Av. Erkan Ünüvar: Gerçek failleri araştırınca görünmez duvarlarla karşılaştık
10 Ekim Katliamı’ndan Antep'teki saldırılara, Suruç Katliamı’ndan HDP mitinginin bombalanmasına IŞİD’in katliamları davalarında siyasi sorumluların yargılanması engellendi.
10 Ekim Ankara Katliamı Anması | Fotoğraf: Tamer Arda Erşin / Evrensel
Birkan BULUT
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
10 Ekim Ankara Katliamı davası yalnızca IŞİD’lilere verilen cezalarla sonuçlandı. Yargılama sürecini konuştuğumuz Avukat Erkan Ünüvar katliamlardan beslenen siyasi iradenin davaya müdahale etmemesinin düşünülemeyeceğini belirtiyor: “İddianamedeki sanıklarla yetinmeyip, gerçek failleri araştırmaya başlayınca bir noktadan sonra görünmez bir duvarla karşılaştık. Bu davanın uzun yıllar süren ama bir sonuç alınamayan, gerçek faillerin gizlendiği bir tür “cezasızlık” girdabına sürüklenmesini istemiyoruz.”
Dava 2018’de karara bağlansa da firari sanıklar yönünden ayrılan dosya sürüyor. Başından bu yana yargılama sürecinde neler yaşadınız?
Engeller katliamın hemen ertesinde başlamıştı. Soruşturma sürecindeki “gizlilik” kararı en önemli engellemeydi. Bu nedenle delillerin toplanmasına katılamadık. Aylar sonra iddianame elimize geçince Türkiye’nin en büyük katliamına ilişkin eksik ve yüzeysel bir soruşturma yapıldığını gördük. O yüzden 6 yılın sonunda bugün hâlâ soruşturma aşamasında toplanmayan delilleri toplamaya çalışıyoruz. Savcıların soruşturmayı neden bizden gizlediği bugün çok daha iyi anlaşılıyor.
Nasıl yani?
Sonradan ortaya çıktı ki savcılar, delilleri toplamadıkları gibi var olan delilleri de saklamışlar. Bu davanın belki de en kritik delillerinden biri, tesadüfen ve yıllar sonra bir savcının dolabından çıktı. Canlı bombaları Ankara’ya getiren Yakub Şahin’in, katliamdan tam 10 gün önce bomba malzemesi temin ederken ihbar edildiği, ancak Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün bu kişi hakkında hiçbir şey yapmadığını biz tam 5 yıl sonra savcının odasında tesadüfen bulunan klasörlerden öğrendik.
Ayrıca dava dosyasına gelen yazışmaların ve dosyaların satır aralarından çıkardığımız başka saklanan gerçekler de vardı. Örneğin katliamların talimatını veren Ebu Zeyneb kod adlı IŞİD yöneticisi iddianamede yer almıyordu. İddianamede örgüt yöneticisi belli olan bir kısım sanıklar için örgüt üyeliğinden ceza istenmişti. Mahkeme de eksik ve ciddiye alınmaması gereken iddianamenin dışına çıkmadı.
Kamu görevlilerinin yargılanması nasıl engellendi?
En başından beri en çok uğraştığımız konulardan biri budur. Burada bahsettiğimiz şey, kamu görevlilerinin yapması gerekenleri yapmaması, faillerin örgütlenmesine, faaliyetlerine ve eylemlerine göz yumulması, engellenmemeleri, katliam failleri önceden bilindiği ve sürekli izlendiği halde dokunulmaması ve hatta yönlendirilmesi gibi katliamın gerçekleşmesinde büyük etkisi olan davranışlar.
Mülkiye müfettişleri, Ankara’da katliamla ilgili önlem almayan bir kısım emniyet görevlilerinin yargılanması gerektiğini belirten bir rapor yazmıştı. Ancak İl İdare Kurulu yargılanmalarına gerek görmedi. Ankara’da katliamdan önce gelen istihbaratları değerlendirmeyen ve katliam günü yeterli önlem almayan emniyet görevlileri ile ilgili suç duyurularımız da takipsizlikle sonuçlandı. Şu an bu dosyalar Anayasa Mahkemesinde. Kamu görevlileri ile ilgili hukuki girişimlerimiz sürüyor. Örneğin delilleri saklayan savcılar hakkında HSK’ye şikayetimizi yaptık. Dosyaya IŞİD’le pazarlık yapan askerlere dair yeni bilgiler geliyor. Katliamda sorumluluğu olan herkes yargılanana kadar hukuki girişimlerimizi sürdüreceğiz.
‘UCUNU YAKALADIĞIMIZ BAZI GERÇEKLER TELAŞ YARATIYOR’
10 Ekim’in aydınlatılmasına yönelik engellerin arkasında ne var?
2015 ve sonrasını hatırlarsanız, katliamlardan beslenen iradenin dava sürecine müdahale etmemesi düşünülemezdi. Biz iddianamedeki sanıklarla yetinmeyip, gerçek failleri araştırmaya başlayınca bir noktadan sonra görünmez bir duvarla karşılaştık. Bunu bekliyorduk tabii. Yine de sınırları zorlamaya, daha fazla bilgi ve belge toplayarak, kırıntı şeklinde de olsa elimize geçen bilgilerden bir toplam tablo çıkarmaya çalıştık. Bu arada firari sanıklar bakımından yargılama halen sürüyor ve biz hâlâ delilleri toplamaya uğraşıyoruz; çünkü hâlâ yazışma yapılan kurumlardan istediğimiz bilgiler gelmiyor. Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde ucunu yakaladığımız bazı gerçeklerin bir telaş yarattığını ve dava dosyasının bir an önce kapatılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Katliamdan nemalanan iradenin katliamı hangi amaçlarla gerçekleştirdiğini, nasıl adım adım örgütlediğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu davanın gerçek faillerin gizlendiği bir “cezasızlık” girdabına sürüklenmesini istemiyoruz.
Aileler ve sizlerin ısrarı katliama ilişkin birçok delili ortaya çıkardı. Peki katliamı aydınlatacak asıl nokta nedir?
10 Ekim Ankara Katliamı dava süreci gerek dava dosyasının hacmi ve gerekse diğer yönlerden normal davalardan farklı bir süreç olarak ilerliyor. Özellikle iki noktayı vurgulamakta fayda var. İlki ailelerin bu davayı sahiplenerek 6 yıldır ısrarla takip etmesi. Bugün delil toplamaya, gerçek faillere ulaşmaya çalışıyorsak, ailelerden aldığımız bu güç sayesinde oluyor.
İkincisi, dosyada tutuklu olan sanıklara çeşitli cezalar verildi ama katliamın en önemli failleri halen yakalanmadı. Şu an yargılaması devam eden firari sanıkların bir kısmının Suriye’de kamplarda olduğu bilgisine ulaştık. Bundan sonrası failleri yakalamakla görevli olanlarda.
Katliamın gerçekten tüm yönleriyle aydınlatılabilmesi için kamuoyunda buna yönelik güçlü bir iradenin oluşması ve tüm yargı makamlarının ve kurumların buna uygun tutum sergilemesi gerekiyor; ki şu anda bundan çok uzağız. Ancak şu ana kadar ulaşabildiğimiz bilgiler katliamın arka planı ile ilgili çok şey anlatıyor. İstediğimiz tüm bilgilere ulaşabilseydik gerçek faillere ulaşmakta daha fazla yol alabilirdik.
Sanık Erman Ekici hakkında insanlığa karşı suçun yer aldığı bir iddianame düzenlendi…
Önemli ama yeterli değil. Çünkü insanlığa karşı suçlar, örgütlü suç olup tek bir sanığın değil. Bu dosyadaki ve diğer katliam davalarındaki tüm IŞİD’lilerin insanlığa karşı suç işlemekten yargılanması gerekiyor. Mahkemeler IŞİD’lileri anayasal düzene karşı suç işlemekten yargılıyor. Oysa kadınları köleleştiren, işkenceler uygulayan, kafa kesen, kendilerine biat etmeyen her kesimi toplu katliamlarla yok eden IŞİD’lilerin eylemlerini sadece devlete ve anayasal düzene karşı eylemler olarak değerlendirmek mümkün değildir. Ayrıca insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yok. Bu nedenle çok sayıda firari sanık bulunan bu dosyada firari sanıkların zaman aşımından yararlanmaması için de insanlığa karşı suçtan yargılanmaları gerekiyor.
5 HAZİRAN KATLİAMI: BOMBACININ KİMLİĞİNE BİLE BAKILDI
IŞİD’in engellenmeyen her saldırısı, yeni katliamlara neden oldu. Diyarbakır’daki isimler Belçika’da, Suruç’takiler Ankara’da yeni saldırıları örgütledi. Yüzlerce ölüme yol açan saldırılarda sorumluluğu olanlar “ihmal” denilerek para cezaları aldı.
5 yıl süren Diyarbakır Katliamı Davasının Avukatı Kazım Bayraktar, faillerin 5 sanıktan ibaret olmadığını vurguladı. Ortaya çıkan belgelerin emniyet, istihbarat ve yargıda sıradan kişilerin kendi başına cesaret edemeyeceği görev suistimallerine işaret ettiğini belirten Bayraktar, bombaları yerleştiren Orhan Gönder’in ailesi tarafından şikayet edilmesine rağmen yakalanmadığını, saldırıdan önce 3 gün boyunca kaldığı otele gelip Gönder’i soran polislerin kimlik sorgulaması yapıp gittiğini, miting alanının talimatlara uygun aranmayıp çöp kutusuna bakılmasına rağmen bombanın tespit edilmediğini hatırlattı.
