31 Ekim 2021 13:29

Sinop NKP'den Zeki Karataş: Paris İklim Anlaşması aslında bir finans anlaşmasıdır

Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Karataş, Meclisten geçen Paris İklim Anlaşmasına dair sorularımızı yanıtladı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Nazife YAŞAR
İstanbul

Yaklaşık 6 yıldır Türkiye tarafından onaylanmayı bekleyen Paris İklim Anlaşması 6 Ekim’de Meclisten geçti. “Paris Anlaşması hiçbir taraf için cezai mekanizmaları olmayan ve hukuksal bağlayıcılığı olmayan bir anlaşmadır. Bir iklim anlaşması olsa da aslında bir finans anlaşmasıdır” diyen Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Karataş sorularımızı yanıtladı:

Nükleer atıklara dair kanun çıkarılması kulağa hoş geliyor. Konu ciddiye alınıp kanun yapılıyor diye düşünmek biraz saflık olur değil mi? Çıkarılan iki kanunla ne amaçlanıyor, kanunlar ne getiriyor?

Paris Anlaşması hiçbir taraf için cezai mekanizmaları olmayan ve hukuksal bağlayıcılığı olmayan bir anlaşmadır. Paris Anlaşması bir iklim anlaşması olsa da aslında bir finans anlaşmasıdır. Anlaşmanın tarafı olan ülkeler, küresel sermaye bakımından iklim mücadelesini yeni iş alanları ve istihdam olanakları yaratmasını ve ekonomiye katkı sağlayacak olmasını bir fırsat olarak değerlendirmektedirler. Türkiye açısından ise yandaş sermayedarları korumayı hedeflemişlerdir. Bilindiği üzere Paris anlaşması yaklaşık 6 yıldır Türkiye tarafından onaylanmayı bekliyordu. Öncesinde 3 milyar dolarlık teklif vardı ancak kabul edilmemişti. Sermaye kesimi sıkışınca maalesef kabul edildi. Sn. Erdoğan anlaşmayı ‘Ekonomiye zarar vermeyecek’ beyanı ile Meclise gönderdi. Ve TBMM’de itirazsız kabul edildi.  Ancak bu kanunun sonrasında hemen gündeme getirilen iki kanun var ki bu evlere şenlik bir durum söz konusudur.  

Paris iklim Anlaşması’nı onayladıktan sonra Türkiye’yi nükleer çöplüğe döndürecek böyle bir kanun çıkarmak ne anlama geliyor?

Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması yukarıda da açıkladığımız üzere ekolojik anlamda kulağa hoş gelebilir belki! Ama Paris Anlaşması hiçbir taraf için cezai mekanizmaları olmayan ve hukuksal bağlayıcılığı olmayan bir anlaşmadır. Fakat özellikle küresel sermayeyi etkileyecek köklü bir iktisadi düzen dönüşümünü öngördüğü için ekonomi açısından bağlayıcılığı vardır. Küresel sermayenin anlaşmayı ciddiyetle ele alma sebebi budur.  Yani Paris İklim Anlaşması olmasının yanında aslında bir finans anlaşmasıdır diyebiliriz. Buna ilave olarak karbon vergisi, karbon ticaret mekanizmaları gibi araçlarla mevcut sermaye ve kamu yönetimi düzeninde değişiklikler öngörmektedir.  Bu kanun bizim açımızdan bu anlama geliyor.

"NÜKLEER SANTRALLERDEN KURTULMALIYIZ"

Nükleer santraller gibi büyük tehlikeden kurtulamamışken bir de nükleer atıklarla kirletilecek Türkiye. Nükleer atıklarla kirletilemeyecek bir ülke için nasıl kanunlara ihtiyaç var?

Evet, ülkemizin kuzeyinde ve güneyinde Sinop ve Mersin/Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santrallerden mutlaka kurtulmamız gerekiyor. Ve mücadelemiz bu santrallerin yapılmaması içindir. Akkuyu’da yapımı sürdürülen santralin temeli iki kez çatlamışken, hâlâ devam ediyor olması kabul edilemez. Görülmektedir ki bölge farklı bir zemin içermekte ve temeli tutmamaktadır. Santralin yapılması halinde oluşturacağı olumsuzlukların sorumlusu anlaşmaya göre yapımcı firma da değildir.  Dünyada yaşanmış nükleer kazaları incelediğimizde görülmektedir ki kaza yaşanan yerlerde canlı yaşamı yok olmaktadır.

Aslında bunları söylerken şu anlaşılmasın. “Temel tutsaydı veya çatlamasaydı nükleer santrali onaylıyoruz” Kesinlikle her koşulda nükleer santrallarden ve atıklarından kurtulmalıyız.

Sinop NGS için henüz ÇED olumlu kararı için açtığımız davadan başka bir durum şimdilik söz konusu değildir. ÇED olumlu kararı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine Samsun İdare Mahkemesinde açmış olduğumuz davada SNKPDER’nin yanında KENTSAV, ÇYDD, Sinop ÇDD, Sinop Barosu, EMO, ŞPO, JMO, Malz. Metalurji Müh. Odası, KESK, TTB, Ayancık ÇKD, Sinop Belediye Başkanlığı, Ayancık Belediye Başkanlığı ve 60 Yurttaşımız yer almaktadır. Dava halen sürüyor. Bizim açtığımız davamız dışında TMMOB, TEMA ve DAÇEP tarafından açılmış üç ayrı dava daha var. Ancak, Sinop İnceburun Yarımadası’nda

1 milyondan fazla ağaç katledilmiştir. Bu katliamların durdurulması gerekmektedir.

Nükleer atıklardan arınmak için kanun çıkarmaya gerek yoktur. Doğal yaşamı yaşamayı öğrenmemiz bunun için yeterli olacaktır. Ekolojik denge kanunlarla korunmaz. Adı üzerinde doğal yaşamdır istediğimiz.

Son söz yerine; ne Sinop’ta, ne Akkuyu’da ne Türkiye’de,  ne de dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral ve nükleer atık istiyoruz… Nükleere İnat Yaşasın Hayat! diyoruz.

NÜKLEER ATIK ÇEŞİTLERİ

TIP, tarım, uzay gibi birçok farklı alanda radyoaktif malzemeler kullanılıyor. Radyoaktif atıklar, yalnızca nükleer santrallere özgü değil yani. Tüm zehirli atıklar gibi radyoaktif atıkların da güvenli yöntemlerle bertaraf edilmesi geriyor. Atık çeşitleri, içerdikleri radyoaktivite seviyesine bağlı olarak düşük, orta ve yüksek seviyeli olarak ayrılıyorlar. Düşük seviyeli atıklar (DSA), düşük seviye radyoaktivite bulaşmış atıklardır. Bunların taşınmasında özel koruyuculara gerek yoktur ve yüzeye yakın depolama alanlarında tutulabilirler. Orta seviyeli atıklar (OSA), DSA’ya göre daha yüksek seviyede radyoaktiviteye maruz kalmış, ancak yine de yüksek güvenlikli koruyuculara gerek olmadan saklanabilen atıklardır. Yüksek seviyeli atıklar (YSA), radyoaktivite seviyesi yüzünden ısısı artan, bu sebeple soğutma ve koruyucu kap gerektiren atıklardır. YSA, uranyum yakıtının reaktörde yanması sonucunda oluşur. Yüksek seviyeli atıklar; atıktaki radyoaktivite seviyesinin insana ve çevreye zarar vermeyecek seviyeye inmesine kadar geçen süreye göre, uzun ve kısa ömürlü olmak üzere ikiye ayrılır. Nükleer atık yönetiminde en çok dikkat verilmesi gereken tür YSA’dır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüştü

SONRAKİ HABER

Unun fiyatı ikiye katlandı, ekmek zammı kapıda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa