20 Ekim 2021 23:21

Mangal yakmak Türkiye meselesine nasıl dönüşür?

"Adını evlilik programlarıyla duyuran Esra Erol, başka bir formatla yine ekranlarda. Cinayet vakalarından uzak duran Erol, aldatma/dolandırma 'iş'lerine bakıyor." Serpil İlgün yazdı...

Ekran görüntüsü ATV'nin Youtube hesabından alınmıştır. 

Paylaş

Serpil İLGÜN

Önce tanıtımlar: “Türkiye bu iddiayı konuşacak! 88 yaşındaki Ali Rıza amca evlendiği 32 yaşındaki Zeynep tarafından nasıl dolandırıldı?​”, “Kaçan karısı eve döndü, kutlamak için mangal yapacağı gün karısı yine kaçtı. Milyonlar, Hasan’la Ayşe’nin yüzleşmesine kilitlenecek!”, “Kocamla ailesi bana deli muamelesi yaptı diyen Meryem’in isyanı yürekleri burkacak!”

Programın adı “Esra Erol’da.” İktidar yanlısı kanalların amiral gemisi sayılan ATV’nin gündüz kuşağının en kıymetlilerinden. Aynı kanalda birkaç yıl süren izdivaç programları sunan Erol, bu kez başka bir formatla ekranlardaki varlığını sürdürüyor. Evlilik programlarının ekmeği yeterince yenilip, tüketildikten sonra bu kez eni sonu 2 kişiyi ve adliye sürecini ilgilendirecek öznel ve adli meseleler “ülke meselesi” haline getiriliyor. Kadının esas özne olduğu aktörler, yakın çevreleri de dahil edilip hesap soruluyor, yargılanıyor ve konu teşhir edecek, etinden sütünden yararlanacak bir şey kalmayana kadar sündürülüyor.

Konu başlıkları verilmesine bakmayın. Yüzler, isimler değişse de aynı ağır hakaretler, aynı bağırmalar, haykırışlar, aynı öfke nöbetleri ekrandan taşıp, ev içlerine yayılıyor.

YAŞLI ADAMIN ŞAŞKINLIĞI

3.5 saat süren programın hafta başındaki yayınının ilk konuğu 88 yaşındaki Ali Rıza amca oldu. Başında takkesi, üzerinde şalvarı bastonuna tutunarak stüdyoya giren Ali Rıza amca kendisinden 56 yaş küçük kadınla evlenen “sapıtmış ihtiyar” olarak lanse edildiği tanıtımları daha ilk dakikalarda çürütüyor. Erol’un bu algıyı yaratacak cümlelerine itiraz ediyor; “Namus meselesi ya da gönül meselesi yok, başka yere çekmeyin, ben maddi manevi kayıp yaşadım, olay bu” diyor sinirle. Erol, planların sekteye uğramasını istemiyor, nitekim direk konuya girmek isteyen yaşlı adamın sözü sürekli kesiliyor. Meseleyi Erol’un yardımcılarına ve tanıtım için hazırlanan çekimlerde kim bilir kaç kere anlatmaktan bıkmış Ali Rıza Bey, dakikalarca süren uzatmaların ardından esas meseleyi anlatmayı başarıyor. Efendim, genç kadın düşkünü olarak lanse edilen Ali Rıza Bey, meğer kendisine bakılması şartıyla çoluk çocuklu yoksul bir aileyi evine almış. İki çocuklu kadın ve kağıt üstünde ayrıldığı eşi ile birlikte birkaç ay birlikte yaşamışlar. Güvenini kazanan kadına kendisi öldükten sonra evi ve emekli maaşı kalsın diye nikah kıymış. İş resmiyet kazandıktan sonra kadın ve ailesi kayıplara karışmış. Esra Erol’da kayıplara karışan diye bir şey olamayacağı için yaşlı adam cümlesini tamamlamadan, “Biz Zeynep’i bulduk, telefon hattımızda” diyerek müjde veriyor. Yaşlı adam gelişmeleri takipte zorlanadursun Erol, suçlamaları elbette ki kabul etmeyen ve meramını anlatmaya çalışan kadının konuşmasını kesip, “Yarın Zeynep’i de stüdyoya alacağız, hep birlikte konuşacağız” diye nokta koyuyor. Ali Rıza amca şaşkın, bastonuna dayanarak stüdyodan çıkıyor.

