ediyor. Her biri bir eğlenme ve yan yana gelme biçimi olarak bir festival/şenliği ifade edebilir. Ancak her birinin kendi şiarının ve örgütlenme biçiminin; gençliğin kendi çıkarlarını ve taleplerini ifade ederek, kendi yaşam alanlarına değişimin gücünü taşımasını ve onun ihtiyaç duyduğu sanatsal ve kültürel yaratıcı dürtüyü, taleplerini ve onu ifade edişini besleyeceği iddia edilemez. Buraya tutulacak merceğin kendisinin dolayısıyla elbette eğlencenin ve birlikteliğin örgütlenişinin hangi birleşimi nasıl temsil ettiğine, sınıfsal ve politik olarak kimin çıkarlarına denk düştüğüne tutulması gereklidir.

ÜNİVERSİTELERİ ÜRETİMİMİZİN ALANLARINA DÖNÜŞTÜRMEK İÇİN

En geniş kesimlerin talebini ifade eden örgütlülükler, umutsuzluğu ve çaresizliği sonucu bakımından öğütler konuma düşen her türden girişimi engelleme gücüne de sahip olur. Üniversiteler açılırken, bulunduğu alanları kendisini ifade etmek için bir sergi alanına dönüştürme becerisinden ve fikrinden en uzakta bırakılmaya çalışılan gençliğin önünde, her alanı öznele olduğu alanlara dönüştürmek için keşfetmesi gereken bir sürecin ihtiyacının giderek arttığı günlerde Şişli Sokak Festivali deneyiminden öğrenmek gerekiyor. Açık bir sahneye dönüşen, “Doğaya, Sanata, İnsanlığa Özgürlük!” şiarıyla kendisine en yakın pratiği en ileriden ihtiyaçlarıyla birleştiren, bunun koşullarını yaratmak için bir araya gelerek yerel yönetimlerden talep eden, çevresindeki birlikteliklerle ortaklık kurarak en geniş bileşimlerle ortaklaşıp büyümeyi hedefleyen bir festivalin örgütlenişi, her bir üniversitenin kendi şenlik komitelerini oluşturabileceği, üniversitelerin her alanını kendi üretim alanına dönüştürmek için adım atabileceği bir olanağı sorgulayabilmenin önünü açıyor.

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan’ın kimlik numarası ile sorgulama yapan SGK çalışanlarına yeniden soruşturma

SONRAKİ HABER

Görev süresi dolacak olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye'ye geliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa