25 Aralık 2012 17:11

Birçok üniversite rektörünün, tek elden çıkmış gibi öğrencileri ve onlara sahip çıkan ODTÜ rektörlüğünü suçlayan açıklamalar yapması, akademisyenleri ayağa kaldırdı.

Marmara, İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Galatasaray ve Mimar Sinan üniversitelerinin rektörlerinin, ODTÜ' lü öğrencileri hedef alan açıklamalarının ardından, İstanbul, Hacettepe, Muş Alparslan, Afyon Kocatepe, Bingöl, Sabahattin Zaim, Uşak, Bezmialem Vakıf üniversitelirinin rektörleri de hükümeti destekleyerek, öğrencileri hedef alan açıklamalar yaptı.

POLİS SALDIRISINI UNUTTULAR

"Üniversitelerden ODTÜ olaylarına kınama" başlıklı merkezi olarak yaygınlaştırılan metinde, Başbakan Erdoğan'ın yorumlarının aynıları kullanılarak: "Türkiye Cumhuriyeti'nin uzay bilimleri ve teknolojileri alanında göstermiş olduğu bu tarihi başarı, ne yazık ki ODTÜ yerleşkesinde bazı öğrencilerin şiddet eylemleriyle gölgelenmeye çalışılmıştır"ifadelerine yer verildi. Öğrencilerin protesto yönteminin sadece eleştirel fikirler şeklinde olması gerektiğinin savunulduğu açıklamalarda, üniversitelerin öğrenciler ve 'bilim adamları'nın fikir ürettiği, düşüncelerini özgürce paylaştığı yerler olması gerektiğinin söylenmesi ise şaşkınlık yarattı. Öğrencilerin şiddet yanlısı ve bilim karşıtı olduğunu ileri süren rektörlerin polis saldırısına hiç değinmemesi ise dikkat çekti.  

AKADEMİSYENLER TEPKİ GÖSTERDİ

Rektörlerin bu açıklamalarına, akademisyenler bildiri yayınlayarak tepki gösterdi. Galatasaray, İstanbul, İstanbul Teknik, Marmara, Mimar Sinan Güzel Sanatlar, Yıldız Teknik Üniversitelerinden akademisyenler bir bildiri yayınlayarak, öğrencilere, ODTÜ rektörlüğüne destek verdiler. İmzaya açılan ve yüzlerce akademisyenin destek verdiği bildiride polisin öğrencilere saldırısı kınandı.

"ODTÜ' lü meslektaşlarımızın tüm ifadelerine rağmen, söz konusu açıklamayı yapan üniversite yönetimlerinin, polisin olayları başlattığı, olayların ilk aşamasından itibaren iyi niyetli davranmadığı ve orantısız güç kullandığı gerçeğini gözardı etmelerini manidar buluyoruz. Polis şiddeti karşısında tek vücut olarak tepki gösteren ODTÜ'lü meslektaşlarımızın ve öğrencilerin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz" denilen bildiride, üniversitenin özgürlüğünün sadece öğretim elemanlarının araştırma ve ifade özgürlüğünden ibaret olmadığına dikkat çekildi.

KARA BİR LEKE

Öğrencilerin düşünce, ifade ve protesto özgürlüklerinin üniversite ortamının ayrılmaz bir parçası olduğunun vurgulandığı bildiride, "Türkiye'de son yıllarda öğrenciler üzerinde artan baskılara sessiz kalan, akademik özgürlüklere yapılan müdahaleler karşısında susan üniversite yönetimlerinin, iktidarı elinde tutanlara hoş görünmek maksadıyla yaptıkları açıklama, akademi tarihine kara bir leke olarak düşmüştür. Üniversiteler, iktidarların böbürleneceği projeler üreten, şirketlerin taşeronu gibi çalışan, kâr hedefine odaklanan imalathaneler değildir" ifadelerine yer verildi.

'ODTÜ'YLE DAYANIŞMAK SORUMLULUKTUR'

Akademinin vazgeçilmez görevlerinden birinin de, hiçbir baskı altında kalmadan, toplum ve iktidarı sorgulamak, bunlar hakkında bilimsel ve eleştirel görüşlerini dile getirmek olduğunun belirtildiği açıklamada, "Üniversiteler, güçlünün karşısına bilgi, bilim ve özgürlükçü düşünce ile çıkabilmelidir.

Araştırma alanı fark etmeksizin akademik özgürlükler bir bütündür. Akademik özgürlüklere saygı gösterilmeyen kurumlarda, nasıl kullanılacağı ve neye hizmet edeceği sorgulanmaksızın üretilen bilginin, toplumlar üzerinde yıkıcı etkileri olabileceğini tarih bizlere birçok defa göstermiştir. Bugün, baskıcı politikaların ana hedefi haline gelmiş olan ODTÜ'lü akademisyen ve öğrencilerin yanında yer almak, akademi ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez bir sorumluluktur" denildi.  

'HESAP VERECEKLER'

Açıklam şu ifadelerle son buldu: "Basit iktidar hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ'ye karşı tavır alan üniversite yönetimleri ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu politikalar karşısında sessiz kalanlar, bu davranışlarının hesabını, akademik özgürlükler ve demokrasi tarihi önünde vermek zorunda kalacaklardır."


BİLİM İNSANI ÖĞRENCİSİNE SAHİP ÇIKAR

Asena Akarsu / Mesut Tutkal

Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ), en küçük bir demokratik talebi bile özel güvenlik ve polis şiddeti ile bastırılırken öğrenciler ve öğretim üyeleri ise yaratılan ortama tepkili. Okulda yüzlmerce öğrenci hakkında Rektörlüğün başlattığı soruşturmaların yarattığı gerginliğin yanı sıra, ODTÜ’de Başbakan’ın protesto edilmesi sonrası yaşananlar ile de üniversite ve demokrasi tartışmaların doruk noktasına ulaştı.

Bütün bu tartışmaları Öğrencime Dokunma İnisiyatifi’nden akademisyenler ile konuştuk. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Doç. Dr. Yücel Demirer, son dönemde artan baskılara karşı üniversitelerin bu süreci, ODTÜ’de olduğu gibi bir birlik ile karşılaması gerektiğini belirtti. Eylemlerin öğrencilerin akademik-demokratik taleplerinden çok, ülke siyasetine ilişkin olduğunu dile getiren Demirer, bu yüzden öğrencilerin aldıkları yanıtın da ülke siyasetinin tonundan izler taşıdığını dile getirdi.

ÖĞRENCİ SORUŞTURMAK REKTÖRLÜK İŞİ DEĞİL

“Üniversitelerin yerine getirmesi gereken özgürlüğün güncel siyasete feda edilmesi toplumsal ilerleme önünde engel” şeklinde konuşan Demirer, KOÜ’de son dönemde yaşananlara dair ise “Öğrencilerin protestosunu dillendireceği ortam ve mekânların sağlanması, üniversite yönetimlerinin görevleri arasındadır. Protesto, eylem, açıklama yaptı diye öğrenci soruşturmak üniversitelerin işi değildir” dedi. Demirer yeni YÖK Yasa Tasarısı tersini iddia ediyorken, en temel haklardan olan görüş ifadesi ve muhalefet hakkının bu derece sınırlanması üzerinde düşünmek gerektiğine de vurgu yaptı. ODTÜ Öğretim Elemanları ve Rektörünün açıklamasını da “Öğrencisine sahip çıkmak, üniversitenin farklı görüşlerin özgürce açıklandığı bir alan olduğunu ifade etmek bir bilim insanının sorumluluk alanı dışında değildir, olamaz” şeklinde değerlendirdi.

‘BİNLERCE POLİSİ YIĞARAK KIŞTKIRTTILAR’

Yrd. Doç. Dr. Hakan Koçak ODTÜ’deki tepkileri  haklı bulduğunu, bu tepkinin de binlerce polisle üniversiteye gelerek kışkırtıldığının altını çizdi. YÖK Yasa Taslağı açıklanırken ifade edilen “daha demokratik üniversite” söylemlerinin de sadece söylemde kaldığını ve yeni yasada mantık olarak değişen hiçbir şeyin olmadığını aktaran Koçak, hükümetin siyaset serbestliğinden anladığının kendi görüşüne yakın olan siyasetlere ya da en fazla Mecliste yer alan siyasetlere serbestlik olduğunu vurguladı. . Koçak, uzunca bir süreden beri üniversitelerde polisin varlığının meşrulaştırıldığını ve öğrencilere karşı kullanılan bir “özel güvenlik garabeti”nin yaratıldığını belirtirken bu şekilde bir “güvenliğin” hiçbir şekilde kabul edilemez ve gayrimeşru olduğunu ifade etti.

‘BAŞBAKAN ÖĞRENCİLERİN GÖZÜNDE BİTMEK ÜZEREDİR’

Çalışma Ekonomisi Araştırma Görevlisi Ömer Furkan Özdemir ise bilimsel aklın bir kenara bırakılarak Kocaeli Üniversitesinin polis tarafından yolgeçen hanına çevrildiğini, neo-liberal politikaların uygulanabilmesi için de baskıların artacağını belirtti. “Eğer bir uydunun uzaya fırlatılması töreninde bir başbakan bir üniversiteye bu kadar polisle ve yoğun protestolar altında giriyorsa ‘öğrenciler böyleyse biz bitmişiz’ demek yerine bir düşünmeli. Çünkü asıl kendisi öğrencilerin gözünde bitmek üzeredir” diyen Özdemir, “Üniversitelere önce de polis fütursuzca giriyordu ama hiçbir zaman bu hükümet dönemi kadar meşru gösterilmemişti” diye konuştu.


‘ODTÜ’YE SAHİP ÇIK, ÖĞRENCİME DOKUNMA’

Öte yandan Hacettepe Üniversitesi akademisyenleri tarafından “http://imza.la/odtu-ye-sahip-cik-ogrencime-dokunma” adresinde başlatılan imza kampanyasında da “ODTÜ’ye sahip çık, öğrencime dokunma” denildi. Akademisyenlerin ağırlıkta olduğu 5 bine yakın kişinin imzaladığı metinde, ODTÜ rektörlüğünün açıklamasını sahiplendikleri de ifade edildi.
Metinde, “Biliyorum ki, bugün sessiz kalır, demokratik haklarımı savunmazsam, bu anti-demokratik uygulamalar gittikçe yaygınlaşacak ve yarın hepimiz için çok geç olacak” uyarısı da yapıldı.


‘BİLİM’İ SAVUNANLARIN SİCİLİ!

ODTÜ’lü öğrencilere “bilimsel tepki” gösteren üniversitelerin arasında daha bir iki yıl önce kurulmuş, hiçbir bilimsel çalışması bulunmayan üniversitelerin rektörlerinin bulunması da tartışma konusu oldu. Özellikle sosyal medyada büyük yankı uyandıran bu üniversitelerin kuruluşları ile ilgili “bilimsel” ayrıntılar da dikkat çekici.

Özel İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi, bilim adamlarının tüm itirazlarına rağmen 1890’larda kurulan Tarihi Halkalı Ziraat Fakültesi’nin arazisine el koyularak açıldı. Olay, Evrensel’in 23 Ocak 2011 tarihli sayısında “Tarihi peşkeş” başlığıyla haber olmuştu.

ODTÜ’lü öğrencileri “teknoloji ve bilim alanında gösterdiğimiz başarıya gölge düşürmek”le suçlayan bir başka yeni kurulmuş üniversite Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de dünyada bile örneği az bulunan Çukurova Üniversitesi’ne ait “Narenciye Araştırma ve Gen Bahçesi”nin arazi dozerle işgal edilerek kuruldu.  (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et