Sendikalar nereye gidiyor, nasıl bir sendika istiyoruz?
"Emekçiler içinde, emekçilerle birlikte ortak kararlar alındığında, emekçiler işin öznesi kılındığında ortak talepler üzerinden ortak eylemler gerçekleştirmek mümkün olmaktadır."
Eğitim Sen Edremit Temsilciliği| Fotoğraf: Evrensel
Kemal YADIRGI
Eğitim Emekçisi
Eğitim Sen Balıkesir Şubesi bir yıl aradan sonra olağanüstü genel kurula gitmek zorunda kaldı. Emek Hareketi, geçen yıl yapılan olağan genel kurulda, diğer grupların ittifakına karşı tek başına liste çıkarmıştı.
Kongre öncesi yapılan ittifak görüşmelerinde; Emek Hareketi, sendikal hareketin kan kaybettiğini, sendikaların işyerlerinden ve emekçilerden koptuğunu ve sendikanın yeniden iş yerlerinden başlayarak örgütlenmesi gerektiğini ifade etmişti. Salt yönetim kurulu paylaşımı üzerinden yapılan bir anlaşmanın yanlış olacağını, esas olanın bir mücadele programı üzerinden anlaşmak olduğunu dile getirmişti.
Diğer tüm gruplar, yönetim paylaşımı üzerinden ortaklaşarak seçime girmiş, Emek Hareketi çok az bir oyla seçimi kaybetmişti. Antidemokratik seçim sistemine karşı Emek Hareketi defalarca genel kongrede de seçimlerin nispi temsil yöntemiyle olması için önerge vermiş, verilen önergeler reddedilmiştir.
Aradan geçen 1 yıllık süreçte şube organları işlememiş, şube işlevsiz hale gelmişti. Yapılan eleştiri ve önerilere kulak tıkayan şube yönetimi, sendika delege ve üyelerinin ısrarı sonucunda kaçınılmaz olarak olağanüstü genel kurul kararı almak zorunda kaldı, 18 Eylül’de olağanüstü genel kurul kararı alındı ve kongre yapıldı. Emek Hareketi hak ettiği ölçüde şube yönetiminde temsil hakkı kazanmıştır.
İşçi ve emekçilere yönelik baskıların arttığı, ekonomik krizin ve salgının yükünün emekçilerin üzerine yıkıldığı, esnek, kuralsız çalışmanın pandemi fırsatçılığı ile kural halini aldığı bir süreçte, geçmiş dönem yönetimi sendika bürosunda sıkışmış ve başkanın basına verdiği açıklamalarla yetinmeyi yeterli saymıştı.
1 yıl boyunca sendikayı, sendikal mücadeleyi kilitleyen, pandemiyi bahane ederek tek bir işyeri gezmeyen, tek bir işyeri ya da alan eylemi örgütlemeyen, tek bir üyenin derdine derman olmayan bu anlayış olağanüstü kongrede öz eleştiri vermek bir yana Emek Hareketini eleştirmiş, sendikanın gerçek sahiplerinin kendileri olduğunu ileri sürmüştür. Hatta hızını alamayan şube başkanı, “Emek Hareketi dışarıda kalmasın dedik. Gelin iki arkadaşı istifa ettirelim sizden iki arkadaş olsun diye önerdik, kabul etmediler” diyerek sendikadan ve emek mücadelesinden ne kadar uzak olduklarını itiraf etmiş oldu.
Bu anlayışa göre sendika yönetimleri grup temsilcileri ile oturulur ve belirlenir. Seçimlermiş, delege iradesiymiş bunlar önemli değil. Gruplar anlaşırsa her şey kolayca olur, sendikada birlik sağlanmış olur... Sorunlu olan bu anlayışın artık değişmesi gerekiyor.
Sınıfı, sınıf mücadelesini inkar eden, sendikaları emek örgütü olarak görmeyen, sınıf mücadelesi yerine cinsiyet, kimlik, çevre, inanç vb. üzerinden “muhalefet” yapan bu anlayış; ‘toplumsal hareket sendikacılığı’ anlayışıdır.
Emekçilerden, işyerlerinden kopan, masa başında karar alan, aldığı kararlara üyelerini bile katma gereği duymayan, bir avuç öncü kadro ile göstermelik etkinlikler ve basın açıklamaları ile durumu idare eden bu anlayışın, emekçilerin birliğini ve mücadelesini ilerletmesi beklenemez.
EMEK HAREKETİ EMEKÇİLERİ BİRLEŞTİRMEK İÇİN MÜCADELE ETTİ
Bu süreç boyunca Balıkesir ilçe temsilciliklerinde üye olan ya da yönetim kurullarında yer alan Emek Hareketinden emekçiler olarak, emekçilerin gündemi doğrultusunda çalışmalar yürütmeye gayret ettik. Eğitim Sen Edremit Temsilciliğinin çağrısıyla düzenlenen “Ek zam istiyoruz, TİS yenilensin” basın açıklaması; SES, Eğitim-İş, Gıda-İş, Emekli Sen ve Genel-İş sendikalarının katılımıyla ve ortak pankartla alanda yapıldı.
Örneğin KESK Genel Merkezinin seçim işleriyle hemhal olduğu haziran ayında işyerlerinde emekçileri ziyaret ederek TİS’e ilişkin taleplerini aldık. İşyerindeki tüm emekçilerin katıldığı toplantılar gerçekleşti. Bu toplantılara ve yazılı olarak aldığımız TİS taleplerine baktığımızda farklı sendikalara üye emekçilerin büyük çoğunluğunun, ortak talepler için ortak mücadele edilmesi, talepler yerine gelmezse ortak eylemler yapılması, sendikaların ortak hareket etmesi gerektiğini ifade ettiklerini gözledik.
TİS sürecinin başladığı ağustos ayı içinde stant açarak emekçilere çağrı yaptık.
Bu çalışmalar sonucunda diğer sendika temsilciliklerine çağrıda bulunduk. KESK dışındaki Memur-Sen, Kamu-Sen, Kamu-İş gibi sendika temsilcilerinin birlikte hareket etmeyi isteseler bile, genel merkezlerinin baskılarından çekindikleri için ortak çalışmalara katılmakta zorlandıklarını belirtelim. Ancak tüm bunlara rağmen; örneğin öğretmenlere ve diğer eğitim çalışanlarına aşı yapılması için Edremit’te, Ayvalık’ta, Bandırma’da Eğitim-İş ve Türk Eğitim-Sen ile alanlara çıkıldı, ortak açıklamalar yapıldı. Yine eğitim emekçilerine yönelik saldırılar konusunda başta Edremit’te olmak üzere diğer sendikalarla ortak alan eylemleri gerçekleştirildi.
Sonuç olarak; emekçiler içinde, emekçilerle birlikte ortak kararlar alındığında, emekçiler işin öznesi kılındığında ortak talepler üzerinden ortak eylemler gerçekleştirmek mümkün olmaktadır.
Elbette sınıf sendikası yalnızca işçi ve emekçiler içinde bir örgütlenme ile kendini sınırlamaz. Emek, barış, demokrasi mücadelesi içindeki yerel oluşumlarla acil talepler için ortak eylem ve etkinlikler içinde yer alır. Örneğin Edremit Demokrasi Platformu, Ayvalık Demokrasi Platformu, Bandırma Emek ve Demokrasi Platformu gibi oluşumlar içinde yer alır. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesi için gereğini yerine getirir.
Bu bağlamda yönetimde olduğumuz temsilciliklerde emek ve demokrasi güçleri ile birlikte ortak taleplerle, ortak eylem ve etkinlikler örgütlendi. Ortak paneller, söyleşiler, basın açıklamaları, mitingler vb. çalışmalar gerçekleştirildi. Bütün bu çalışmalar emekçilerin birlikte olduklarında güçlü oldukları, ortak mücadele ile seslerini daha iyi duyurabildiklerini gösterdi.
Böylece sınıf sendikacılığı anlayışının, ücret sendikacılığı yapan sendikacılık anlayışlarından önemli bir farkı da emekçileri birleştiren, onlara güven veren bir merkez olmasıdır.
Balıkesir’de Emek Hareketinin özellikle bazı ilçe temsilciliklerindeki mücadeleci tutumu emekçilere güven vermiş, her çevreden emekçinin ilgisini ve desteğini kazanmıştır. 18 Eylül’de yapılan olağanüstü kongrede DSD grubu ile ortak liste oluşturan Emek Hareketi aradan geçen 1 yılın sonunda yeniden yönetime girmeyi başarmıştır.
Emek sömürüsünün katmerlendiği, işsizliğin, yoksulluğun, hayat pahalılığının yaşamı çekilmez kıldığı günümüzde, emekçilerin birlikte mücadelesi üzerinden yükselen, yalnızca ekonomik sömürüyü sınırlamakla yetinmeyen her türlü sömürüyü ortadan kaldırmayı ve sınıfın iktidarını kurmayı hedefleyen sınıf sendikası için mücadeleye atılmalıyız.
Şimdi mevzilerimizi emekçiler içinde, iş yerlerinde kurma zamanı.
Şimdi mücadeleci bir sendikal anlayışı yeniden inşa etme zamanı.
Şimdi sendikamızı yeniden birleşme ve mücadele merkezi yapma zamanı.