Bayraktar, “Eğer görevlerini yapsalar bu saldırı önlenebilirdi. Katliam davalarında bir noktaya kadar geliyoruz ama öteye gitmiyor. Katliamların önünü açan devlet kadrolarının ortaya çıkarılmasını sağlayacak talepler reddediliyor” dedi.
SURUÇ DOSYASI KAPATILMAK İSTENİYOR
Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek isteyen 33 gencin öldürüldüğü Suruç Katliamı’ndaki canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz, Ankara Katliamı’ndaki canlı bomba Yunus Emre Alagöz’ün kardeşiydi. Emniyet tarafından takip altında olmalarına rağmen yakalanmadılar. Davanın üç sanığı arasından sadece Yakub Şahin’in tutuklu bulunduğu dava kapatılmak isteniyor.
Dava boyunca tüm sorumluların cezalandırılması gibi bir motivasyonun hiç olmadığını söyleyen Av. Sezin Uçar, bunu Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapılıal’ın yargılamasında da gördüklerini belirtti. Uçar “Dosyada 3 sanık görülüyor ama Şahin dışındakilerle ilgili hiçbir yargılama yapılmadı. Son duruşmada mahkeme çeşitli ara kararlar oluşturmasına rağmen önceki duruşmada mütalaa aldırdı ve savcılığa sundu. Şahin için karar verilmesi dosyanın sürüncemede kalması ve iki sanık için bir süre sonra zaman aşımından düşmesi anlamına geliyor. Katliamın tüm bağlantı ve failleriyle ortaya çıkarıldığını düşünmüyoruz. Çünkü bu katliamın sorumlusu sadece üç kişi değil. Katliamın siyasi failleri, sorumluları var” dedi. Anayasa Mahkemesinin öldürülenleri terör örgütü üyesi olarak göstermesine tepki gösteren Uçar, “Hem mahkeme hem Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar yargı makamlarının failleri koruduğunu gösteriyor. Burada kimin fail olduğu apaçık ortadayken böyle bir değerlendirmenin yapılmış olması, devletin geleneksel cezasızlık politikasının bir parçası” dedi.
DÜĞÜN BOMBALAMASINDA PARMAK İZİ OLAN FAİL SERBEST
Kürtleri de hedef alan IŞİD, Antep’te Siirtli bir çiftin en mutlu gecesini, düğününü bombaladı. 20 Ağustos 2016’da düğüne yapılan canlı bomba saldırısında 40’ı çocuk 57 kişi yaşamını yitirdi. Öncesinde IŞİD’in Antep Emiri Yunus Durmaz’ın yazışmalarında Kürtlerin düğününe saldırı hazırlığından bahsediliyordu. IŞİD’in düğün bombalama planı saldırıdan 2 ay önce gazetemizde de haber olmuştu.
Aileler bu büyük acının ardından davayı takip edemedi. Bir grup avukatın ısrarıyla saldırının tüm sorumlularının yargılanması için çaba gösterildi. Ancak Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesi, sadece 8 sanığa müebbet hapis cezası verirken, tutuksuz yargılanan Fadile Cabael ve Hamza Çalıkuşu için beraat kararı verdi.
Davayı değerlendiren Avukat Mehmet Alagöz, “Bizim dosya IŞİD’in 1 Mayıs günü emniyete düzenlediği saldırı ve iki IŞİD’linin örgüt üyeliği dosyası ile birleştirildi. Böylece kalabalıklaşan dosyada sanık sayısı çoğaldı, gerçeklerin üzerine gidilmesine engel olundu. Yargılamanın genişletilmesine ilişkin taleplerimiz kabul edilmedi. 18 yaşından küçük olan Hamza Nuri Çalıkuşu’nun emniyette etkin pişmanlıkla verdiği ifadeler, davada işkence altında verildiği belirtilerek reddedildi. İşkence iddialarının araştırılmasını istedik ama araştırılmadı” dedi.
POLİS BASKININDA ŞÜPHELİ ÖLÜM
Beraat eden bir başka kişi ise canlı bombayı hazırlayan ve polis baskınında infaz edildiği iddia edilen Mehmet Kadir Cabael’in eşi Fadile Cabael oldu. Avukat Alagöz, Fadile Cabael’in evlerine yapılan baskına ilişkin “Kocam yaralıydı, teslim oldu. Silahı olmamasına rağmen infaz edildi” iddialarına dikkat çekti. Kadir Cebael’in ölümüne ilişkin sağlık raporunda “bitişik atış” tespitinin yer aldığını aktaran Alagöz buna rağmen raporun dosyada yer almadığını söyledi. Fadile Cebael’in bombanın bulunduğu poşetlerde parmak izi olmasına rağmen beraat ettiğini dile getiren Alagöz, hemşehri derneğine asılan düğün davetiyesinin fotoğrafını çeken şüpheli şahsın da araştırılmadığını söyledi.
Yarın: ‘Bu mücadelenin peşini bırakmayacağız’