20 Ekim 2021 15:29

Bir olay: Kurum’un her mahalleye cami açıklaması Bir kavram: Kentsel mekân

Bu hafta Bir olay Bir kavram bölümümüzde Bakan Murat Kurum'un camiler etrafında şehirleşeceğiz açıklamalamasını kentsel mekan kavramı ile tartışmaya açıyoruz.

Kaynak: Freepik

Paylaş
Bir olay: Kurum’un her mahalleye cami açıklaması

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Diyanet İşleri Başkanlığında düzenlenen Cami Planlama ve Tasarımı Kılavuzu tanıtım toplantısında “Yürüme mesafesinde, yani şehrin merkezine camiyi oturtacağız. Cami etrafında şehirleşeceğiz” ifadelerini kullandı.* “Cami etrafında şehirleşmek” kavramı ilk bakıldığında dahi toplumun birçok kesimini dışında bırakan, adil gözükmeyen bir kentsel anlayışın eseri ve hiç de tesadüfi olmayan sebeplerin bir sonucu olarak çıktı bakanın ağzından.

AKILSIZLIK DEĞİL BİLİNÇLİ BİR POLİTİKA

Açıklamayı AKP’nin kentsel alanlardaki adımlarıyla birlikte hatırlayarak düşünürsek “her yere cami yapan, akılsız bir zihniyetin eseri” gibi algılayabiliriz. Fakat bu söz bunun ardında daha derin anlamlara ve bir kentleşme pratiğine dek düşmekte. AKP’nin kentlerde cami ve külliye yapılarını kentsel merkez ve çekim noktaları haline getirme çabası sadece bir beton ürünü olarak cami yapmakla eş değer değil. Bu adım uzun yıllardan beri camilerin ve dini yapıların temsil ettiği toplumsal yapının değişimi ile alakalı. Camiler ve diğer dini yapılar artık sadece yurttaşların ibadet ettiği alanlar olarak konumlanmıyor kentte. Bu alanlar artık Türkiye’de kentsel rantın merkezi olması için planlanan büyük yatırım projeleri ve temsil ettikleri toplumsal yaşam biçimini çevrelerine yayan uydular olarak görev üstleniyorlar. Muhafazakâr olduğunu iddia eden bir parti olan AKP’nin kentteki inanç mekanları özelinde bir müdahale politikası geliştirmesi, bunun sadece inanç mekanları inşa edilmesi ile sınırlı kalmıyor. Bu anlayış inanç mekanlarının yapıldığı alanların çevresini bu muhafazakâr mantık ile örtüşecek rant projeleri ile desteklerken, bu muhafazakarlaşma eğilimine ters düşen grupları ve yaşam tarzına dayalı tüketim türlerini de bu alanlardan dışlamaya başlıyor aynı zamanda. Bunu da “Bu ülkenin %99’u Müslüman, cami yapmanın neresi yanlış” gibi kullanışlı bir zemine dayanarak yapıyor. Fakat bugün AKP bu adımları atarken ve Murat Kurum “İslam tarihi boyunca camiler şehrin merkezini belirlemiş ve şehir planının kurucu öğesi olmuştur” cümlelerini kurarken kendi yaygınlaştırdığı muhafazakâr adımların alenen karşısında olan adımları atmaktan da çekinmiyor. Çünkü kentsel rantın kullanımı AKP’nin temsil ettiği sermaye grupları açısından halen tek taraflı bir gelişime açık bırakılmayacak kadar değerli ve önemli. Bundan dolayı AKP yeni bir toplumsal yaşam tasarımında kendi payına düşen kadarıyla bir muhafazakâr mekanlar örgüsünü hayata geçirmeye çalışsa da kentin birçok mekânında buna ters olsa da yapılar inşa ediliyor, imar kanununa aykırı olmasına rağmen gökdelenler dikiliyor. Bugün İstanbul’da Taksim ve Levent’in merkezinde iki yeni cami konumlanıyorken, karşılarında bambaşka bir iktidarın izninden çıkmış gibi duran AKM ve gökdelenlerin yapılabilmesinin önünün açılmasının sebebi, kentteki rant ilişkilerinin kentin her noktasını sermaye ve onun temsilcilerinin ekseninde değerlendirme çabasındadır. AKP’nin burada yapmak istediği ise belirli ölçülerde hala gerçekleştiremediği daha dindar ve kindar toplumsal yapıyı hızla inşa edebilmenin yüzdelik dilimini kent mekanlarına yansıtarak hızlandırmaktır.

Bir kavram: Kentsel mekân

Kentler ortaya çıktıkları ve insanlığın politik, ekonomik, sosyal, kültürel faaliyetlerinin çoğunluğunun kümelendiği alanlar olmaya başladıkları günden bugüne önemli müdahalelerin de merkezleri oldular. Kentler birdenbire ortaya çıkan ve içerisindeki ilişkilerin gündelik olarak rastgele belirlendiği alanlar olmadıkları için, kente yönelik atılan her adımın bilinçli bir şekilde kentteki gündelik ilişkileri yeniden şekillendirmeye veya sürdürmeye yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Bundan dolayı kentteki ilişkileri anlamlandırmak için bu ilişkileri kenti yöneten dönemsel anlayışların geri kafalılığı ve iş bilmezliği üzerinden açıklamak oldukça yetersiz kalan argümanlar sunar. Kenti ve ona neden her gün yeniden müdahale edildiğini anlamak için kentte yeniden üretilen ilişkilerin kente nasıl yansıdığını ve yapılan müdahalelerin kimler tarafından, hangi sebeplerle gerçek kılındığını detaylı bir şekilde incelemek gerekmektedir. Bu açıdan baktığımızda kentte belki de bir bankın dahi yerinin değişmesi basit bir fiziksel iş olarak değil, planlı ve programlı bir müdahale hareketi olarak görülebilir hale gelir.

KENTLEŞME POLİTİKALARI SINIFLARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL

Kentteki gündelik ilişkilerin ve olayların gerçekliği, toplumsal hayatın kentsel mekanlardaki yansımaları olarak karşımıza çıkar. Toplumsal olarak sınıflı ve sınıflar arasındaki farklı güç dengelerine sahip bir yapıya sahip tüm ülkelerde de bu mekânsal yansımalar sınıflar arasındaki güç ilişkilerine göre şekillenir. Bir belediyenin veya bakanlığın bir ülkenin en işlek meydanına cami yapması ile onun karşısına opera binası yapmasının ortak bir yanı yokmuş gibi gözükse de ülkedeki yönetenler ve yönetilenler arasındaki ilişkiye sınıfsal olarak bakıldığında bu iki müdahale alanı anlaşılabilir hale gelir. Günümüzde neredeyse dünya üzerindeki metropol alanların tamamını yöneten anlayış kapitalizmin temsil ettiği bir kentsel planlama ve yönetim anlayışıdır. Bu anlayışın kentsel alanlardaki temel hedefi kenti değerli kılan kentsel rantı kendi güdümünde daha da karlı hale getirecek müdahale yöntemleri ile kenti biçimlendirmek ve kenti biçimlendirirken de kentteki toplumsal ilişkileri de bu rant döngüsünü destekleyecek ve itiraz edilmeyecek şekilde yeniden düzenlemektir. Kente bu şekilde bakıldığında kenti yöneten anlayışların veya partilerin kente yönelik politikaları ve müdahale araçları ilk olarak birbirinden uzakmış gibi gözükse de birçok manada paralellik göstermeye başlar. Kentte yaşayan yurttaşların sınıfsal durumlarına göre çözülmesi gereken acil sorunların yerine, kenti yöneten sınıfların rantsal ihtiyaçlarının bakanlık ve belediyelerin birincil gündemi olmasının sebebi budur. Kent yönetimleri politik ve ideolojik olarak yöneten sınıfları temsil eden anlayışın temsilcileri oldukları ölçüde, kentte attıkları “cami yapma” gibi masum gözüken adımlar dahil olmak üzere kentteki çoğunluğun yaşamına olumlu katkı sağlamaktan çok kent alanındaki sermaye gruplarının ve onların politik destekleyicilerinin önünü açar. Çünkü bu adımlar başından sonuna ve sonrasında ürettikleri yeni ilişkilerle birlikte kent alanlarında sürekli olarak gücü ve sahipliliği iktidar ve sermayenin özel olarak hizmetine sunarken; ezilen sınıfların ve emekçilern payına düşen kentte daha fazla mekansızlaşma ve daha fazla sorunla yüz yüze gelme pratiğini sıklaşması olur.

*https://t24.com.tr/video/cevre-ve-sehircilik-bakani-kurum-sehrin-merkezine-camiyi-oturtacagiz-cami-etrafinda-sehirlesecegiz,42486

ÖNCEKİ HABER

Erciyes Üniversitesinin “soğuk fakültesi”: İİBF

SONRAKİ HABER

Mahkeme Dilek Kaya'nın katili astsubay hakkında mütalaa istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa