Boğaziçi akademisyenlerinin nöbeti 200. gününde: ‘Ben yaptım oldu’yla yönetilemez
Boğaziçili akademisyenlerin kayyum rektörlere karşı başlattığı sırt dönme eylemleri 200. gününde. Akademisyenler, demokratik ve özerk bir üniversite için mücadeleyi sürdürmekte kararlı.
Fotoğraflar: Can Candan
Eylem NAZLIER
İstanbul
Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektörlere karşı akademisyen ve öğrencilerin başlattığı direniş 43. haftasına girdi. Direnişe 6 ay ömür biçen Kayyum Rektör Melih Bulu ise artık yok. Onun yerine atanan Kayyum Naci İnci ise Boğaziçili akademisyenlerin yüzde 95’inin red oyu verdiği bir isim. İnci ile birlikte Boğaziçi’de baskılar daha da artarken akademisyenlerin, demokratik ve özerk bir üniversite mücadelesi de sürüyor. Akademisyenlerin her iş günü rektörlük binasına sırt dönerek ‘Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz’ nöbet eylemleri bugün 200. gününde.
Kayyuma karşı direnişi, nöbet eylemlerini ve bundan sonraki süreci Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleriyle konuştuk.
"RAF ÖMRÜ SİYASİ REJİMLE SINIRLI"
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Küçük, Boğaziçi Üniversitesinin akademik özerklik ve bilimsel özgürlükte ısrar eden bir kurumsal kültüre sahip olduğu için hedefe konulduğunu söyleyerek “Boğaziçi’yi tek düze vasat kültürlerine tehdit olarak görenler buraya çeki düzen vermeye çalışıyor” dedi. Makro siyasetin sebep olduğu idari krizin mikro alandaki bir iz düşümüne tanıklık ettiğimize vurgu yapan Küçük “Öğrencilerin itirazları güvenlik güçleriyle susturulmaya çalışılıyor. Okul içine sokulan polisler, kampüs etrafına yerleştirilmiş zırhlı araçlar ve kameralar kampüsü adeta açık bir hapishaneye çevirmiş durumda” dedi. Öğrencilere ve akademik kadrolara düşman bir idarenin üniversiteyi barışçıl bir biçimde yönetmesinin imkansız olduğuna işaret eden Küçük “Öğrencileri ve hocaları sindirerek, işten atarak veya okuldan uzaklaştırarak yönetmeye çalışması bu atanmış idarenin trajedisidir. Bir yandan göze girmeye çalışıyor, diğer yandan kadrolaşmayla kendine kurum içinde bir taban yaratmaya çalışıyor. Bunu yaparken yıllardır biriktirmiş olduğu alt sınıf hıncını boca ediyor. Ne var ki, kurumun çok köklü bir simgesel sermayesi, itibarı ve kurumsal hafızası var. Bu gözle görünmez sermayeyi bu kadar kısa sürede ele geçirmesi imkânsız; bunu tahrip etmesi daha fazla zaman gerektirir. Bu idarenin raf ömrü siyasi rejimin ömrü ile sınırlı olduğundan elini çabuk tutmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
"ASLA VAZGEÇMİYORUZ"
Bu keyfi yönetime karşı uzun süreli demokratik ve meşru bir mücadele yürüttüklerini dile getiren Küçük “Düşünüyoruz, tartışıyoruz ve ortak bir zeminde birleşerek hareket ediyoruz. Bunu meşru olmanın ve moral üstünlüğün bize verdiği güçle diklenmeden dik durmaya devam ediyoruz. Bu şekilde durarak demokratik ve özerk üniversite idealinin sadece Boğaziçi Üniversitesinde değil memleketin bütün üniversitelerinde zemin bulacağına inanıyoruz. Bu ölçüsüz kaba kuvvette karşı asla kabul etmiyor, vazgeçmiyor ve ikna olmuyoruz” dedi.
"YASAKÇI BİR KURUM İSTENİYOR"
Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Kadirbeyoğlu, kayyumlarla Boğaziçi Üniversitesinin eleştirel seslerin kısılarak yasakçı bir kuruma dönüştürülmek istendiğine dikkat çekti. Naci İnci’nin üniversitedeki karar alma süreçlerinde etkili olması gereken komisyonları, senato ve üniversite yönetim kurulu gibi kurulları çalıştırmadan tek başına ‘Ben rektörüm ve karar verme yetkim var’ diyerek tepeden inme şekilde yönetmek istediğini dile getiren Kadirbeyoğlu “ Ben yaptım, oldu!’ anlayışıyla üniversite yönetilemez. Yönetildiği sanılsa bile hata üzerine hata yapılır ve sonuçta hem öğrenciler hem de öğretim üyeleri bundan zarar görür” dedi. Akademisyenler olarak üniversiteye verilen hasarlara karşı her iş günü sırtlarını rektörlüğe dönerek kayyumu kabul etmediklerini dile getirdiklerini belirterek “Hem de demokratik ve özerk üniversite ilkemizden vazgeçmediğimizi iletiyoruz. Ayrıca yargı yoluyla da verilen hasarların geri çevrilmesi için işlemler başlatıyoruz” diye konuştu.
"İTİRAZIMIZ DEVAM EDECEK"
Taleplerinin üniversite bileşenlerine sorulmadan tepeden inme bir şekilde rektör atanması yönteminin değişmesi olduğunu anlatan Kadirbeyoğlu “Bunun da ötesinde Türkiye’de üniversitelerin kendi kendilerini yönetebilmelerinin önünün açılmasını istiyoruz. Bunun da akademisyenlerin ve diğer üniversite bileşenlerinin katılımıyla oluşturulması gerekir. Biz itirazımızı dile getirmeye ve üniversitemize verilmeye çalışılan zararları telafi etmeye çalışacağız” dedi.
"AMAÇ BOĞAZİÇİ’Yİ MAHVETMEK"
Naci İnci’nin Kayyum Rektör Melih Bulu’nun vekili olduğu dönemde üniversitedeki derslerine son verdiği Akademisyen ve Avukat Feyzi Erçin, Boğaziçi Üniversitesinin tüm farklılıklarına rağmen ortak yaşamın en güzel örneklerinden biri olduğuna işaret ederek “Amaçları Boğaziçi Üniversitesinin bu yapısını yok etmek. Melih Bulu’dan önceki Mehmet Özkan da bir kayyumdu. Özkan da üniversiteye ciddi zararlar verdi. Naci İnci’nin amacı ise üniversiteyi mahvetmek” dedi.
"CEZALAR AKADEMİSYENLERE GÖZDAĞIYDI"
Kendisi dahil bazı akademisyenlere verilen cezaların büyüyen dayanışmayı engellemek amacı taşıdığına vurgu yapan Erçin “Ben öğrencilere destek olduğum için derslerime son verdiler. Naci İnci ‘Çizdiğim sınırların ötesine çıkan herkesi cezalandıracağım’ diyerek akademisyenlere gözdağı vermek istiyor. Amaç korkutmak, akademisyenlerin sesini kısmak” ifadelerini kullandı.
"DAHA SERT BİR SÜREÇ YAŞANACAK"
Bundan sonra Boğaziçi’yi Naci İnci gidene kadar daha sert ve çekişmeli bir ortamın beklediğini düşünen Erçin “Bunun sebebi de Naci İnci’nin politikaları. Benim derslerime Melih Bulu’nun zamanında son verilse de kararın altında Naci İnci imzası var. Dolayısıyla İnci üniversitede ‘Bütün kararları ben tek başıma vereceğim’ diyor. Bir rektör kendi öğrencilerini dövdürüyor. Türkiye’deki adil yargılanmayı imkansız kılan engelleri de arkalarına alıyor. O yüzden öğrencilerimiz Berke ve Perit bir şekilde rehin olarak tutuluyor. Boğaziçi’de mücadelenin yükselmesi gereken bir süreç bizi bekliyor” diye konuştu.
"KAZANIMLA SONUÇLANANA KADAR…"
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğrencisi Ceren Kaya, kazanmak için büyük emek harcadığı üniversitesinde kayyum rektörün uygulamaları nedeniyle yaşadıklarını hatırladıkça öfkelendiğini söyledi. Ama hâlâ umudu olduğunu dile getiren Kaya “Her gecenin ardından güneş doğduğu gibi Naci İnci’nin ardından da güzel günler doğacak. Kayyum rektör istemiyoruz. Kabul etmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz” dedi. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (PDR) Bölümü Öğrencisi Serpil Özdemir de Boğaziçi akademisyenleri ve öğrencilerinin ortak bir mücadele yürüttüğüne vurgu yaparak “Bu mücadele gerçek kazanımlarla sonuçlanana kadar da sona ermeyecek. Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramayacak. Kayyum Naci İnci gönderilecek, tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılacak” diye konuştu.