SÜNDÜRME, SÖMÜRME

İzleyenlerin ilgisini yüksek tutmak için başka bir “Türkiye gündemini sarsacak” meseleye geçiliyor. 4 yıllık evliliğinde sürekli şiddet gören, sığınma evinde kalan, psikolojisi bozulduğu için hastanede tedavi gören dindar bir kadın olan Meryem, ona bunları yaşatan kocasıyla telefonla konuşturuluyor. Bağırışlara, karşılıklı hakaretlere, yayına bağlanan aile üyeleri de dahil oluyor. Esra Erol’a bu yetmiyor, iş zıvanadan iyice çıksın istiyor. Meryem’e, kocasına, kaynanasına, görümcesine kışkırtıcı sorular soruyor. Artık kriz geçirmeye başlayan Meryem’i stüdyodan çıkarmıyor. Meryem, bu bayağı gösterinin sürmesi için bir araçtan ibaret çünkü. Olası bir kalp krizinden ölümünün bile reyting malzemesi yapılacağı sıradan bir araç. Dış sesi duyar gibiyiz; “Yaşadıklarına dayanamayan Meryem’in kalp krizi geçirdiği anlar az sonra!”

Bunca bağırış varış arasında bir yere varılıyor mu peki? Hayır. Zaten bir yere varmak diye bir şey yok. Meryem’in programa çıkış amacı olarak gösterilen “Çocuklarını görmek istiyor” talebi de kaybettiriliyor. İzdivaç programlarından bu yana Erol’la yayın arkadaşlığını sürdüren Avukat Hülya Kuran da toplu lince katılıyor. Birbirlerine edecek hakaret, aşağılama kalmayınca ve aslında taraflar yorulunca Erol devreye girerek, “Yarın Meryem’in kocası Yusuf’u stüdyoya alacağız, burada yüz yüze konuşacağız” diyor.

MANGAL ÖNEMLİ!

Ve son jenerik: “Karısı evi terketti başka adama gitti, affetti. Geri dönen karısına mangal yapacağı gün karısı yine evi terk etti. Ayşe ve Hasan stüdyoda yüzleşiyor!” Evi terk eden kadının hikayesinin ya da kocasıyla “yüzleşmelerinin” neden ekran başındakileri ilgilendireceği sorusunun bir önemi yok. Hele mangal detayının hiç yok. Zaten soruların anlamı da yok.

Nitekim, bu “büyük yüzleşmenin” de daha birinci dakikasında kavga başlıyor. Meryem gibi dindar bir kadın olan Ayşe, “12 senemi mahvettin” diyor eşine hakaretler savurarak. Avukat Hülya en çok bu bölümde konuşuyor ve Ayşe’yi ağır sözlerle mahkum ediyor. Bir Türk kadını olarak Ayşe’nin evliliği sürerken evli bir erkeğe kaçmasını sindiremediğini söylüyor. Yargılamaya Esra da katılıyor. Ayşe durup durup, “Tamam bir hata yaptım” diyor ama kimse bunu duymuyor. Ayşe kocası için “O da beni yıllarca aldattı” diyor. Koca konuşuyor, “Kanıtın var mı?​” Ayşe bu kez hamileyken tekme tokat dövüldüğünü anlatıyor ağlayarak. Koca yine sırıtarak soruyor, “Raporun var mı?​” Ayşe’nin gördüğü şiddetle avukat hanım da ilgilenmiyor. Koca, avukat, Esra hepsi üstüne üşüşüyor Ayşe’nin. Ayşe sessizleştikçe suçlayıcı cümleler sağnağa dönüşüyor.

En az bir haftadır programda işlendiği anlaşılan mesele elbette burada bırakılmıyor. Esra müjdeliyor zaten, “Yarın devam edeceğiz!”

Aslında Esra Erol da benzerleri gibi geçim derdinden şiddete, “Türkiye’yi sarsacak” asıl meseleler üzerine düşünülmemesini sağlamak istiyor ama amaç hasıl olmuyor. Tersine, sorunların ve yol açtığı sonuçların ne denli derinleşip yayıldığını gösteriyor. Sosyal devletten, adaletten umudunu kesmiş yoksul sınıfların nasıl savrulduğu izletiliyor. Ama tabii bağırmalardan, küfürlerden zonklayan kafalar, çınlayan kulaklar pahasına!

ÖNCEKİ HABER

HDP Ekonomi Komisyonu: Saraydan gelen bütçe savaşın bütçesidir

SONRAKİ HABER

LPG'ye bir ay içinde üçüncü zam: 22 kuruşluk artış yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa