Ağıt, Kahır ve Sevda
Tacim Çiçek, Şaban Akbaba'nın "Ağıt, Kahır ve Sevda" kitabı üzerine yazdı.
Fotoğraf: Kişisel arşiv
Tacim ÇİÇEK
Şaban Akbaba yalnızca dergilere, yazar örgütlerine, çocuk edebiyatına, öyküye ve romana gönül ile emek vermiş çok yönlü biri değil, aynı zamanda 1983’ten beri (kısa dönem askerlikle birlikte o günden) kadim dostum ve arkadaşım. Meçhul Kurtarıcı ile Hatıralar Manavkuyu adlı kitaplarımda ondan, arkadaşlığımızdan uzun uzun söz etmişimdir. Onun yapıp eylediği güzel işlerin içinde gönül telini titretenin şiir ve şairlik olduğunu da iyi bilirim. Onca yapıtı arasında Güneşin Konağı, Yüreğim Koynumdadır, Ülkemin Güzel Yüzleri ve yazıya konu olan dördüncü şiir kitabı Ağıt, Kahır ve Sevda ayrı bir yere sahip dersem ne Şaban’a ne de öteki yapıtlarına haksızlık yapmış olurum. Yüreğim Koynundadır adlı ikinci şiir kitabı için yazdığım uzun yazıda, “Gerçekten Şaban Akbaba, etinde-kemiğinde duyumsadıklarını aktardığı için, yatağını derinleştirebilen bir ozan demek, sanırım abartı olmaz. Duyarlıdır, içtendir ve sözünü esirgemez” demiştim. Bu dediğimi son şiir kitabında misliyle görmek olası… Tabii ki insan dediğimiz varlık da geçmişinden geleceğine her yönüyle akış halindedir. Yayıp ettikleri, düşündükleri vs. de bu akışın, değişimlerin sonucudur. Bu yüzden elbette Güneşin Konağı’ndan son kitabına kadar ki şiirlerinde değişen taraflar var. Bu doğal ve kaçınılmaz bir durum. Temalar bakımından da biçimler bakımından da değişen taraflar var. Uzatmaya gerek yok ama şunu söylemek olası. Şiirlerindeki her türlü tema dünden bugüne, bugün de varlığını bir biçimde sürdürüyor. Günceli, ülkesinde ve dünyada olup biteni önemsiyor. Bunların karşısında içsel bir duruş, sesleniş geliştiriyor ve bunu da bildiğince bize gösteriyor. Çünkü şiir özen, dikkat, işçilik gerektiren bir alan. Söylediğimizi kastettiğimiz ama şiir severlere kastettiğimizden mislini söylediğimiz bir tür şiir. Aceleye getirilmesi asla söz konusu olamaz, olmamalı da, hiçbir basamağını, olmazsa olmazını atlayamayız, atlamamalıyız da. Bunların tersini yaptığımızda şiir sandığımız ‘şey’ şiir olmaz, olamaz. Nasıl ki insan kendine özgüyse, şiir de şaire özgü olmalıdır. Tıpkı parmak izimiz gibi… Yarattığı şiirin değeri şairin kendi özgünlüğünü, sesini taşıyan şiirlerinden anladığı ve okuyanlardan da anlamalarını beklediği şeye bağlıdır. Bana tüm bunların şiir ve gerçek şairler için çok önemi varmış gibi geliyor.
Bu dediklerim Şaban’ın da kaygısı, derdi çünkü gönül verdiği şiir dilberini etkilemek ve kazanmak için bunlara ihtiyacı var. Şaban, türüne neredeyse hiç rastlanmayan dersem belki de bu alanda bilmediklerime haksızlık olur diye çok az rastlanan bir şiirin izinde ve yolunda ilerliyor. Bu açıdan kendine özgü bir şair o. Mademki şiir ve şairlik parmak izi kadar özel, bir biçimde doğal gerçekliği taklit eden ve kendi sesiyle dillendiren birinden ve de yeni şiir kitabından da biraz daha söz etmeliyim. Onu, beyinsel beslendiği büyük şairlerin toplumcu damarına göre davranan ve yaptığı işi iyi biçimde sonlandırmaya çalışan biri olarak düşünmek bence yerinde olur. İzinde olduğu büyük şairler gibi Şaban’ın da sahip olduğu, önemsediği tek şey duyarlılık, işçilik ve şiirlerine konu ettiği dış gerçekliği yeniden dönüştürüp kelimelerle görünür yaparken kaba bir anlatıma düşmemesidir. Bence gerçek şairlik de budur aslında. Sırf devrimci / toplumcu olduğu için hüzünlü, abartılı olması gerekmediğinin bilincinde olmak ve buna göre davranmak her şairim diyenin harcı değil maalesef. İçinde bulunduğu durum/lar/a kayıtsız kalmamak Şaban’nın belirgin ve başat özelliği… Hayatın, tarafsız ve sıradan bir seyircisi olmamayı seçmek de öyle kolay bir tavır değil. Onun yapıp ettiği tüm edebi çalışmalarda da burnunun direğini sızlatan gerçeklikleri, yaşanmışlıkları, kavgaları adeta gözümüze sokan biri olduğunu biliyoruz, okurları, dostları olarak…
Böyle şairler de var ve böylelerinin varlığı şiir ve edebiyat adına farklı ve özgün bir ses, dil olması yüzünden büyük bir zenginliktir. Şiirleri, insanın ve gerçekliklerimizin halidir. İnsanın düşünüş, karşı duruş ve direniş halidir. Oluş ve akışın sesi aynı zamanda… Dünyadan gözeten, gören, gördüğünü dillendiren bir anlayışın şiir işçiliğini yapmış Şaban bu yeni şiir kitabında da… Yürürken, düşünürken, okurken, izlerken, işitirken, başkaları gördükleri, yaşadıkları karşısında susarken, kimileri de avaz avaz bağırırken, karşı çıkarken güçleri yettiğince… İşte okuyacağınız şiirler bunların toplamından oluşan Ağıt, Kahır ve Sevda’dadır…
Künye: Şaban Akbaba / Ağıt, Kahır ve Sevda / Öteki Yayınevi