28 Ekim 2021 01:16

Resmi şiddetin tarihinde ışıldayan bir öğretmen: Ahmet Fuat Özkan

Hakan Keysan, Ahmet Fuat Özkan'ın 'Yakın Siyasi Tarihimizde Demokrasi Yolculuğu ve Yaşadıklarım' kitabını yazdı.

Resmi şiddetin tarihinde ışıldayan bir öğretmen: Ahmet Fuat Özkan

Ahmet Fuat Özkan (Fotoğraf: Kişisel Arşiv) | Yakın Siyasi Tarihimizde Demokrasi Yolculuğu ve Yaşadıklarım kitabı kapağı

Hakan KEYSAN

Ahmet Fuat Özkan eğitimci kimliğiyle tanınır. Sahibi olduğu Denizli’deki Özlem Kitabevinde, okurların ve siyaset çevrelerinin uğrak yeri olan mekanında, nice koyu sohbetlerin evinde ağırlar bizi. Kitaplarımız çıktığında ve Sunak dergisinin yeni sayısı hayata geldiğinde hemen buluşma yerimiz orasıdır.

“Yakın Siyasi Tarihimizde Demokrasi Yolculuğu ve Yaşadıklarım” adlı kitabını temmuz 2021’de Selvi Yayınlarından çıkardı Ahmet Hocam. Bu onun ikinci kitabıdır. (İlki 1993’te çıkardığı “İlimiz Denizli” kitabıdır ve ben 13 baskı anımsıyorum.) Yayınevi sahibi ve yakın dostu Tahir Hatipoğlu’nun önemli katkısı ve desteğiyle, okuruna da ücretsiz olarak sunuluyor.

352 sayfadan oluşan bu kitap, çok partili döneme geçtikten sonra yakın tarihimizde yaşanan 50 yıllık siyaset kurumunun estirdiği resmi şiddete ve yeraltı faaliyetlerine ışık tutuyor. Kendi yaşam hikayesiyle yaşadıklarına toplumsal bir pencereden bakıyor. Zaman zaman sorgulayan, zaman zaman eleştiren ve kendi yaşadıklarıyla harmanlanmış önemli bir eser bu. Dili ve anlatımıyla rafine bir tarih yolculuğuna çıkarıyor okuru.

Bu ülkede toplum, doğa ve gelecek için sorumlu bir yurttaş olduğunuzda hayata daha en baştan yenik başlarsınız. Hemen yaftalanmak ve dıştalanmak için yeterli bir nedendir bu. Ahmet Fuat Özkan da adıyla, onuruyla, insanlığıyla, hayata dair üretken ve yaratıcı duruşuyla, gerek toplum nezdinde gerekse siyaset alanının ona vermesi gereken değerle, en üst eşikte tutulması gereken aydınlarımızdandır. Ancak bu değeri sadece yakın çevresi, dostları, yoldaşları ve arkadaşlarından görebilir. Bu da yeterlidir kuşkusuz onun için. Ama yönetenler için de başı ezilmesi gereken bir öğretmendir, bir ‘komünist’tir o…

Dolayısıyla yaşadığı topluma karşı bir duruş taşıyan, varlığının etrafında her daim aydınlık olmayı başarmış ve sonsuza kadar öğretmen olarak kalmayı hak eden bilge bir öğretici.

EĞİTİM SİSTEMİNİN DIŞINA İTİLENLER

Günümüz öğretmenliğinin fazlasıyla ilham alması ve öğrenmesi gereken bir modeldir. Ne yazık ki yaşamı boyunca tam da bu karakteri nedeniyle öğretmenliği engellenmiş, yetmeyip yıllarını cezaevlerinde geçirmek zorunda bırakılmış ve gerek toplum nezdinde gerekse de kamu vicdanında değerine uygun bir yaşam bahşedilmemiştir ona.

Özellikle ’80 sonrası yaratılan Türkiye ikliminde sofraya sürülen öğretmen ve idareci karakterinin tam tersi safta ağır işkencelere ve tecride maruz bırakılan Ahmet Fuat Özkan gibi nice değerli eğitimciler giderek ülkemiz eğitim sisteminin de dışına itildi. 1402 numaralı yasayla hepsi de atıldı. Günümüzde KHK şiddetiyle ’80 sonrası döneme rahmet okutan bir faşizmin egemen olduğu ortamda nice Ahmet Fuat’lar antibilimsel, gerici ve Turancı bir iklimde meslekten durmaksızın atılıyor. Gözaltılara alınıp işkence ve cezaevlerinde acımasızca toplumun dışına itiliyor. Bu resmi ideolojik aygıt halk üzerinde şiddetini durultmadan sürdürüyor.

Reel siyasetin yöneticileri çok partili dönemden günümüze dek ülkemizin bütün yaratıcı, çağdaş, bilimsel ve aydınlanmacı çevrelerini kuşatmış, önlerine kalın barikatlar kurmuş, yetmemiş onları faili meçhul karanlığının gölgesinde yok ederek herkesi esir almaya çalışmıştır.

BENCİLLEŞMİŞ BİR YAŞAM FORMU

Yaratılan ‘Komünizm belası’nda yok olmama korkusu ikliminde bütün değerlerini yarım asırdır örseleyen yerli siyasi hegemonyanın bugün ülkemize getirdiği eşik; açlık ve yoksulluk cenderesindeki yozlaşmış, insani değerlerini yitirmiş ve alabildiğine bencilleşmiş bir yaşam formudur.

Ülkemizin bu eşiğe gelmesindeki kırılma noktaları bizlere öğretilen ve sunulan resmi tarih sayfalarında yer almaz elbette. Her dönem reel siyasi aristokratların müdavimleri kendi rant ve çıkarlarının etrafında yüksek duvarların ve emniyet şeridinin arkasında kendi devlet mekanizmalarını tekme-tokat işletirken istenir ki gerçek tarih ve yaşananlar halk tarafından bilinmesin, okunmasın, öğrenilmesin. Ancak bu otokratik şiddetin basıncı onurlu aydınların yaşamıyla, kalemiyle, sanatı ve bilimiyle zaman zaman kırılır ve tuz buz edilir. Tarih, doğruları eninde sonunda gözlerimizin önüne fırlatır ve geriye, çekilmiş acıların trajik öyküleri, hayal kırıklıkları, ahlaksız ve canice yapılmış katliamlar ve sefalete mahkum edilmiş yaşamlar kalır...

Yine de bu cenderede onuruyla, ışığıyla, varlığıyla inadına tutunur gerçek vakanüvisler, halkların çocukları onurlu emekçiler…Tıpkı Ahmet Fuat Özkan Hoca’mız gibi. Yazdığı anıları ve yaşadıklarından oluşan kitabıyla ülkemiz yakın tarihi üzerine karanlık zamanların tanıklığını önümüze getirir. Kuşkusuz ezenlerin olduğu kadar ezilenlerin de bir tarihi vardır bu karanlığın ortasında ışıl ışıl parlayan…

Yazar resmi tarihin derinlerinde dolaşırken bize farklı bir dünyanın çiçeklerini açtırır. Rengarenk, iyilikle bezenmiş, güzellikle yaşamı biçimlendiren barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün bahçesinden insanlığa doğru ışıldayan güzel düşlerle yaklaşır. Dolayısıyla retorik bakışını da halktan yana bir dilin işçiliğiyle oluşturur. Amerikancı politikalara teslim olmasıyla birlikte dinselleştirilen çok partili rejimin adını demokrasi olarak sunan anlayışı apaçık biçimde kitabında teşhir eder. Demokrasinin özü hocamıza göre en basit şekilde şu tarifte ifade edilir: “Demokrasi, kendi düşüncesinin dışındaki düşünceleri yaşatabilen rejimin adıdır…” s.64.

AYDINLIK VE İNATÇI YARINLARA  

Tarihin her döneminde iktidarı ele geçiren sermaye temsilcileri olduğu gibi inatla gerçeğe, bilime, emeğe ve insanca yaşamaya gönüllü insanlar da olmuştur. Dayatılan bu şiddete ve resmi ideolojiye karşı demokrasiden ve özgürlükten yana, halkların diliyle, kültürüyle barış içerisinde kardeşçe yaşamasından yana inatla ve dimdik durmuşlardır.

Tıpkı Ahmet Fuat Hoca gibi: “Biz düşünce ve anlayışlarımız nedeniyle insanlık düşmanı faşizmin cinayetlerine karşı sessiz kalmadığımız için, üyelerimizin (öğretmenlerin) hakkını, hukukunu, ekmeğini kararlılıkla korumaya çalıştığımız için; daha güçlü mücadele vermek amacıyla sendikal haklar talebini savunup bu uğurda yasal çalışmalar yaptığımız için, çarpık, akıl dışı, bilime aykırı eğitim sistemi yerine, akılcı, bilimsel, yararlı insan ve yurt gerçeğine uygun bir eğitim sistemi isteyip, bunun ilkelerini araştırmaya çalıştığımız için; emperyalizme, faşizme, şovenizme karşı olduğumuz için; suçlandığımız TCK’nin 141/1 maddesini ihlal etmek suçunu işlemediğimiz inancındayız.”

“Öğretmenlerin ve halkının yüzüne bakamayan öğretmenler olmaktansa aç, işsiz, mapusta ve sürgünde yaşamak, ama onurlu ve alnı açık yaşamak daha güzel olsa gerek.” S. 225.

Ahmet Fuat Özkan gibi onuruyla sürecek bir yaşamın izleğinde nice aydınlık ve inatçı yarınlara, halkın gerçek gençlerine, çocuklarına…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et