"Yoksullaşmanın ve krizin üstü böyle örtülemez"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyükelçiler çıkışının iç politikayla doğrudan ilgili olduğunu ifade eden metal işçileri, “Yoksulluğun üstü böyle örtülemez” diyor.
Fotoğraf: Unsplash
Ebru YİĞİT
Kocaeli
10 ülkenin büyükelçisinin Osman Kavala’nın serbest bırakılması için yaptığı çağrının ardından yaşanan gelişmeleri değerlendiren işçiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışının iç politikayla doğrudan ilgili olduğunu söylüyor. Krizin yükünün arttığını belirten işçiler, “Böyle olunca herkes bizim düşmanımız oluyor. Buna ikna olanlar da oluyor. Ama bunlar bizim yoksullaşmamızı örtmüyor” diyor.
Person non Grata’nın Latince’de “İstenmeyen kişi” anlamına geldiği ve diplomaside bu terimin ülkeler arasındaki ilişkiler için doğrudan bağlayıcı olduğu geçtiğimiz hafta herkesin konuştuğu bir konuydu. Erdoğan’ın, Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyarak serbest bırakılması için çağrıda bulunan büyükelçilerin ortak bildirisine “Bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” yanıtından sonra “Gerekli talimatları verdim bunları derhal istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz” demesi, sonrasında büyükelçilerin Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine uymayı riayet ettikleri yönündeki açıklama ile büyükelçilerin geri adım attığı, iktidar ve iktidara yakınlığıyla bilinen medya tarafından propaganda edildi. Biz de Kocaeli’nin çeşitli fabrikalarında çalışan işçilerle bu gelişmeleri konuştuk.
Federal Mogul işçisi iktidarın dış politikadaki krizleri iç politikayı kontrol etmek için kullandığını söylüyor: “İktidar elindeki en iyi silahı bu dış politikada yaşananlar için kullanıyor, onun en iyi silahı milliyetçilik. Seçmenlerini böyle konsolide etmeye çalışıyor. Herkes bize düşman, hep beraber ülkemizi savunalım düşüncesine herkesi ikna etmeye çalışıyor. Kuzey Kore’de olduğu gibi halk onun için ağlasın istiyor. Fabrikada konuşuyoruz, hâlâ birtakım insanlar söylediğine ikna oluyor. Avrupa ülkeleri kötü durumda, benzin bulamıyorlar, marketler boş diyor insanlar, araştırmadan inanıyor.”
Kalibre Boru işçisi ise iç politikayı yönlendiremeyen, yönetmeyi beceremeyenlerin diğer ülkelerle ilişkilerinin giderek kötüleşmesinin normal olduğunu ifade ediyor. İşçi, “Memleketteki krizin yükü arttıkça, siyasi olarak yönetmek zor oldukça, herkesle kavgalı hale gelirsin. Bu normaldir ama bunu bile kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Eğer büyükelçiler benim iç işlerime karışırsa tek sözümle onları ülkeden gönderirim diyor ama gerçek böyle değil, görüyoruz ki dış işlerine verilmiş bir talimat yok ama bunu gösterme şekli, ‘Vay be bizim liderimiz herkese kafa tutuyor’ şeklinde oluyor” diyor.
Sumiriko işçisi de eskiden her hareketini doğru bulduğu Erdoğan’ın son süreçte hem içeride hem dışarıda yaptıklarını kaygıyla izlediğini ifade ediyor: “Ben AKP’nin iktidara gelişinden beri Erdoğan orada olduğu için onları her alanda desteklemeye çalışıyordum. Çünkü Erdoğan’ın dünya lideri kapasitesine sahip biri olduğunu düşünüyordum. Bir nedeni de dış politikada herkese kafa tutan, önünü ilikleyen değil başı dik duran olduğu içindi. Ama şimdi gidişatı böyle görünce anlıyorum ki bize karşı kafasını dik tutarken, arka tarafta bu devletlerin önünde ceketini ilikliyormuş. Bir ABD, bir Rusya arasında gidip gelirken içte de bizi krizle baş başa bırakıp her gün daha fazla yoksullaşmamıza sebep oldu. Sonuç, demokrasi olmayan yere, Avrupalı devletler büyükelçileriyle demokrasi getirmeye çalışıyor. Böyle bir şey olabilir mi, olmaması lazım ama sen yönetemeyince, ülkenin içinde demokrasiyi sağlayamayınca dış devletlerin müdahale etmesini de kolaylaştırırsın.”