Büyükelçilere "istenmeyen kişi" emri | Erdoğan kriz içinde krizi tetikledi
İktidar, ekonomi başta olmak üzere pek çok politikasıyla tartışılırken, Erdoğan 10 büyükelçiyi "istenmeyen kişi ilan etme" talimatıyla yeni bir krizi tetikledi. Siyaset Bilimci Kaygusuz ile konuştuk.
İLGİLİ HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 10 büyükelçinin "istenmeyen adam" ilan edilmesi talimatı verdim
Sabah yazarı Mehmet Barlas'tan büyükelçi çıkışı: "Kamuoyunu bu tür gerginlikler tatmin etmiyor"
AP Başkanı'ndan '10 büyükelçi' mesajı: Gözümüz korkmayacak; Kavala'ya özgürlük
Birkan BULUT
Ankara
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısında bulunan 10 büyükelçiliği sınır dışı etme talimatının şaşkınlığı sürüyor. Dışişleri bu konuda bir adım atmazken, ABD ve Almanya gibi ülkelerin de arasında bulunduğu ülkelerin büyükelçilerinin geri gönderilme çağrısının neyi amaçladığı tartışılıyor. Ankara Üniversitesinden Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, bu kararın ülkenin dış politikasının oluşturulması süreci içindeki hiçbir kurum ya da kişiye danışılmadan alınmış, oldukça zorlayıcı bir tepki gibi göründüğüne dikkat çekerek, bu şekilde ekonomik sorunların sorumluluğunun dış güçlere yıkılabileceğini; ancak büyükelçilerin sınır dışı edilmesinin ardından ortaya çıkacak bedelin hiç düşünülmediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, 4 yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala'nın “derhal serbest bırakılması” için çağrıda bulunan 10 büyükelçinin “bir an önce istenmeyen kişi ilan edilmesi" talimatı verdiğini söyledi. Türkiye’nin yatırım ve ihracat ilişkilerinin olduğu ABD, Fransa ve Almanya'nın aralarında yer aldığı 10 ülkenin büyükelçileri hakkında Erdoğan’ın talimatı konusunda Dışişleri Bakanlığından bir hamle gelmedi.
DAHA ÖNCE OLMAMIŞTI
Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, böyle bir durumu dış politika tarihimizde hatırlamadığını belirterek, ‘‘Büyükelçiler ülkeleri adına uluslararası ilişkileri en üst düzeyde sürdüren, başlıca görevleri ülkelerini temsil etmenin ötesinde mevcut sorunlara çözümler bulmak, bulundukları ülkenin siyasetini takip etmek ve iletişimi yönetmek olan, üst düzey devlet memurlarıdır. Bulundukları ülkelerde sadece resmi temasları ile değil, kişisel ilişkileri, dostlukları ile de ilişkilere katkıda bulunurlar. Bu nedenle ülkeler arası siyasal iletişimin en önemli aktörleri, kanallarıdır ve titizlikle seçilirler. Sorunları tanımlamak, takip etmek, bilgi toplamak ve bu bilgileri merkezi hükümetle paylaşmakla görevli büyükelçileri uluslararası ilişkilerinizden çıkardığınızda, bu ülkelere adeta artık konuşmayacağınızı söylemiş oluyorsunuz” dedi.
‘TÜRKİYE AİHM KARARLARINIA UYMAYI KABUL ETMİŞTİ’
10 büyükelçinin açıklamasının, AİHM’nin Kavala ve Demirtaş’ın kararlarının uygulanmasına ilişkin devam eden sürecin sonucu olduğuna dikkat çeken Kaygusuz, “AİHM süre tanıdı, Türkiye tatmin etmeyen bir savunma verdi ve hareketsiz kaldı. Çünkü bu karar siyaseten uygulanmak istenmiyor. Ayrıca ‘İçişlerimize karışıyorlar’ denilerek yapılan egemenlik tartışması da doğru bir tartışma değil. Çünkü Türkiye zaten egemen bir devlet olarak bu kararları tanıma iradesini zamanında ortaya koymuş bir ülke. Türkiye uzayda bir ülke değil; uluslararası hukuka bağlı ve katkı sunan bir ülke. Hem egemenliğin gereği hem de devlet ciddiyeti, bağlı olunan uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin yaşama geçirilmesini gerektirir. Anayasal bir düzende yürütmenin karar ve eylemleri içerde ve dışarda anayasal denetime tabidir. AİHM kararları da bu kapsamdadır. Egemenlik ihlali değildir.
‘KONUŞULMADAN ALINMIŞ BİR KARAR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 büyükelçi konusundaki tepkisinin oldukça zorlayıcı olduğunu ifade eden Kaygusuz, karara karşı bir Dışişleri açıklamasıyla yanıt verilmek yerine böyle bir yolun seçildiğini söyledi. Kararın danışılarak verilen bir karara benzemediğini belirten Kaygusuz, “Dışişlerinde bu ülkelerle ilişkilerden sorumlu masalarda görev yapan, diplomatlarla, büyükelçilerle ya da bakanla istişare edilerek varılan bir karara benzemiyor. Ani bir çıkış gibi görünüyor.’’ dedi.
ERKEN SEÇİM İŞARETİ
Peki Erdoğan 10 büyükelçiyi sınır dışı etme talimatıyla ne amaçlıyor? Bu konuda ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik sorunların dış güçlere yıkılması yorumlarına katıldığını ifade eden Kaygusuz, şöyle devam etti: “Ülkenin dış baskılara karşı durduğu gibi bir düşünce yaratılmak isteniyor olabilir. Ekonomik boyutu açıklamak çok zor. Türkiye ekonomisine duyulan güvenin azalışının bir işareti olan dolardaki yükseliş devam edecek gibi görünüyor. Verilen bu sert yanıtla birlikte dolardaki yükseliş devam ettiğinde, Türkiye’nin ekonomi üzerinden tehdit edildiğini iddia etmek de mümkün hale geliyor. Bu krizin daha da derinleşmesiyle, mevcut ekonomik daralma maalesef daha da artabilir. Ayrıca ülke ekonomisinin son derece hassaslaştığı da bir gerçektir; yani büyük ekonomiler ve uluslarararası finansal/ ekonomik aktörler gerçekten Türkiye ekonomisini çok olumsuz etkileyecek kararlar alabiliriler. Bu durumda ne yapacağız? Bu bedelin göze alınması açıklanabilir gelmiyor. Bu gelişmeler nedeniyle erken seçimin daha da yaklaşabileceğini düşünüyorum.”
G-20’YE NASIL YANSIYACAK?
Bu ayın sonunda yapılacak G-20 Zirvesine bu krizin nasıl yansıyacağını sorduğumuzda Kaygusuz şöyle yanıt verdi: “G-20 küresel ekonominin gidişatına dönük görüşlerin paylaşıldığı bir toplantı. Elbette bu zirvelerde ikili görüşmeler oluyor, ülkeler bu toplantıları birer diyalog ortamı olarak değerlendiriyor. Bu toplantı bu krizin yumuşatılabileceği bir ortam sunabilir ama elbette bunun istenmesi, amaçlanması gerekir. Ancak böyle bir krizden sonra bu ülkelerden hangisiyle ile iyi bir diyalog kurulabilir? Bir konuşma, istişare, görüşme zemini kalır mı bilemiyorum. G20’ye kadar bir şekilde yumuşama sağlanmazsa ve elçiler karşılıklı olarak geri çekilirse zirvede de bir şey elde edilemez.’’
Evrensel'i Takip Et