24 Ekim 2021 00:21

Benim gibi, bizim gibi insanların hayatları görünür olsun istedik

Bir süre önce kendi aralarında konuşan ve sonrasında kolektif bir biçimde kent, doğa ve insan hikayeleri üretmeye başlayan “Kent Hikayeleri” isimli YouTube kanalını Çetin Ak ile konuştuk.

Görsel Çetin Ak'ın kişisel arşivinden alınmıştır

Paylaş

Hasret Gültekin Kozan
Gebze

En son hazırladıkları çalışmayla Hendek Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında yaşanan katliamı konu edinen “Kent Hikayeleri”, önümüzdeki dönemde de insan, kent ve doğa üzerine çalışmalarını sürdürecek.  Kocaeli’de bir grup “Kent Hikayeleri” isimli YouTube kanalına içerik üretmeye başladı. Bir süre önce kendi aralarında konuşan ve sonrasında kolektif bir biçimde kent, doğa ve insan hikayeleri üretmeye başlayan “Kent Hikayeleri” isimli YouTube kanalını Çetin Ak ile konuştuk.

Kocaeli Üniversitesi radyo, sinema ve televizyon mezunu olan Ak, bir dönem yerel ve ulusal kanallarda belgesel, program ve haber kurgu departmanlarında çalışmış. Yine bir dönem liselerde gazetecilik bölümünde ders de veren Ak, sonrası tüm bu alanlardan uzaklaşıp başka işlerle geçimini sağlamak zorunda kalmış. Halen geçimini sağlamak için kendi mesleği dışında çalışmaya devam eden Ak, “Kent Hikayeleri”ni anlattı.

KOLEKTİF BİR ÜRÜN HEPSİ

Nedir bu “Kent Hikayeleri”, nasıl ortaya çıktı?

Kent Hikayeleri, aslında bir süredir laf arasında konuştuğumuz -tabii o zamanlar böyle bir isim  yoktu- bir iş. Aslında bir iş gibi değil de sanırım “sıradan” insanların, yani benim gibi bizim gibi insanların hayatlarının biraz da olsa görünmesini istedik. Ben kendi adıma bu çağın kahramanlarının “sıradan” insanların arasından çıkacağına inanıyorum. Yani biraz onların hikayeleri bunlar. Her gün televizyonda, gazetede ya da show programlarında görmediğimiz insanların hikayeleri bunlar. Hepimizin hikayesi aslında. Sonuçta ben, Deniz Çamur ve Hilal Akcan’a böyle bir çalışma yapabilir miyiz diye sordum ve o soru ile birlikte yola çıktık. Deniz ağırlıklı olarak kamera çekimlerini ve söyleşileri yaparken Hilal kullandığımız animasyonları hazırlıyor, çizimlerini yapıyor. Yaptığımız işlerin sanki sadece biz yapıyormuşuz gibi anlaşılmasını istemeyiz. Çünkü şöyle oluyor aslında çalışma, bir hikaye buluyoruz ve onun üzerine konuşuyoruz, sonrası ise daha kolektif işliyor. Mesela Deniz uygun değilse söyleşiyi gerçekleştirme için Sinem arkadaşımız geliyor, drone çekimi olacaksa hemen Umut’un kapıyı çalıyoruz ya da “Selçuk senin emektar arabanla bizi götürür müsün” diyerek hemen Selçuk’un arabasına atlıyoruz. Süriye var, Mirza var... Daha birçok isme hem planlamayı soruyoruz “Sence bu hikaye olur mu” diye hem de destek ihtiyacı olunca hemen kapılarını çalıyoruz dostlarımızın. Yani gönüllü, kolektif bir ürün hepsi. Ama belgesel diyebilir miyiz çalışmaların hepsine, orası biraz tartışmalı, yani bir yanı ile YouTube kanalına içerik üretip, bir yanı ile belgesel mi acaba yaptıklarımız konusunda hâlâ tartışıyor, konuşuyoruz. Aslında şimdilik deniyoruz gibi geliyor bana.

Bugüne kadar neler yansıdı Kent Hikayeleri’ne?

5 ay oldu ve 11 içerik ürettik. Bunların özellikle son ikisi biraz daha belgesel formatına yakınlaştığımızı bize hissettiren işler. Bu son iki çalışma yani “Topraktan Yaşama Tohum: Narköy” ve “Adalet: Biz Hâlâ O Fabrikanın İçindeyiz” biraz daha belgesel formatına yakınlaştırdı bizi ama dediğim bunca çok iyi örnek varken ben hâlâ yaptıklarımızın belgesel olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusunda tedirginim. Biraz daha denedikçe olgunlaşacak gibi. Örneğin görme engelli bir avukatın hikayesi de var, yerel medyada yılardır gazetecilik yapanın da, KHK’li öğretmenin de, Gölcük depreminde enkaz altından sağ kurtulup bu şehri terk etmeyenin de... Bir yanıyla da her işimiz gönüllü ve ekonomik bir destek olmadan da yapıldığı için teknik olarak da, içerik olarak da yavaş yavaş ilerliyoruz sanırım. Sonuçta kullanılan kameradan, ses sistemine, kurgu montaj sistemine ve hatta örneğin çekimlere gidişte bile bir harcama oluyor. Bunları ya kendimiz kendi bütçemizle çözüyoruz ya da dayanışmalarla.

‘EN AZ DÖRT HİKAYE BİZİ BEKLİYOR’

Bundan sonra ne gibi düşünceleriniz var, Kent Hikayeleri’ne neler yansıyacak, neler göreceğiz?

Şimdi bir süre Kent Hikayeleri kanalında yayımlamayacağımız bir başka işin çalışmasına başladık, orası biraz şimdilik sürpriz olsun. Ama kentteki sosyalist hareketin ve işçi hareketinin tarihine, geçmiş bir tarihe gitmek istiyoruz. Bu çalışma ile ilgili arşiv taraması yapıyoruz. Diğer yandan kanalda yayımlayacağımız en az dört hikaye sırada bizi bekliyor. Onun görüşmeleri ve hazırlıkları sürüyor. Şimdilik ilk program içeriklerine benziyor diyebiliriz bu dört hikaye, yani hepsi birer insan hikayesi. Son olarak sanırım şunu söyleyebilirim, belki aslında büyük bir iş yapmıyoruz ama hepimizin hikayesini anlatmaya çalışıyoruz, sanırım kendi hikayemizi anlatıyoruz. Şimdilik 5 ayda 11 hikaye anlattık umarım uzun soluklu devam edebiliriz.

‘HENDEK DAVASININ GÖRÜNÜR OLMASINI İSTEDİK’

En son yayımladığınız çalışmada Hendek Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında yaşanan katliamı ve sonrasında yaşananları yansıttınız. Bu çalışma nasıldı, biraz anlatır mısınız?

En son çalışma yine kolektif bir ürün oldu. Bizim dışımızda Selçuk ve Sinem destek verdi. Sosyal Haklar Derneği ve Evrensel arşivlerini bizimle paylaştı. Davanın avukatları ile görüştük, ailelere ulaşmamızı sağladılar. Her şeyden önce davayı zaten takip ediyorduk, yani kendimizi yaşam biçimimizi emek mücadelesi, ekoloji mücadelesi ya da özgürlük mücadelesi vb. alanlardan ayrı tutmuyoruz. Doğal olarak bu davayı takip ederken davanın yeni celsesinin 25 Ekim’de olacağını öğrenince daha fazla görünür olmasını istedik. Hem o ailelerin hayatını ve adalet mücadelesini hem de çeşitli tanıklıkların sadece haber bültenlerine sıkışan 2-3 dakikalık bir yerden çıkıp daha fazla anlaşılmasını istedik. 3 hafta içinde çekimleri yapıp, arşivleri topladık ve kurgulayarak yayımladık. Aslında daha geniş bir görüşme listemiz vardı ancak şartlar oluşmadı ne yazık ki.

Tabii bu arada şunu da eklemek isterim, biz ve destek olan arkadaşlar da dahil hepimiz farklı işlerde çalışarak geçimimizi sağlıyoruz. Doğal olarak yaptığımız her iş aslında hem kendi öz bütçemiz ile oluyor hem de çalışma saatlerimiz dışına ayırdığımız zaman içerisinde oluyor. Yani gönüllü ve kolektif bir ürün olarak en son çalışmamız “Adalet” oldu. İki hafta olacak yayımlayalı ve her gün izlenmeye devam ediliyor. Bizim açımızdan sanırım gerçekten nasıl derler “İyi ki yapmış ve yayımlamışız” dediğimiz bir iş oldu. Elbette teknik olanaklar konusunda eksiğimiz oluyor ve bu yapmaya çalıştığımız işin estetik meselesine yansıyor. Yani içerikler, bugüne kadar yaptıklarımız hep tatmin etti ama estetik konusu sanırım teknik araçlarımızı arttırmamızla gelişecek.

ÖNCEKİ HABER

Amed’in hafızasına saldırı

SONRAKİ HABER

Brecht’in ısrarlı güncelliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa