24 Aralık 2012 11:06

Maraş’ın tarihsel geçmişi ve Maraş Katliamı

Aziz Tunç

Maraş katliamıyla, Maraş’ın sosyal ve tarihsel durumu arasında doğrudan bir bağlantının olması, tarihte yaşanmış, günümüzde yaşanan veya gelecekte yaşanabilecek olan katliamlarda da aynı bağlantıların aranması gerekliliğini zorunlu kılmaz. Gerek bu tür katliamların, gerek daha farklı biçimlerde gerçekleştirilmiş olan katliamların, bilinmesi gereken temel özelliği, bu katliamları egemen güç odaklarının gerçekleştirdiği veya gerçekleşmesini teşvik ettiği, kolaylaştırdığı ve ortam hazırladığı politik uygulamaların var olduğudur. Maraş kıyımını daha güçlü ve etkili bir şekilde lanetleyebilmek için de Maraş’ın sosyal dokusunu ve tarihsel geçmişini bilmemiz faydalı olacaktır.
Daha da geçmişi bu yazıda bir kenara bırakırsak Maraş, Selçukluların dağılmasından sonra kurulan Dulkadiroğlu Beyliği döneminde; Rumların, Süryanilerin, Ermenilerin, Kürt ve Türklerin birlikte yaşadığı bir şehirdi. Bu tarihlerde Maraş’ta yaşayan  Türk aşiretleri de büyük ölçüde sisteme tabi olmayan isyancı aşiretlerdir.  
Maraş’ı şakilerin ve eşkiyaların yurdu olarak tanımlayan Osmanlı, bu durumu değiştirmek, bu halkları kontrol altına almak için harekete geçerek, 1896 yılında özel bir ordu kurmuştur. Bu özel ordu,  isyancı-göçebe aşiretleri kırımdan geçirmiş, sağ kalanları zorunlu iskana tabi tutmuştur. Dadaloğlu’nun meşhur “ferman padişahın, dağlar bizimdir” sözü ve şiiri bu mücadelelerde söylenmiştir.
Aynı tarihlerde özel ordunun (Fırka-i İslahiye) cephe genişletmemek için yönelmeyi sonraya bıraktığı Maraşlı Ermeniler, özerk bir yaşam sürdürmekteydiler. Çeşitli baskı ve saldırılara rağmen Ermenilerin özerk yapıları, 1915’e kadar devam etmiştir. 1915’te yaşanan büyük kırıma rağmen, Maraş’lı Ermeniler varlıklarını koruyabilmişlerdir.
Buna rağmen bu tarihlere gelindiğinde, politikalara uygun olarak Maraş’ta yaşayan Müslüman topluluklar; Türkler, Kürtler ve Çerkesler “gavur” Ermenilere karşı kışkırtılarak, halklar arası düşmanlık patlamaya hazır bir hale getirilmişti.
Fransız işgali bu patlamanın doğmasını sağlayan bir rol oynamış, Fransız emperyalistlerin iki yüzlü politikaları, bir Ermeni katliamının yaşanmasına yol açmıştır. O koşullarda çok az sayıda olan Fransız askerlerinin ölümüne karşı, Maraş’lı bütün Ermeniler ya öldürülmüş veya şehri terk etmek zorunda kalmışlardır.
Kısaca ve yüzeysel olarak değindiğimiz Maraş’ın bu tarihsel ve sosyal gerçekleri 1978 Maraş katliamında bir anlam ifade etmekte midir, ediyorsa bu nasıl bir anlam veya etkidir? Buna rağmen Maraş’ın bu sosyal ve tarihsel gerçekliklerinin 1978 Maraş kıyımındaki etki ve yansımalarını gözlemlemek mümkündür. Bu durum ilk olarak, katliam öncesindeki hazırlık sürecinde, yoğun, yaygın ve etkin olarak kullanılan Ermeni düşmanlığıyla açığa çıkmaktadır. Maraş katliamının öncesinde ve katliam esnasında, önemli bir unsur olarak kullanılan Ermeni düşmanlığı, Maraş katliamı bağlamında, daha sonra da sürdürülmüştür.
 Bu gerçeklere ve geçen 34 yıla rağmen, halen, Maraş kıyımı, sünnetsiz “gavur” Ermenilerin düşmanlığıyla gerekçelendirilmeye çalışılmaktadır. Dahası bu pespaye manipülasyonlar, belgesellerle, Tv programlarıyla geniş kitlelere sunularak, bu katliamın niteliği ve sorumluları gizlenmektedir. Böyle olduğu içindir ki, katliamcı politikalar mahkum edilememekte, katliamlar engellenememekte, potansiyel katliamlar önlenememektedir.
Bu tarihi ve sosyolojik bilgiler sadece bilgi olarak değil, Maraş kıyımını mahkum etmenin verileri olarak görülmeli, öyle değerlendirilmelidir. Maraş; kıyılan, sürgün edilen Rum, Süryani, Ermeni, Türk ve Kürt Alevilerle barıştığı zaman, herkesin özgür ve mutlu olacağı, barışın ve kardeşliğin yaşanacağı bir gelecek mümkün olabilir.

*Yazar, Silivri 2 No’lu Cezaevi

Evrensel'i Takip Et