Paris İklim Anlaşması’nın arkasına gizlenen nükleer çöplük
Radyoaktif atıkların Türkiye’ye getirilmesine, nükleer atıkların kaynak olarak kullanılmasına olanak sağlayan düzenlemeleri yorumlayan NKP Sözcüsü Mehmet Özdağ: Türkiye nükleer çöplüğe dönüşebilir.
Temsili fotoğraf: Pixabay
Nazife YAŞAR
İstanbul
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda yaptığı konuşmada duyurduğu gibi Paris İklim Anlaşması 6 Ekim akşamı Meclisten geçti. “Çevre için büyük bir adım atıldığı” iddiasının perde arkasında Türkiye’yi nükleer atık çöplüğüne çevirebilecek iki düzenleme daha Meclisten geçti aynı gün.
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7336 ve 7337 sayılı Kanunlar radyoaktif atık ve kullanılmış yakıtla ilgili düzenlemeler içeriyor. İki kanunun, radyoaktif malzemelerin atıklarının Türkiye’ye girip çıkmasına, alınıp satılmasına, transit olarak geçişine izin vermesi yetmiyor gibi bir de nükleer atıkların yeniden kaynak olarak kullanılmasına, başka ülkelerin nükleer atıklarının da kabul edilmesine olanak sağlıyor. Yani kanunla Türkiye’nin nükleer çöplüğe dönüştürülmesinin önü açılıyor. Kasım 2019’da Meclise gelen bu kanunlar iki yıldır bekliyordu.
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Sözcüsü Mehmet Özdağ iki yıl bekletilen kanun tekliflerinin bir anda gündeme taşınmasını “Paris İklim Anlaşması’nın arkasına gizlenerek kamuoyunun dikkatinden kaçırılmaya çalışılması, bu alanda kirli pazarlıkların yapıldığına dair kuşkularımızı güçlendiriyor” diye yorumluyor.
AKILLARA ZİYAN BU KANUNLAR NE GETİRİYOR?
Kullanılmış yakıt idaresinin ve radyoaktif atık idaresine dair 7336 sayılı Kanun’dan bazı maddeler ve anlamları şöyle:
d) …. Özellikle birkaç ülke tarafından ortak yürütülen projeler kapsamında ortaya çıkan atıkların, bu ülkelerle anlaşma yapıldığı takdirde, atığın ortaya çıktığı ülke dışındaki diğer ülkelerde de bertaraf edilebileceği,
Yani başka bir ülke ya da ülkeler nükleer atığını Türkiye’de bertaraf edebilecek.
e) Kullanılmış yakıt ve radyoaktif atıkların, Sözleşmeye uygun bir şekilde idari teknik ve düzenleyici altyapısı mevcut olan ülkelere gönderebileceği…
Eğer Türkiye ‘alt yapım mevcut’ derse, başka ülkelerin radyoaktif atıklarını alabilecek.
‘HELE 3. MADDE…’
Gelelim uygulamanın kapsamını belirleyen 3. maddeye:
(…) Askeri veya sivil programlara devredilmiş ve bu programlarla çerçevesi idare ediliyorsa, bu Sözleşme kullanılmış yakıt veya radyoaktif atıkların güvenliği için de uygulanır.
(vi) Gelecek kuşaklara mantık çerçevesinde öngörülebilir ve günümüz kuşaklar için izin verilenlerden daha büyük etkiler yüklenecek eylemlerden kaçınmayı gayret etmek;
(vii) Gelecek kuşaklara gereksiz yükler yüklemekten kaçınmayı hedeflemek, için uygun tedbirleri alacaktır.
“Hele 3. madde…” diye söze başlayan Özdağ, uygulamanın kapsamını belirleyen maddelerin aklımızla alay ettiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Askeri amaçla, savunma amacıyla kullanılıp sonradan sivil kullanıma… Nükleer atıkları da kabul edebilirsin diyor. O zaman ‘Ben bu silahın başlığını söktüm, ya da modası geçti’ derse Rusya, ne olacak? Her şeye açık hale getiriliyor Türkiye. Yasa, gelecek kuşaklara gereksiz yükler yüklemekten kaçınmaktan bahsediyor. Gelecek kuşakları nükleer tehlikeden korumanın en kestirme yolu ülke topraklarında nükleer enerji üretmemek ya da nükleer silah sokmamaktır.”
7337 sayılı Kanun’da ise meydana gelebilecek kazaların etkilerinden doğacak zararların tazminine ilişkin maddeler bulunduğunu hatırlatan Özdağ “Akkuyu Nükleer Santralinin inşaatı sırasında temelde çatlaklar oluştuğuna yönelik haberler hatırlanırsa, olası bir kaza durumu için hazırlık mı yapıldığı soruları akıllara geliyor” dedi.
Nükleer teknolojinin hayatın vazgeçilmezi olduğunu belirten Özdağ, söz konusu kanunların nükleer teknolojinin gelişimiyle, uzay teknolojisiyle, tıp teknolojisiyle ya da tarımsal alanla ilgili olması gerekirken, aksine başka ülkelerin nükleer atığını alma meselesi olduğunu söyledi. Özdağ, “Eğer bu topraklarda nükleer santral kurmazsan kaza riskin olmaz. Dolayısıyla tazminat hakkın da doğmaz” dedi.
‘YETER Kİ PARANIN UCUNU GÖSTER’
Bu kanunlarla neyin amaçlandığını da açıklayan Özdağ “Bizdeki kamu yönetimi iktidarıyla, muhalefetiyle halkı bilgilendirmekten ve şeffaflıktan uzak. Bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Perde arkasından kimle, nasıl anlaştılar bilmiyoruz, başımıza ne getirir bilmiyoruz. Tehlikeli işler bunlar” dedi. Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’ye sıcak para sağlayacak her ne olursa hepsine açık maddeler bunlar. Sen yeter ki paranın ucunu göster. Bu işler bedava olmayacak. Siz başka bir ülkenin atığını alıyorsanız, buna ilişkin yasal mevzuat düzenliyorsanız, bedava alacak değilsiniz. Bu işin dünyada açık, şeffaf piyasası yok. ‘En son kaça olur’ bilmiyorum.”
Bugüne kadarki iktidarların halka şeffaf davranmadığını belirten Özdağ, “Bizi yöneten Cumhur İttifakına mı güvenelim? Ya da bundan öncekilere mi? Hangi iktidar bize şeffaf davrandı? Çernobil faciasından sonra, üniversitelerin araştırma sonuçlarını açıklaması yasaklandı. Dönemin Sanayi Bakanı gözümüzün içine baka baka çay içti. Sonuçta Türkiye’nin kamu yönetimi halka karşı şeffaf değil, dürüst değil. Türkiye’nin doğal varlıklarını, kültürel mirasını talan etmek yetmiyor demek ki. Yani mızrak çuvala sığmıyor” dedi.
‘MUHALEFET MAZERETİN ARKASINA SIĞINAMAZ’
2019’da Meclise gelen tasarıdan, bırakın halkı, muhalefet partilerinin bile haberi olmamış. Türkiye’de kamu yönetiminin şeffaf olmadığını belirten Mehmet Özdağ, kanun hakkında bilgileri olmayan muhalefet partilerine eleştirisini şöyle ifade etti: “Bu kanun tekliflerinden 2019’dan beri elektrik mühendisleri odası yöneticisi ve nükleer karşıtı platform sözcüsü olmama rağmen haberim olmadı. Sadece benim değil; kimsenin hiçbir şeyden haberi yok. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanacağı gün, bu iki kanun metni Meclis Genel Kurulunun gündemine getiriliyor. Anladığımız şu; kabul oyu veren muhalefet milletvekilleri içeriği bilmiyorlar. Bilmeme gerekçeleri ise ‘Son anda geldi’… Son anda olur mu? 2019’da gelmiş. 6 Ekim’de Meclisten geçti, 17 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Bari bu 10 gün içerisinde bakılsaydı. Biz NKP ve EMO olarak basın açıklaması yaptık. TBMM’deki partilerin nükleer atık konusuna yeteri kadar eğilmediklerini, bizimle aynı çerçevede bakmadıklarını görüyorum. Bu nükleer karşıtı birçok insanı endişelendiriyor.”
Atık Türü | Oluşum Sebebi | İmha Yöntemi |
Düşük Seviyeli Atıklar (DSA) | Reaktör bakım çalışmaları sırasında ortaya çıkar. | Varillere kapatma ve toprağa gömme |
Orta Seviyeli Atıklar (OSA) | Reaktör çalıştırılırken ortaya çıkar. | Varillere kapatma ve toprağa gömme |
Yüksek Seviyeli Atıklar (YSA) | Kullanılmış nükleer yakıttan çıkan radyoaktif maddelerdir. | Camlaştırılıp metal silindirlerde ve derin yer altı depolarında saklama |
Ülke | İzlenen Politika | Nihai Depolara Yönelik Tesisler ve İlerleme |
Fransa | Y eniden işleme | - Kil ve granit yataklarında yer altı kaya laboratuvarları bulunmakta. - 2006 tarihli parlamento kararı gereğince derin jeolojik depolama tesislerindeki atık muhafazasının geri alınabilir olması gerekmekte. - Bure kil depolama sahasının 2015 yılında lisans almasıyla 2025 yılında faaliyete geçmesi beklenmekte. |
Almanya | Yeniden işleme (Doğrudan bertaraf yöntemine geçiliyor) | - Ahaus ve Gorleben tuz kubbelerinde kullanılmış yakıt depolanmakta. - 2025’ten sonra Gorleben’de jeolojik depolamaya geçilecek. |
Hindistan | Yeniden işleme | - YSA için derin jeolojik depolama araştırmaları devam etmekte. |
ABD | Doğrudan bertaraf | - Kullanılmış yakıtlar 1998’den beri Enerji Bakanlığının sorumluluğunda olup atık fonu 32 milyar dolara ulaşmış. - Nevada Yucca Dağı’ndaki tüf sahasında kayda değer ARGE çalışmaları yürütülmüş, 2002’de jeolojik depolamanın Yucca Dağı’nda yapılmasına karar verilmiş ancak bu karar 2009’da kongre tarafından bozulmuş. - Kullanılmış yakıtlar için merkezi ara depolama yoluna gidilmesi muhtemel. |
Finlandiya | Doğrudan bertaraf | - Program 1983’te başlatılmış olup, iki adet kullanılmış yakıt deposu mevcuttur. - Onkalo yer altı araştırma laboratuvarı inşaat halinde. - Olkiluoto yakınlarındaki depolama tesisinin 2023’te açılması planlanmakta |
Tablo kaynağı: www.world-nuclear.org