Metal işçileri: İşçi lehine bir değişim için ses çıkarmamız lazım
İskenderun, Payas ve Dörtyol bölgelerinde çalışan işçiler, "Bu zamana kadar hükümetler ekonomi üzerinden gitti, yine ekonomi üzerinden gidecekler" diyor.
Fotoğraf: Unsplash
Halil İMREK
Hatay
Başta erken seçim tartışmaları olmak üzere son dönemde gündeme gelen konularla fabrikalarda siyaset daha fazla konuşuluyor. Yayımlanan anketlerde AKP’nin puan kaybettiği, AKP’de bir erime olduğu ve çok hızlı olmasa da bir kopuşun yaşandığı işçilerce de değerlendiriliyor. Özellikle ekonomideki kötü gidişat, geçim derdi, artan enflasyon ve TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesine bağlı olarak emekçilerin alım gücünün düşmesi bu tartışmaları daha da derinleştiriyor.
İktidarın değişeceği öngörülerinin de yapıldığı bu süreçte “AKP-Erdoğan gidecek, peki yerine ne gelecek”, “Yaşanacak bu değişimde işçiler nasıl bir pozisyon tutacak”, İşçiler, bu süreci nasıl görüyor, tartışmakla-izlemekle mi yetiniyor, yoksa müdahale ediyor mu” gibi konuları, bugün televizyonlarda görünmeyen, sesi duyulmayan işçilerle konuştuk.
İskenderun, Payas ve Dörtyol bölgesinde 4 metal, 1 gübre fabrikasından 9 işçi ile toplanıyoruz. İşçilerin memleketteki gidişata dair düşünceleri ortak: “Hayatımız her geçen gün zorlaşıyor. İşçi, emekçi, emekli, kadın, genç; herkes ülkenin gidişatından rahatsız. Zamlar gelmeye devam ediyor. Dolar 9 liranın üzerine çıktı. Kim kaybetti? Biz işçiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası (MB) başkan yardımcılarını görevden alması ile dolar yine fırladı. Ülkenin dış borcu arttı. Yandaş müteahhitlere, firmalara aktarılan para arttı. Bizim alım gücümüz düştü. Bir de yükselen dolardan dolayı zamlar gelecek. Yani biz yoksullaştık birileri zenginleşti.”
‘ÇOCUĞUMA ALDIĞIM BEZ 10 AY ÖNCE 20 ŞİMDİ 50 LİRA’
Dörtyol’dan bir metal işçisi sözü alıyor: “Abi bıçak sinirlere geldi. Artık işçiler de tepkili. Daha çok artacak. Aldığımız ücret eridi. Geçim sıkıntısına düştü işçi. Bankanın biri kapatıyor diğeri arıyor. Bankaya borcu olmayan işçi yok. Artık işçi de neyin ne olduğunun farkına varıyor. Geç de olsa AKP’nin bir çözüm olmadığını, bundan sonra da çözeceği bir şeyin kalmadığının farkına varıyor. AKP’ye oy vermiş olan işçi, AKP’li milletvekilleri çarşıya pazara çıksın diyor. İşçiler zamlarla baş etmenin yolunu daha fazla çalışmak daha fazla mesaiye kalmakta buluyor. Bu sefer de çoluğunun çocuğunun yüzünü göremiyor. Zamla ilgili basit bir örnek vereyim. Çocuğuma aldığım bez 10 ay önce 20 liraydı şimdi 50 lira olmuş.”
‘ARTIK ÇEYREK ALTIN TAKMAK İMKNASIZ’
İskenderun’dan bir metal işçisi söze giriyor: “Benim yeğenim ve hanımın yeğeni doğum yaptılar. Söylemesi ayıp çeyrek alıp takamadık. Eskiden olsa çeyrek altın alabiliyorduk. Şimdi uygun yollu iki isimlik buldum, onları aldım. Hem eli boş gitmek de olmaz. Hanımın da gönlü olsun. Böylece her iki tarafa isimlik takabildik. Artık çeyrek altın alma şansımız yok. Bir çeyrek nedir normalde ama artık alamıyoruz. İki çeyrek alsam benim maaşımın yarısı yapıyor.”
Başka bir metal işçisi, “Nerede takacaksın, takamayız. O ay bir düğüne bir çeyrek alıp versen ya elektrik, su faturasını yatırmayacaksın ya evin kirasını vermeyeceksin ya da borçlanacaksın” diyor. İskenderun’da oturan diğer bir işçi, “Yeri geliyor haftada iki düğüne gidiyorsun, artık kim çeyrek takabiliyor ki! 50-100 veriyorsun. Yüzden aşağı vermek de olmuyor” diyor.
‘DİĞERLERİ GİBİ AKP DE EKONOMİDEN GİDECEK’
İşçilerin ortak düşüncesi, yoksulluğun, işsizliğin arttığı ve bedeli halkın ödediği şeklinde. Bir işçi şunları söylüyor: “Dolar yükseliyor daha mal gemide gelirken zamlanıyor. Dolara endeksli her şey, artmama şansı yok. Artık AKP’li olan işçiler AKP’yi eleştirmeye başladı. Önce AKP’den başkasına oy vermem diyen işçiler şimdi eleştirip duruyor. Bir kan kaybı var mı, var. Bu AKP gidecek mi, gidecek. Ama bu gidişin hızlı olması için ve gittikten sonra bizim yapmamız gerekenler var. İnsanlarda yoksulluk had safhaya gelmişken, kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmişken, yapmamız gereken geçim derdi üzerinden yürümek. Sonuçta 2001 yılında kötüleşen ülke ekonomisine bir çare olarak getirildi ama bugün ekonomin durumu ortada. Yine ekonomi üzerinden gidecek. Bu adamlar gitmeye gidecekler, gitsinler. Ruh hastası haline geldik. Haber izleyemez olduk.”
Ülkenin durumuna dair işçilerin tespitleri ortak. Ama “AKP’nin gidişi kolay olur mu”, “Seçimi kaybederlerse iktidarı verirler mi” ve “Yerine ne gelir” konularında farklı fikirler taşıyorlar.
‘YARDIMLARDAN DOLAYI AKP’YE OY VEREN VAR’
Bunca kötü gidişata rağmen halen AKP’nin oyunun yüzde 30’larda görünmesi de konuşulan konulardan biri. İşçiler bununla ilgili şunları söylüyor: “Şehit aileleri var, gaziler var, engelli insanlarımız var. Bakım parası var. AKP bütün bunları işçi ve emekçilerin vergileri ile oluşan hazinenin yardımı değil de kendi yardımı gibi gösterdi. Halen bu yardımlardan dolayı AKP’ye destek veren var. Bir de devletin bütün imkanları elinde. Onun gücünü kullanıyor. Sermaye, yandaş şirketler, müteahhitlere verilen imkanlar var. Onlar da aşağıda başkalarına bu imkanları sunuyor. Ama menfaatleri ters düşünce ve pasta azalınca bir birine düşecekler.”
CHP’NİN BÜYÜKŞEHİRLERİ ALMASI AKP’NİN YARDIM ALGISINI KIRDI
Bir işçi de 31 Mart sonrası CHP’nin büyükşehirleri almasının AKP’nin yardım yaptığı algısını zayıflattığını söylüyor: “CHP’nin büyükşehirleri alması ve o şehirdeki yoksullara yardım yapması başka bir durum yarattı. Millet gördü demek ki CHP’li belediyeler de bir şey yapıyor. Vatandaşın algısı biraz değişiyor. Mansur Yavaş kömür ihtiyacı olana parasını yatırıyor.”
‘AKP GİDERSE İNSANLARA GÜVEN GELECEK’
Erdoğan’ın karşısına çıkacak adaylar da gündemdeki konulardan biri. Bir işçi Kılıçdaroğlu yerine Mansur Yavaş’ın aday olması gerektiğini söyleyerek, bu fikrini şöyle gerekçelendiriyor: “AKP iktidarını gördük. Konuşmak yasak, eleştirmek yasak. Adalet yok. Hukuk yok. Grev hakkın yok. Hiçbir şey yok. İsteniyor ki herkes kendisine biat etsin. Ama AKP giderse insanlarda bir öz güven oluşacak. Nefes alacak. Bugün greve çıkacaksın, sendikaları kendine bağlamış. Bağlayamadıklarının da grevini yasaklıyor. Polisi işçinin karşına dikiyorlar.”
‘DEĞİŞİMİN AŞAĞI YANSIMASI LAZIM’
Böyle bir değişimle bahsettikleri sorunların düzelip düzelmeyeceğini, işçilerin taleplerinin nasıl ortaya konacağını, işçilerin kendi gündemini nasıl yaratacağını soruyoruz.
İşçi bu soruya şöyle cevap veriyor: “İşçi her zaman bu ülkede üretendir. Bu zenginlikleri de işçi gerçekleştiriyor. Eyvallah. Ama bizim önce bu iktidarı, bu adamı göndermemiz lazım ki işçinin yeniden bir umudu doğsun. Tamam, AKP gidince sihirli bir değnek olmayacak her şey düzelmeyecek ama en azından insanlar bir nefes alacak. Kendine gelecek. Yeni geleni eleştirebilecek. Sendikasına rahat üye olacak, grev yapacak diye düşünüyorum.”
Toplantıda CHP’li belediyelerde çalışan işçilerin sözleşme süreçleri, özellikle İstanbul’daki ilçe belediyelerinde çalışan işçilerin yaşadıkları sorunların çözülmediği gündeme geliyor.
‘BİR İŞÇİ GÜCÜ, İŞÇİ MUHALEFETİ OLURSA DEĞİŞİM OLUR’
İşçiler “Sonuçta bütün işçilerin, çiftçilerin ayağa kalkması gerekiyor” diyor. Korkarak, susarak bir değişimin olmayacağı konusunda bir ortaklaşma var. “İşçinin konumunu güçlendirecek adımlar atılmalı” gibi cümleler kullanılıyor. Bunun için işçilerin sesinin çıkması, alanlarda görünmesinin önemli olduğu konuşuluyor. Bir işçi, “Meydanlarda ne kadar işçi ve emekçi var? Bunlar ne talep ediyor? Eğer işçi alanlara; on binler, yüz binler olarak çıkarsa, alanda bir işçi gücü, bir işçi muhalefeti oluşursa o zaman işçiler lehine bir şeyler gelişir, değişir. Cumhur İttifakı yerine gelecek partiler alanda, işyerinde kendi işine ekmeğine sahip çıkan bir işçi kitlesi görürse ona göre davranır” diyor.
DEĞİŞİM OLACAKSA BU SENDİKALARDA DA OLMALI
İşçiler bir yandan da sendikaların durumuna dikkat çekiyor. Bir işçi, “Mesela bizim bu İskenderun-Dörtyol bölgesinde Birleşik Metal-İş sadece bir iki fabrikada örgütlü. Bölgede var olan diğer işçi sendikaları da hükümete destek veriyor. Bunları da değiştirmek lazım. Değişim olacaksa bunun sendikalara da yansıması gerekiyor. Sendikalaşmanın artması, DİSK’in buralarda daha çok örgütlenmesi lazım” diyor.
Başka bir işçi de adres olarak DİSK’i gösteriyor ve şöyle devam ediyor: “DİSK’te, Birleşik Metal-İş’te bir hareket görmek lazım. Bir defa değişimin aşağı yansıması için mücadeleci sendikaların sarı sendikaları geçmesi lazım. İşçi bilecek. İşçilere danışmadan imza atmıyorlarmış. İşçiyi enflasyona ezdirmiyorlarmış, sendika masaya yumruğunu vuruyormuş. O zaman herkes sendikalı olmaya başlar. Birçok sendikanın genel başkanı bugün Tayyip Erdoğan gibi. Kalıplaşmış bir yapı var işveren şöyle şöyle olacak diyor. Sendika da tamam diyor.”