EMEP Mersin'de "Yoksulluk, işsizlik, savaş ve mülteciler; Emekçiler ne yapmalı?’’ paneli düzenledi
EMEP Mersin İl Örgütü'nün düzenlediği "Yoksulluk, işsizlik, savaş ve mülteciler; Emekçiler ne yapmalı?’’ panelinde Şebnem Korur Fincancı, Ercüment Akdeniz ve Gökçe Gökçen söz aldı.
Fotoğraf: Evrensel
EMEP Emek Partisi Mersin İl Örgütü ‘’Yoksulluk, işsizlik, savaş ve mülteciler; Emekçiler ne yapmalı?’’ başlıklı paneli düzenledi. Yenişehir Akademi’de gerçekleştirilen panele TTB Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen katıldı. Panelin ilk bölümünde sunum yapan panelistler, ikinci bölümde soruları yanıtladı.
Akdeniz Belediyesi EMEP Meclis Üyesi Halil Kara’nın moderatörlüğünü üstlendiği panelde konuşan Gökçe Gökçen, sözlerine gençlerin yaşadığı sorunları ele alarak başladı. Gençlerin eğitim, geçim, barınma, gelecek gibi birçok kaygıyla iç içe yaşadığını söyleyen Gökçe Gökçen, gençlerin ‘’Eğer ailemin durumu iyi değilse iyi bir lisede eğitim alamam. İyi bir eğitim alamazsam sınavlara hazırlanamam. Bir şekilde hazırlanıp kazansam bile üniversitede staj bulamam, geçinemem. Üniversiteyi bitirdiğimde ise iyi bir iş bulamam. İyi bir iş bulamazsam para kazanamam. Benim ailem yoksulsa ben de yoksulluğa mahkum olarak hayatıma devam ederim’’ şeklinde çıkmaz bir döngüye sürüklendiklerini ifade etti. Özellikle eğitimin özelleşmesinin gençleri bu hale getirdiğini söyleyen Gökçen, ‘’Bu durumdaki gençler doğal olarak insanca bir yaşam istiyorlar. İyi bir eğitim, iyi bir gelecek. Fakat bugün barınma ihtiyacını bile gideremiyorlar. Yurtta kalmak istese kontenjan yok, sağlıklı bir evde yaşamak istese kiralar çok pahalı. Herhangi bir denetleme ya da gençliğin yararına işleyen bir adım söz konusu değil.’’ dedi. Bir senede iki bin kadar gençle görüştüğünü söyleyen Gökçen, yurtdışına giden ya da gitmek isteyen gençlerin ana sebebinin hayat pahalılığı ve yoksulluk olduğunun dile getirdi.
"İKTİDARIN BECERİKSİZLİĞİ DEĞİL, TERCİHİ"
Türkiye’de başta ekonomi olmak üzere yaşanan sorunların iktidarın beceriksizliğinden değil tercihinden kaynaklı yaşandığını söyleyen Gökçen, "Pandemi sürecinde birileri daha fazla zenginleşti, halk ise daha da yoksullaştı. Türkiye halkı bugün küçük bir azınlığına çalışıyor. Yani mesele beceriksizlik değil, belli bir gruba hizmet etmemize yönelik çalışan bir sistem. O yüzden bu sistemin artık değişmesi gerekiyor.’’ ifadelerini kullanarak toplumun tüm demokratik kesimlerinin bir araya gelmesi gerektiği ve sınıf mücadelesinin şart olduğunu vurguladı.
FİNCANCI: KAPİTALİZMİN AHLAKSIZLIĞI PANDEMİDE DAHA NET GÖRÜLDÜ
Şebnem Korur Fincancı ise konuşmasına paneli düzenleyen EMEP Mersin İl Örgütü’ne teşekkürlerini sunarak başladı. Dünyada ve Türkiye’de hak ihlallerinin yoğun olduğu bir dönemde yaşadığımızı belirten Fincancı, yaşanan hak ihlallerinin sınıfsal niteliğinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. ‘’Salgın süreciyle evde kal çağrıları yaparken yeni bir çalışma modeli oluşturdular. Evde kalabilenler 7/24 çalışma zorunluluğuna mahkum edildiler. Yeni sömürü sistemi oluşturdular. Hangi koşullarda, nasıl evde kalınacak bu kısımlar hiç konuşulmadı’’ diyerek küresel kapitalizmin ahlaksızlığının salgın sürecinde daha net göründüğünü belirtti.
21. yüzyılda dünyadaki en büyük lüksün doğduğumuz topraklarda ölebilmek olduğunu düşünen Fincancı, salgın döneminde Afganistan’ın Taliban tarafında işgal edildiğini ve insanların topraklarından edildiğini hatırlattı. "Tartışma konusu ise neden genç erkeklerin geldiği veya bunların terörist olup olmadığı. Taliban’ın saflarına katılmak için, işkenceyle zorlandıkları için olmasın?’" diye belirterek insanlık odağından çıkılıp tamamıyla güvenlik odaklı düşünüldüğünü söyledi. Bugün sadece Van’da kesin olmamakla birlikte 40- 50 bin kayıt dışı Afganistanlı göçmenin yaşadığını ve bu insanların zorla topraklarından edildiklerini, başta sağlık olmak üzere hiçbir hizmetten faydalanamadıklarını belirten Fincancı, öfkenin mültecilere değil yanlış mülteci politikalarını uygulayan iktidara yöneltilmesi gerektiğini söyledi.
"SOKAKLARI İSTEME VE ÖRGÜTLÜ MÜCADELENİN ZAMANI"
Savaşlar sebebiyle savunma harcamalarının giderek arttığını Türkiye örneğiyle açıklayan Fincancı, "Türkiye’de 2020 yılında 93 milyar olan savunma harcamaları 2021’de 99 milyar olmuş. Sağlık Bakanlığı bütçesi ise 77 milyar ve bunun 5’te 1’i de hasta garantili şehir hastanelerinin kirasına ayrılmış durumda" dedi. Sağlık Bakanlığı’nın salgın ve aşıyla ilgili somut bir adım atmadığını ifade eden Fincancı, bir yandan aşı karşıtlığın meşrulaştırıldığını, aşı karşıtlığı mitingine dahi izin verildiğini öte yandan aile hekimlerinin cezalandırılmasına dönük yeni yönetmeliği protesto etmek isteyen aile hekimlerinin mitingini reddedildiğini belirtti. Fincancı, çatışmalı ortamın giderek arttığını, hak ihlallerini günden güne çoğaldığını ve buna karşılık yeniden sokakları isteme ve örgütlü mücadelenin zamanı olduğunu vurguladı.
AKDENİZ: 10 EKİMİN SİYASİ BOYUTUNU UNUTMAYALIM
10 Ekim Ankara Gar Katliamının 6. yılı olduğunu hatırlatarak sözlerine başlayan Ercüment Akdeniz, bu sürecin siyasi boyutunu unutmamak gerektiğine dikkat çekerek "7 Haziran’da AKP’nin ilk defa çoğunluğu alamamasıyla başlayan bu süreç, 1 Kasım’a kadar '400 vekil vermezseniz…' ile başlayan tehditlere kadar vardı. Suruç’ta, Diyarbakır’da ve Ankara’da katliamlar yaşandı. Yapılmak istenen açıktı. Tek adam rejimi bir yol kazası istemiyordu. Bugün birçok dava gibi 10 Ekim davası da hala sürüyor ve adalet koridorlarında hala adalet yok’’ dedikten sonra adalet yerini bulana kadar mücadele edeceklerini ve hesabını soracaklarını belirtti.
Göçmenlere yönelik son dönemde yaşanan linç girişimlerine dikkat çeken Akdeniz, önyargı ve endişenin halk içerisinde giderek nefrete dönüştüğünü ve ırkçılığın meşrulaştırıldığını dile getirdi. ‘’Ülkemde mülteci istemiyorum değil; AKP’nin mülteci politikalarını istemiyorum’’ demenin daha doğru bir kullanım olduğunun belirten Akdeniz, öfkenin mültecilere değil AKP-MHP iktidarına ve Türkiye’yi göçmen deposu olarak gören Avrupa Birliği’ne, Birleşmiş Milletler’e yöneltilmesi gerektiği ifadelerini kullandı.
"HALK HAREKETİNİN DESTEKLENMESİ GEREKİYOR"
İçinde bulunduğumuz genel tabloyu değerlendirerek devam eden Akdeniz, Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini ve tek adam rejiminin faşist bir rejim tahkim etmek için son sürat çalıştığını söylerken, iktidarın endişeli olduğunu ve güç kaybı yaşadığına da ekledi. "Çözülmede sert bir ivme olsa da iktidarı vermek istemeyecektir. Dolayısıyla biz bu süreçte güç zehirlenmesene düşmemeliyiz.’’ diyen Akdeniz, bu süreçte emek, demokrasi ve özgürlük güçlerinin her zamankinden daha fazla kol kola girmeleri gerektiğinin altını çizdi. Sadece seçim endeksli bir politikanın halk hareketini frenlediğini ve sokak hareketinin gücüyle kazanımın doğru orantılı olduğunu söyleyen Akdeniz şaibeli seçimleri de hatırlatarak "Aman ilk seçimde gidecekler, sandığı bekleyin diyerek olmaz. Seçimler önemli fakat yeterli değil. Halk hareketinin desteklenmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
Geçim kaygısı ve işsizliğin halkın temel problemi olduğunu dile getiren Akdeniz, ülkenin diplomalı işsizler ülkesi haline geldiğini, insanların barınabilecek alanlarının bile olmadığını ve faturalara, temel tüketim maddelerine gelen zamların alınan asgari ücretle karşılanamayacağını söyledi. Trakya, Kayseri, Burhaniye ve Ardahan’da işçilerle ve halkla buluşan Akdeniz, bulunduğu bölgelerdeki deneyimlerini aktardıktan sonra halkın zamlara, hayat pahalılığına karşı mitinglere ihtiyacının olduğunu vurguladı.
"İŞÇİ SINIFININ SİYASET SAHNESİNE OTURMA ZAMANI"
Son olarak Türkiye’de ve diğer dünya ülkelerinde sistemin dışına çıkmanın zorunluluk olduğunu belirten Akdeniz, ‘’Bu düzen değişmeli derken antikapitalist, antiemperyalist mücadele çizgisini geliştirmek gerekiyor. Yoksa sistem partileri kendini yeniler, restore eder. Biri gelir diğerinin yerini alır ama gelen gideni hep aratır. O yüzden bunun ana merkezi sınıf mücadelesidir. İttifaklarda da işçileri, emekçileri, köylüleri, işsizleri, gençleri yok sayan ittifak görüşmeleri Türkiye’nin seçeneği değil.’’ diyerek artık işçi sınıfı ve onun ittifaklarının siyaset sahnesine oturması gerektiğini söyledi. (Mersin/EVRENSEL)